๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 27 Ağustos 2012, 14:18:38



Konu Başlığı: Borca Karşılık Tutulacak Mal
Gönderen: Sümeyye üzerinde 27 Ağustos 2012, 14:18:38
Borca Karşılık Tutulacak Mal: [325]

1) Hanefî Mezhebine göre, borç, öncelikle zekât malına yük­lenir, başkasına yüklenmez. Bu malın, borç cinsinden olması veya olmaması, sonucu etkilemez.

2) Züfer'e göre, zekât mükellefçe ödeniyorsa, borç, zekât malı olmasa bile, kendi cinsine yüklenir. Zira borcun kendi cinsinden ödenmesi daha kolaydır.

Bu durum karşısında, mehir olarak -tayin etmeksizin- bir hizmetçi karşılığı bir kadınla evlenen mükellefin 200 dirherfii- ve bir hizmetçisi varsa, mehir borcu çoğunluğa göre 200 dirheme yük­lenir, Züfer'e göre hizmetçi borca karşılık tutulur.

Bir mükellefin çeşitli cins mallardan meydana gelmiş nisabı ve aynı zamanda borcu olduğunda, bu borcu önce altan ve gümüş nakde, sonra ticaret mallarına yüklenir. Zekâtı devletçe tahsil edildiğinde, fakirlere mükellefçe sarfında kusur bulunabi­leceğinden hayvanlar borca karşılık tutulmaz, hatta devletin zekâtı tahsili halinde fakirleri düşünerek borç öncelikle gizli mallara yüklenmelidir. Ancak, devlet zekâtı tahsil etmiyorsa, mükellef se­çeceği herhangi bir malı borcuna karşılık tutar. Çünkü zekât mü­kellefiyeti herhangi bir malı bakımdan aynıdır.

Züfer'e göre bütün bu durumlarda borç, -saime hayvanlardan da olsa- kendi cinsine yüklenir.

Bir kadınla mehir olarak beş saime deve karşılığı evlenen bir mükellefin, ticaret malı ve devesi varsa, bu mehir borcu, çoğunluğa göre ticaret malına, Züfer'e göre deveye yüklenir. Serahsî, borcun saime develere yüklenememesinin, zekât tahsildarı hazır bulununca geçerli olacağını, gelmediği takdirde -hepsi eşit olacağından- dilediği mala yükleyerek, meselâ saimeye yükleyip nakit, nakitlere yükleyip saime zekâtını ödeyebileceğini; ihtilafın tahsildar açısından geçerli olması dolayısıyla, onun borcu nakit­lere yükleyip, saime zekâtını tahsil etmesi gerektiğini, bununla birlikte hayvanlardan başka zekât malı yoksa, son olarak borcun onlara yükleneceğini belirtir.

Mükellefin zekâta tâbi birkaç cins saime hayvanı olduğu tak­dirde, fakirlerin lehine davranma prensibi gereğince, borcu sayıca az olana yüklemek gerekir. Beş devesi, otuz sığırı ve kırk koyunu olan bir mükellef, borcunu deve veya koyuna yüklemelidir. Böylece sığırlar için bir tebi' ödeyecektir ki onun değeri deve veya koyunlar için ödenecek bir koyundan fazladır. Ancak, bu durumda borç, deve ve koyunları bütünüyle kaplarsa, artık sığıra yüklemekten başka çıkar yol kalmamış olur.

Mükellefin borcunu yükleyebileceği herhangi bir türde zekâta tâbi malı yoksa öncelikle şahsî ve meslekî mal ve âletler, daha sonra da gayrimenkuller borca karşılık tutulur. Zira menkul eşya yeniden kolaylıkla elde edilebilir, oysa gayrimenkul bu duruma çok az elverişlidir.

Üretim kredileri ve zekât ilişkisini inceleyen Muhammed Osman Şibbeyr, Malikî görüşten etkilenerek, şu sonuçlara varır:

a) Kredi, üretim ve kâr artışı maksadıyla sabit mallar için alınmış ve bu sabit mallar da kişinin aslî ihtiyaçlarından fazlaysa, bu mallar borca karşılık tutulur, elindeki zekât malının ve gelirinin matrahından düşülmez. Sözgelimi 50.000 TL., sermayesi olan bir kumaş tüccarının, on yılda yıllık 10.000 TL., ödemek üzere bir kumaş fabrikası satın alması bunun örneğidir. Bu tüccar, hem ticaretten, hem de fabrikadan elde ettiği gelir için zekât ödeyecek, borcunu bunların matrahından düşemeyecektir. Çünkü zekâtın farz olmasında zenginler arasındaki eşitliği sağlama prensibi bunu gerektirir.

b) Kredi, dolmuşçuluk yapmak için taksi almak gibi, geçimi­nin zarurî eşyası için alınmışsa, borca karşılık tutulacak aslî ihti­yaç fazlalığı sabit malı da yoksa, vadesi gelmiş borçlar, aynı tak­vim yılının zekât matrahından  düşülür, vadesi  dolmayanlar ise daha sonraki yıllara bırakılır.

c) Kredi ticarî bir iş için alınmışsa, yine vadesi gelenler aynı takvim yılına ait zekât matrahından düşülür,   diğerleri sonraki yıllara ertelenir. [326]

d) Malikî Mezhebine, bir rivayette Ahmed b. Hanbel'e ve Ebu Ubeyd'in tercihine göre, bu konuda iflasla ilgili hükümler uygu­lanır. Buna bağlı olarak, mükelefin aslî ihtiyacından fazla mal­ları, borca karşılık tutulur.   Malikîlere göre,  öşrü ödenmiş ziraî ürünler, madenler ve alacaklar da bunlara katılır. [327]




[325] Kâsânî, BS, c. II, s. 8-9; Serahsî, age, c. II, s. 160; Sıddıki, İslam Devletinde Mali Yapı, s. 48; Şeybani, el-Camiu'l-Kebîr, s. 20.

[326] Şibbeyr, age, s. 164.

[327] Ebu Ubeyd, Emval, s. 443, no: 1252-1256.