Konu Başlığı: Orucun Amaçları Ve Fonksiyonları Gönderen: Sümeyye üzerinde 01 Eylül 2012, 15:29:11 3- Orucun Amaçları Ve Fonksiyonları: [570] Oruç, herşeyden önce, Allah rızası için tutulur. Mutlak Hakîm olan Allah’ın kullarına emrettiklerinde, hiç şüphesiz gerek fert, gerekse toplumla ilgili birçok fayda vardır, ibadetler yerine getirilirken katlanılan mahrumiyetler, Allah’a kullukta ruhî bir disiplin içindir. Bu sebeple, oruç tutmak da fert ve toplum hayatıyla ilgili bazı faydalar ve bayatın çeşitli güçlüklerine karşı hazırlık sağlar: (a) İbadetlerde de -diğer bütün hal ve hareketlerde olduğu gibi- niyet çok önemlidir: Kasıtlı olarak adam öldürmenin bütün medeniyetler tarafından nefretle karşılandığını ve bütün dinlerin katili cehenneme mahkûm ettiğini, suçsuz yere mağduren öldürülenin, şehidin cenneti kazanacağını herkes biliyor. Yine herkes, meşru bir sebepten dolayı mütecavize karşı müdafanın da bir vazife olduğunu biliyor. Bir mütecavizi öldüren kimse, dünyada ve cennette bütün mükâfatlara müstehak bir kahraman olarak itibar görür. Bu iki adam öldürme hadisesi arasındaki fark, sadece niyette değil midir? Aynı şekilde, eğer doktorun tavsiyesine göre yemeden içmeden çekinilirse, bu, sırf Allah’ın emirlerine itaat veya O’na ibadet için yemeyi içmeyi terketmiş gibi bir amel sayılmaz. Allah, bizim yaratıcımız, dinimizin koyucusudur. O, bizi öldükten sonra huzuruna kabul edecek, bizden bu dünyadaki yaptıklarımızdan hesap soracaktır. Bir kimse, Allah’ın emirlerinin bütün sırlarını anlamamış olsa dahi, O’na itaat ederse, afvına mazhar olur. Bir din ve bir vahiy kanunuyla emredilen oruç ibadeti, kendisiyle ilahî afvı beraber sürükler. Bu dünyada ve ahirette hangi fayda Allah’ın ebedî afvını geçebilir? Maddî sebepler, gösteriş veya diğer benzeri duygular, niyetin saflığını giderir. Şu halde orucumuz, yalnızca ve ancak Allah rızası ve emirlerine uymak için yerine getirilmiş olmalıdır. (b) Denemeler, âmâ kimselerin çoğu kez gören kimselerin hafızasından daha iyi bir hafızaya sahip olduğunu ve bazı duygularının tam olarak görme duyusundan istifade edenlerden daha kuvvetli teşekkül ettiğini gösterir. Başka bir deyişle, eğer bazı kabiliyetler kullanılmaksızın durursa, bunlar başka bir şekilde diğer kabiliyetleri takviyeye yardım edebilir. Bu, ruh ile beden arasındaki ilgilerde de aynıdır: Budanan bir ağacın daha çok yaprak ve meyva vermesi gibi, beden zayıflatılırken ruh takviye edilmiş olur. Kötülük karşısında tahrik edilmiş olan nefis, oruç tutulduğu zaman şeytanın iğvalarma daha çok mukavemet eder. Diğer taraftan oruç, Allah’ı daha fazla düşünmeye, daha fazla iyilik yapmaya ve Mevlâya itaat hazzını tattırmaya sevkeder. (c) Öğrenciler, eğitim döneminde aylarca devamlı çalışırlar, sonra yaz tatiline girerler. İşçiler, altı gün çalışır, yedinci günü boş ve istirahatla geçirirler. İnsanlar bütün gün boyunca bedenî ve ruhî çabalarını harcarlar, gece uyuyup istirahatten sonra ertesi günü için kuvvetleri yenilenir. (d) Vahşî hayvanlar dahi oruç tutarlar: Kar yağdığı zaman hiçbir yiyecek madde bulamazlar; bu halde inlerine çekilirler ve hiçbir gıda almadan aylarca uyurlar. Bu kış orucu sonunda ilkbaharın gelmesiyle canlanırlar, daha kuvvetli ve güzel olurlar. Msl. kuşlar yeni tüyler kazanırlar. Ağaçlar