Konu Başlığı: Yerleşim Merkezi Gönderen: Sümeyye üzerinde 07 Eylül 2012, 14:25:23 Yerleşim Merkezi: [318] Şart Olması: (a) Hanefî Mezhebine göre, cuma namazı kılınacak yerin, şehir (mısr) veya şehir hükmünde olması gerekir. Şehre yakın yerler de ondan sayılır. Kâsânî, bunun hem sahih, hem farz olma şartı olduğunu belirtir. (b) eş-Şafiî’ye göre, hür ve mukim kırk erkeğin oturduğu her yerleşim merkezindeki mükelleflere, cuma farzdır ve bunlarla cuma kılınabilir. (c) Malikî Mezhebine göre, cuma kılınacak yerleşim merkezinin, şehir olması şart değildir. Önemli olan, oturulan yer ve bunun 3.3 mil çevresinde devamlı ikamettir. Şehrin Tanımı: Şehrin (mısr) tanımı hayli ihtilaflıdır: (a) Ebu Hanife’ye göre, sokak ve caddeleri, çarşısı, meskûn yeri ve valisi olan yer şehir adını alır. Kâsâni’ye göre esah olan da budur. (b) Ebu Yusuf’tan üç tanım nakledilir: (1) Bir idareci (emir) ve hudud ile ahkâmı uygulayabilecek bir hakimin, kadı’nın) bulunduğu yer. Ebu Hanife’nin meşhur görüşü de budur. (2) Yerleşim merkezinde oturanlar bir camide toplanır ve bu cami onları almazsa, devlet başkanı onlara bir cami daha yapar ve kıldıracak imam tayin eder. (3) Onbin ve daha fazla nüfuslu yer. (c) Kerhî’ye göre, hudud (ceza) ve ahkâmın uygulandığı yerdir. (d) Bazı hanefî hukukçulara göre, her sanatkârın yıllık kazancını başka bir sanata muhtaç olmaksızın (yani meslek değiştirmeksizin) sağlayarak yaşadığı yerdir. (e) Abdullah b. el-Belhî’ye göre, en büyük camisi, cuma ile mükellef olanları almayacak kadar nüfusu olan yerdir. Hanefî hukukçuların çoğunluğunun fetva verdiği görüş de budur. (f) Ebu’l-Kasım’ es-Saffar’a göre, düşmanın tecavüzüyle karşılaşınca müdafa ve püskürtmeye kudreti yeterli yerdir. Bu yerde oturulabilir, hakim tayin edilebilir. (g) Sevrî’ye göre, insanların şehir kavramıyla anladıkları yerdir. Dikkat edilince, görüleceği gibi, son tanım dışındakiler, hepsi, hanefî hukukçuların tanımıdır. [318] Şeybânî, Asl, c. I, s. 314; Şafiî, Umm, c. I, s. 190; İbn Rüşd, BM, c. 1, s- 125;331; Serahsî, age, c. II, s. 23; Kâsânî, BS, c. I, s. 259-260; İbn Kudâme, age, c. 11, s. 331; Cezîrî, Fame, c. I, s. 379-380; Karaman, İslâm'ın Işığında Günün Meseleleri, s. 40. |