๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 26 Ağustos 2012, 15:32:20



Konu Başlığı: Havelân-ı Havle Tabî Olmayan Mallar
Gönderen: Sümeyye üzerinde 26 Ağustos 2012, 15:32:20
Havelân-ı Havle Tabî Olmayan Veya Tabî Olması Tartışmalı Mallar:



Maden Ve Defineler:
I. Madenler: [453]

a) Cumhur'a göre, madenler için havelân-ı havi şartı aran­maz: [454]

(1) Hukukçuların çoğunluğuna göre, maden zekâtı, made­nin çıkmasından ve temizlenmesinden sonra ödenir.

(2) Malik'e göre, madenlerin zekâtı temizlenmesi beklen­meksizin hemen ödenir.

Bu görüşteki hukukçulara göre, madenler bir çeşit toprak ürünü gibi kabul edilir ve takvim yılı açısından onlar gibi zekâta tâbi olur, hatta hanefî hukukçu Kâsânî toprak ürünlerinin zekât sta­tüsünü “toprak altından ve toprak üstünden elde edilenler” şeklinde sözkonusu eder. [455]

b) İshak b. Raheveyh ve İbnu'l-Munzir'e göre, maden zekâtı için de- diğer mallar gibi- havelân-ı havi şartı aranır. ibn Rüşd, bu görüşü, eş-Şafiî'ye; Kâsânî ise, bazı şafiî hukukçulara izafe eder. Bunlara göre, madenler külçe haline getirilen altın ve gümüşe ben­zer. İbn Rüşd de, bu görüşün tutarlılığına dikkat çeker.

 
II. Defineler: [456]

 

Definelerin zekâta tâbi olması için, havelân-ı havi şartı aranmaz; [457] fakat İbnu'l-Arabî, “Tirmizi Şerhi”nde eş-Şafiî'den şart olduğu görüşünü nakletmektedir, fakat İbnu'l-Haceri'l-Askalanî, onun hem kendi, hem de şafiî hukukçularının kitapla­rında böyle bir görüşünün bulunmadığını belirtir.

 
Ziraî Ürünler: [458]

 

Ziraat ürünlerinin zekâta tâbi olması için, hasattan sonra bir yıl geçmesi şart değildir. Her hasat mevsimi için -yılda birkaç kez ürün alınması halinde dahi- ayrı ödeme yapılır. [459]

 
Alacaklar: [460]

 

Alacağı zekâta tâbi tutmayan gruba göre, alacak tahsil edil­diği tarihten itibaren takvim yılı hesabına başlanır.

Zekât mevzuu olduklarının tercih edilmesi halinde, alacakla­rın takvim yılı konusu ihtilaflıdır:

a) Bir gruba göre, borçludaki her yıl için zekât ödenir. Bunlar, alacağı hazır mal gibi kabul ederler.

b) Bir gruba göre, borcunu ödemesi yıllar sürse bile, yalnızca bir yıl için zekât ödenir. İbn Rüşd'e göre, bunların herhangi bir de­lili yoktur, ancak “tam mülkiyet” şartım taşımadığını düşünmüş olabilirler.

c) İmam Malik, alacakları üç yönden değerlendirir:

(1) Ticarî alacaklar için yalnızca bir yıllık zekât ödenir.

(2) Miras gibi ivazsız (bedel ödenmemiş) alacaklarda tak­vim yılı, tahsil edildiği günden başlar,

(3) Mudîr (malını devamlı devir yapan) tüccarın alacak­ları için zekât takvim yılı, satın alındığı günden itibaren hesap­lanan ticaret malları ve nakitlerle birlikte ödenir. Ancak, alacakların tahsili umulmaz ve kişinin alacağı kadar borcu varsa, bu alacaklar hesaba katılmaz.

 
Mâl-i Müstefâd:
 
I. Kavram:

 

Mükellefin elinde bulunan zekât mevzuu malın havelân-ı hav1 hesabı başladıktan sonra, meşru mülkiyet yollarından biriyle öbür mallara katılan her çeşit mal, artış ve gelir, Mal-i Müstefâd adını alır. Buna göre, kişinin muntazam geliri olan ücret ve maaş­lar ile ikramiye, hibe vb. kazançlar da mal-i müstefâd kabul edilir.

Burada, mal-i müstefadın, modern vergi hukukundaki “artış nazariyesi” ile yakın benzerlik gösterdiğini, hatta bu nazariyenin belki de mal-i müstefâd nazariyesinden alınmış olabileceğini ha­tırlatabiliriz. [461]

 
II. Zekât Statüsü: [462]

 

Yıl içinde kişinin mülkiyetine giren ve mal-i müstefâd adını alan malın zekâta tâbi olması için, takvim yılı şartının aranıp aranmaması ihtilaflıdır. Ancak, ziraî ürünler, bal, maden ve defi­neler gibi gelir zekâtına tâbi mallar zekâtlarının elde edilir edil­mez ödeneceği ihtilafsızdır; zira bunlar için havelân-ı havi şartı, zaten aranmaz. Bunlar dışındaki yıl içinde ele geçen nakit, ticaret malı, hayvan gibi sermaye zekâtına tâbi malların takvim yılı ko­nusu ihtilaflıdır.




[453] Cezîrî, Fame, c. I, s. 612; İbn Rüşd, BM, c. I, s. 237, 247; Kardavî, FZ, c. I, s. 449-450; Kâsânî, BS, c. II s. 47; Maverdî, age, s. 120.

[454] LZK, m. 2.

[455] Kâsânî, BS, c. II, s. 65.

[456] İbn Rüşd, BM, c. I, s. 237; Kardavî, FZ, c I, s. 4.3.5; Mavsıli, İhtiyar, c. I, s. 117; Mergınânî, Hidâye, c. I, s. 108.

[457] LZK, m. 2.

[458] Bilmen, HFK, c. IV, s. 79; Cezîrî, Fame, c. I, s. 616-617; Kâsânî, BS, c. II, s. 62.

[459] LZK, m. 3.

[460] İbn Rüşd, BM, c. I, s. 248-249.

[461] Bkz. yukarıda 10-4-2.

[462] Bilmen, HFK- c- IV, s- 94; Cezîrî- Fame, c. I, s. 593-594; Kardavî, FZ, c. I, s165-166, 491-492, 504-505; Kâsânî, BS, c. II, s. 13-14; Mergınânî, age, c. I, s. 108; 91;  Serahsi,  age, c. II.  s- 164; Şafii, Umm, c. II, s. 16; Şeybanî, Asl, c. II, s. 72.