๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 27 Ağustos 2012, 14:25:26



Konu Başlığı: Borç Veya Mal Ayırımı Yapılması
Gönderen: Sümeyye üzerinde 27 Ağustos 2012, 14:25:26
Borç Veya Mal Ayırımı Yapılması:


I. Borç Türlerinin Gözönüne Alınması: [311]

 Hanefî Mezhebi, zekât mükellefi iği ne tesir etmesi yönünden borçları, üç kısma ayırır:

1) Kul Borçları: Ödünç, kira borcu gibi insanların birbirle­riyle olan ticarî vb. ilişkilerinden doğan kul borçlarının mutlaka ödenmesi gerekir. Kul hakkı olmasından dolayı, ödeme sırası iti­barıyla, dinî borçlardan ve bu arada zekâttan da önce gelirler. Ze­kât için gerekli diğer şartları taşıyan kimse, zekâta tâbi mal­larından bu borçları hesap edip çıkaracaktır. Geriye kalan mal ni­sabı dolduruyorsa zekâtını öder, aksi halde bu kişiye zekât farz ol­maz. Haraç borcu, bütün öteki kul borçlan gibi telakki edilir ve ni­saba tesir eder.

2) Allah'a Ait Borçlar:  Kullarca istenmesi sözkonusu ol­mayan adak, keffaret, fitre, hac vb. borçlar, zekâtın farz olmasını engellemez. Zira, bu çeşit borçlarda kul hakkı yoktur, sırf Allah'a aittirler. Onun için kullar tarafından   ödenmeleri istenmez. Bu borçlar, dikkat edilirse, ashnda birer ferdî ve cezaî borçtur. İlk ve sonuncu borç çeşitlerine göre, bu borçlar ikinci derecededir. Çünkü ilk ve sonuncu borçlar,- zekâta engel değildir, nisap hesaplanırken, bunlar için gerekli olan miktar hesap dışında tutulmaz.

Yusuf Kardavî, zekâtı devlet tahsil ediyorsa, Allah'a ait borç­ların -devletçe tahkik ve tespiti zor olduğundan- mükellefliği engel­lemediği, fakat mükellef doğrudan fakirlere ödüyorsa önce bu borç­ların ödenmesi gerektiği görüşündedir. Zira bu borç, Hz. Peygamber'in de belirttiği gibi ödenmeye daha lâyıktır. [312]

3) Allah ve Kul Hakkı Ortak Borçlar: Bu çeşit borçlar, Allah'a ait olmakla birlikte, kullar tarafından da ödenmesi istene­bilir. Çünkü bunlar, haddizatında Allah rızası için kullarına öde­nir. Bu tür borçların en önemlisi, hiç şüphesiz zekâttır. Bir kimse şartlarını taşıyıp zekât kendisine farz olduğu halde, geçmiş sene­lerde zekâtını ödememişse, Önce bu borcunu öder. Çünkü bu, Allah'a ait bir borçtur. Bu zekât borcu, zekâta tâbi mallardan çıkarılınca, geri kalan mal, nisabı doldurmuyorsa, zekâta tâbi olmaz.  Fakat nisabı dolduruyorsa, önce geçmiş, sonra içinde bulunulan yılın ze­kâtı ödenir.

Nisaba farz olacak zekât borcu veya zekât farz olduktan sonra -malın itlaf edilmesiyle- zimmete geçen zekât borcunun nisaba te­siri değişik açıklanır: [313]

1) Ebu Hanife ve eş-Şeybanfye göre, her iki borç, açık veya gizli her çeşit zekâta tâbi malın nisabını düşürür.

2) Züfer'e göre, her iki borç çeşidi de nisabı düşüremez.

3) Ebu Yusuf’a göre, birinci borç nisabı düşürürken, ikin­cinin herhangi bir tesiri yoktur. Kerhî, Züfer'in görüşünün de bu sonuncu şekilde olduğunu zikreder; Cessas ise, Ebu Yusuf’un bu görüşünün gizli mallar için sözkonusu olduğunu belirtir.

Hanefî Mezhebinin kul borçlarının nisabı etkileyeceği görüşü, Hz. Osman'ın koyduğu bir örneğe dayanmaktadır. O, bir Ramazan hutbesinde, dinleyicilere, başkalarına olan borç mik­tarını çıkarttıktan sonra, kalan nisab üzerinden zekât ödeneceğini ifade etmiştir. [314] Bundan başka, borçlu, gerçekten yoksul ve kendisi yardıma muhtaç bir kimse ise, nisaba tamamıyla sahip olduğu söylenemez. Çünkü bu nisab üzerine alacaklının hakkı da yansımıştır.




[311] Kâsânî, BS, c. II, s. 6-9; Mavsıli, ihtiyar, c. I, s. 99: Mergınânî, Hidaye, c. I s 96-97.

[312] Kardavî, FZ, c. I, s. 161. Hadis için bkz. Müslim: Siyam, 156.

[313] Kâsânî, BS, c. II, s. 7; Mergınânî, Hidaye, c. I, s. 97; Serahsî, age, c. II, s. 169; Sıddıki, age, s. 47.

[314] Ebu Ubeyd, Emval, s. 442, no: 1247.