๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 13 Ağustos 2012, 10:00:36



Konu Başlığı: Haccın Amaçları Ve Fonksiyonları:
Gönderen: Sümeyye üzerinde 13 Ağustos 2012, 10:00:36
3- Haccın Amaçları Ve Fonksiyonları:


Haccın yapılmasındaki çeşitli usul ve adap, insanın Kadim ve Kerim olan Mabud'una yapacağı tazimlerin, göstereceği kulluk vaziyetinin, arzedeceği ihtiyaç ve iftikar tarzının en mükemmel şeklini içine alır. Hacca giden bir müslüman, Allah'a (c.c.) karşı acizlik ifadesini takınır, zengin-fakir, güçlü-güçsüz, aynı kıyafet içinde, aynı mahrumiyetleri tadarak, kuvvetli bir ruh eğitimine tâbi tutulmuş olur.

Bütün müslümanların kıblesi olan ve İbrahim (a.s.) gibi bü­yük bir peygamberin makamını içine âlân, Beytullah olarak anı­lan muazzam bir mabette yapılacak ibadet ve taatm ulviyetine, ve­sile olacağı ecir ve sevaba son yoktur.

Hz. Peygamber'in (s.a.s.) içinde doğup büyüdüğü, İslam güne­şinin ilk doğmaya başladığı, Sahabe'nin yaşadığı ve İslamiyet'in binlerce mukaddes hatırasını sinesinde saklayan mübarek bir bel­deyi ziyaretteki feyiz ve bereket, her türlü tasavvurun üstündedir. Böylece, dinî hisler kuvvetlenir, samimiyet artar.

Seyahatin sağlık, sosyal ve fikri açıdan da faydalarını takdir eden milletler, dinen mecbur olmadıkları halde birçok sıkıntılara katlanarak dünyanın çeşitli yerlerini gezerler. İslâmiyet ise, en faydalı bir seyahata bir kutsiyet, bir mecburiyet vermiş, müslümanları böyle bir seyahatin sonsuz feyizlerinden faydalandırmak iste­miştir.

Hac vesilesiyle Allah'ın (c.c.) kendisine verdiği vücut sağlığı, mal zenginliği gibi dünya nimetlerinin şükrünü yerine getirmiş olur. Böylece, bu nimetler, kendisini azdıracak yerde, Allah'a (c.c.) yaklaştırmış olur.

Hac, müslümanları adeta askerî bir disiplin gibi, aynı za­manda, aynı işleri yapmaya, uzun yolculukların zorluklarına kat­lanmaya alıştırır. Kraldan dilenciye kadar istisnasız herkes en büyük tevazuu, en sıkı bir nefis feragatini gösterir; tıraş, evlilik münasebetleri, hatta kaşınma bile terkedilir. Bu durum birkaç gün süren hac esnasında devam eder.

Dünyanın her yanından gelen müslümanlarla tanışılır, görgü ve bilgiler artar. Birbirlerine karşı yardımlaşma imkânları doğar.

Müslümanların ömürleri boyunca unutamayacakları dinî ha­tıralar bırakır. Bu hatıralar, hayatın her gününde hacıları tesiri al­tına alarak, daima iyi bir İnsan olmalarını sağlar.

Dünyanın her yanından gelen müslümanİar, bütün dünyaya dil, ırk, renk, millet farklarının insanî eşitliğe, birlik ve kardeş­liğe engel olmadığını açıkça gösterirler. Böylece, müslümanların dünya çapındaki kardeşliği bizatihi orada en parlak bir şekilde te­zahür eder. Mü'minler ırk, dil, doğum yeri, hatta sınıf farkı ol­maksızın oraya gitmek ve orada bir kardeşlik eşitliği ve ruhu içinde birbirleriyle kaynaşmak mecburiyetini hissederler:

Çölde beraber kamp kurarlar, dinî vazifelerini hep beraber yaparlar, bir­çok günler muayyen saatlerde yürürler, dururlar ve geceyi çadır al­tında açık ordugâhta beraber geçirirler -ve bütün bunlar günde beş vakit namazdan fazla olarak- Allah'ın (c.c.) askerlerini bir disip­lin hayatı içinde yetiştirir.

Hac sırasında Rahmet dağından her sene İslâm'ın insan haklarını içine alan veda hutbesi okunarak dinletilir.

Halife Hz. Ömer (r.a.), hac müessesine pek hayırlı idarî yön verdi. Zira bu, onun için kumandanlarıyla, valileriyle birlikte memleket meselelerini konuşmak için olduğu gibi, tasarlanan mü­him projeler hakkında halkın fikrini almak için de mühim bir fır­sattı.

Namaz, mademki Allah'ın huzuruna miraç etmekten ibaret­tir, o halde Allah'ın Evini haccetmek de, itaat ve emirlere uymada (biat) en yüksek mertebeyi teşkil eder.