๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 26 Ağustos 2012, 15:08:10



Konu Başlığı: Manevî Müeyyide
Gönderen: Sümeyye üzerinde 26 Ağustos 2012, 15:08:10
Manevî Müeyyide: [540]

 

Hz. Peygamber, “Zekâtı vermeyen bir kavmin kıtlık ve aç­lıkla müptela olacağını” [541],

“Mallarının zekâtını vermeyenlerin göğün yağmurlarından mahrum kalacağını, hayvanlar olmasaydı üzerlerine yağmur yağmayacağını” [542] haber vermektedir. Başka bir hadiste ise

“Zekât bir mala karıştı mı onu bozar.” [543] Buyurmaktadır. Bunun manası, zekâtın malda bırakılması ve ayrılarak verilme­mesi, demektir. Bütün bunlar ilahî kudretin takdir buyurduğu ka­der cezalarıdır.

Müslüman zekâtı hükümet ve idareyle değil, kendisiyle Rabbı arasında bir ilişki olarak görmelidir. Zira o, her şeyden önce bir ibadettir. Bu bakımdan zekâtla mükellef olan kişinin hatırına zu­lüm ve haksızlığa uğradığı düşüncesi gelmez. Çünkü onun teşriî, beşere değil, adalet sahibi Allah'a aittir. Bu yüzdendir ki mükellef, gizli-açık her şeyi gören ve bilen Allah'tan zekâtını kaçıramaz. İşte bu, zekâtın hakkıyla ödenmesinin en kuvvetli yaptırımıdır. Hatta gerçek müslüman böyle bir yaptırıma muhtaç olmadan zekâtını gö­nülden öder. Zekât görünüşte malı eksiltir gibiyse de, aslında onu korur, arttırır ve temizler. Müslüman Allah için harcadığının kar­şılığını görür. Zekâtın bir ibadet olması, kaçınlmamasının -hiçbir verginin sahip olmadığı- en önemli güvencesidir




[540] Kardavî, Fakirlik Problemi, s. 98; Kardavî, FZ, c. II, s. 76.

[541] Taberani/Hakim/Beyhaki.

[542] İbn Mace.

[543] Humeydî, Müsned, 237; Kudaî, Musnedu'ş-Şihâb, 67/1.