๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 29 Ağustos 2012, 15:41:44



Konu Başlığı: Zekât Hukukunun Konusu Ve Sistemi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 29 Ağustos 2012, 15:41:44
3. KİTAP ZEKAT

1. KISIM TEMEL KAVRAMLAR VE İLKELR

 
1. BÖLÜM ZEKATIN HUKUK AÇISINDAN İNCELENMESİ

1. Zekât Hukukunun Konusu Ve Sistemi:

 

Zekât, malî bir ibadettir, dolayısıyla malî bir olaydır. Malî olaylar maliye ilminin konusunu meydana getirirler. Malî olay­lar, kısaca, kamu ihtiyaçlarını karşılamak üzere Devlet ve diğer kamu kuruluşlarının iktisadî değerler elde etmesi ve bunları harcamasıdır. Bu tanıma göre, maliye ilminin konusu, kamu ihtiyaç­larından doğan kamu hizmetlerini görmek üzere, gelir elde etmek ve bunları harcamak yoluyla, toplumun siyasî kuruluşu olan Devlet ve diğer kamu kuruluşlarının (Belediyeler, İl Özel İdareleri, köyler vb.) yaptıkları başlıca iktisadî işlemlerdir.

Kamu kuruluşlarının yaptıkları işlemler, genellikle, serbest iktisat piyasasında ferdî arz ve talep konusu dışında kalan hizmet­lere ilişkindir. İç ve dış güvenlik, adalet, genel sağlık, eğitim, alt­yapı vb. işler ve hizmetler, piyasa ekonomisinde ferdî üretici ve tü­ketici karşılaşmasına konu olmaz. Bunlar, toplumun ortak ihtiyaç­larından doğan ve tek üreticisi kamu kuruluşları olan kamu hiz­metleridir. Buna göre, bu hizmetler, toplumun ancak ortak talebinin konusunu oluştururlar ve bunları toplum adına üreten ve arzeden, yalnız kamu kuruluşları, yani bütün halinde devlettir.

Kamu hizmetlerinin görülmesi, nihayet para ile olur. Devlet, toplumdan para toplayacak ve bunu yetkili siyasî organların belirt­tiği kamu hizmetlerine harcayacaktır. Bu bakımdan, devletin vergi koyması, bunu toplaması, harcaması, kamu mülk ve teşebbüslerini idare etmesi, borçlanması vb. işlemlerinin hepsi Maliye ilminin konusunu oluşturan malî olaylardır.

Kamu ihtiyaçları, kamu hukukunda, kamu hizmetleri şeklinde adlandırılır. Kuşkusuz, bu hizmetlerin, toplumu oluşturan fertlerin isteklerine uygun olması gerekir; fakat fertlerin bu an­lamda tek tek istek ve ihtiyaçlarının toplamının yapılması ve böy­lece kollektif hizmetin bulunması mümkün değildir. Bayındırlık ve sağlık hizmetlerinin ve hatta polis güvenliğinin kamu hizmeti olmasını istemeyenler bulunabilir. Bu sebeple, tek tek ferdî talep ve isteklere bakılmaksızın, toplum için genel fayda ve ihtiyaç olduğu, yetkili siyasî organlarca kararlaştırılan hizmetler, kamu hizmeti olur. Bir kamu hizmetinin bu şekilde tespit edilmesi, onun ger­çekleşmesi için gereken giderlerin toplum fertleri tarafından karşılanmasını gerektirir. İşte kamu maliyesi, bu giderlerin, toplumu oluşturan fertler arasında bölünmesi usûl ve şartlarını, yani kamu yüklerinin dağıtım esaslarını araştırır.

