Konu Başlığı: Çocuk Fizikî Cezalara Maruz Kalmamalıdır Gönderen: Ekvan üzerinde 03 Kasım 2010, 00:46:15 g. Çocuk Fizikî Cezalara Maruz Kalmamalıdır İslâm eğitim sisteminin ana kaynağı Kur'ân-ı Kerim, çocuklara en güzel şekilde hitab eden bir anlayış getirmiş [532] ve onları "dünya hayatının süsü" olarak nitelendirmiştir. [533] Kitab-ı Mukaddes'de (İncil ve Tevrat) çocukların dövülmelerini bizzat emreden ifadelerin, [534] bir benzerini Kur'ân-ı Kerim'de görmek kabil değildir. Hz. Peygamber de hayatı boyunca hiçbir çocuğu dövmemiş, bilakis onlara gösterilmesi gereken sevgi ve şefkatin en güzel örneğini vermiştir. Bu itibarla, ailede gerçekleştirilen din eğitimi ve öğretiminde başvurulacak ceza türlerine dikkat edilmeli, özellikle dayak vb. fizikî cezalara başvurulmamasına özen gösterilmelidir. Zira bu ceza türünün olumsuz etkileri oldukça yüksektir. Ailede din eğitimi konusunda fizikî cezaya başvurma konusunda Hz. Peygamberin sadece namaz ibadetiyle ilgili olan ifadesine tekrar değinmek istiyoruz. Hz. Peygamberin dayağı yasaklayan ifadeleri ve uygulamaları dayağa izin mahiyetindeki açıklamalarını gölgede bırakacak derece çoktur.[535] Sadece namaz konusunda çocukların dövülebileceği belirtilen hadisin hükmünün başka bir hadis ile yürürlükten kaldırıldığını ifade eden İslâm bilginleri de vardır. Ancak burada önemli olan,-ilgili konuda da tartışıldığı üzere-namaz kılması konusunda yapılabilecek yardımların, verilecek bilgilerin eksiksiz olarak anne baba tarafından yerine getirildiği halde yine sonuç alınamıyorsa, son çare olarak ve faydalı olacağına da inanılıyorsa dövme işine başvurulabildiğidir.[536] Bu iznin pedagojik sınırlar çerçevesinde ele alınması konunun tahlilini kolaylaştıracaktır. Öte yandan İslâm Hukukçuları çocuğun fizikî cezalarla cezalandırılabilmesinde birçok sınırlayıcı ilke tesbit etmiş ve bunlara uymayanların tazminat ödemeye mahkum olacaklarını ifade etmişlerdir.[537] Bu ilkeler incelendiğinde, dayağa çok sınırlı şartlarla izin verildiği görülecektir. Gerek Batı eğitim sistemi incelenirken, sistemin yapı taşları olan pedagogların bir kısmının dayağı son derece savunmaları,[538] gerekse Medeni Kanun'da yer alan "Ana babanın çocuklarının itaat etmesini isteme hakkı yanında, itaat etmeyen çocuklarını te'dip etme hakları da vardır" (M.K.267) maddesi karşısında, İslâm Hukuku ilkelerinin [539], pek çok pedagojik özellikler ihtiva ettiği görülecektir. İslâm eğitimcilerinden bir kısmı ancak belirli şartlarla ve eğitim maksadıyla dayağa başvurulabileceğini ifade ederken, [540] bir kısmı ise dayak cezasının kesinlikle karşısındadırlar. İslâm eğitim sisteminin kaynakları olan Kur'ân, Sünnet ve İslâm eğitimcileri perspektifiyle yaklaştığımız konuya bir de bu konuda yapılmış araştırmalar açısından bakmak istiyoruz. Yapılan araştırmalarda, ailede başvurulan dayak cezasının, çocukta heyecansal gerginlik meydana getirdiği,[541] aşırı kaygı ve nörotik eğilimlerin temelinde katı ve cezaya yönelik otoriter ana baba davranışlarının var olduğu belirlenmiştir.[542] Yine ağır baskı ve dayağın, çocuğun kişiliğini ezmek, kendine güvenini yok etmek, yalana ve ikiyüzlülüğe sevketme gibi kötü ahlâkî sonuçlara yol açmasının yanında, birtakım psikolojik bozukluklara da sebep olduğu araştırmalar sonucunda ortaya konulmuştur. Bunlar, çocuğun evden kaçması, korkak veya öfkeli olması, saldırganlık ve düşmanlık hisleriyle dolu olması, başkalarına eziyet veren, eşyaları kıran sadist ruhlu biri olması ve altını ıslatması., gibi psikolojik ve sosyolojik yönden anormal durumlardır.[543] Bu zararları dışında, küçük yaşlarda sık sık dayak yiyen çocukların ileriki yaşlarda bundan zevk alan (mazohist) kişiler haline gelebilecekleri de ifade edilmiştir.[544] Suçlu çocuklar üzerinde yapılan bir araştırmada ise, bunların % 86.9'unun, anne babaları tarafından dayakla cezalandırıldıkları belirlenmiştir.[545] Dayak ve diğer cezaların çocukta daha çok korkuya dayalı bir ahlâk geliştirdiği,[546] bu nedenle dayak cezasından korkarak söylenen yalanların çocuk tarafından bilerek söylendiği ifade edilmektedir.[547] Dayak, genelde atanı utandıran, dövüleni küçülten ve buna şahit olanları da en azından üzen bir davranıştır. Dayak bir anlık öfkeyle verilen, çoğu kez de amacını aşan bir ceza yöntemidir.[548] Eğitici, değeri oldukça az olan bu yöntemin sağladığı itaat geçicidir. Ancak çocuğu ikiyüzlülüğe, riyakârlığa sevketmesi açısından, zararı kişilik ve karakteri bozması yönüyle oldukça büyük olacaktır.[549] Bilinmelidir ki, çocukların şeref ve haysiyetleri sanıldığından çok daha kuvvetlidir. Hiçbir çocuk ezilmesini ve şerefsiz duruma düşmesini istemez. Halbuki dayak cezası ve hakaret hem çocuğu kızdırır, hem de onun haysiyetini zedeler. Eğer bu ceza başkalarının yanında verilecek olursa, çocuğun ne derece sarsıldığını reaksiyonlarından anlamak mümkündür.[550] Dayak cezasının vahşilik ve şiddet meydana getireceğine inanan Russel, hiçbir zaman bunun bir eğitim vasıtası olacağına inanmadığını söylerken,[551] Luis Perval dayağı, çocuğu intihara sevkeden sebeplerden biri olarak görmektedir.[552] Öte yandan çocukta vicdan ve ahlâk gelişimi konusunda yapılan çeşitli araştırmalar, çocuklara sık sık uygulanan güç gösteriminin (çocuğu dövmek, bodruma kapamak) çocukta zayıf vicdan gelişimi (yetersiz iç kontrol) meydana getirdiğini ortaya koymuştur.[553] Bunun yanında ABD'de yapılan bir dizi araştırma sonucunda, tahakküm ve baskı metodunu takib eden ana-baba gözetiminde yetişen çocukların itaat, düzen, temizlik ve işbirliği gibi vasıfları geliştirdiklerini, buna karşılık, nefse güven, teşebbüs, kendine yeterlilik, girişkenlik ve önderlik gibi özelliklerden mahrum oldukları görülmüştür.[554] Dayakla yetişen çocuğun ileride dayak atan bir ana-baba olacağı düşüncesini,[555] yapılan araştırmaların bu yöndeki bulguları desteklemektedir. Bu bilgilere, ülkemizde son yıllarda gerçekleştirilen ve 16 ilde, 4-12 yaşları arasındaki 50.473 çocuk üzerinde yapılan bir araştırmanın sonuçlarını eklemek istiyoruz. Bir araştırmacı grubu tarafından gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda, sık sık fizikî cezalara başvurulan ya da dayakla cezalandırılan çocuklarda-daha önce yapılan araştırmalarda da tesbit edilen- bazı problemlerin ortaya çıktığı belirlenmiştir.[556] Fizikî ceza türlerinden biri olan dayağa, ailede başvurulma oranının ülkemizde %63 düzeylerine ulaştığının tesbit edilmesi [557] düşündürücü iken bu oranın araştırmamız bulgularında %8.01 oranında gerçekleşmesi,[558] dindar ailelerde bu ceza türüne daha az başvurulduğu şeklinde yorumlanabilir. Ancak yine de -% 30 oranıyla- çocuk üzerinde en fazla olumsuz etkiye dayak cezasının yol açtığını belirtmeliyiz [559]. İstatistiki sonuçlar yardımıyla desteklenen bu tesbit ve daha önceden zikrettiğimiz teorik gerekçeler ışığında ortaya koymak istediğimiz husus şudur: Her ne kadar ülkemizde dayak cezasına aileler yüksek oranlarda başvurmakta iseler de, doğru olan, ailede gerçekleştirilen din eğitim-öğretiminde, gerek iman konularının öğretimi, gerekse ibadetlere karşı teşvik ve yönlendirmelerde dayak cezasına başvurulmamasıdır. Dayak cezasıyla yaptırılan bir din eğitimi-öğretimi, bu baskının kalktığı yıllar olan ergenlik öncesi ve ergenlik yıllarında, çocuğun ibadetleri terkeden, dinî değerlere sırt çeviren biri olmasına sebep olabilir. Bu itibarla, ailede gerçekleştirilen din eğitimi ve öğretiminde buraya kadar anılan prensiplerin uygulanması fayda vermezse başvurulabilecek ceza türleri, "sevgi ve ilgi göstermemek" şeklinde manevî bir ceza türü olmalı, gerektiğinde "tenkid ve uyarı" cezası denenmeli ve azarlama cezasıyla yetinilmelidir. Ebeveyn-çocuk ilişkilerini zedeleyen, aradaki sevgi ve saygı bağlarını koparan bir ceza türü olan dayak ile ideal bir iman ve ibadet eğitimi ve öğretiminin gerçekleştirilebileceği kanaatinde değiliz. |