> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hazreti Muhammed a.s.v > Mucize Ve Büyük Özellikleri > Peygamberimizin Süt Emme Çağında Görülen Mucizeler Ve Ayetler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Peygamberimizin Süt Emme Çağında Görülen Mucizeler Ve Ayetler  (Okunma Sayısı 1451 defa)
22 Aralık 2009, 15:44:28
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 22 Aralık 2009, 15:44:28 »



Peygamberimizin Süt Emme Çağında Görülen Mucizeler Ve Ayetler


İbn-i îshak, îbn-i Râhûye, Ebû Yâlâ, Taberarii, Beyhakl, Ebû Nuaym ve Ibn-i Asâkır; Cafer bin Ebî Tâlib´in oğlu Abdullah tarikiyle şöyle rivayet ederler: O demiştir ki: "Bana, Efendinıiz´in süt anası olan Halîme´den naklen şu bilgi gelmiştir: O demiştir ki: "Ben o kuraklık yılında kendi kabileme mensûb bâzı kadınlarla birlikte, çocuklarına süt annesi tutacak olan ailelerle anlaşma yapıp emzirmek üzere, çocuk almak için Mekke´ye gittik. Ben, süt emer çocuğumu kucağıma alarak, dişi bir merkebimize birenek ve yine dişi bir devemizi arkamıza takarak yola çıktık... Bütün bir gece müddetince yola devam ettik. Sabaha kadar hiç uyumaksızm gittik. Ne çocuğumu emzirecek göğsümde süt vardı, ne de hayvanlarımıza verecek bir şey... Böylece Mekke´ye geldik... Yemin ederim ki, içimizden hangi kadına Resûlüllâh´ı emzirmek üzere alması teklif edildi ise, hiç biri kabul etmedi. Çünkü, kendilerine: "Bu çocuk, Abdullah´ın yetimidir" deniliyordu. Ve neticede, birlikte Mekke´ye gittiğimiz kadınlardan her biri, bir çocuk aldı. Sadece ben kalmıştım. Başka da çocuk kalmayınca, kocam Hâris´e: "Ben, butun arkadaşlarım birer süt çocuğu alarak dönerken, çocuk almadan dönmek istemiyorum. Gidip o yetim çocuğu almak istiyorum" dedim ve gittim aldım... Çocuğu alıp getirdiğim zaman, süt verdim. Göğüslerim sütle dolmuştu. O doyuncaya kadar emdi. Sonra onun süt kardeşi olan kendi çocuğumu emzirdim. O da doyuncaya kadar emdi. Kocam, dişi devemizi sağmaya gittiği zaman, onun da göğüslerinin sütle dolu olduğunu görmüş ve sağıp getirmişti. Onun sütünü de kocam ve ben doyuncaya kadar içtik... O gece, bizim için gerçekten hayırlı bir gece olmuştu... Kocam bana dedi ki: "Ey Halime, gerçekten sen, çok hayırlı ve mübarek bir çocuk almışsın! Baksana, bu gece ne kadar hayırlı ve berekete nail olduk!" O gece ve ondan sonraki gün ve gecelerde, hayır ve bereketimiz gittikçe artmıştır..."

"Hep birlikte kabilemiz Benî Sa´d´a dönmek üzere yola çıktık. Ben yine aynı dişi merkebe bindim. Merkebim o kadar hızlandı ki, arkadaşlar bize yetişemiyordu... Hattâ kadınlar bana: "Gelirken senin bindiğin merkeb bu mu?" diyorlardı. Ben de: "Evet bu!" diye cevap veriyordum. Nihayet Sa´d Oğulları yurduna geldik. Bizim kabilenin arazisinden daha kurak bir arazi de yok idi. Koyunlarımız yayılmiya gider, dönüşte ise hepsi doygun, sütlü idi. Fakat komşularımızın hayvanları, aç gidip aç dönüyorlardı. Hattâ onlar, çobanlarına: "Yazık size, sizler bu hayvanları nerelerde gezdiriyorsunuz? Halîme´nin çobanına dikkat ediniz, o ne tarafa giderse, siz de o tarafa gidip hayvanları orada otlatınız ki, aç gidip aç dönmesinler." demişlerdir.

