๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 24 Ağustos 2012, 10:50:26



Konu Başlığı: Tüccarlar Arasında Ayırım Yapılması
Gönderen: Sümeyye üzerinde 24 Ağustos 2012, 10:50:26
Tüccarlar Arasında Ayırım Yapılması:

 
Maliki Mezhebine göre,  ticarî zekât mükellefleri, mudîr ve muhtekir olmak üzere iki grupta toplanır:

1) Mudîr: Alış-verişi halihazır fiyatlara göre hemen yapan -bakkal, hırdavatçı vb.- tüccar Mudîr (devreden) Tüccar adını alır. Bu gibiler, Cumhur'un görüşünde olduğu gibi, ticarete başladıkları günden itibaren yıl dolunca ticaret mallarının değerini belirler, bu toplama eldeki nakit sermayeyi ve tahsilini umduğu alacakları ek­ler. Toplamı nisabı bulunca, % 2.5 oranında zekât ödenir. Bu görü­şün, Cumhur'dan farklı olan yanı, nisabın yalnızca yıl sonundaki durumunun esas alınmasıdır.

2) Muhtekir:  Ticaret malım satın alıp bir süre fiyatının yükselmesini bekledikten sonra satan -arsa,  toprak vb.,  satımıyla uğraşan-  tüccar Muhtekir adını alır. Çabuk devredilmeyen, fiyat bulması için uzun zaman bekletilen mallar satan muhtekir tüccar, bu mallan sattıktan sonra ve -elinde yıllarca kalsa bile- yalnızca bir yıl için zekât öder.

Mudîr tüccarın elindeki mal, satılmadan elde kalır ve kesata uğrarsa, Sahnun'a göre, tüccar muhtekire dönüşür; [799]  İbnu'1-Kasım'a göre o yine mudîr tüccar olarak kalır. Malın kesada uğrama ölçüsünün örf mü, iki yıl mı olacağı konusunda, Şahmın ve Abdulmelik'in her iki görüşü de bulunmaktadır.

Yusuf Kardavî'nin belirttiğine göre, normal şartlarda Cum­hur'un görüşü elbette tercihe şayandır. Bununla birlikte, -çok rast­landığı için- malın çabuk devredilmemesi, uzun yıllar satılma­ması halinde Malik ve Sahnun'un görüşü, uygulamada büyük ko­laylık ve rahatlık sağlar, çünkü mal ve yıl için bazan rastlanabilen bu durum, tüccarın kendi isteği ve kusuruyla ortaya çıkmaz.




[799] Ahmed b. Hanbel de, buna benzer bir görüş belirtmiştir: Mal olduğu gibi kalır, neması olmazsa, bir takvim yılı geçmedikçe zekât ödenmez. Çünkü, bu sureye kadar, âdeta zekât gerekmeyen mal gibidir (Ahmed b. Hanbel, Mesâil, s. 162-163, no: 609).