๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 27 Ağustos 2012, 13:50:50



Konu Başlığı: Alacaklar Arasında Ayırım Yapanlar
Gönderen: Sümeyye üzerinde 27 Ağustos 2012, 13:50:50
II. Alacaklar Arasında Ayırım Yapanlar:

Bazı hukukçular,  alacaklar arasında ayırım yaparak, onla­rın zekât statüsünü açıklar:

 
A. Sağlam Alacaklar:

Bir alacak, istediği zaman ödeyebilecek malî güçte olan, bor­cunu itiraf eden borçîudaysa Sağlam veya Tahsili Umulan Alacak  (Deyn Mercuvvu'1-Eda) adını alır.

Kimi hukukçular, sağlam alacakların zekâtını tahsile göre düşenler; bunlardan Ebu Hanife tahsil edildikten sonra bütün yıl­lar, Hanbelî Mezhebi sadece tahsil edilen yıl için zekât ödenmesine taraftardır; kimi hukukçular ise, her yıl için zekât ödenmesini ka­bul eder:

a) Ebu Hanife'ye göre, sağlam alacakların zekâtı, alacağın ele geçmesinden sonra, hem içinde bulunulan, hem de geçmiş yıl­lar için ödenir.

Ebu Ubeyd, aslında her yıl zekât ödenmesi görüşünü benim­ser; ancak sakıncalı bulmakla birlikte, tahsilden sonra ödemeye de izin verir. [402]

b) Hanbelî Mezhebine göre, borçlunun zimmetinde olduğu ke­sinlikle sabit olan alacaklar ele geçince, nisaba ulaştığı veya başka malla nisabı doldurduğu zaman, zekâtının hemen ödenmesi farz­dır. Borçlunun zimmetinde bulunduğu sabit olmayan alacaklar ze­kâta tâbi olmaz. Çünkü başkasında alacak olarak bulunan mal, artma kabiliyetini yitirir. Ahmed b.  Hanbel'e göre mehir ele ge­çince, geçmiş yıllar için de zekât ödenir. [403]

c) Sahabeden Hz. Ömer, Hz.Osman, İbn Ömer, Cabir b. Abdillah; tabiînden Cabir b. Zeyd, Mücahid, Nehaî ve Meymun b. Mihran: Şafiî Mezhebi, el-Leys b. Sa'd, Ebu Ubeyd, İshak ve bazı maliki hu­kukçulara göre,  alacaklı malı eline geçirmese de, her yılın zekâ­tını ödemesi gerekir. Çünkü bu durumda borçlu, emanetçiye benzer. Alacaklının, alacağını tahsil edinceye kadar ödemeyi geciktir­mesi, fakirin zararmadır. Ayrıca kendisi de  -zekâtın birikmesin­den ötürü- zarara uğrar ve zorluğa düşer.

Bunlardan Şafiî Mezhebi, alacakları, mal türü yönünden iki hısımda ele alır:

(1) Para Veya Ticaret Malı Olan Alacaklar: Bir kimsenin başka birinden para veya ticaret malı alacağı olup, üstünden bir yıl geçtiği ve borçlu borcunu ödeyebilecek derecede zengin ve muktedir olduğu takdirde, borcunu inkâr etmezse, bu alacak vedi'a hükmün­dedir. Alacaklı, bu alacağını mülkiyetine geçirsin geçirmesin, bir yıl tamamlanınca, zekâtın ödenmesi farz olur. Aslında borç, zekâ­tın edasını geciktiremez. Zaten aslında borç vermek, sahibinin is­teği ve iradî tasarrufuyla gerçekleşmiştir. O halde, fakirin hakkı bu şekilde tehir edilmez).

