๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 21 Ağustos 2012, 13:23:59



Konu Başlığı: Ürünlerde Ayırım Yapmayanlar
Gönderen: Sümeyye üzerinde 21 Ağustos 2012, 13:23:59
Ürünlerde Ayırım Yapmayanlar: [1031]

Ebu Hanife, İbn Hazm dışındaki zahirî hukukçular, bir kav­linde Nehaî, Ömer b. Abdilaziz, Hammad ve malikî hukukçular­dan İbnu'l-Arabîye göre, -toprağı değerlendirmek üzere ekip dikile­rek elde edilen- bütün ziraî ürünler zekâta tâbidir. Ebu Hanife, bunu, “toprağı değerlendirmek üzere ekilen ve istifade edilen her türlü ürün öşre tâbidir” şeklinde ifade eder. Zira konuyla ilgili âyet ve hadislerde, ürün ismi sayılmaksızm “yerin bitirdiği, yerden çı­kan, yağmurun suladığı...” gibi ifadeler umumîdir. Bunları tahsis edecek ve bazı mahsulleri istisna edecek kuvvetli bir delil yoktur. [1032]

Görüşler içinde tercihe şayan olan, Mahmud Şeltut ve Yusuf Kardavî'nin belirttikleri gibi, -umumî naslar ve zekâtın ruhu kar­şısında- Ebu Hanife ve onun gibi düşünenlerinkidir. Bu sebeple top­rağa ekilen ve öşür toprakları içinde yetişen her çeşit ürünün öş­rünü ödemek gerekir. Her ne kadar hadislerde zekâta mevzuu mal­lar isim olarak zikredilmemişse de, bu hadisler, o devirde Arabis­tan topraklarının en çok yetiştirdiği ürünlerden olmalarına binaendir. O devirde mevcut mahsullerin mahdut oluşu, ayiıı toprak­larda veya başka topraklarda modern usullerle yetiştirilen diğer mahsullerden zekât alınmayacağı manasına gelmez. Hadislerde belirtilen toprak ürünleri, o devirde müslümanların yayıldığı ülke­lerde umumiyetle zekâta tâbi mallara birer misaldir. Hadislerdeki kasr (daraltma) ifadesi, bunlardan başka yetişen mahsullerden ka­tiyen zekât alınmayacağı manasına gelmez. Şu halde, hadislerde ismi geçmeyip sonradan keşfedilen veya başka ülkelerde yetişen bütün toprak mahsulleri, özellikle baklagiller ve yeşillikler de ze­kâta tâbidir. [1033]

1948 tarihli Mısır zekât kanunu tasarısı, topraktan ve ağaç­lardan, 1983-4 tarihli zekât kanunu tasarısı, (m. 10) ise nema ve üretim için ziraat yapılan topraktan çıkan her çeşit ürünü zekâta tâbi tutarlar. [1034]

Osman Huseyn Abdullah'ın hazırladığı zekât kanunu tasarısı (m. 17/1) da, bütün ziraî ürünlerin, meyvalar, sebzeler, çiçekler vb. nin zekâta tâbi olduğunu benimsemiştir. Buna göre, hububat, yağlı tohum, sebze, meyva, elyaf veya ahşab için ekilen-dikilen bitkiler, tıbbî bitkiler, çiçek ve süs bitkileri zekâta tâbidir.

Burada, bazı ayrıntılı durumları da açıklamakta yarar gör­mekteyiz:

1) Hanefî Mezhebine göre, ancak ziraat yapıldığı takdirde is­tifade edilebilen, kendi başına hiçbir işe yaramayan kavun, kapuz, patlıcan tohumu gibi maddelere zekât düşmez. Fakat bunlarla tica­ret yapılıyorsa, ticarî zekât statüsüne tâbi olurlar. [1035] Ancak, bunu, “servet olma amacı taşımadıkça” şeklinde kayıt altına almak ge­rekir. Şu halde, kimi bitkiler, bunun için ekilirse umumî hükümler içinde yer almalıdır. Devamlı olarak toprağa bağlı kalan hurma, zeytin gibi ağaçlara zekât gerekmez. Çünkü bunların kendileri de­ğil, ürünleri zekâta tâbidir. Ağaçtan çıkan zamk, reçine ya da başka ad alan yapıştırıcı vb. maddelere -ticarî gaye taşımadıkça-zekât düşmez. [1036] Merada biçilen otlarla, dağlarda kendiliğinden yetişen ve kesilen kerestelik veya başka ağaçlardan, kamışlardan ve arazi içinde avlanan balıklardan dolayı öşür ödemek gerekmez. Fakat dağlardan toplanan meyvalardan, öşür toprağındaki her sene kesilip satılacak ağaçlık, kavaklık, kamışlık veya çayırlık olarak işlenen ürünlerden dolayı zekât ödemek gerekir. [1037] Öşür toprağında bulunan ve kendisiyle ipek kurdu beslenen dut yaprak­ları için öşür ödenir. İpek, hayvana tâbi olduğu için, ipeğinden do­layı öşür ödenmez, zira ipek kurdu öşre tâbi değildir. [1038]