bakımından da durum aynıdır: Sonbaharın yapraklarını tamamen dökerler; kış boyunca uyurlar ve hiçbir gıda almazlar. İlkbahar gelince yeni bir canlılık kazanırlar, yeni yapraklar, yeni çiçekler ve meyvalar sağlarlar. Bunların hepsi oruçları sayesindedir. Böylece soğuk iklim şartlarında oruç tutmanın, sağlık şartlarına aykırı olduğunu söylemenin bir safsata olduğu ortaya çıkar. Bütün hayvanî organlar gibi şüphesiz sindirim cihazı da dinlenmeye muhtaçtır. Oruç bu dinlenme için yegâne makul usûldür. Son zamanlarda bütün Avrupa ülkelerinde bilhassa mazinin rahatsızlıklarını fizikî kapasiteye göre kısa veya uzun vadeli oruç tutturma yoluyla tedavi eden bir tıp ekolü ortaya çıkmıştır. Makineler ve âletler de istirahate muhtaçtır. Biz bu durumu otomobiller, lokomotifler, uçaklar vb. için de müşahade ediyoruz. Bu sebeple, midenin ve sindirim organlarının da istirahate ihtiyacı olduklarını söylemek akla uygun değil midir? (e) Oruç tutmak alışkanlığı, askerî yönden de birçok faydalar sağlar: Askerler, kuşatma ve harbin diğer durumlarında yiyecek ve içecek maddelerinin mahrumiyetlerine katlanmak ve müdafaa vazifelerine devam etmek zorundadırlar. Bütün Ramazan ayında oruç tutmak alışkanlığına sahip ve geceleri teravih namazına kendini alıştıranlar, elbette bu idmanları yapmamış olan askerden daha iyi bu felâketlere karşı koymaya kendini hazırlamıştır. Bu sebeple, askerlerini Ramazan’da oruç tutmaktan alıkoyan bir âmir veya kumandan en ahmak adam olacaktır. Bırakın askerleri bizzat siviller bile grev durumlarında bu pratiğin alışkanlığından faydalanabilirler. Çünkü devrimizde çoğu zaman yiyecek satıcılarının, su işçilerinin ve başka satıcılarının grevleriolağandır. Yirmidört saat sokağa çıkma yasağı ve ışık yakma yasağı hiç de istisna olaylardan değildir. Napolyon’un gıptayla şu sözleri söylediği nakledilir: “Şayet ordum Türkler’den kurulu olsaydı, kısa zamanda dünyayı fethederdim, zira onlar açlık ve susuzluğa tahammül göstermelerinden ayrı, her zamanki gibi de döğüşürler.” (f) Sufiler, hayvani tabiatın galeyanının insan ruhunun kemale ermesine engel olduğuna dikkati çekinişlerdir. Bedeni, ruha tabi kılmak için, bedenin kuvvetini kırmak ve ruhunkini çoğaltmak zarurîdir. Bu konuda hiçbir şey açlık, susuzluk, hayvanı arzulardan vazgeçmek, dilin ve kalbin ve diğer organların kontrolü kadar tesirli değildir. Ferdî olarak kemale ermenin işaretlerinden biri de, hayvanı tabiatın akla ve ruha uymasıdır. İnsan tabiatı zaman zaman isyan eder, diğer zamanlardaki tutumu bir uyma halidir, bu itibarla bir kimsenin hayvanî arzularına gem vurmak için şartlarına riayet ederek oruç tutmak gibi bir ibadete ihtiyacı vardır. Bir kimse günah işlerse oruç tutarak keffaret ve riyazetle teselli vesilesi bulur ve ruhunu tasfiye eder. Ayrıca, yememek içmemek meleklerin şanındandır. Bu rejimi kendi kendine yüklenmekle insan gittikçe kendini meleklere benzetir. [570] Hamidullah, İslâm'a Giriş, s. 104-106; Hamidullah, Resulullah Muhammed, s. 253; Hamidullah, "Niçin Oruç Tutarız?", Nesil Dergisi, c. I, sa. 12, s. 28-33; Şah Veliyyullah Dehlevî, Huccetullahi'l-Bâliga, s. 440-443; Şehhâte, Fıkhu'l-İbâdet, s. 351-362. Orucun sosyal ve psikolojik etkileri konusunda bkz. Veysel Uysal, Psiko-Sosyal Açıdan Oruç, Ankara 1994. |