(2) Hayvan Veya Yiyecek Olan Alacaklar: Hayvan veya yiye­cek (gıda maddesi) olan alacakların zekâtı, tahsil ihtimali kuv­vetle mümkün olunca ödenir. Geçmiş senelerin zekâtı için de hü­küm böyledir. Alma imkânı olmadan önce alacak telef olursa zekât borcu düşer. [404]

Yusuf Kardavî de bu gruptakilerin görüşünü benimsemekte ve tahsilden sonra ödenmesine izin vermektedir. [405]

 
B. Batık Alacaklar:

 

Alacak, istediği zaman ödeyebilecek malî gücü olmayan, bor­cunu inkâr eden ve kendisi aleyhinde delil ve belge olmayan bi­rinde bulunursa Batık veya Tahsili Umulmayan Alacak (Deyn Gayru Mercuvvi’l-Eda) adını alır.

Tahsili umulmayan alacaklar konusunda, hukukçuların baş­lıca üç görüşü bulunmaktadır:

a) Hz. Ali, İbn Abbas ve Ebu Ubeyd'e göre, bu çeşit alacaklar tahsil edildikten sonra, bütün yıllar için zekâtı ödenir.

b) el-Hasenu'1-Basri ve Ömer b. Abdilaziz'e göre, tahsili umulmayan; Malik'e göre her çeşit alacaklarda  yalnızca tahsil edildiği yıl için zekât ödenir.

Malik'in görüşünü biraz daha açalım: Ona göre, aslının ze­kâtı ödenmişse, bundan itibaren; aslına zekât gerekmemişse borç­luda yıllarca dursa bile aslının mülkiyet tarihinden itibaren ge­çerli olmak üzere nisabı bulunca yalnızca bir yılının zekâtı ödenir. Ancak, mükellef, alacağının tahsilini zekâttan kaçmak için geciktirirse, her yıl için zekât ödenmelidir. Bu hükümler, alacağın aslı hibe ya da sadaka olmaz ve hibe edenin, tasadduk edenin veya ve­kilinin elinde olursa, ya da kocanın elinde mehir veya muhale'a bedeli, suçlunun elinde suç bedeli olursa geçerli olup, tahsilden sonra yıl tamamlanınca -zekâttan kaçmak için ertelense de- zekât ödenir. Malik'e göre, tahsili umulan veya umulmayan alacaklar zekât açısından aynı hükmü alır.

c) Hanefî Mezhebine göre, tahsili umulmayan alacakların zekâtı, ele geçtikten sonra -tıpkı mal-i müstefad gibi- nisabı bulup, bir yıl geçince ödenir. Aslında bu görüş, Muhammed eş-Şeybânî'ye ait olup, Hanefî Mezhebinin tercih edilen görüşüdür. [406]

Yusuf Kardavî de bu son görüşü benimsemektedir, ancak ona göre yalnızca bir yıl için zekât ödenir. [407]

Aslında Hanefî Mezhebi (daha doğrusu Ebu Hanîfe ve ona uyan çoğunluk), alacakları, kuvvet yönünden, üç grupta ele alır ve ona göre zekâta tâbi tutar: [408]




[402] Ebu Ubeyd, Emval, s. 439 no: 1226.

[403] Ahmed b. Hanbel, Mesâil, s. 156, no: 557-579, 580, s. 157, no: 581; Cezîrî, Fame, c I, s. 603-604.

[404] Cezîrî, Fame, c. I, s. 605; İbn Rüşd, BM, c. I, s. 227; Sıddıki, age, s. 62; Şafiî, Umm, c. II, s. 25, 51.

[405] Kardavî, FZ, c. I, s. 138.

[406] Kardavî, FZ, c. I, s. 137; Mergınânî, Hidâye, c. 1, s. 97; Tahâvî, Muhtasar, n. 51.

[407] Kardavî, FZ, c. I, s. 138.

[408] Bilmen, HFK, c. IV, s. 113-114; Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, s. 350-351; Cezîrî, FameE, c. I, s. 603; Kâsânî, BS, c. II, s. 10-11; Mergınânî, age, c. I, s. 97; Sıddıki, age, s. 61; Serahsî, age, c. II, s. 167-168, Şeybanî, Asl, c. II, s. 18, 85; Tahâvî, Muhtasar, s. 51.