๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 20 Ekim 2012, 15:09:31



Konu Başlığı: Rey Ve Eser Taraftarları İle Orta Yolu Tutanlar
Gönderen: Sümeyye üzerinde 20 Ekim 2012, 15:09:31
II. Re'y Ve Eser Taraftarları İle Orta Yolu Tutanlar:

A. Eser Taraftarları:

 

Eser taraftarlarının bir kısmı mutedil (ılımlı), bir kısmı müfrit(aşırı)’ tir

 
a) Mutedil Eserciler:

 
i) Önemlî Simalar:

 

Sahabeden İbn Ömer, Osman, Ömer, İbn Abbas, Zeyd b. Sabit ile tâbi'ûndan Ebu Seleme, Sa'id b: el-Museyyeb, eş-Şa'bî gibi zevatın re'yi kötüleyen, vukuundan önce bir hadise hakkında hüküm ve fetva vermeyi yeren, kitap ve sünnetle amele teşvik eden sözlerini kendilerine rehber edinen başlıca büyük muhaddisler mutedil esercidir:

Birinci Tabakadakiler:

Şu'be, Hammad b. Zeyd, Halidu'l-Hazza, Ebu Avane, İbn Lehi'a, Ma'mer b. Raşid, Sufyan b. Uyeyne, Veki' b. el-Cerrah, Sa'd b. Arûbe, Şe­rik, el-Fudayl b. Iyad, Abdullah b. Mübarek, Abdurrahman b. Mehdi, Yahya b. Said el-Kattan, el-Vakıdî, Abdurrezzak, Ebu Davud et-Tayalisî, Musedded b. Muserhed, Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve Ahmed b. Hanbel.

İkinci Tabakadakiler:

eh-Buhârî, Müslim, et-Tirmizi, Ebu Davud, Nese'i, İbn Mace, Darimi, Ebu Yala, Darakutni, Hakîm, Beyhakî, el-Hatib, Deylemî İbn Abdilber.

 
ii) Özellikleri:

 

Re'y ve kıyası inkar etmemekle beraber, onlardan hoşlanmaz ve na­diren başvururlar, zaruret bulunmadıkça fetva vermez, istinbatta bulun­mazlar. Henüz vuku bulmamış -farazi- meseleler üzerinde fetva ve hü­küm vermezler. Bütün güçleriyle hadis toplamaya ve rivayet etmeye yö­nelmişlerdir. Hadislerden başka sahabe ve tâbi'ûn fetvalarını da hüccet telakki ederler. Hadise ve esere hiçbir re'yi tercih etmezler, bir kişinin bütün re'ylerine (mezhebine) tâbi olmak yerine sağlam bildikleri nakle tâbi olurlar.

 
iii) Hüküm Usûlleri:

 

Hadisçilerin hüküm ve fetva prensipleri şöylece özetlenebilir:

1) Meseleyi açıkça halleden bir âyet varsa onunla amel edilir.

2) Âyetin mânâsı ihtimalli ise sünnetin tercih ettiği ihtimal ka­bul edilir.

3) Âyet yoksa Resulullah'ın sünnetine uyulur. Sünnetin mütevatir veya âhâd olması, sahabe ve fukahanın onunla amel et­miş veya etmemiş olmaları neticeyi değiştirmez. Hadis bulu­nunca ittiba edilir, buna muhalif re'y ve esere itibar edilmez.

4) Olanca imkanlarıyla aradıktan sonra hadis de bulamazlarsa, sahabe veya tâbi'ûndan bir cemaatin meseleye ait hükümleri alınır. Bu cemaatin belli bir memleket veya mektepten olma­sına bakılmaz. Bunlar arasında ihtilaf varsa ilim, takva, şöh­ret gibi bazı kıstaslar ile tercihe gidilir.

5) Bütün bunlar bulunmazsa o zaman, kitap ve sünnetin ruhu­na, umumî hükümlerine, ima ve iktizalarına bakılarak mese­lenin benzeri bulunur ve cevap ona göre verilir. Bu benzetme yapılırken, önceden konulmuş bazı kaidelere değil, anlayışa ve itmi'nana (gönül huzuruna) dayanılır.

 
b) Müfrit Eserciler (Zahirî Mezhebi):

 

Re'y içtihadını ve bilhassa bunun en önemli unsuru olan kıyası, sa­habe ve tâbi'ûn fetvalarını hüküm kaynağı olarak kabul etmeyen bazı Mu'tezile mensupları ile Zahiri Mezhebi bu grubu meydana getirir.

İbrahim en-Nazzam'ın ortaya çıkmasına kadar bütün İslâm âlimleri kıyası caiz görüyorlardı. Mu'tezile'den Ca'fer b. Harb, Ca'fer b. Mubeşşir, Muhammed b. Abdillah el-İskafî; ehl-i sünnetten de Davud b. Ali b. Ha­lef kıyası inkar mevzuunda Nazzam'a uymuşlardır.

Üçüncü asırda doğuda Hanbelî Mezhebinin yerini tutmuş bulunan Zahirî Mezhebi daha sonraları Endülüs'e intikal etmiş ve şu zevat tara­fından temsil edilmiştir: Munzir b. Sa'idi'l-'Bellûtî, oğlu Sa'id b. Munzir, İbn Hazm'in hocası Mes'ud b. Süleyman ve İbn Hazm.

Zahirî Mezhebinin ictihad usulünü, ateşli mümessilleri İbn Hazm'in kitaplarından öğreniyoruz: Zahiri Mezhebi mensupları dinde kıyasın, bü­tünüyle batıl olduğuna benimsemişlerdir. Onlara göre her meselede an­cak şu delillerden biriyle hükme varılabilir:

1) ALLAH kelamının nassı,

2) Peygamber kelamının nassı,

3) Peygamber'den sahih olarak intikal etmiş bulunan fiil ve ik­rar,

4) Ümmetin bütün âlimlerinin kabul ettiği ve hiçbirinin muha­lefet etmediği kesin olarak bilinmek suretiyle meydana gelen icmâ,

5) Bu nas veya icmâ'a râci delil.

İbn Hazm kitabının başka yerinde birkaç farklı hususa daha işaret ı tmiştir: "Bizim dayandığımız; nasslar, kesin bilinen icmâ, hasseler (du­yular) ve akılla meydana gelen zarurî bilgidir. Bunları bulamazsak, nassların durduğu yerde dururuz, daha fazlası yoktur."

Zahirîlerin değişen ve gelişen hayat şartları karşısında kabule mec­bur kaldıkları -muarızları tarafından ileri sürülen- delillerine gelince, bu da, yine İbn Hazm tarafından şöyle açıklanmıştır: "Delil, nass ve icmâdan alınmıştır. İcmadan alınan delil dört kısma ayrılır:

1) Istıshâbu'l-Hal,

2) Söylenenin en azı,

3) Herhangi bir kavlin terki üzerine meydana gelen icmâ,

4) Müslümanların hükümlerinin eşit olduğu hakkındaki icmâ. Nasstan alman delili de İbn Hazm yedi kısma ayırır.

Ehl-i hadis grubunda hemen her muhaddise mahsus beşyüz kadar mezhep meydana gelmiştir.