b) Zuhrî'ye göre, buğday, arpa, hurma, üzüm ve zeytin dışın­daki ürünlerin zekâtı kendilerinden değil, değerleri  üzerinden ödenir.

c) Atâ, Zuhrî ve bir nakilde Şa'bî'ye göre, yeşillikler, ceviz ve meyvaların tümü için öşür gerekmez, bunlardan satılanların de­ğeri 200 dirhemi bulunca zekâtları ödenir. Ancak, Zuhrî, bunları nakitlerin zekât statüsünde ele alır.

d) Malik'e göre, kurutulamayacak haldeki üzüm ve hurma, tahmin sonucu satılınca, değeri 5 vesk değerine ulaşırsa, her 200 dirhem için 5 dirhem zekât ödenir. Zeytinyağı elde edilemeyecek durumdaki zeytin de böyledir, ne var ki bu zeytin tahminle tespit edilemez, çiftçinin elinde olan esas alınır.

Yusuf Kardavî, şu görüşü belirtir: “Bu hukukçuların, çabuk bozularak ve telef olarak beytülmalde depo ve muhafaza edilemeyen böyle ürünlerin kendisini değil, değerlerini zekâta tâbi tutmaları isabetlidir. Ancak, ödenecek miktarın % 2.5 olması, aynı şekilde isabetli olmaz. Zira tespit edilen değer, ürünlerin yerine geçtiğinden ödeme oranı % 2.5 değil, duruma göre % 5 veya 10 olarak benim­senmelidir.” [1039]

 
82. Tarife

 

Ziraat ürünlerinin zekâtı, sünnet delilinden anlaşıldığı gibi, sulamadaki şekle, daha doğrusu emeğe göre üç şekilde ödenir: [1040]

1) Yağmur, nehir, çay, ırmak gibi tabiî sularla sulanan top­raklardan elde edilen ürünlerde zekât oranı % 10'dur.  [1041] Çünkü bu şekilde elde edilen' üründe emeğin payı azdır.

2) Kova,  dolap veya taşıma suyla sulanan araziden alınan üründe emeğin payı yüksek olduğundan oran % 5'tir. [1042]

3) Öşre tâbi toprak, hem yağmur veya ırmak, hem de âletle elde edilen sularla sulanırsa, Atâ, Sevrî, Ebu Hanife, bir nakilde Şafiî ve Hanbelî Mezhebine göre, daha çok kullanılan sulama şekli esas alınır ve öşür buna göre oranlarak ödenir; fakat bazı hanefî hukukçulara göre, sulama türünden her birine eşit miktar ayrılarak ödenir.   Sulama türleri eşit olunca, Hanefî Mezhebine göre -mükellefin lehine olarak- ürünün % 5'i, ÜM'e göre % 7.5'u ödenir. Hangi sulama çeşidinin fazla olduğu bilinmezse, ödeme -ihtiyaten-% 10 üzerinden yapılır. [1043]

1948 tarihli Mısır zekât kanunu tasarısı, Mısır'daki arazinin yalnızca külfet ve zahmetle sulandığını dikkate alarak, ziraî ürün zekâtında oranı % 5 olarak belirlemiştir. [1044] Halbuki, oran sulama­nın aletli olup olmamasına göre belirlenmelidir. En azından ka­nun metninde böyle bir hüküm bulunmalı, yorum şura ehline bıra­kılmalıydı.

