Konu Başlığı: Beyan Usulü Gönderen: Sümeyye üzerinde 26 Ağustos 2012, 15:15:54 Beyan Usulü: Beyan veya beyanname usulü, mükellefin vergi kanunlarına göre, bazı bilgilerden başka, vergi matrahını bizzat tespiti ve vergi dairesine bildirmesidir. Bu usulde, karineler usulünün aksine, vergi makamlarının vergi matrahının tespitinde bir rolü yoktur, ancak beyan edilen matrahın doğruluğu hakkında vergi dairesi yalnız bir araştırma ve denetim yapabilir. Bu usulde, mükellef ve vergi dairelerinin işbirliği görülmektedir. Beyan usulü, mükelleflerin kendi vergiye tâbi unsurlarını (gelir, mal, işlem vb.) herkesten daha iyi bildikleri düşüncesine dayanır. Bu sebeple, vergi dairesinin bir müdahalesi olmaksızın, mükelleflerin, kanunlarda gösterilen vergi matrahlarını tespit etmeleri ve bunu bir beyanname ile kendi imzaları altında bildirmeleri en uygun ve normal bir şekil olarak görülmektedir. Zamanımızın vergi sistemlerinde tam bir uygulama alanı bulan beyan usulü, Maurice Duverger'nin dediği gibi, mükellefin bir itirafından başka bir şey değildir. Fakat itiraflar, her zaman doğru ve içten olmayabilir. Bilerek veya bilmeyerek vergi matrahlarını eksik ve bazan da fazla gösteren mükelleflerin, beyanlarının araştırılması gerekir. Özellikle ticarî gelirleri ve serbest meslek kazançlarını tayin ve tespit güçtür. Bunların doğruluğunun vergi tekniğine ve muhasebe usulüne göre araştırılması, vergi dairelerinin doğal hakkıdır, Vergi beyannamesi, vergi borçlusunun bir vergi borcunun varlığını kabul edip etmediğini gösterir; bu sebeple vergi kanunlarında gösterilen faaliyetleri yapan bir kişinin mükellef olmadığını, vergiye tâbi mevzuu bulunmadığını vb. düşünmesi halinde dahi beyanda bulunmak zorunluğu vardır. Bir vergi borcunun olmaması, istisna ve muafiyet halleri, ancak beyanın vergi dairesince incelenmesiyle anlaşılacaktır. Beyanname verilmesi belirli sürelere bağlıdır; bu sürelerde beyanname verilmemesi veya eksik beyanda bulunulması halinde, re'sen veya ikmalen tarhiyat yapılır ve gerektiğinde vergi cezaları kesilir. Beyannameler, doğrudan doğruya mükellef tarafından verilebileceği gibi, onunla ilgili üçüncü şahıslar tarafından da verilebilir. Mükellefin beyanı bir itiraf ise, üçüncü şahısların beyanı bir şehadettir. Üçüncü şahısların veya kanunî terimle vergi sorumlularının beyanı, ücret, maaş, huzur hakkı, temettü, faiz vb. şeklinde bir işverenin veya kuruluşun mükellefe ödediği paraların miktarının vergi dairesine bildirilmesi ve verginin kesilerek ödenmesidir. Gerek fitrenin, gerekse zekâtın ortak özelliği, her ikisinin de beyan usulüne tâbi olmasıdır. Fitrede bu husus çok açık bir şekilde bellidir. Zira her mükellef, kendi ödeme gücünü kendisi tayin etmektedir ve belirli bir tüketim maddesini esas alarak fitresini ödemektedir. [514] Zekâtta açık veya gizli servet unsurları arasında biraz fark varsa da bu fark, beyan usulünü ortadan kaldırmamakta, halen bu prensibin birlikte getirildiği bir yol olarak kontrola başvurulmasını mümkün kılmaktadır. [515] Hz. Peygamber devrinde esasen mükellef vergiye tâbi bütün mallarını memura