> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Mükayeseli İbadetler İlmihali > Şirketler Arasında Ayırım Yapmayanlar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şirketler Arasında Ayırım Yapmayanlar  (Okunma Sayısı 457 defa)
23 Ağustos 2012, 15:07:37
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 23 Ağustos 2012, 15:07:37 »



Şirketler Arasında Ayırım Yapmayanlar:

 

Muhammed Ebu Zehra, A.Hallaf ve A.Hasen tarafından ha­zırlanan raporda, şirketler arasında herhangi bir ayırım yapılma­dan, onların ticarî zekât statüsüne tâbi olacağı görüşü benimsen­miştir. Buna göre, hem sabit sermaye, hem de kazancın hisse senet­lerinin senet piyasasındaki değerleri ile kârlarının toplamı -aslî ihtiyaçlar veya asgarî geçim indirimi dışında- nisaba ulaşıyorsa, % 2.5 üzerinden zekât ödenir. İbrahim Fuad da bu görüşe katılmak­tadır.

Bu üçüne göre, hisse senetleri ve tahvillerin sahipleri ile biz­zat şirket, ayrı ayrı zekât öderler, şirketin malları sanayi dolayı­sıyla arttığından zekâta tâbi olur. Böyle bir durumda bir mükellef, sınaî bir şirketin 1000 dinar değerindeki hisse senedine sahip olur ve bu, yıl sonunda 200 dinar kâr ederek 1200 dinar olursa 30 dinar zekât ödeyecektir. Senetleri çıkaran bu şirket, yine -şirket olarak-safi gelirin % 10'unu zekât olarak ödeyecektir. Böylece, hisse senedi sahibi tüccar, şirket ise üretici kabul edilerek 1000 dinar ve kârı iki kere zekâta tâbi tutulmuş olacaktır.

Nisabın yani zekâtla yükümlü olabilmek için kişinin mülki­yetinde bulunması gereken asgarî servet ve sermayenin hesaplan­ması ve zekâtın ödeme şekli bakımından önemli olan bir husus da, şirketi bir hükmî şahsiyet olarak değerlendirmenin mümkün olup olmaması meselesidir. Hükmî şahsiyet bugünkü mefhumu ve hüvi­yetiyle oldukça yenidir. Bu sebeple de, İslâm hukuku ile ilgilenen­ler “hükmî şahsiyet”in tanınması, hak ve borçlarda taraf olması meselesini tartışmışlardır. Zekât açısından meseleye bakılınca, eş-Şafifnin “ortak malın nisabında ortakların her birine düşen mik­tarın değil, hisseler toplamının esas alınacağı” şeklindeki içtihadı, şirketin zekât mükellefi bir hükmî şahsiyet olarak değerlendiril­mesine müsait bulunmaktadır. eş-Şafiî'ye göre, yirmişer koyunu bulunan iki kişi ayrı ayrı zekât mükellefi olmadıkları halde, or­taklık kurarlarsa şirketin malvarlığı kırk koyun olacağı için bir koyunu zekât olarak ödemeleri gerekecektir. [858] Nevevî gibi şafiî hukukçularının açıklamalarından, bu hükmün yalnızca hayvan ortaklığına mahsus bulunmadığı anlaşılmaktadır. İşte buradan ha­reketle, “bir şirketin ortakları malik oldukları hisseler bakımın­dan zekât mükellefi olmasalar bile, şirket sermayesi nisaba ulaşı­yorsa, şirket zekât mükellefidir” demek mümkündür. Ancak, bu takdirde, karşımıza bazı problemler çıkmaktadır:

1) Laik ülkelerde şirketin bütün ortakları zekât ödenmesi ka­rarına katılmayabilirler veya ortaklar arasında   gayrimüslimler bulunabilir. Buna rağmen, zekâtı şirket ödeyecekse, ödemeye razı olmayanların veya gayrimüslimlerin hissesine düşen miktar ayrı­larak gerisini ödemek mümkündür.

2) Şirketin bazı ortakları fakir ve dar gelirli olmaları sebe­biyle zekât alabilecek kimseler olduğu halde şirket vasıtasıyla ze­kât mükellefi olmakta ve zekât ödemektedirler. Bu da bir gerçek olmakla beraber, böyle ortakların tespit edilmesi, ödenecek zekâtın bir miktarı ayrılarak bu ortaklara ödenmesi, probleme çözüm olabi­lecektir.