Mükellef ve zekât memuru, sulama türünde ihtilaf edince, memur mükellefi yemin ettirdikten sonra, mükellefin sözü esas alınır, yemin etmezse sadece memurun dediği kabul edilir. [1045]

Günümüzde sulama kanal ve motopomplarla yapılmakta, ay­rıca verim için suni gübreler kullanılmakta ve ilaçlamalar yapıl­maktadır. Bütün bunların yapılabilmesi için de işçi ve amele ücreti ödenmektedir. Bu yeni külfet ve girdiler -selefin belirttiği gibi- öş­rün oranını indirmez; ancak bunlar matrahtan düşülürler. [1046]

Yunus Vehbi Yavuz ise şu görüşü ileri sürer:

“Bugün sula­mada kullanılan hayvanların yerini motor gücü, havuzların yerini de barajlar almıştır. Gerek iptidai usulde olduğu gibi, hayvan ve havuzlar yardımı ile sulanan arazi, gerekse motor ve baraj suları ile sulanan arazi aynı hükme bağlıdır. Eğer baraj suyu para karşı­lığı temin ediliyorsa, hüküm havuz suyu hükmündedir, yani % 5 zekât ödenir. Yok, eğer bedava temin ediliyorsa o takdirde kendili­ğinden sulanan topraklar hükmü cari olur, yani % 10 zekât ödenir. Hayvan ve havuz yardımı ile veya bunların yerinde kullanılan motor, baraj vb. teknik vasıtalarla sulanan toprak mahsullerinden % 5, yani kendiliğinden sulanan arazilere nispetle 1/2 nispetinde daha az zekât alınmasının sebebi, bu gibi toprakların işletilme­sinde dışardan bir güç tatbik edilmesi neticesi yapılan masraf ve çekilen zahmetlere binaendir. İslâm dini sarf edilen enerjiyi ve yapılan masrafları gozonünde bulundurarak âdilâne bir hüküm koymuştur ki, müslümanlar mağdur kalmasın.” [1047]




[1031] Karaman, age, c. I, s. 157; Kardavî, FZ, Ç- I, s. 354; Şeybani, Asl, c. II, s. 104.

[1032] Bilmen, HFK, c. IV, s. 80; Debusî, Esrar, c. I, v. 132-a; Kardavî, FZ, c. I, s. 354,356; Sıddıki, age, s. 73; Yavuz, İZM, s. 190.

[1033] Karaman, age, c. I, s. 157; Şeltut, Fetâvâ, s. 123; Yavuz, İZM, s. 191. Ziraî ürünlerin sınıflandırılması için bkz. Yavuz, İZM, s. 205-211.

[1034] Abdullah, Zekât, s. 203.

[1035] Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, s. 352; Cezîrî, FAME, c. I, s. 216; Serahsj, age, c. 2, s, 216. Ebu Hanife'den bir rivayete göre, ticaret malı olan nar; karpuz, üzüm,  incir vb. dayanıksız ziraî ürünler için gümrükte zekât alınmaz (Şeybanî, Asl, c. II, s. 100).

[1036] Bilmen, HFK, c. IV, s. 80; Cezîrî, FAME, c. I, S. 616; Kardavî, FZ, c. I, s. 354.

[1037] Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, s. 353; Yavuz, İZM, s. 190.

[1038] Bilmen, age, s. 353; Mergınânî, age, c. I, s. 110.

[1039] Kardavî, FZ, c. I, s. 359-360.

[1040] Bilmen, HFK, c. IV, s. 79; Cezîrî, Fame, c. I, s. 617; Kardavî, FZ, c. I, s. 378-394; Kâsânî, BS, c. II, s. 62; Malik: Zekât, 33; Buharı: Zekât, 55; Müslim: Zekât, 1; Maverdî, age, s. 118, Mergınânî, age, c. 1, s. 1.10; Tahâvî, age, s. 46.

[1041] LZK, m. 9.

[1042] LZK, m. 9.

[1043] Bilmen, HFK, c. IV, s. 79; Cezîrî, Fame, c. I, s. 618, 620; Kardavî, FZ, c. I, s. 378-379; Maverdî, age, s. 118; Tabbara, Râhu'd-Dîni'l-İslâmî, s. 337.

[1044] Abdullah, Zekât, s. 202.

[1045] Maverdî, age, s. 118.

[1046] Karaman, age, c. I, s. 160. Ayrıca bkz.Bilmen, HFK, c. IV, s. 79; Kardavî, FZ, c I, s. 391-397; Yavuz, İZM, s. 188. Ayrıntı için bkz. yukarıda 812 12 3.

[1047] Yavuz, İZM, s. 187-188.