Maliye ilminin konusunu oluşturan malî olayların çeşitli yönleri vardır. Malî olaylarda vergiler, millî ekonomiden alınan değerlerdir; yine malî olaylardan olan devlet harcamaları, millî ekonomiye katılan değerlerdir. Maliye ilminin, malî olayların ik­tisadî yön ve sonuçlarını inceleyen kısmına Mali iktisat denir. Devletin adalet, eğitim, güvenlik ve sağlık alanlarında gördüğü kamu hizmetleri gibi millî ekonominin gelişmesine, fertlerin ha­yat şartlarının iyileştirilmesine yönelen görevleri de vardır. İşte maliye ilminin, malî olayların siyasî ve iktisadî kalkınma yönle­rini inceleyen kısmına Mali Siyaset veya Maliye Politikası denir. Malî olaylar ve özellikle vergilerin, insanlar veya insan top­lulukları üzerinde çeşitli etkileri vardır ve bu etkiler yine çeşitli tepkiler yaratır. Maliyenin bu kısmına Maliye Sosyolojisi veya Vergi Sosyolojisi denilmektedir. Yine, malî olaylar, prensip olarak hukuk düzeni içinde meydana gelirler. Malî olayların hu­kuk yönünü inceleyen kısmına Maliye Hukuku, bunlardan sa­dece vergilerin hukukî esaslarını araştıran kısmına da Vergi Hukuku denir. [1] Bütün bu açıklamalardan özetlenebilir ki, kamu kuru­luşlarının kamu hizmetleri giderlerinin karşılanması için giriştikleri faaliyetlerin, yani malî olayların iktisadî, siyasî, hu­kukî ve sosyo-psikolojik yönleri vardır. Bu olaylar karışık ve çeşitlidir; malî olayların tam olarak anlaşılması veya açıklanması için bütün bu yönlerin bir sentez halinde göz önünde bulundurulması gerekir. [2]

Vergi, kamu giderlerini karşılamak üzere, devletin, tek ta­raflı olarak ve vergileme yetkisine dayanarak, kişilerin gelir ve mallarından aldığı ekonomik değerlerdir. İslâm devletinin en önemli gelir kaynağını ve müslümanlardan aldığı başlıca vergiyi oluşturan zekât, devletle kişi arasında bir ilişki kurmaktadır ve bu ilişki hukuk kuralları ile düzenlenmiştir. Zekât Hukuku, işte bu kuralları inceleyen bir hukuk koludur. Devletle kişi arasındaki ilişkileri incelediğine göre, Zekât Hukuku, Kamu Hukuku'nun Ma­liye Hukuku kolu içinde yer alır.

İdare hukukunun çok geniş ve oynak olan alanı içinde değişmeyen bir kavram vardır: Kamu Hizmeti. İdare hukuku­nun konusunu işte bu hizmetler teşkil eder. Fakat Devletin, başka bir deyimle idarenin bu hizmetleri yürütebilmesi için, menkul ve gayrimenkul mallara ve paraya ihtiyacı vardır. Bunlara Kamu Malları [3] denir. İşte idarenin bu malları ve paraları nasıl elde ettiği, nasıl kullandığı nerelere ne şekilde harcadığı hususlarına ilişkin kurallar bütünü Malî Hukuk'un ve Maliye biliminin konu­sunu teşkil eder. O halde Malî Hukuku, Devletin malî faaliyetleri­ni, yani kamu gelirini elde etme ve bunları harcama konularını düzenleyen hukuk kurallarının bütünü olarak tanımlamak müm­kündür.

Vergi Hukuku'nu da içine alan geniş anlamdaki Malî Hu­kuk'un kendine özgü kavramları ve ilkeleri vardır. Meselâ, Kamu Hizmetlerini görmek üzere kamu gelir ve giderlerini karşılıklı olarak gösteren bütçenin genellik, birlik ve yıllık olma ilkelerine uygun olarak hazırlanmasından söz edilir. [4]

Vergi Hukuku, Maliye Hukuku'nun en çok gelişen koludur, hatta bir kısım Vergi Hukuku yazarları, Maliye Hukuku'ndan çok Vergi Hukuku'na bağımsız bir hukuk kolu niteliği tanımaktadırlar. Nasıl, Malî Hukuk, İdare Hukuku'ndan yavaş yavaş ayrılmış ve bağımsızlığını kazanmış ise, gittikçe gelişen Vergi Hukuku da aynı yolu takip ederek Malî Hukuk'tan ayrılmaya çalışmaktadır. [5]

Vergi Hukuku, kişiler ile devlet arasındaki vergi ilişkilerini başlıca iki şekilde inceler. Birincisinde, vergi ilişkisinden doğan karşılıklı haklar ve ödevler ele alınır. Bu anlamda verginin ala­caklısı, borçlusu, verginin konusu vb. belirtilir. Vergi kanun­larının yorumu, geçmişe yürütülmemesi ilkesi, vergi ceza hukuku ve vergi usûl hukukunun bazı kısımları, vergi bakımından hukukî ehliyet, vergi borcunun intikali vb. konular da açıklanır. Vergi Hukuku'nun bu kısmına, Maddi Vergi Hukuku denir.

