Konu Başlığı: Kefenin Vasıfları Gönderen: Sümeyye üzerinde 04 Eylül 2012, 16:06:22 Kefenin Vasıfları: [463] (a) Hanefî Mezhebine göre, efdal olan, beyaz elbiselerle kefenlenmektir. Kaide olarak, hayattayken giyilmesi caiz olan elbiseler, ölümden sonra kefen olarak kullanılabilir, hayattayken mubah olmayanların kefen olması mekruhtur. Kefenler mümkün olduğu kadar güzel ve ölünün haline uygun olmalıdır. Buna göre, meselâ erkeklerin kefenleri cuma veya bayram günleri, kadınların da babalarını ziyaret edecekleri günlerdeki elbiseleri kefen olarak kullanılabilir. (b) Şafiî Mezhebine göre, hayattayken giymesi caiz olan elbiselerle kefenleme yapılır. Bu sebeple, erkekler ve hunsalar ipek veya za’feranla boyalı elbiselerle ancak zaruret halinde kefenlenir, diğer hallerde mekruhtur. Çocuk, kadın ve delinin, bunlarla kefenlenmesi kerahatle caizdir. Efdal olan, yıkanmış ve beyaz kefen kullanmaktır. Beyaz olması şart değildir, yokluk halinde ne kadar bulunursa kullanılır. (c) Maliki Mezhebine göre, kefenin beyaz olması menduptur. Za’feran ve versle boyalı elbiseler de kullanılabilir. Muasfar, yeşil veya za’feran ve vers dışındaki boyalı elbiselerle necis ve ipek elbiseleri kullanmak mekruhtur, ancak zaruret halinde kullanılabilirler. Cuma günü giyilen elbiselerle kefenlemek gerekir. Kefenin tütsülenmesi ve her lifafeye, burun, ağız, göz, kulak vb. delik yerlere koku sürmek menduptur. Kadın saçlarını örmek ve arkaya atmak da menduptur. Ölünün alnına veya sargısına veya kefenine ahdname, yani kendisinin iman üzerine, ahdi ezeli üzerine sabit bulunmuş olduğuna dair bazı mukaddes kelimeler yazılması halinde, Allah Te-âlâ’nın mağfiretine nail olacağı umulur denmiştir. Fakat bu mübarek kelimelerin, meselâ kelimei tevhidin kabir içinde kalıp, daha sonra çiğnenmesi veya cenazeden akacak sıvı maddeler içinde kalması mümkündür. Bu sebeple, mahzurlu olacağı gözö-nünde bulundurulmalıdır. Ölünün yıkanmasından sonra tekfininden evvel alnına mürekkeple değil, yalnız şehadet parmağıyla besmele, göğsüne de La İlahe İllallah yazılması daha uygun görülmüştür. [463] Kâsânî, BS, c. I, s. 307; Cezîrî, Fame, c. I, s. 513-514. |