๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükafat ve Ceza => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 03 Kasım 2010, 00:54:06



Konu Başlığı: İlk Dinî Bilgiler Ailede Verilmeye Başlanmalıdır
Gönderen: Ekvan üzerinde 03 Kasım 2010, 00:54:06


a. İlk Dinî Bilgiler Ailede Verilmeye Başlanmalıdır

Ailenin gerek psiko-pedagojik, gerekse psiko-sosyal öne­mi yanında, çocuğa dinî formasyon kazandırılmasında da en önemli faktör olduğu bilinmektedir.[475] Ailenin çocuk eğitimin­de bu denli önemli oluşu, gerek Kur'ân ayetleri, gerekse Hz. Peygamber'in hadislerinde de vurgulanmıştır.[476] İslâm eğitimci­leri de bu iki kaynak doğrultusunda ailenin çocukların dinî eği­timlerinden sorumlu olduklarını ifade etmişlerdir.[477] Batılı psi­kolog ve pedagogların da eğitimde ailenin önemine, özellikle dikkat çekmelerini,[478] din eğitimi ve öğretiminde ailenin ne denli önem arzettiğine yormak mümkündür.

Araştırma bulguları arasında öğretmenlerin % 99'unun din eğitimi-öğretimine ailede başlanması gerektiğini ifade etmele­ri [479] anlamlıdır. Bu bilgiler gözönüne alınarak denilebilir ki, aile ilk yıllarda çocuğun bakımı, korunması ve kollanmasından sorumlu olduğu gibi, ona sağlam ve tutarlı bir dinî formasyon ka­zandırılmasından da sorumludur.

Ailenin bu sorumluluğu, öncelikle ailenin oluşumunu sağ­layan anne babayı ilgilendirmektedir. Gerçekte çocuğun eğitim-öğretiminden sorumlu olan anne babanın din eğitimi-öğretimî faaliyetini yürütürken de birlikte hareket etmeleri, bu işi yekdiğerinin üstüne atmamaları gerekmektedir öğretmenle­rin %73; öğrencilerin ise %63:9 düzeyiyle bu işi anne baba­nın birlikte yürütmeleri gerektiğini ifade etmeleri ne kadar ye­rindeyse, araştırmamızın bir diğer bulgusunda, bu birlikteliğin % 24.8 oranıyla sınırlı kalması da [480]o derece dü­şündürücüdür. Öğrencilerin, ailelerince gerçekleştirilen din eğitimi-öğretiminden % 41.8 düzeyinde olumsuz yönde etkilen­melerinde, anne babanın bu eğitimi birlikte ve sistemli bir şekil­de yerine getirmemelerinin rol oynadığı inancındayız. Bu iti­barla, ilk çocukluk yıllarında ailede gerçekleştirilen din eğitimi-öğretiminde en ideal olan tarzın bizzat anne babanın birlikte yürüttükleri eğitim-öğretim faaliyeti olduğu söylenebilir. Öte yandan Rousseau'nun bu konudaki görüşü de söylenenleri des­teklemektedir. Rousseau'nun"... Hakiki sütnine ana olduğu gi­bi, hakiki mürebbi de babadır. Ana ile baba sistemleri hususun­da birbiriyle anlaşsınlar. Çocuk birinin elinden ötekinin eline geçsin. Makul ve mahdut zihinli bir baba tarafından terbiye edilmek, dünyanın en mahir hocası tarafından yetiştirilmekten daha iyidir"[481] şeklindeki görüşleri, çocuğun kişiliğinin oluşması ve güçlenmesi için tutarlı bir aile ortamında yetişmesi gerektiğini ifade eden psikologlara,[482] ilham kaynağı olmuştur.

Çocukluk çağının ilk yıllarında anne baba tarafından yeri­ne getirilmesi gereken bu faaliyetin hangi yaşlardan itibarenbaşlaması konusunda kesin bir sınır yoktur. Ancak Hz. Pey­gamberin konuşmaya başlayan çocuklara birtakım dinî nitelik­li cümleler ve ayetler ezberlettiğine dair rivayetler [483] gözönüne alındığında, çocuğun dil gelişimiyle birlikte konuşmaya başladı­ğı çağdan itibaren dinî eğitimin de başlayabileceği sonucuna ulaşılabilir. Bu bağlamda yine Hz. Peygamber'in fıtratla ilgili hadislerinden birinde "..Çocuğun bu (fıtrat) hali konuşma ça­ğına kadar devam eder. Sonra artık ebeveyni onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusileştirir" ifadesini [484] zikretmemiz, dil ge­lişimiyle birlikte din eğitiminin de başlatılmasının önemini orta­ya koyacaktır. Nitekim gerek öğretmenler, ve gerekse öğrenci­lerin de üzerinde birleştikleri 3-4 yaşları hem Hz. Peygam­ber'in sünnetine, hem de pedagojik realiteye uygundur.[485]