๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 02 Eylül 2012, 14:18:33



Konu Başlığı: Cenazeyi Uğurlama
Gönderen: Sümeyye üzerinde 02 Eylül 2012, 14:18:33
2- Cenazeyi Uğurlama (Teşyi’):


Cenazenin kabre kadar götürülmesine Teşyi denir:

 
Hükmü: [516]
 
Erkekler İçin:

 

ÜM’e göre, cenazeyi kabre kadar uğurlamak, erkekler için sünnet, Maliki Mezhebine göre, menduptur. Akrabadan veya kom­şulardan, ya da salâhı hal (iyi olarak) ile bilinmiş zatlardan olan birinin cenazesini takip etmek, nafile ibadetten efdaldir.

 
Kadınlar İçin:

 

(a) Hanefi Mezhebine göre, kadınların cenazeyi uğurlamalarıtahrimen mekruhtur.

(b) Şafiî ve Hanbelî Mezheplerine göre, fitne korkusu olma­yınca mekruh, böyle bir korku olunca haramdır.

(c) Malikî Mezhebine göre, kadın yaşlı olursa, erkeklerin ve bineklerin arkasında yürüyerek caizdir. Genç olur  ve  fitneden korkulmaz ve ölen, baba, oğul, koca, kardeş gibi yakın olursa yaşlı­lar gibi yürür; fitne korkusu olunca caiz değildir.

 
Şekli: [517]

 

(a) Hanefî Mezhebine göre, cenazeyi uğurlayanlara, tabutun arkasında yürümek efdaldir; önden de yürümek caizdir, ancak ce­nazeden uzaklaşmak ve bütün insanların önüne geçmek mekruh­tur. Sağ veya soldan yürümek, evlâya aykırıdır. Cenazeyi uğurla­yanlar arasında kendilerine karışan veya ağlıyan kadınlar olunca, önden yürümek; yaya uğurlamak efdaldir, binekte de uğurlanabilir, ancak bu durumda, tabutun önüne geçmek mekruhtur. Tabuta yakın olmak menduptur. Yaya olarak uğurlayınca, orta yü­rüyüşle gidilmesi de menduptur.

(b) Şafiî Mezhebine göre, cenaze, binekte de uğurlanabilir, an­cak mazeretsiz olunca bu mekruhtur; -ister binek, ister yaya- cena­zenin önünde gitmek, yakın olmak menduptur.

(c) Malikî Mezhebine göre, mazeretsiz olarak binek uğurlama mekruhtur; yaya uğurlayınca tabutun önünde, binekte arkadan yü­rümek menduptur.

(d) Hanbelî Mezhebine göre, mazeretsiz olarak binekte uğur­lama mekruhtur;  yaya olarak uğurlayınca  tabutun önünden,  bi­nekte ise arkadan yürümek, yakınında olmak menduptur.

Cenazeyi kabre kadar uğurlayıp, defnini beklemek efdaldir; Şafiî ve Hanbelî Mezheplerine göre, namazdan önce veya sonra dönüşte, kerahafc sozkonusu değildir; Hanefî ve Malikî Mezheplerine göre, namazdan önce dönmek mekruhtur, namazdan sonra ise ölü­nün yakınları izin vermeden, hatta Malikî Mezhebine göre, gidilen yol çok olunca dönmek menduptur.

Kısacası, cenazeyi kabre götürenlerin ölümü, âhireti ve Alla­h’ı düşünmeleri, sükûneti muhafaza etmeleri, dünyevî meseleleri konuşmamaları, gülmemeleri bu vazifenin âdabı cümlesindendir. Bu esnada bağırıp çağırmak, sesli olarak tebir getirmek ve zikir yapmak, çalgı ve çelenk bid’attir, mekruhtur, yasaklanmıştır.

Cenaze, müzik, fotoğraf taşıma ve ağlama gibi, münker sayı­lan davranışlarla uğurlanırsa, ÜM’e göre bu mümkün mertebe ön­lenmeye çalışılır, önîenemezse geri dönülmez; Hanbelî Mezhebine göre, bunu önleyemeyenin cenazeyi uğurlaması haramdır.

 
Ayağa Kalkmak: [518]
 
Kalkılmaz Görüşü:

 

ÜM’e göre, kalkılıp kalkılamayacağı konusundaki karşılıklı rivayetlerin değerlendirilmesiyle- otururken yanlarından cenaze geçenlerin ayağa kalkması önceleri mendupken, sonradan neshedilmiştir, kalkılması mekruhtur.
 
Kalkılabilir Görüşü:

 

Şafiî Mezhebinin muhtar görüşüne göre cenaze görünce ayağa kalkmak müstehaptır. Ahmed, İshak, İbn Hazm ve Ebu İshak eş-Şirazî’ye göre de ayağa kalkılır.

 
Serbest Olması Görüşü:

 

Bazı hukukçulara göre, kalkmak veya kalkmamak serbesttir. Hz. Peygamber’in oturması, sadece bunun caiz olduğunu bildirmek içindir.

Kalkmanın meşru olduğunu, fakat zarurî olmadığını söyle­mek mümkündür. Nitekim Kâsânî de, defne katılmak için kalkı­labileceğini, diğer durumlarda gerekmediğini belirtir.




[516] Serahsî, age, c. II, s. 56; Kâsânî, BS, c. I, s. 310; Cezîrî, Fame, c. I, s. 532;Şeltut, Fetâvâ, s. 216.

[517] Ahmed, Mesâil, s. 142-144 (531-540); Kâsânî, BS, c. I, s. 309-310; Cezîrî, Fame, c. I, s. 532-533; Karaman, age, s. 90-91; FŞ, 215-216.

[518] Şafiî, Umm, c. I, s. 279; Kâsânî, BS, c. I, s. 310; Cezîrî; Fame, c. I, s. 533; Karaman, age, s. 91-92.