Konu Başlığı: Mubah Zînet Eşyası Gönderen: Sümeyye üzerinde 23 Ağustos 2012, 15:17:58 Mubah Zînet Eşyası: Cabir b. Abdillah, İbn Ömer, Esma bt. Ebi Bekr, Âişe, Şa'bî, Amre bt. Abdirrahman, Ebu Ca'fer Muhammed b. Ali, el-Kasım b. Muhammed, Malik, Ahmed ve İshak, -örfe ve içtimai seviyeye göre-normal ölçülerde olan ve serveti zekâttan kaçırma amacı taşımayan zînet eşyasının zekâta tâbi olmayacağını, bunlara uymayanların tâbi olacağını benimsemişlerdir. Bunlar, bu nevi zînetin zekâta tâbi olduğuna ait sahih bir rivayetin bulunmadığı, sahih rivayetlerin buna delalet etmediği, bunların eşya, takımlar, çalıştırılan hayvanlar ve kıymetli taşlardan edinilen zînet eşyası gibi “nemalı olmayan, şahsî ve aslî ihtiyaç” maddeleri cümlesinden bulunduğu esaslarına dayanarak, zekât ödemek gerekmeyeceği hükmünü be-ninısemişlerdir. Bu konuda kimilerinin açıklaması şöyledir: a) Şafiî Mezhebine göre, mubah olan zînet eşyası üzerinden bir yıl geçip, sahibi de bunlara malik olduğunu bildiği takdirde zekâta tabi olmaz. Fakat bir mükellef mülkiyetine -msl., miras yoluyla- giren ve üzerinden bir yıl geçen zînet eşyasından haberdar olmazsa, zekâtını öder. Mubah olan zînet eşyası, kadınların zînetleri ile erkeğin gümüş yüzüğüdür. b) Malikî Mezhebine göre, mubah olan zînet eşyası için zekât ödenmez. Kadınların bilezikleri, cihad için hazırlanan kılıçların kabzaları, erkeklerin altın veya gümüşten yapılmış dişleri veya burunları, bu çeşit zînet eşyasıdır. Bu çeşit zînet eşyaları kırılıp, zînet eşyası olma vasfını kaybeder, ihtiyaç vaktinde veya sahibinin ilerde nikâhlanacağı kadın veya mehri için yahut ilerde doğacak kızı için ya da evlenecek oğlu için saklanırsa, ticarete niyet edilirse zekâta tâbi olurlar. Bunların nisap hesabında esas olan da, değer değil, ağırlıktır. c) Hanbelî Mezhebine göre, kullanılması kendisine mubah olan kimsenin kullanım veya iare (iare-ödünç- vermek) için hazırlanmış zînet eşyaları zekâta tâbi değildir. Fakat böyle bir gaye için hazırlanmamış olursa, nisabı bulunca zekâta tâbi olur. Aynı şekilde, zînet eşyası kırılıp tamiri kuyumcuya ihtiyaç duyulacak şekildeyse, zekâta tâbidir; kuyumcuya muhtaç olmaksızın düzeltilmesine veya öylece takılmasına niyet edilirse, zekâta tâbi olmaz. Nisap hesabında esas olan, değer değil, ağırlıktır. Şafiî Mezhebi de kırılan zînet eşyası hakkında bu şekilde düşünmektedir. d) el-Leys b. Sa'd, zînet eşyalarında bir ayırım yaparak, zekâttan kaçırmak için yapılan zînet eşyasını zekâta tâbi, başka gayelerle kullanılanları ise istisna tutmuştur. e) Enes b. Malik'e göre, zînet eşyalarından yalnızca bir defa zekât ödenir, tekrar ödenmez. f) Sa'id b. el-Müseyyeb'den nakledilen bir görüşe göre, zînet eşyasının zekâtı, onları ihtiyacı olanlara iğreti vermektir. Ezhar kavlinde eş-Şafiî, Tavus, el-Hasenu'1-Basrî, Sevrî, Sa'id b. el-Müseyyeb'in de, mubah zînet eşyasının zekâta tâbi olmayacağı görüşünde oldukları rivayeti bulunmaktadır. Eskilerden Ebu Ubeyd ile çağdaş hukukçulardan Mahmud Şeltut, Muhammed Ebu Zehra ve Yusuf Kardavî, Cumhur'un bu görüşünü, delil ve mesned yönlerinden kuvvetli bulmuş ve haklı olarak bunu tercih