Konu Başlığı: Bazı Durumlarda Câîz Oluşu Gönderen: Sümeyye üzerinde 05 Ekim 2012, 14:57:07 Bazı Durumlarda Câîz Oluşu a) Zahirî Mezhebine göre, Kur'ân ve ilim öğretimi, mushaf ve diğer ilmî kitapları yazmak için icare caizdir. Çünkü bu hususta bir yasak yoktur, bilakis mubah olduğunu gösteren rivayetler (âsâr) vardır. İmamet ve müezzinlik için veliyyü'l-emr (devlet başkanı) tarafından verilen vazifeler birer sıladır. Mescidin cemaati tarafından verilecek aylık ve başka şeyler, imam veya müezzinin namaz vakitleri girdikçe gelip kendileriyle beraber bulunmalarına mahsus birer ücrettir. Yoksa, bizzat namaz ve ezan için icare caiz değildir. Bir kimseyi, kendisine farz olan herhangi bir tâat için isticar caiz olmaz; namaz, oruç, hac ve fetva vermek gibi. Çünkü farz olan bir tâati yapmak gereklidir, artık bunun mukabilinde ücret alınamaz. Bir kimseye ait bir farzı, onun nâmına eda için başkasını isti'câr da caiz değildir; o kimse ölmüş veya edadan âciz bulunmuş olması bunun dışındadır. Unutulmuş veya uyku sebebiyle kaçırılmış veya adanmış namazı kılmak, sahibi için ölünceye kadar lâzımdır. Kılmadan ölürse, bunun için başkasını isti'câr caiz değildir. Fakat kasten terkedilen bir namaz için isti'câr caiz değildir. Bir kimsenin, kendisi için tatavvuan (nafile olaraktan) yapacağı bir ibadet mukabilinde ücret almasını şart koşması caiz değildir; çünkü, bu ibadet, bu halde Allah'tan başkası için yapılmış olur. Fakat bir kimsenin bir ibadeti başkası namına tatavvuan yapması mukabilinde ücret alması caizdir; başkası için nafile hac yapması, namaz kılması veya ezan okuması gibi. Çünkü, bunlardan hiçbiri ne ecîre (kiralanan kişiye), ne de müste'cîre (kiralayan kişiye) bir vecibe değildir. Bu durumda ecîr, kendisi için değil, başkası için amel etmiş olur. Müste'cîr ise, bu hususta malını Allah için tatavvuan infak etmiş olacağından, bununla sevap kazanmış olur. b) Caferî Mezhebine göre, diğer ibadetler gibi, namazın kaza edilmesinde de ölüler namına kılmak üzere isti'câr caizdir. Bu çeşit namaza "Kiralık Namaz" (Salâtu'l-İstî'car), kiralanan kişiye de "Nâib Ecîr" denir. Nâib, nihayet ve bedeliyet kastı taşır. Bunda, kendisinin değil, adına kıldığı kişinin takarrub kastı muteberdir. Niyetinde de mal sahibi vb. şeklinde kısaca da olsa adına namaz kıldığı ölüyü belirlemesi gerekir. Namaz veya oruç borcu bulunan mükellefin isti'cârı vasiyet etmesi gerekir. Yerine kaza edilecek velîsi bulunan ve onun bu borcu yerine getireceğine güvenen mükellefin böyle bir vasiyette bulunması gerekmez. Ecîrin namazın kısımlarını, şartlarını, bozan halleri vb. ni ictihad ya da sahîh taklit, yoluyla bilmasi gerekir; adaletli olması şart koşulmaz, güvenilir olması yeterlidir. Bir kişinin namazlarını kaza etmek üzere bir cemaatin isti'cârı caizdir. Onlara vakti tayin etmek gerekmez, aynı vakitte kılmaları caizdir. Ecîrin, müste'cîrin izni olmaksızın başka birini isti'cârı caiz değildir. Müstehapların yapılması açısından işin niteliği belirtilmezse, kunût, rükû tekbiri gibi bilinen müstehapları yapmak gerekir.[140] [140] Humcynî, Zuhdetu'l-Ahkâm, s. 74-75 (1-6). |