İkincisinde, verginin tarh ve tahakkuku, vergi yargısı, ver­ginin toplanması (tahsili) vb. uygulama tekniğiyle ilgili konular incelenir. Buna, Şeklî Vergi Hukuku veya Vergi Tekniği denir. [6]

Bu çalışmada, Hz. Peygamber ve ilk iki halife dönemlerinde­ki uygulaması göz önünde tutularak elden geldiğince Zekât Huku­ku'nun, Vergi Hukuku'nun bu sistematiğine göre ele alınmasına çaba gösterilmiştir. Ancak şunu hemen belirtmeliyiz ki, Zekât Hukuku'yla ilgili kanunlaştırma çalışmaları çok sınırlı olduğundan, konunun daha çok tarihî ve teorik temelleri araştırılmış ve tartışılmıştır. Bu yüzden, çeşitli Zekât Kanunlarının açıklanması ve yorumlanması, zekâtla ilgili yargı kararlarının tahlil edilmesi ve tartışılması üzerinde pek fazla durulamamıştır.

İslâm'da, cemiyet içinde malî yönden güçsüz olan her ferdin sadaka, nafaka ve zekât gibi yardım fonlarından yararlanması sağlanmıştır. Bir taraftan, bu müesseselerle cemiyet içinde zaruret­ler giderilirken, diğer taraftan da toplumların ilerlemesi ve gelişmesiyle ortaya çıkan çeşitli güçlüklerin bertaraf edilmesi ga­yesiyle vakıflar ihdas olunmuştur. Ancak fertlerin ve vakıfların başaramayacağı daha büyük hizmetlerin yürütülmesi devlete bırakılmış, devlet de cemiyete hizmet etmek, kamu hizmetlerini yü­rütmek görevlerini üzerine almıştır. Devlet icra ve idare faaliyetle­rini yürütebilmesi bakımından fertlerin maddî güçlerine göre on­ları vergi mükellefi yapmış, topladığı vergilerle kamu hizmetlerini yürütmüştür. Böylece, tarihî tekâmülü içinde, bir İslâm Vergi Hukuku ortaya çıkmıştır.

“İslâm dininin vazedilip halk kütlelerine kazandırılmasıyla beraber yürüyen, ona muvazi surette ortaya çıkmaya başlayan İslâm Devleti ve onun teşkilatı, kendi içinde nev'i şahsına münhasır bir surette İslâm Vergi Hukuku'nun tekev­vününe imkan sağlamış bulunmaktaydı.” [7]

İslâm Vergi Hukuku ve teşkilatı, fıkıh ve hadis kitaplarının ez-Zekât, el-Uşr, el-Lukata, er-Rikâz, el-Harac, el-Cizye, el-Me'âdin, el-Ferâ'iz, el-Ganâ'im, el-Fey' vb. bölüm ve bablarına serpiştirilmiştir. İslâm hukukunun bu branşı ayrıca Kitabu'l-Harac [8] ve Kitabu'l-Emval [9] isimli kitaplarda müstakil olarak izah ve tespit olunmuştur. Kamu hukukunu bir bütün olarak işleyen el-Ahkâmu's-Sultâniyye'lerde de zekât genişlemesine incelen­miştir[10]. Günümüzde, İslâm Maliye ve Vergi Hukuku, vergi hu­kukunun sistematiğine uygun olarak, müstakil branşlar halinde araştırma konusu yapılmaktadır. [11]

İslâm Vergi Hukuku'nda en önemli yeri, hiç şüphesiz ki Ze­kât almaktadır. İnsanın, Allah'a, bedeniyle olduğu kadar, mal­larıyla da kulluk etmesi gerektiğinden, zekât, hukuk sistema­tiğinin İbadetler (İbadât) bölümünde yer almıştır. Namaz, oruç ve hac, nasıl birer bedenî ibadet ise, başkasının iyiliği için vergi öde­mek de mallarımız vasıtasıyla yaptığımız bir malî ibadettir.