etmişlerdir. [834] Gerçekten, bu sonunculara göre, kadının zînet eşyası süslenmek içinse, aslî ihtiyaç sayılacağı, fakat zînet eşyası adıyla hazine ve biriktirme içinse, bunların nakit muamelesi göreceği ve aslî ihtiyaç sayılmayacağı açıktır. Mahmud Şeltut'un belirttiğine göre, bu görüş, ilgili naslar dikkate alınarak, ihtilaflı görüşleri birleştiren bir görüştür. Gerçekten de bu görüş, dikkat edilirse, esasında, Şafiî Mezhebinin haram zînet eşyası hakkında verdiği hüküm ile el-Leys b. Sa'd'in benimsediği içtihadın birleştirilmesidir; Şafiî Mezhebinin görüşü, Malik'ten de nakledilir. Şu halde, ancak “iddihar” amacı taşıyanlar, zekâta tâbi olurlar. Erkeğin sahip olup, ailesinin süs eşyası olarak kullandığı, başkasına emaneten (iğreti) verilen veya bunun için edinilen zînet eşyası -tıpkı kadınınkiler gibi mubah bir kullanıma konu olduğundan- zekâta tâbi olmazlar. Normal ölçüyü aşan ve israf derecesine vararak zekâta tâbi olması sözkonusu olan zînet eşyasının üst sınırı nedir? [835] a) Şafiî Mezhebine göre, kadınlara mubah olan zînet eşyası, nisap derecesinde veya daha fazla olursa zekâta tâbi olur. [836] b) Hanbelî hukukçu İbn Hamid'e göre, 1000 (bin) mıskal ve daha fazlasına zekât gerekir. c) İbn Kudame'ye göre, böyle bir sınır konamaz, mubah olan için re'y ve ictihadla sınır tespit edilemez. d) Yusuf Kardavî ve Muhammed Ebu Zehra'ya göre, israf ölçüsü, kişi, çevre ve ülkenin iktisadî ve içtimaî hal ve şartlarına göre değişir, örfe göre hüküm verilir. Böylece, altın ve gümüş kâr için elde bulundurulursa; yemek kabı, heykel, biblo vb. kullanım aracı olursa; erkek tarafından kullanılırsa zekâta tâbi olur. Fakat kadının israfı bulmayacak şekilde, bölge ve sosyal şartlara göre uygun ve normal sayılan zînet eşyası zekâta tâbi olmaz; kadınların, israfı gerektiren zînet eşyası da zekâta tâbidir. Yusuf Kardavî'ye göre bu hüküm, altın ve gümüş dışındaki zînet eşyası için de geçerlidir. Mısır'da 1983'te hazırlanan zekât kanunu tasarısına (m. 5) göre, kadının mutad olarak edindiği zînet eşyası dışındakiler, zekâta tâbidir. Osman Huseyn Abdullah'ın hazırladığı zekât kanunu tasarısı (m. 10), zînet eyası arasında herhangi bir ayırım yapmaksızın, normal ölçüdeki zînet eşyası için olanları zekâta tâbi tutmaz. Bunun dışındaki gayelerle edinilen zînet eşyası ise zekâta tâbidir. Rahibinin durumuyla uygunluk gösteren ve normal ölçüyü aşmayan zînet eşyası insanların normal karşıladığı bir şeydir. Bu amaçla kullanıldığı sürece de namî olmaz ve şahsî-normal bir ihtiyacı karşılar, dolayısıyla zekât dışında kalır. Sahibinin durumuyla uygunluk gösteren normal ölçüyü aşar, hazine, iddihar ve ticaret için edinilir, ediniminden amaç nakit zekâtından kaçmak olur veya edinimi ve kullanımı haram zînet eşyası özelliğini taşırsa, zekâta tâbi olur. Zînet eşyasının, altın, gümüş veya başka maden ve maddelerden, takı veya başka amaçlı eşya olması önemli değildir. [834] Karaman age, c. II, s. 79-80; Kardavî, FZ, c. I, s. 306; Şafiî, Umm, c. II, s 40-41; Şeltut, Fetâvâ, s. 120. [835] İbn Kudame, Mugnî, c. III, s. 11; Kardavî, FZ, c. I, s. 308-311. [836] Krş. Yavuz, İZM, s. 202. |