๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 20 Ekim 2012, 15:10:15



Konu Başlığı: Rey ve Hadis Mektepleri
Gönderen: Sümeyye üzerinde 20 Ekim 2012, 15:10:15
Re'y ve Hadis Mektepleri:

 
I. Eser-Re'y Kavramları Ve Bunlara Bağlananlar:

 Fıkıhta re'y prensibiyle alâkalı ihtilaf ve münakaşalar Abbasîler devrine girerken başlamıştır: Eser (hadis), Hz. Peygamber'in hadisler ile ashab ve tâbi'ûn fetvalarının aldığı isimdir. Re'y'in ise, İslâm'ın başlangı­cından itibaren devir devir kullanıldığı mânâ ve yer değişegelmiştir: Sözlük mânâsı "görmek, düşünerek varılan netice ve görüş"tür. Sahabe ve tâbi'ûn re'yi "kitap ve sünnetin açıkça temas etmediği meseleleri, nassların ışığı altında hükme bağlamak için tutulan yol" mânâsında kabul ve tatbik etmiş, re'y ile verdikleri hükümleri, mansus olanlardan -ikincisi­ne ilim diyerek- ayırmaya azamî dikkat göstermişlerdir. Fakat re'yi ta­rif etmedikleri gibi, kıyas vb. bir ictihad çeşidine de tahsis etmemişlerdir. Fakat bu onların kıyası kullanmadıkları mânâsına gelmez. Aksine kıyas dahil içtihadın bütün çeşitlerini, isim vermeksizin tarif etmişlerdir.

Tâbi'ûn devrinin sonlarına doğru re'y, bilhassa itikadı sahada Hari­cîlerin görüşü gibi bid'at inançlar, fıkıh sahasında ise kıyası ifade etmek için kullanılmıştır.

İslâm hukuk tarihinde, Irak'ın re'y taraftarları merkezi, Hicaz'ın da eser taraftarlarının merkezi olduğu kabul edilmiş ve soylenegelmiştir. Gerçi, Irak'ta re'y fakihleri, Hicaz'da da eser fakihlerinin çokluğu bir va­kıadır. Fakat bu, birincinin tamamen re'yden ibaret, ikincisinin de eser­den ibaret birer fıkıh mektebi olduğu mânâsına gelmez. Zira bu merkez­lerin ikisinde de hem eser, hem de re'y kullanılmıştır. Hatta Medine fakihlerinden Sa'id b. el-Museyyeb re'y ile fetva vermekten çekinmediği için "cür'etli" lâkabını almıştı. Öyleyse re'yciler ve esercileri Irak ve Hicaz Mektepleri gibi bir muhit ve mekana inhisar ettirmek mümkün değildir. Meselâ Rebi'atu'r-Re'y re'yciliğiyle şöhret bulmuş bir müctehiddir ve Me­dine 'lidir, eş-Şa'bî re'ycilerin amansız hasmıdır ve fakat Irak'lıdır.

Re'ycileri, re'y ve kıyasla amel eden, fakat haber-i vahidle amel et­meyen; esercileri de re'y ve kıyası kabul etmeyenler şeklinde anlamak da yanlıştır. Çünkü Sa'id b. el-Museyyeb, ez-Zuhrî, Ahmed b. Hanbel, İshak b. Raheveyh, eş-Şafii ve. Malik gibi zevat Medine'li veya eserci olarak ta­nındıkları halde, re'y ve kıyası tatbik etmişlerdir.

Re'y ve eseri kullamakta, mürselle amel etmede, sahabenin sözünü delil olarak kabulde ittifak eden bu iki ana mektep kolunun, böyle isim almalarında başlıca üç sebep rol oynamıştır:

1) Medine'liler, Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekr ve Hz. Osman'ın fetva ve ka­zalarına, Hz. Âişe ve İbn Abbas'ın fetvalarına, Hz. Ebu Hureyre'nin de hadislerine sahip bulunuyor ve Irak'lıları, az hadise sahip olmakla itham ediyorlardı.

2)Yine Medine'liler de manevî büyük bir hazine denebilecek çoklukta âsâr bulunmaktaydı. Bu sebeple onların fıkhında ashab fetvalarına istinad, esere itimad daha çok oluyordu.

3) Tabiîlerin fetvaları da Medine fakihleri yanında büyük bir değer ta­şıyordu. Halbuki Irak fakihleri bu fetvalara onlar kadar önem vermiyor­lardı,