๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 05 Ekim 2012, 14:51:54



Konu Başlığı: Günümüzdeki Uygulama ve Tenkidi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 05 Ekim 2012, 14:51:54
Günümüzdeki Uygulama ve Tenkidi

Her bid'at gibi ıskat ve devir de bilgisizlik, menfaat temini veya bâtıl âdetlere uyma alışkanlığı gibi sebeplerden dolayı ortaya çıkmış ve -ülkemizde özellikle dinî eğitimin zayıflamasından sonra yoğun bir bi­çimde- uygulanagelmiştir. Verilen sadakaların Allah katında hiçbir za­man karşılıksız kalmayacağı kuşkusuzdur. Ancak ölümü müteakip ya­kınlarında meydana gelen duyarlılık ve iyilik duygusunun istismar edil­mesi de hiçbir zaman doğru değildir. Günümüzde ıskat ve devir, -az ön­ce ilmî yönünü incelediğimiz gibi- bunu uygun görenlerin görüşünden bile uzaklaştırılarak amacından saptırılmıştır. Çünkü sadaka sadece bu­na lâyık olanlara verilir. Halbuki ülkemizde ıskat ve devir paraları, -yerleşen yanlış bir gelenek gereği- bu işi meslek edinenlere verilmektedir. Özellikle bunu -o anda parayı almak için birden fakirleşen- çok az sayıda din görevlileri yapmaktadır. Bu son derece yanlış ve haysiyet kırıcı bir davranıştır. Esasen din görevlisi kimseye el-avuç açmayan, herhangi birinin ölümünü bekleyip ıskat ve devir parasına hiç mi hiç muhtaç olmayan, asîl görevi ve sosyal itibarı olan kimsedir. Haksız olmayan ve doğruluğu-dürüstlüğü takip ederek diğer meşru yollarla geçimini sağlar ve hayatını sürdürür. Zaten kendisine yaptığı hizmete karşılık tatminkâr sayılabilecek bir aylık ödenmektedir. Din görevlisi, -uzun yılların yer­leşmiş yanlış miras ve geleneğine- kırılan haysiyetini, yitirilmiş şahsi­yetini yeniden kazanmak için olanca gücüyle ve son derece akıllı bir şe­kilde -çevre şartlarını da dikkate alarak- karşı çıkmalıdır. Yıkılan sos­yal itibarının kalesini onarmak için bu geleneği reddetmelidir. Aynı yan­lış bundan sonra da tekrar edilirse yok olan haysiyeti, yitik şahsiyeti ve yaralı sosyal itibarım bir daha kazanmak ne zaman mümkün olacaktır?

Din görevlisi tenkidsiz ve dayanağını araştırmadan hiçbir düşünceyi kabul etmez. Hele hele şahsiyetini ve haysiyetini koruma konusunda çok hassastır. Toplum içindeki yerini yanlış ve dinimize aykırı davranışlarla kesinkes sağlayamaz. Din adamı çeşitli çevrelerce adlandırıldığı gibi "simsarcı" değildir ve hiçbir zaman olmayacaktır. Bu düşünceye önem vermedikçe de din görevlisi kendini topluma kabul ettiremez. Onun bu­nun karşısında eğilmek zorunda kalır, dalkavuklaşır, şahsiyetsizleşir, dönekleşir. Hele ıskat ve devir işini çok haklı olarak yapmayan haysiyetli ve gerçek din görevlilerine karşı bu işi yapanların çeşitli entrika ve dala­vereler düzenlemeleri ise, toplumumuzun din görevlisine karşı olan sevgi ve saygısını büyük çapta sarsmakta, neredeyse bütünüyle yok etme dere­cesine götürmektedir. Çünkü ıskat ve devir yapan ve toplumumuz tara­fından -çok haklı olarak- alaylı bir şekilde "cerci, cenazeci, devirci" di­ye adlandırılan bu tür görevlilerin çoğunun yüzsüzleştiği, ar ve hayadan uzak davrandıkları, onun bunun önünde sahte bir saygıyla eğildikleri ko­nuya ilgi duyanların çok iyi bildiği üzücü ve gerçek bir dindarı kahredici olaylardır. Şunu da gözden uzak bulundurmamak gerekir: Hikmeti nedir bilinmez, ıskat ve devir, maddî varlığı güçlü din görevlileri tarafından ya­pılmaktadır. Buna karşılık ıskat ve devir yapmayanların hemen bütünü­ne yakın bölümü, maddî varlık yönünden güçlü sayılmaz. Bunun izahı, belki de manevî terbiye ve varlığın güçlülüğüne göre yapılabilir.

Din görevlilerinin bu yanlış davranışı yanında, toplumumuz da aynı yanlış hareketi sürdürmektedir. En ağır şartlar altında bile böyle ama­cından sapmış, dinî bir dayanağı olmayan bir harekette bulunmak kime yarar getirir? Belki sadece iyilik duygusundan uzak bir hayat geçiren zenginin parasını, -haydan gelip huya gider misali- işin profesyoneli erince haysiyetlerini ayaklar altına alarak kolaylıkla ele geçirmelerine yardımcı olacaktır.

Devrin asıl feci şekli köylülerde fakir insanların ölümünde ortaya çı­kar: Cenaze evine gelen köy imamının teklifiyle evde bulunan kap, kacak, çift hayvanı vb.'nin satılarak devir yapıldığı çok görülmüş ve duyul­muştur. Bu yüzden ölenin çoluk çocuğunun büsbütün yoksullaşacağında şüphe yoktur. Fakirin yaşaması için zarurî olan bu çok mütevazı nimeti­ne bile alçakça göz dikip ondan faydalananlar, kendi haksız kazançlarını din adına yapılan mecburî bir davranış gibi göstererek, -hem kendileri­ne, hem de dine ve din görevlilerine- yaptıkları zararlar yanında, ıskat ve devrin bu zararı da vardır. Bu zararları yanında binbir zorlukla yaşa­yan insanı daha da zorluklara itenler şüphesiz büyük bir vebal altına gir­mektedirler.

İşte ıskat ve devir, aslında dayanağı dp olmayan, amacından sap­mış, din görevlisinin haysiyet ve şahsiyetini yitiren ve toplumumuzda hu­zursuzluk yaratan son derece yanlış ve gereksiz bir davranıştır. Bunla­rın, şahsiyet perişanlığının sonucu olarak bu tür yanlış yollarla elde et­tiklerini "zuhurat, yanödeme, yan gelir" gibi züğürt fesellileri olan isim­lerle sevimli hale getirmeye ve bir nevî özür diler gibi görünmeye çalışan işin profesyoneli, ıskat ve devri geçim vasıtası haline getirmiş, haysiyeti­ni ayağı altına aldığının farkında olmayan insanlardan başkasına hiçbir faydası yoktur. Fakat dini ve din görevlisini yanlış tanıma, bid'atlerin yerleşerek konuyla ilgili sünnetlerin ortadan kalkması, fakir ve fukarayı maddî sıkıntılara boğma gibi sayısız zararı vardır. Bu gerekçeyle din gö­revlileri, çevre şartlarına uyarak -tedricen veya doğrudan- bu yanlış mirasa karşı çıkmalı, kendini topluma gerçek yönüyle yeniden kabul et­tirmeye çalışmalıdır.