"Gerçekten Allah bize, süt çocuğumuz sebebiyle büyük iyilik ve bereketler vermiştir. Biz, bu bereketleri görmeye devam ederek iki senemiz geçti. Süt çocuğumuz iki yaşını doldurduğu zaman, emsaline ve yaşma nisbet edilemeyecek kadar, çok gelişmiş ve serpilmişti... O´nu alıp Mekke´deki anasına götürdük. Fakat kendisini çok sevdiğimizden, bir türlü bırakıp gitmek istemiyorduk. Anası, kendisini gördüğü zaman sevip okşadı. Biz kendisine dedik ki; "Ey kardeş! Bırak da biz bu çocuğumuzla birlikte dönelim, bu sene de bizde kalsın. Biz, Mekke´deki veba hastalığı sebebiyle O´nun hakkında endişeliyiz. îzin ver de o´nunla birlikte gidelim." Anası Amine, hiç duraksamaksızın "olur" dedi. Biz de onu alıp birlikte döndük. Yurdumuzda iki veya üç ay kadar ikâmet - etmiştik ki, o, süt kardeşleriyle oynarken evden biraz uzaklaşmıştı... Süt kardeşi koşarak ve telaş içinde eve geldi ve: "Anacığım, Kureyşli kardeşimin yanma beyaz elbiseli iki adam geldi, onu yere yatırıp karnını yardılar!" diye feryad etti. Ben ve babaları koşarak çocuğun yanma gittik. O´nu rengi uçmuş ayakta dikilir vaziyette bulduk. Babası hemen onu kucaklayıp: "Yavrum sana ne oldu?" diye sordu... O da: "Beyaz elbiseli iki adam geldi, beni yere yatırıp karnımı yardılar, içinden bir şey çıkanp attılar, sonra karnımı dikip eski hâline getirdi ler." dedi. Biz onu alarak birlikte eve geldik. Evde babası bana dedi ki: "Ey Halime, ben bu çocuğun basma bir iş gelmesinden korkuyorum. O´nu alıp götürelim, başına bîr şey gelmeden ailesine teslim edelim." Ben de razı oldum. O´nu alarak Mekke´ye gittik, ailesine teslim ettik... Anası bize dedi ki: "Ne sebeble çocuğu geri getirdiniz? Hani siz O´nu bırakmak istememiştiniz? Ve O´nu çok seviyordunuz?" Biz de dedik ki: "Çocuğun başına bir şey gelmesinden korkuyoruz." Amine bize: "Esas sebeb nedir? Bana doğru söyleyiniz!. Yoksa şeytanın kendisine dokuna cağı zannına mı kapıldınız? Allan´a yemin ederim ki, şeytan ona dokunamaz! Ben inanıyorum ki, benim bu oğlumun sânı ve hâli çok büyük olacaktır. Onu size haber vereyim mi?" Biz: "Evet" dedik. O da dedi ki: "Ben bu yavruma hâmile kaldığım zaman, hiç ağırlık duymadım. O´na hâmile iken gördüğüm rü´yâda, benden bir nurun çıktığım, bütün Şam saraylarım aydınlattığını müşahede ettim... Sonra

doğduğu zaman o da, doğan çocuklarda´âdet olduğu gibi düşmedi, iki eli üzerine düşüp başı da yukarıya doğru idi; başım dikmiş hep semâya bakıyordu... Eğer siz onu, şimdi bırakmak istiyorsanız; bırakabilirsi niz..."

