๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 28 Ağustos 2012, 14:23:57



Konu Başlığı: Hz. Osman Devri Ve Sonrası
Gönderen: Sümeyye üzerinde 28 Ağustos 2012, 14:23:57
Hz. Osman Devri Ve Sonrası:

Hz. Osman'ın halifeliği sırasında, sahabenin ellerindeki mallar çoğalmış ve hazine zekât geliriyle dolup taşmıştı. Bunu gö­ren halife, yalnız açık mallardan [242] zekât toplamaya karar verdi. Onun bu uygulaması, teftiş mahiyeti arzetmesin ve aynı zamanda zenginler yorulup usanmasınlar diye gizli malların [243] zekâtını ödeme konusunda müslümanlara -onları vekil kılarak- selahiyet tanımış, onları dindarlıkları ve vicdanları ile başbaşa bırakmıştır. Bu türlü davranışa, bilhassa kendi fakir akrabasına zekâtıyla yardım etmek isteyenlere imkân tanımak düşüncesi de hâkimdir. [244]

Hukukçulardan, Hz. Osman'ın bu hareketini, Hz. Peygamber ve ilk iki halifenin uygulamasına uygun bulmayanlar da bulun­maktadır. Bu sebepten, onun uygulamasıyla ilgili olarak, “şayet mal sahiplerinin zekâtını vermediklerini tespit etseydi, zekâtı dev­lete ödemeleri için zor kullanır ve dağıtımı kendi üzerine alırdı” görüşünü benimsemişlerdir. Ayrıca, Hz. Osman zamanında ülke alabildiğine genişlemiş, müslümanlar çoğalmıştır. Bu sebeple, ze­kâtın hükümet memurları tarafından tahsil edilmesi, bir takım güçlüklere ve yolsuz hareketlere sebebiyet vermiştir. Gelişmenin bu şekilde olması üzerine, gizli malların zekâtını ödemek mükelleflerin dindarlığına bırakılmıştır.

Hz. Osman, gerçekte esas prensipten ayrılmamış, fakat ze­kâtın uygun bir zamanda ve şekilde verilmesi meselesinde mükel­leflere kolaylık sağlayan bir tasarrufta bulunmuştur. [245]

Hz. Osman'ın bu uygulamasını değişmez olarak kabul eden hukukçular da bulunmaktadır. Oysa onun bu uygulaması kendi şartları içinde çok haklı bir uygulama olmakla birlikte, şüphesiz ki bağlayıcı değildir. Fakat Hz. Osman'ın bu uygulamasının ilerki yıllarda değişmez olarak benimsenmesi, zekâtın devlet tarafından idare edilmesini büyük çapta sarsmış ve sonuçta belki de devlet tarafından idare edilmesini büyük çapta sarsmış ve sonuçta belki de zekât-devlet ilişkisi tamamen kopmuştur, denebilir.

Hz. Peygamber ve Halifeler devrinden sonra zekât uygula­ması, yakın zamanlara kadar genellikle bu şekilde süregelmiştir.

Bu tarihî gelişme çerçevesinde zekât, -âyetin belirttiği pren­sibe uygun olarak- devlet gelirleri ve giderleri arasında daima ayrı bir statüye ve organizasyona sahip olmuş, öteki gelirler ve giderlerle kesinlikle  karıştırılmamıştır.




[242] Bkz. aşağıda 43.

[243] Bkz. aşağıda 43.

[244] Kâsânî, BS, c. II, s. 7, 35-361 Mavsili, İhtiyar, c. I, s. 104; Ebu Zehra, İslâm'da Sosyal Dayanışma, s. 153; Nedvi, Dört Rükün, s. 164-165.

[245] Ebu Zehra, age, s. 153; Kardavî, FZ, c. II, s. 712-713; Kâsânî, BS, c: II, S- 7, 35-36, Mavsılî, age, c. I, s. 104.