Konu Başlığı: Oruçların Vakti Ve Süresi Gönderen: Sümeyye üzerinde 01 Eylül 2012, 15:02:39 Tutulan Günler (Oruçların Vakti Ve Süresi): Orucun ikinci rüknü, tutulan günlerdir ki bunu, oruçların vakti ve süresi olarak anlayabiliriz: Farz Oruçlar: I. Ramazan Orucu: Ramazan orucunun vaktini, genel ve özel zaman dilimlerine göre inceleyebilmemiz, daha yararlı olur: A. Vakti: a) Genel Olarak: Ramazan orucunun vakti, Ramazan ayıdır. Ramazan ayı sadece bu orucun vaktidir; ancak, yolcuların orucu, Ramazan orucunu tutup tutmamakta serbest olduklarından, niyet ettikleri türe göredir. Şu halde, Ramazan ayında, yolcular dışında kalanların tuttukları her türlü oruç, Ramazan orucu için geçerlidir. Ramazan’ın başlangıç ve sonu kameri aylara mahsus olan hilali görmekle tespit edilir. Bu sebeple, Ramazan ayı, kameri takvime göre senenin bütün mevsimlerine rastlar. Çünkü, takvim üç yüz elli beş gündür. Kamerî yıllar bu şekilde ilerlerken otuz altı senede bir, yeni bir yıl kazanılır. Ramazan orucu, bu takvime göre bazan yirmi dokuz, bazan ve çok defa otuz gün devam eder. Üzerinde yaşadığımız yeryuvarlağı her yerde aynı iklime sahip değildir. İnsan yazın aşırı kavurucu sıcaklarında olduğu kadar, kışın aşırı dondurucu soğuklarında da bunalır. Sıcak ve soğuk mevsimler ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. Msl. kış Mekke’de sevimli bir devredir, fakat kutupların yakınlarında (Kanada ve Kuzey Avrupa’da) hiç de böyle değildir. Yaz, kutupların çok yakınlarında en güzel mevsimdir. Ama ekvatorda ve kumlu çöllerin civarında hiç de güzel değildir. İlkbahar ılımlı bir mevsim olabilir, fakat ekvator yakınlarında birçok ülke, msl. Hindistan’ın güneyi bunu bilmezler, çünkü orada ancak üç mevsim bulunur: Kış, yaz ve yağmur mevsimleri. Diğer yandan, Kuzey Amerika’nın ilkbaharı ile Güney Amerika’nın ilkbaharı aynı aylara rastlamaz. Şu halde, sabit bir mevsim, cihanşümul bir dinde bazılarına devamlı faydalar sağlarken, diğerlerine devamlı zorluklar verecek veya bazı bölgelerde oturanlar için bir bakımdan veya başka bir sebeple rahatsız edici olacaktır. Halbuki, oruç mevsimi muntazam bir şekilde değişirse, fayda ve zorluklara nöbetleşe sahip olunacak ve hiç kimse kanun koyucusuna özür beyan edemeyecektir. Bundan başka, bu daimî devir herkesi her mevsimde oruç tutmaya alıştıracaktır. Dondurucu bir kış veya kavurucu bir yaz boyuncayemeden içmeden kendini tutma kabiliyeti ve alışkanlığı mü’minlere sıkıntı günlerinde tahammül gücü verecektir. Ra-me-da kökünden gelen Ramazan kelimesi, sözlükte “çok ısıtmak, güneşin kumlan çok ısıtması, günün çok sıcak olması” manalarını ifade eder. Aynı zamanda, Allah Teala’nm isimlerinden biri olan Ramazan, üç aylar denen Recep ve Şaban aylarından sonra, Şevval ayından önce gelen ve kendisinde oruç tutmak farz olan kamerî aylardan biridir. Ramazan’ın, sözlük manasıyla da yakından ilgisi vardır; oruç ve ibadet günahları yakıp yoketmektedir. İslâm tarihi açısından, Ramazan’ın özel bir mana ve önemi vardır: a) İslâm’ın üzerine kurulduğu beş temelden biri olan oruç bu ayda tutulmaktadır. b) İslâm’ın esası olan Kur’an bu aydaki kadir gecesinde dünyaya inmiştir. Ayrıca bin aydan daha hayırlı olan kadir gecesi bu ayın içindedir. c) Hz. Peygamber’e (s.a.v.) peygamberlik bu ay içinde gelmiştir. d) Müslümanların ilk zafere ulaştığı Bedir savaşı bu ay içinde yapılmıştır. e) Ummu’1-Kura (Şehirlerin Anası, Başkent) olan Mekke bu ayda fethedilmiştir. f) Ramazan’ın son on günü içinde Hz. Peygamber (s.a.s.) i’tikaf yapar, ailesine de yaptırırdı. g) Ramazan ayı içinde sevaplar ve günahlar katlı olarak artar. Ramazan ayı nasuh tevbesiyle, yani bir daha günah işlememek üzere yapılan tevbeyle, oruca hazırlıkla, ibadetle, Kur’an okumakla, hal ve imkânına göre sadaka vermekle, Allah’ın (c.c.) haram kıldıklarından kaçınmakla, gıybet ve koğuculuktan sakınarak karşılanır. Böylece insan, âdeta melekleşerek maddî varlığını ruhî varlığının emrine sokar. Ramazan ayı içinde bu güzel hasletler daha da kuvvetlenerek içinde binbir hatıranın ve özlemlerin saklı olduğu zaman aralığını gelecek yıllarda da karşılamak için can atar. Öte yandan, biraz seyahat etmiş olanlar, mevsimlerin her yerde aynı zamanda bir olmadığını bilirler: Ocak ayında sıcaklığın Arjantin’de artı kırk derece iken, Fransa’nın bazı Bölgelerinde eksi kırk derece olduğunu radyo haber veriyor. Mevsimler, ekvatorun iki tarafında birbirinden farklıdır: Kuzey Yarım Küresinde kış iken Güney Yarım Küresinde yazdır. Eğer, İslâmiyet oruç tutmayı farzedelim her senenin Ocak ayında emretseydi, bu durumda, bazı müslümanlar daima kışın, diğerleri de daima yazınoruç tutacaklardı. İslâmiyet oruç tutmayı kışın emretseydi, bazıları Ocak’ta, diğerleri Temmuz’da oruç tutacaklardı. Bu durum, devamlı bir güçlük ve eksikliği gösterecekti. Ocak ayında yirmi dokuz gün Paris’te oruç tutup birkaç saat uçak yolculuğundan sonra Güney Afrika’ya gelinse, büyük karışıklık içinde kalınır. Bu devre orada oruç mevsimi olmadığı için hiçbir cami, bayram şenliği hazırlığı yapmayacaktır. Aynı şekilde aşağıdaki durumda da msl. oruç ayının olmadığı Ocak’ta Güney Afrika’da bir ay geçirmek için Aralık ayının sonunda Paris terkedilse, oruç tutmaktan mükellef kendini tamamen çekebilir. Şubat’ta Paris’e dönse Paris’in bulunduğu Kuzey Yarım Küresinde Temmuz oruç mevsimi olmadığı için Güney Afrika’da veya Güney Amerika’da orucun uygulandığı Temmuz ayında sessizce orucu ihmal etmiş olacaktır. Başka bir deyişle, hiçbir dünya toplumu, güneş yılına dayalı olarak inananları için güçlüklere sebep olmadan oruç tutamaz. Muhtelif mevsimlerde oruç tutmak fırsatı sağlamamış olmasına rağmen güneş yılına dayalı bir oruç, mahallî bir dine uygun düşse de, muhtelif mevsimlerdeki alışkanlığını veya faydalarını böylece kaybedecektir. Şu halde, kamerî bir takvim, cemiyetin yararına daha çok aklî ve uygun gibi geliyor. Aynı zamanda bu, cihanşümul bir toplum için uygun tek çözüm yolunu teşkil eder. [592] b) Özel Olarak: (a) Cumhur’a göre, Ramazan orucunun herhangi bir gününde orucun vakti, “İmsakten iftara kadar, yani fecri sadığın doğuşundan güneş batana kadar olan vakittir.” [593] (b) İbn Mes’ud ve Huzeyfe’ye göre, beyaz fecirden sonraki kırmızı fecirden itibaren orucun vakti başlar, bitme vakti ilk görüşle aynıdır. Bu özel vaktin anormal bölgelerde düzenlenmesi, daha önce anormal bölgelerde namazın kılınması bölümünde de ele alındığı gibi, en yakın normal bölgeye göre olur. [594] Hızlı yolculuklarda da orucun vakti, üzerinden aşılan ülkelere göre değil, yolculuğun başladığı ülkeye göre düzenlenir. [592] Hamidullah,- "Niçin Oruç Tutarız?", Nesil Dergisi, c. I, sa. 11, s. 42-43. [593] Bakara: 2/187. [594] Şeltut, Fetâvâ, s. 144-146; Hamidullah, İslâm'a Giriş, s. 103. |