Vergi Hukuku, vergilerin ekonomik veya siyasî sonuçlarıyla ilgilenmez. Bu gibi konular, Maliye ilminin Maliye Ekonomisi veya Maliye Politikası kollarında ele alınır. [12]

Verginin hangi hallerde doğduğu, kimlerin vergi yükümlüsü olduğu, tutarı ve nasıl hesaplanıp alınacağı (tahakkuk ve tahsili) konuları, günümüz devletlerinde, bir yandan devletin egemen­liğine bağlı kişilerin ve öte yandan vergi idaresinin uymak zorun­luluğunda bulundukları kanunlarla düzenlenmiştir. Vergi, ka­nunla konulur ve alınır; verginin hukukî temeli kanundur. Mo­dern devletlerde artık, eskiden olduğu gibi, devlet gücünü elinde bulunduran kimselerin, isteklerine göre vergi alınmamaktadır. Ver­gilerin hukuk temellerine dayandırılması, diğer bir deyimle ka­nunla alınması, hukuk devleti kavramının bir sonucudur. [13]

Verginin bu modern temeliyle ilgili kurallar, Hz. Peygamber ve Halifeler'in uygulamalarında, en olumlu ve geniş bir biçimde uygulama alam bulmuştur. [14]




[2] Erginay, Kamu Maliyesi, s. 1-6.

[3] Kamu  veya   idare  Malları  konusunda   bkz.   Cin,   H.,   Eski   ve   Yeni   Türk Hukukunda Mer'a Yaylak ve Kışlaklar, (Ankara, 1975), s. 4-12; Düren, A., İdare Malları, Ankara 1975, AÜHF y. 373; Düren, A., İdare Hukuku Dersleri, (Ankara, 1979), s. 2-127.

[4] Bilge, Hukuk Başlangıcı, s. 208; Erginay, Kamu Maliyesi, s. 1-5, 19-20. Bütçekonusunda bkz. Erginay, Kamu Maliyesi, s. 161-217; Erginay, A., Mukayeseli Bütçe, Ankara 1957; Feyzioğlu, B. N., Nazarî Tatbikî Mukayeseli Bütçe, İstanbul 1972; Gürsoy, B., Kamusal Maliye "Bütçe", Ankara 1980, SBF y.; Yeniçeri, Celal, İslâm'da Devlet Bütçesi, İstanbul 1984.

[5] Bilge, age, s. 208; Erginay, Vergi Hukuku, s. 10-12, 31-34.

[6] Erginay, Vergi Hukuku, s. 10; Bulutoğlu, Kenan, Türk Vergi Sistemi, İstanbul1976, S.B.

[7] Salih Tuğ, İslâm  Vergi Hukuku, s. IX. İslâm Vergi hukuku'nun ilk gelişmesafhası için bkz. Tuğ, İslâm Vergi Hukukunun Ortaya Çıkışı, Ankara 1963 "Doktora Tezi"; Erkal, Mehmet, İslâm Vergi Hukuku Erzurum 1981, (A.Ü.I.F., Yayınlanmamış Doktora Tezi).

[8] Kitabu’l-Harac'lar için bkz.

1) Ebu Yusuf, Kitabu'l-Haraç,

2) Yahya b. Adem,Kitabu'l-Harac,

3) Hassaf; Kitabu'l-Harac;

4) İbn Receb, el-îstihrâc.

[9] Kitabu'l-Emval'ler için bkz.

1) Ebu Ubeyd; Kitabu'l Emval,

2) İbn Zenceveyh;Kitabu'l-Emval.

[10] el-Ahkâmu's-Sultâniyye'le için bkz. M.Erkal, "el-Ahkâmu's-Sultâniyye", DİA, c. I, s. 555-556.

[11] Tuğ, S., İslâm Vergi Hukukunun Ortaya Çıkışı; Sıddıkî,  S.A., İslâm Devletinde Malî Yapı; M.Erkal, İdam Vergi Hukuku.

[12] Erginay, Vergi Hukuku, s. 11; Erginay, Kamu Maliyesi, s. 218-243.

[13] Erginay, Vergi Hukuku, s. 12; Erginay, Kamu Maliyesi, s. 25.

[14] Bu konuda bkz. Tuğ, İslâm Vergi Hukuku, s. 25, 46-48, 71-8.3.