๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 07 Eylül 2012, 14:20:05



Konu Başlığı: Devlet Başkanı Ve Vekili
Gönderen: Sümeyye üzerinde 07 Eylül 2012, 14:20:05
İmam:

Devlet Başkanı Ve Vekili (Resmî Vazifeli): [328]


(a) Hanefî Mezhebine göre, cuma namazını kıldıracak imamın devlet başkanı (veliyyulemr) veya onun vekâlet verdiği kimse (naib) olması gerekir. Vekil, devlet başkanının izni olmasa bile yerine bir başkasını vekil tayin edebilir; bazı hukukçular bu konuda devlet başkanının izni bulunmalıdır görüşünü savunur. Devletin izni, cami yapılırken ve ilk hutbe okunurken istenir. O zaman verilen izin bundan sonrası için de muteberdir. [329] Bu şart gerçekleşmeyince, cuma in’ikad etmez, öğle kılınır. Devlet başkanı, kadın veya çocuk yaşta biri olursa, onların  Cuma kıldırması sahih değildir, başka ehil birini vekil tayin etmeleri ge­rekir. [330]

(b) ÜM’e göre, cuma namazı için izin almak şart değildir: [331]

(1) Şafiî  hukukçulardan Gazzalî, bu konuda, “Sultanın hazır bulunması veya izni şart değildir; fakat izin almak daha iyidir” demektedir.

(2) Hanbelî hukukçu İbn Kudâme ise, şu açıklamayı yapar:

“Halife veya  sultanın (imamın, devlet  başkanının) izni şart değildir. Hz. Osman evine kapanıp asiler evi sarınca, Hz, Ali cumayı kıldırmış, sonradan Hz. Osman da bunu tasvib etmiştir. Ubeydullah b.  Adi,  bu hususu şikâyet edip  arkasında namaz kılmak zoruma gidiyor deyince, Hz. Osman şunları söylemiştir:

“Namaz insanların eda ettiği amellerin en iyilerindendir. Onu hakkıyla kılıyorlarsa sen de onlarla birlikte  kıl” demiştir. Şam’da fitne  doksan  sene  sürmüş ve bu sırada cuma kılınmıştır.

Açıklandığı gibi bazı müctehidler devlet başkanının bulun­masını, namazı onun veya temsilcisinin yahut da izin verdiği kimsenin kıldırmasını şart koşmuşlardır. Şart koşanların ileri sürdüğü deliller, incelenince bunların nassa dayanmadığı, sadece fitne ve kargaşayı önlemek gayesine bağlı bulunduğu görülmekte­dir.

Cuma namazında imamlık, şerefli vazife olduğundan, devlet başkam veya onun temsilcisi varsa, bu şerefin ona ait olduğu kabul edilmiş, Hz. Peygamber ve halifelerinin bu namazı diğerleri gibi bizzat kıldırdıkları da gözohüne alınmıştır.

Bunlar bulunmadığı zaman, herkesin bu namazı kıldırmak isteyeceği, bunun da kargaşa ve kavgaya sebep olabileceği gözönüne alınarak,

“Kime izin verilirse cumayı o kıldırır” denmiştir. Fakat bu sözler devlet başkanı yahut da izni bulunmazsa cumanın sahih olmayacağını ifade etmez. Bu konuda, İbnu’l-Humam, şu görüşü be­lirtmektedir:

“Haklı bir sebebe dayanmadan veya zarar vermek için, sultan cumaya izin vermezse de cuma kılınabilir”. İbn Abidin ise, şu açıklamayı yapar:

‘Vali vefat etse, yahut tehlike sebebiyle gelemese yahut da cuma kıldırmak hakkı olan kimse mevcut olmasa, halk kendileri için bir hatip tayin eder...”




[328] Ayrıntıları için bkz. Şafiî, Umm, c. I, s. 192; Kâsânî, BS, c. I, s. 261-262; İbn Kudâme, age, c. II, s. 330-331.

[329] Şeybânî, Asl, c. I, s. 326; Serahsî, age, c. II, s. 25, 121; Kâsânî, BS, c. I, s. 261; Cezîrî, Fame, c. I, s. 388; Mergınânî, Hidâye, c. I, s. 83; Karaman, İslâm'ın Işığında Günün Meseleleri, s. 41—43.

[330] Kâsânî, BS, c. I, s. 262.

[331] Şeybânî, Asl, c. I, s. 326; Şafiî, Umm, c. I, s. 192; İbn Kudâme, age, c. II, s.341.