arzetmek ve ona gerekli malumatı vermek zorundaydı, bu, beyan usulünün ta kendisidir. Zekât hukukunda karineler usulünün, özellikle idarece takdir usulüne giren ikmalen, re'sen ve idarece tarhı usullerinin uygulanması mümkündür, fakat dış alâmetler usulü ile götürü usul, zekâtın özüyle çatışma halinde olduğundan uygulanamazlar. Hz. Peygamber, müstakbel vergi memurlarının hazırlanmasında, muayyen bir arazideki henüz dalında olan hurma mahsulünün tahminini yaptırırdı, [516] bu tahmin münakaşalarına bizzat kendisi de iştirak ederdi. Bu suretle de, müstakbel vergi memurlarına, vergiye tâbi matrahın tespitini öğretiyor ve ondan sonra vergi tarifelerinin nasıl tatbiki lâzım geldiğini gösteriyordu. Ayrıca, kendisi, bir konuda hususî tahminciler kullanmış ve tayinlerde de bulunmuştur. [517] Burada sözü edilen tahmin, götürü usulden farklı bir durumdur. Libya Zekât Kanunu, zekât matrahının tespiti usullerini şöyle düzenlemiştir: “Her mükellef, genel müdürlüğe (Zekât İşleri Genel Müdürlüğü) veya ona bağlı dairelere, süresi içinde, zekât mevzuu mallar, bu malların değeri, ödenecek zekât miktarı vb. bilgileri kapsayan Zekât Kânunu Uygulama Talimatnamesindeki örneğe uygun beyanname vermek ve beyannameyi verdiği tarihte, beyan ettiği zekât miktarını ödemek zorundadır.” [518] “Beyanname, her yıl Muharrem ayının başından itibaren, üç kamerî ay içinde verilir. Ziraî mahsuller için beyanname verme süresi, olgunlaşmasından itibaren üç aydır. Madenler için, zirai mahsullerdeki süre, madenin çıkarılması tarihi esas alınarak hesaplanır.” [519] “Zekât İşleri Genel Müdürlüğü ve bağlı kuruluşları, mükelleflerin verdikleri beyannamenin doğruluk ve kanuna uygunluk derecesini inceler ve kontrol eder. İnceleme ve kontrol sonunda, doğruluğunda kuvvetli bir şüphe bulunmazsa, mükellefin beyanı esas alınır ve durum kendisine tebliğ edilir.” [520] “Beyannamenin doğru olup olmadığı konusunda şüphe bulunursa, mükellefle uzlaşma yoluna gidilir.” [521] “İdare, beyanın doğruluğunda şüphe uyandıran bir belirti olmadıkça, mükellefin verdiği beyannameyi esas alır ve zekâtı, bu kanun hükümlerine göre tarh eder.” [522] “Taraflar, bir anlaşma sağlayamazlar ve ödenecek zekât miktarının beyannamede belirtilenden fazla olduğu veya herhangi birinin zekât mükellefi olduğu halde beyanname vermediği anlaşılırsa, idare doğrudan zekât tarhı yoluna gider ve durumu mükellefe bildirir.” [523] [515] Tuğ, age, s. 72; Kâsânt BS, c. II s. 7. [516] Bkz. aşağıda 82.2.6. [517] Kettanî, age, c. I, s. 399-400; Tuğ, age, s. 71; Erkal, İslâm Vergi Hukuku, s. [518] LZK, m. 26. [519] LZK Uygulama Talimatnamesi, m. 3. [520] LZK Uygulama Talimatnamesi, m. 78. [521] LZK, m. 27, 28. [522] LZK, m. 27. [523] LZK, m. 29. Konu Başlığı: Ynt: Beyan Usulü Gönderen: Emirhan8a üzerinde 10 Aralık 2014, 00:48:29 zekat olmadan bereket olmaz... Ne güzel yazı ALLAH razı olsun.
Konu Başlığı: Ynt: Beyan Usulü Gönderen: muhammet7/c üzerinde 12 Aralık 2014, 19:30:02 Zekat işleri genel müdürlüğü zekatı beyan usülü teris eder ve bunun kanuna uygunluğuna ve doğruluğuna bakar o zekatı ona göre teris eder
|