Şirketi zekât mükellefi bir hükmî şahsiyet olarak kabul et­memek, şartları, şirketin zekâtı ödemesine uygun ve müsait bu­lunmamak gibi sebeplerle zekâtı her ortağın bizzat kendisinin ödemesi yoluna gidildiği takdirde, Önümüze çıkan meseleleri çö­züm teklifleriyle beraber şöylece sıralayabiriz:

Ortağın hissesi, yıllık kazancı ve diğer zekât mevzuu malla­rının toplamı nisabı buluyorsa (msl. 85 gr. altının TL. olarak kar­şılığı olan bir meblağa ulaşıyorsa), zekât ile mükellef olacaktır.

Hisseler, senetlerle tevsik ve ortaklara tevzi edilmiş ise, bu hisse senetlerinin değerlerini tespit için iki yoldan yürünmüştür:

1) Muhammed Ebu Zehra, A.Hallaf ve A.Hasan gibi bazı İs­lâm bilginlerine göre, bu senetler, borsada alınıp satılan menkul kıymetlerdir. Bu sebeple, onların üzerinde yazılı bulunan değerler (nominal değerler) değil, piyasa ve borsada alınıp satılan değerler muteberdir; nisabın hesaplanmasında bu değerler esas alınacaktır.

2) Diğer bazı bilginlere göre, senetlerin borsadaki değeri de­ğil, nominal değerleri esas alınacak; aynı zamanda hissenin,  sı­naî şirkete mi, ticarî şirkete mi ait olduğu gözönünde bulundurula­caktır: Şirket ticarî ise, sermayenin büyük bir kısmı ticarî mal ve nakit halindedir.  Bu sermayenin yıllık kazancı tevzi edilirse, el­deki hisse senedinin  nominal  değerine eklenerek nisaba girecek, tevzi edilmemesi halinde ise sermaye arttırılmış ve nominal değer (ek hisse senetleriyle) büyümüş gibi olacaktır. Şirketin sınaî ol­ması halinde ise tevzi edilen kârdan ödenecek zekât miktarı daha büyük olacaktır.

Durum ne olursa olsun, aynı malvarlığından dolayı, hem şirketin, hem de ortakların ayrı ayrı zekât ödemeleri şeklindeki çifte zekât sonucunun ortaya çıkması önlenecektir. Çünkü bir malı, aynı yıl içinde aynı sebeple iki defa vergilendirmek, İslâm­'ın asırlarca önce yasakladığı bir uygulamadır. [859]

Bu konuda Hayreddin Karaman, şu açıklamayı yapmaktadır:

“Uygulama pratiği ve hesap kolaylığı bakımından sabit ve hare­ketli sermayenin nispetine göre şirketleri sınaî ve ticarî kısımla­rına ayırarak: sermayesinin yarısından fazlası bina, âlet, makina ve teçhizata yatırılmış olanlara “sınaî,” sermayesinin azı sabit te­sislere yatırılmış olup çoğu hareketli olan, devamlı mal ile nakit vb., arasında yer değiştiren şirketlere de “ticarî” diyeceğiz. Bu ayı­rım tamamen zekât mükellefiyeti bakımından olup, ekonomik ve ticarî teamül ve terminoloji göz önüne alınmamıştır. Buna göre sermayesinin çoğu otel, motel ve taşıma vasıtalarına yatırılmış bu­lunan bir turizm şirketi de “sınaî” içinde mütalaa edilmiş olacak­tır. Bu farklı isimlendirmenin mevzuumuz bakımından önemi yoktur.(...) Katıldığımız görüşe gelince, buna göre on milyon sabit sermaye ile iş yapan bir sınaî şirket yılda iki milyon kazanmış ise safi kazançtan % 10, gayrisafiden ödemesi halinde % 5 zekât ödeye­cek; bu durumda 10 milyonluk sabit sermaye zekâta tâbi olmazken, bunun getirdiği iki milyonluk kazanç % 2.5 üzerinden değil, % 10 veya 5 üzerinden zekâta tâbi olacaktır. Gayrisafiden daha az öden­mesi, masrafın düşülmemesi ve matrahın büyük olmasından ileri gelmektedir.” [860]

