๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 28 Ağustos 2012, 14:21:10



Konu Başlığı: Ödemenin Kesin Olarak Devlete Yapılması
Gönderen: Sümeyye üzerinde 28 Ağustos 2012, 14:21:10
Ödemenin Kesin Olarak Devlete Yapılması:

 

a) Abdullah b, Amr, İbn Ömer, Cabir, Sa'd b. Ebi Vakkas, Enes b. Malik, Ebu Katade, Ebu Sa'id el-Hudrî, Ebu Hureyre, Hz. Aişe, Ata, Mekhul, Evzaî ve Mücahid'e göre, mükellef, zekâtlarını mutlaka müslüman devlete ödemek zorundadır. Devlet tahsil ve harcamada hata yaparsa, mükellef bundan sorumlu olmayıp, Allah katında mükâfatını görür, böyle bir durumda sorumluluk ilgililere ait olur. [256]

b) Zeydiye Mezhebine göre, bütün malların zekâtını tahsil et­mek devlet başkanının vazifesidir. Adaletli devlet başkanı bulun­dukça ve zekâtın ödenmesini istedikçe, mükellef zekâtını hak sa­hiplerine bizzat dağıtamaz. Buna   rağmen, mükellef kendisi doğrudan ödeme yaparsa, bu, geçerli olmayıp, -konuyu bilmese bile yeniden ödeme yapar. Bazı zeydî hukukçular, mazeret kabul edil­meyen bilgisizliğin icma edilmiş konularda olup, ihtilaflı konularda bulunmadığını benimser. Meselâ, bütün malların zekâtının devlete ödeneceği konusunda ihtilaf vardır. Bu sebeple, bilmeden bizzat ödeme yapmak borcun düşmesi için yeterlidir. Fakat çoğunluğa göre, bu görüş imam tarafından bir talep bulunmayınca geçerli olur. Devlet, başkanı bulunmaz veya bulunduğu halde, mükellef başka yerde olursa, mürşid (akıllı ve baliğ) kimseler bizzat; çocuk, deli, baygın ve mefkudun ise velileri zekâtlarını hak sahip­lerine dağıtır. Bu mezhep, hayvanları, ziraî ürünleri, fitreyi, haracı ve ganimet payının beşte birini açık; altın, gümüş ve ticaret mallarını gizli mal kategorisinde ele alır. [257] Devlet harcama yerlerini mükelleften daha iyi bilir. Mükellefin devlete ödeme yapması, onu hem kanunen, hem de diyaneten borçtan kurtarır. Fakire doğrudan ödeme yapması ise, kanunen borçtan kurtarsa da, diyaneten kurtarmayabilir. Zira ödediği kişi hakkında bilgisi olmadığından, ehil olmayana ödemesi muhtemeldir. Ayrıca, devlete ödeme, ihtilaf ve töhmetten de kurtarır.

c) İbazîlere göre, -imam zahir olunca- zekâtın tahsil ve tevzii ona ait olup, zengin bizzat ödeme yapamaz, yaptığı takdirde yeniden ödeme yapmak zorundadır.

Bazı ibazî hukukçulara göre, devletçe izin verilmese de, öde­meden sonra devletçe bu ödemenin tasdik edilmesi  halinde de aynı hüküm geçerlidir. Diğer bazı ibazi hukukçular ise, devlet ödenme­sini istemedikçe, mutlak olarak bu ödemenin geçerli olacağını, an­cak -mükellefin ödediğini bilse de- ödeme yapılmasını isteyince, yeniden ödeme yapılacağını ileri sürer. [258]

Yusuf el-Kardavî, bu görüşleri belirttikten sonra, ittifak ve ih­tilaf noktaları açısından bir değerlendirme yapmaktadır: [259]

 
a) İttifak Noktaları:

 

(1) Hanefi Mezhebinin belirttiği gibi, devlet, özellikle öde­meyenlerden her çoşit malın zekâtının ödenmesini isteyebilir. Bu sebeple, ihtilaf, devletin ödeme yapılmasını istememesi ha­linde sözkonusudur. Böyle bir istekte bulunma yetkisi ise, icma ile sabittir.

(2) Devlet, zekât tahsil ve tevziini ihmal eder ve ödeme yapılmasını istemezse, bu, mükelleften zekât borcunu kesinlikle düşürmez, onun bizzat ödeme yapması gerekir. Herhangi bir idareci, -icma ile zekâta tâbi malların zekâtı konusunda- sizden zekâtı affettim” dese bile, onun bu sözleri dikkate alınmaz, ödeme mükelleflerce doğrudan yapılır.

 


[256] Yavuz, İZM, s. 431-433; Kardavî, FZ, c. II, s. 765.

[257] Kardavî, FZ, c. II, s. 76.3-764.

[258] Kardavî, FZ, c. II, s. 764-765.

[259] Kardavî, FZ, c. II, s. 765-769.