๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 26 Ağustos 2012, 15:13:16



Konu Başlığı: Zekât Hukukunda Zaman Unsuru
Gönderen: Sümeyye üzerinde 26 Ağustos 2012, 15:13:16
34. Zekât Hukukunda Zaman Unsuru:
 
1- Zekât Hukukunda Zamanaşımı:

 

Genel bir hukuk kuralı olan zamanaşımı vergi hukukunda da, bu hukuk kolunun özellikleri içinde uygulama alanı bulmakta­dır. Zamanaşımı, bir alacağın doğumunu takip eden ve kanunla be­lirtilmiş olan bir süre içinde alacaklının, hakkını istememesi veya borçluyu dava etmemesi sebebiyle, hak isteme veya dava açma im­kânının ortadan kalkmasıdır. Bu tanımdan anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacaklının alacağını değil, bunun   istenebilmesi veya iflası için dava açılması imkânını ortadan kaldırmaktadır. Bu anlamda, borç düşmez ve zamanaşımına uğramış olan borcun, borçlu tarafından isteyerek veya bilmeyerek ödenmesi geçerli bir ödeme  sayılır.   

Vergi hukukundaki zamanaşımı, özel hukukun düşürücü za­manaşımı kurallarına uymaktadır. Gerçekten, vergi alacaklısı­nın, vergiyi belirli bir zaman içinde tahakkuk ettirmemesi veya tahsil etmemesi halinde sırasıyla tahakkuk zamanaşımı ve tahsil zamanaşımı meydana gelir.

Vergi hukukunda zamanaşımı, Özel hukuktan farklı olarak, re'sen nazara alınır. Bu yüzden, vergi mahkemeleri veya Danıştay, mükellefin talebi olmasa dahi, zamanaşımı bulunup bulunmadı­ğına bakmak zorundadır.

Zamanaşımının durması ve kesilmesi, vergilerde de kabul edilmektedir. Zamanaşımının durmasında sürenin hesabı, durma tarihinden evvelki süre ile durma devresinden sonraki sürenin top­lanması şeklinde olur. Buna karşılık zamanaşımının kesilmesi halinde zamanaşımı, kesilme tarihinden itibaren yeniden başlar, evvelce geçmiş süreler nazara alınmaz.

Tahakkuk zamanaşımı yanında, tahsil zamanaşımı vardır. Bundan maksat, zamanında tahakkuk ettirilmiş olan amme alaca­ğının, belirli bir müddet içinde tahsil edilmemesi halinde, artık is­tenmemesi veya alacak hakkında dava açılamamasıdır[528].

Zekât, Allah Teâlâ'nın fakirlerin, yoksulların ve diğer hak sahiplerinin lehine farz kıldığı belli bir hak olduğundan, -bir kere ve lüzum kazandıktan sonra- ehline vermeksizin bir veya birkaç yılın geçmesiyle düşmemesi de zarurî bir netice olur: [529]

1) Şafiî Mezhebine göre, zekât farz olduğu halde, mükellef, bu borcunu ödemeden yıllar geçse bile ve bu durumda ister İslâm ülke­sinde, isterse dar-ı harpte olsun, malına zekâtın farz olduğunu bil­sin bilmesin, zekât borcu düşmez.

İbnu'l-Munzir'in naklettiğine göre, bir bölgeye isyankârlar hakim olur ve bu bölgedekiler yıllarca zekât ödemeden geçip sonra devlet onlara galip gelirse, eş-Şafiî, Malik ve Ebu Sevr'e göre geçen yılların zekâtı ödenir; Re'y mektebi hukukçularına göre geçen yıl­lar için zekât ödenmez. Bu hukukçulara göre, dar-ı harpte müslüman olan bir topluluk, burada uzun yıllar kaldıktan sonra İslâm ülkesine gelirlerse, geçen yıllar için zekât ödemezler.

2) İmam Malik'e göre, hayvan sürülerinin zekâtını devlet tahsil eder. Bu sürüye zekâtın farz olması için zekât memurunun gelmesi şarttır.  Memurun gelmediği yılların zekâtı düşer; memur yalnızca geldiği yılın zekâtını son duruma göre tahsil eder.

İmam Malik'in bu görüşü, bir yerde “tahsil zaman aşımı” kavramına girmektedir.

3) İbn Hazm'e göre de, zamanaşımıyla zekât borcunun düş­mesi sözkonusu olmaz. Böyle bir durumda -malını kaçırmak, me­murun geç kalması, bilgisizlik, malın nakit, ürün veya sâime ol­ması, zekâtın bütününe veya bazılarına farz olması, zekâtın öden­mesi sonucu malın zekâta tâbi olmayacak hale gelmesi durumu or­taya çıksın-çıkmasın, sonuç değişmez, bütün yılların zekâtı ödenir.

Şu halde, vergilerin aksine, uzun yıllar da geçse, zekâtını ödemeyen müslümanın boynundan bu borç düşmez; o, zekâtını ödemeden zimmetini temize çıkaramaz, müslümanlığı sağlamlaşamaz.

Osman Huseyn Abdullah'ın hazırladığı zekât kanunu tasarı­sına (m. 76, 77) göre, bir kişiye zekât farz olduktan sonra, ödemenin geciktirilmesiyle veya -ne kadar uzarsa uzasın- sürenin geçmesiyle zekât borcu zamanaşımına uğramaz. Hiçbir şekilde zekât alaca­ğından vazgeçme veya eksiltecek biçimde uzlaşma sözkonusu olamaz.




[528] Erginay, Vergi Hukuku, s. 87-94,  129-130. İslâm hukukunda zaman aşımı konusunda bkz. Karaman, Mukayeseli İslâm Hukuku, c. II, s. 562-569.

[529] LZK, m. 21. İbn Rüşd, EM, c. I, s. 249; Kardavî, Fakirlik Problemi, s. 102-103; Kardavî, FZ. c. II, s. 832-833; Kâsânî, BS, c. II, s. s. 35.