๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 06 Eylül 2012, 17:12:34



Konu Başlığı: İmamet Niyeti
Gönderen: Sümeyye üzerinde 06 Eylül 2012, 17:12:34
İmamet Niyeti: [335]


Şafiî Mezhebine göre, cumayı kıldıracak imamın imamete, cemaatin de iktidaya niyet etmesi, cumanın sahih olması için şarttır.

Âyetlerde ve hadislerde cuma namazının şehirde kılınacağı, şu kadar cemaatle kılınacağı, ancak bir camide kılınabileceği, sul­tanın bulunması veya izin vermesi... gibi farz ve sahih olma şartlan zikredilmiş değildir. Bu şartlar, sözlerin delâletleri ve tat­bikattan, ictihad yoluyla çıkarılmış, üzerinde de ihtilâf edilmiştir. Şartlar üzerinde, lüzumundan fazla titizlik gösteren ve bu yüzden cuma gibi büyük bir ibadetin ifasını güçleştirenlere karşı olan islâm âlimleri vardır:

(a) İbn Rüşd, bu konudaki görüşünü şu şekilde açıklar:

“Bu mevzuda müctehidlerin ihtilaf etmelerinin sebebi, Hz. Peygamber cuma namazını daima cemaatle, camide ve şehirde kıldığı için bu vasıfların şart olma ihtimalidir. Cuma namazının daima  böyle kılınmış olduğunu görüp bunların şart olması gerektiğini kabul etmiş olanlar şart koşmuş, böyle görmeyenler de şart koşmamıştır. Ayrıca namaz çevresindeki bu davranış ve oluşların, namazla alâkasına da bakılmış, alakalı görenler şarttır demiş, görmeyenler şart olmadığı kanaatine varmışlardır. Bu sebeple, cemaatin şartı olduğunda ittifak etmişlerdir; çünkü cemaat, umumiyetle namaz­larda bulunan bir keyfiyettir. Malik, şehir ve sultanı şart koşr.ıamıştır; çünkü bunların namazla doğrudan bir alâkası yok­tur. Buna karşılık, namazla münasebetini gözönüne alarak, camiyi şart koşmuştur. İhtimalki bunların hepsi lüzumsuz derinleşme, ileri gitmedir; halbuki Allah’ın dini kolaylıktan ibarettir; birisi çıkıp pekâlâ şöyle diyebilir: Eğer bunlar cumanın muteber olması için şart olsaydı Rasulullah’ın susması ve bunları açıklamadan bırakması caiz olmazdı; çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurur.

“İnsanlara gönderileni açıklayasın diye...,”

“İhtilafa düştükleri hususu onlara açıklaması için...” [336]

(b) Şah Veliyullah ise, şu görüşleri belirtmektedir:

“Cemaat ile bir nevi medeniyetin -cuma namazının farz ve sahih olması için- şart olmasını ümmet, âyet ve  hadislerin  lafız  ve  ifadelerinden değil, manevî yoldan  telakki  etmiş ve benimsemişlerdir. Çünkü Rasulullah   halifeleri  ve müctehid  imamlar cumayı şehirlerde kılıyorlar, kırlarda göçebe yaşayanları muaheze etmiyor,   sorumlu tutmuyorlardı. Asırlar ve devirler geçtikçe bunların şart olduğu ne­ticesine vardılar. Çünkü cumadan maksad, şehirde dini yaymak, merasimini açıkça ifa  eylemektir, bunun  için de  kılındığı yerin şehir olmasını,  medenî vasıtaların bulunmasını gözönüne  almak gerekmiştir. Bence en doğru olan köy demek mümkün olan en kü­çük yerin dahi cuma için kâfi geleceğidir... Kırk kişi şart  değildir, namazı kıldırmak önce uluîemre aittir, devlet başkanının bulun­ması şart değildir.” [337]

(c) Sıddık Hasan Han da cuma namazı için devlet  başkanı, şehir, belli sayı, cami ve tek yerde kılınma gibi  şartl&rın  ara­nacağına Kitap ve Sünnet’ten hiçbir delil yoktur görüşünü savunur.

Sonuç olarak şu söylenebilir: İttifak edilen şartlar dışında ka­lanlar üzerinde fazla durmamak ve bunlara riayet edeceğim diye cuma namazı gibi büyük bir ibadeti terk ve iptal etmemek gerekir[338].



[335] Cezîrî, Fame, c. I, s. 389.

[336] İbn Rüşd, BM, c. I, s. 125; Karaman, İslâm'ın Işığında Günün Meseleleri, s. 37-38.

[337] Şah Veliyyullah, Huccetullahi'l-Bâliğa, c. II, s. 478'den naklen  İslâm'ın Işığında Günün Meseleleri, s. 38.

[338] Karaman, age, s. 39.