Yusuf Kardavî, hesap ve ödeme kolaylığını gözönüne alarak zekâtı devlet tahsil ediyorsa birinci görüşün (ticarî-smaî ayırımı ve sınaîlerin gelirinden % 10 veya 20 alınması görüşünün), zekâtı fert­ler ilgili kişilere ödüyorsa ikinci görüşün tercihini ileri sürmekte­dir. [861]

 
3- Tahviller:

 

Devletin veya özel kesimin çıkardığı -her an paraya çevirilebilecek- tahviller de, diğer kâğıt paralar gibidir. Zekât için gerekli şartlar gerçekleştiği takdirde, bunlara da zekât gerekir. [862]

a) Abdurrahman İsa'ya göre, tahviller sahibi için -banka, şir­ket veya hükümetin borçlu olduğu- vadeli alacak gibidir, süresinin bitiminde de vadesi dolmuş olur. Vadesi dolduğunda mülkiyetinde bir yıl veya daha fazla kaldıysa, Ebu Yusuf ve Malik'e göre “sadece tahsil ettiği yılın zekâtını öder, [863] vadesi dolmayanlar ve bir yılı doldurmayanların ise zekâtı ödenmez. [864]

Yusuf Kardavî, bu görüşü şu noktadan tenkit eder: Sağlam alacaklarda, Cumhur, her yıl için zekât ödenmesi gerektiği görü­şündedir. Günümüz iktisadî ve ticarî şartlarının yaygın hale getir­diği tahviller, menkul kıymetler borsasında alınıp satılan malî de­ğerler haline gelmiştir.

b) Muhammed Ebu Zehra, A.Hallaf ve A.Hasen'e göre, tahvil­ler hisse senetleriyle aynı muameleyi görürse de diğer alacaklar­dan ayrılırlar. Bunlar ticarî zekât statüsüne tâbi olurlar, zekât % 2.5 üzerinden ödenir. Bunun için nisap hesabında nominal değerleri değil, piyasa değerleri esas alınır. Bu üçü, “Senetler alacak olup, bir alacaklıdan öbürüne devredilmektedir. Bu ise hukukçuların çoğun­luğuna göre caiz olmadığı gibi, bu şekilde kazanç sağlamak ha­ramdan uzak olmaz” görüşüne şu şekilde cevap verirler: Bu tahvil­ler, fiilen bir ticarî eşya olmuştur. Onları zekâttan istisna tutmak haramdan uzaklaşmasını sağlamaz. Tersine böyle bir durum kar­şısında insanlar onları almaya yönelir ve bu haram kazanç açı­sından önleyici değil, teşvik edici bir rol oynar. Haram kazancın sadaka olarak, dağıtılması yasaklanmış değildir, haksız olarak alındığı sahibi bilinmese bile tasadduk edilir yolunda tavsiyede bu­lunulur. [865]

Yusuf Kardavî'nin belirttiğine göre, gerçekten de bu songörüş, klasik hukukçuların alacak tanımından -artma ve alacaklıya fayda sağlaması yönlerinden- ayrıldığından ve onlara değişik bir özellik tanındığından haklılık kazanmaktadır. [866]




[858] Bkz. yukarıda 25 1 4 2 ve 53 2 1 1.

[859] Karaman, age, c. II, s. 117-120. bkz. yukarıda 51.

[860] Karaman, age, c. II, s. 115, 117.

[861] Karaman, age, c, II, s. 89; Kardavî, FZ, c. I, s. 527.

[862] LZK,  m. 511.

[863] Bkz. yukarıda 25 13 2 1.

[864] Kardavî, FZ, c. I, s. 526-527.

[865] Kardavî, FZ, c. I, s. 527.

[866] Kardavî, FZ, c. I, s. 527.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şirketler Arasında Ayırım Yapmayanlar
« Posted on: 26 Nisan 2024, 15:23:22 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şirketler Arasında Ayırım Yapmayanlar rüya tabiri,Şirketler Arasında Ayırım Yapmayanlar mekke canlı, Şirketler Arasında Ayırım Yapmayanlar kabe canlı yayın, Şirketler Arasında Ayırım Yapmayanlar Üç boyutlu kuran oku Şirketler Arasında Ayırım Yapmayanlar kuran ı kerim, Şirketler Arasında Ayırım Yapmayanlar peygamber kıssaları,Şirketler Arasında Ayırım Yapmayanlar ilitam ders soruları, Şirketler Arasında Ayırım Yapmayanlarönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes