๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el İtisam => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 03 Haziran 2011, 15:16:06



Konu Başlığı: İkinci mesele
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 03 Haziran 2011, 15:16:06
İkinci Mesele


Bizim üzerinde durduğumuz ve incelediğimiz âyet, "haram kılma" diye isimlendirilen bu dört, şekilden hangisinin manasına uymaktadır.
Birinci şeklin (hakiki haram kılma şeklinin) bu âyetin anlamı içine girmesi mümkün değildir. Çünkü haram kılmak da helâl kılmak gibi bir teşridir/şeriat koymaktır. Şeriat koymak ise ancak şeriat sahibinin işidir. İster câhiliyet ehlinden olsun, ister İslam ehlinden olsun bir bid'atçinin herhangi bir görüşü ortaya atması bunun dışındadır. Bu, ayrı bir durumdur ve değil özellikle Rasulullah'ın sahabileri, selef-i salih de bunun gibisinden beridirler/böyle bir şeyi yapmayacak kadar yücedirler.
Buhâri şerhinde ebMühelleb'in, âyette kastedilenin birinci mana olduğu izlenimini verebilecek bir sözü bulunmaktadır. el-Mühelleb şöyle demektedir:
Haram kılmak sadece Allah'a ve Rasûlüne aittir. Hiç kimsenin herhangi bir şeyi haram kılması caiz değildir. Bunu yapanı Allah Teala kınamaktadır ve şöyle demektedir:
"Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri haram kılmayın ve sınırı aşmayın". Allah Teala bunu bir haddi aşmak olarak nitelendirmektedir. Ve yine söyle buyurmaktadır:
"Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak bu helâldir, şu da haramdır, demeyin, Çünkü Allah'a karşı yalan uydur­muş oluyorsunuz." Mühelleb dedi ki:
Bu bütün bunları insanların haram kılmalarının bir şey ifade etmediğinin delilidir.
El-Mühelleb'in söylediğini âyetin nüzul sebebi reddetmektedir. Durum onun anlattığı gibi değildir. Bu sebepledir ki haram kılma işini yapan kişi birinci manasıyle haram kılmada olduğu gibi hükmü kendisinden başkasına sirayet ettirmez. Hüküm başkasına değil, sadece haram kılma işini yapan kişinin kendisiyle sınırlı kalır.
İkinci anlamıyle haram kılmaya gelince bunun genel olarak, âyetin anlamı içine girmesine bir engel yoktur. Çünkü nefisleri bir şeye yönlendiren veya o şeyden alıkoyan unsurların belli bir kanuna bağlanması mümkün değildir. İnsan, helal olan bir şeyi kullanırken karşılaştığı bir durumdan dolayı ondan uzak durabilir. Mesela bal şerbeti içmekten imtina edenlerin pek çoğu, bal şerbeti içtiklerinde çektikleri sancıdan dolayı bundan sakınırlar, hatta bu yüzden bal şerbetini kendilerine haram kılmışlardır. Fakat bu birinci ve üçüncü manada bir haram kılma değil, bilakis diğer acı veren şeylerden nasıl sakınıyorsa o manada bir sakınmadır.
İkinci anlamıyle haram kılma, bu âyetin içine Rasulullah'ın (s.a) sarımsak yemekten sakınması anlamıyle girer. Çünkü Rasulullah (s.a) meleklerle başbaşa kalıyordu. Melekler ise sarımsak kokusun­dan rahatsız olurlardı. Kokusu tiksinti veren şeyler böyledir.
Belki de bu izah tarzı "Sarımsak ve benzerleri Şârie ait manasiyle (yani doğrudan Şâri tarafından) ona haram kılınmıştı." diyen kimsenin sözünden daha uygundur. Her iki mana birbirine yakındır. Her ikisi de emir manasına dahil değildir (yani sarımsak insanlara haram değildir).
Dördüncü anlamıyle haram kılmaya gelince, bunun tahrim (haram kılma) ibaresinin içine girmesi muhtemeldir. Bu duruma göre "Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri haram kılmayın." âyeti adak ve yemin yoluyle haram kılmayı kapsamaktadır. Bunun delili ise daha sonra gelen âyette keffaretten söz edilmiş olmasıdır:
"Bunun keffareti ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmektir..."
Bu konuda daha önce söylenmiş olan şeylerden birisi de şudur: Allah'ın helâl kıldığı şeylerin haram kılınmasını yasaklayan âyet, yemin keffareti âyetinden önce ve ondan bağımsız olarak inmiştir. Bir grup müfessir de:
"Ey Peygamber! Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin haram kılıyorsun?"[53] âyeti hakkında şöyle demişlerdir: Bu haram kılma, Hz. Peygamber'in (s.a) bal şerbeti içmemeye yemin ettiği zaman yeminle yapılmış bir haram kılmadır. İnşaallah bu konu ileride anlatılacaktır.
Eğer denilse ki: Bir adamın Hz. Peygamber'e (s.a):
"Et yediğim zaman kadınlara ilgim artıyor, şehvete kapılıyorum, bu yüzden kendime eti haram kıldım" demesi, üçüncü değil, ikinci anlamdaki haram kılma cinsinden bir haram kılma mıdır? Çünkü adam onun yüzünden hâsıl olan bir zarar sebebiyle bir şeyi kendisine haram kılabiliyor, bunun da hakîkî bir haram kılma olmadığı biraz önce anlatıldı. Adam burada adak yoluyla bir haram kılmayı da kastet­miyor. Bilakis onunla bir şeyden kendisini korumayı kastediyor. Yani "ben bu yüzden başımın belâya gireceğinden korkuyorum" de­mek istiyor. Bu mana -Allah bilir ya- sahabînin kastettiği manadır.
Buna verilecek cevap şudur: Bir şeyi yaptığı zaman zararla karşılaşan kimsenin o şeyi kendisine haram kılmaksızın ondan kendisini alıkoyması mümkündür. Bir şeyi terk eden kimsenin onu kendisine haram kılması gerekmez. Belli bir yiyeceği veya evlenmeyi terk eden nice insanlar vardır. Çünkü o esnada ya canları istemez veya başka bir mazeretleri vardır. Nihayet mazeretleri ortadan kalkınca onu alırlar. Rasulullah (s.a) de keler yemeyi terk etmişti. Onun terki haram kılınmasını gerektirmez.
(Adamın burada eti) kendisine haram kılmakla neyi kastettiği gayet açıktır ve bu sahih değildir/câiz değildir. Bunun delili Hz. Peygamber'in (s.a) onu âyet ile reddetmiş olmasıdır. Şayet böyle mazeretlerin mevcudiyeti üçüncü manada bir haram kılmayı (yani adak yoluyla haram kılmayı) mubah yapsaydı, âyet-i kerimede, bir özür sebebiyle veya özrün dışında başka bir sebeple bir şeyi haram kılan kimsenin durumuyla ilgili bir açıklama mutlaka bulunurdu.
Kadınlara ilgi duymak da öyle kötü bir şey değildir. Çünkü Rasulullah (s.a) "Sizden evlenmeye gücü yeten evlensin" buyurmaktadır. İnsan, şehvetini tatmin etmek istediği zaman evlenir ve dinde istenilen nesle ilaveten hadiste emredilen şeyi de gerçekleştirmiş olur. Kadınlara ilgiyi temin eden şeyi kendisine haram kılan kimse sanki ruhbanlığa özenen kimse gibidir. Bu ise âyette zikredilen diğer şeyler gibi İslamda reddedilmiştir.[54]



[53] Tahrim: 1
[54] İmam Şatıbi, el-İ’tisam Kitap Dünyası Yayınları: 1/365-367.