Beyhakî ve îbn-iAsâkır, Muhammed bin Zekeriyyâ el-Gulâbî´den, şöyle rivayet etmiştir: Halime, Peygamberimizin çocukluk hallerim anlatır ve derdi ki: "Ben, Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz´i sütten ayırdığım zaman, o konuşmuş ve aynen şöyle demiştir: "Allahu ekberu kebiran, vel-hamdü lillâhi kesîran ve subhânellâhi bukraten ve esilen." Yürümeye başlayıp kuvvetlendiği zaman, dışarı çıkar ve oyun tutan çocuklara bakardı. Onların oyunlarına katılmayıp bir kenarda dikilirdi. Birgün bana dedi ki: "Ey anacağım! Benim kardeşlerim, gündüz niçin görünmüyor?" Ben de dedim ki: "Ey canım kendisine feda olasıca yavrum! Kardeşlerin koyunlarımızı güdüyorlar. Onlar ancak geceden geceye dönerler." Bunun üzerine bana: "Onlarla beraber beni de gönder!" diye ricada bulundu. Ben de onu kıramayıp gönderdim... Gün düzün tam ortasmdaydı ki, oğlum Damura koşarak geldi. Adairîakıllı korkmuş, kan-ter içinde kalmış, ağhyarak feryâd ediyor ve: "Babacığım, anacağım koşunuz! Kardeşim Muhammed´e yetişiniz!... Koşunuz, ancak onun ölümüne yetişeceksiniz!..." diye bağırıyordu... Biz, "O´nun nesi var, ne.oldu?" diye sorduk. Damura da dedi ki: "Biz dikiliyorduk, bâzı adamlar geldi, içlerinden biri kardeşimiz Muhammed´i kapıp aldı ve yamacın zirvesine doğru götürdüler. Biz, gözlerimizi kırpmadan onlara bakıyorduk.. Ben, onların, O´nun karnını kasığına kadar yardıklarını görünce çok korktum ve koşarak size geldim... Daha sonra ne yaptıkla rını bilmiyorum..." Ben ve babaları koşarak gittik... Muhammed oturmakta ve gözlerini yukarıya dikmiş bakmakta idi. Kendisi tebessüm ediyor ve gülüyordu... Hemen kendisini kucaklayıp bağrıma bastım ve öpüp kokladım... "Ey benim öz canım kendisine feda olası sevgili yavrum! Sana bir şey mi oldu?" deyip iki gözü arasından öptüm. O bana: "Hayırdır, iyiliktir! Bir kötülük yoktur, anacığım!" diyerek karşılık verdi ve olup biteni şöyle anlattı: "Anacığım, biz ayakta idik. Bâzı adamlar geldi, içlerinden biri beni kapıp aldı ve sonra buraya getirdiler. Bu üç adamdan birinin elinde gümüş bir ibrik, diğerinin elinde yeşil zümrüdden bir tas vardı, içinde kar dolu idi. Beni burada usulca yere yatırıp göğsümü tâ kasığıma kadar yardılar. Ben ne yaptıklarına bakıyor, hiç acı duymuyordum... Sonra göğsümü yaran adam, elini karnımın içine sokup orada ne varsa dışarı çıkardı ve tasdaki kar ile bir güzelce yıkadı. Sonra yerine iade eyledi, ikinci adam buna dedi ki: "Sen çekil bakalım, sen Allah´ın sana emrettiğini yerine getirdin!" Onun çekilmesi üzerine bu ikinci adam da elini karnımın içine sokarak kalbimi dışarı çıkardı, yararak içinden bir şey çıkardı ve: "İşte bu şeytanın nasibidir! Onu senin içinden çıkarıp atıyoruz, ey Allah´ın Habîbî!" diye konuştu... Sonra kalbimi ince bir şeye sararak yerine iade eyledi. Sonra göğsümü kapatıp dikti ve nurdan bir mühür ile mühürledi. Göğsüme vurduğu mühür o kadar soğuk idi ki, hâlâ vücûdumda onun serinliğini duymaktayım, ey anacığım!... Sonra üçüncü şahıs onlara: "Siz ikiniz de şöyle kenarda durun bakayım! Sizler, Allah´ın yapılmasını sizlere emrettiğini ifâ etmiş bulunuyorsu nuz!" dedi. Onlar da çekildiler. Bu üçüncü adam bana yaklaşıp göğsümün yarılıp kapatılan kısmı üzerinde elini gezdirdi ve sonra dedi ki: "Haydin bakalım, Muhammed´i, ümmetinden on kişi ile tartınız!" Taritılar ve ben, ümmetimden on kişiden daha ağır geldim. Sonra o dedi ki: "O´nu bırakınız! Eğer siz O´nu, ümmetinden olan bütün fertler ile tartsanız, o yine bütün ümmetinden daha ağır gelir." Sonra o üçüncü şahıs, elimden tuttu ve usulca beni yerimde doğrulttu. Sonra her üçü beni kucaklayıp alnımdan ve başımdan öperek tebrik ettiler ve son olarak dediler ki: "Ey Allah´ın Habîbi! Sakın korkma ve zâten kokmayacaksın! Eğer sen, Allah tarafından senin hakkında ne büyük hayırlar murâd edildiğini bilmiş olsan, şüphesiz gözlerin aydın olur, ruhun sıimrla dolar1...." îşte böyle deyip beni burada böylece bırakıp gittiler. Uçarak semâya doğru yükseldiler ve sonunda gökkübbede kaybolup gittiler."

"İşte kucağımda öpüp kokladığım yavrum bana bunları anlattı. Ben onu alarak yurduma döndüm. Yurdumun insanları bana dediler ki: "Ey Halime, sen bu çocuğu mutlaka bir kâhine götür! Bu çocuğun başına bir şeyler gelmiş olmasından korkulur. Kâhinler onu tedâvî ederler." Yavrum, insanların bu sözünü duyunca şiddetle karşı çıktı ve: "Ben hasta değilim, bende sizin söylediğiniz şeylerden hiçbir şey yoktur!" diye haykırdı Benim dahî bu hususda hiçbir endişem bulunmamakta idi. Kalbim sahîh ve salim idi. insanların "Belki aklına bir şey olmuştur, belki de ona cin dokunmuştur" diye söyleyip durmaları, nihayet bana te´sîr edip kendisini kâhine götürdüm... Ve kâhine, O´nun bana anlattıklarını baştan sonuna kadar anlattım. Kâhin de bana dedi ki: "Ben, bir de büt...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Peygamberimizin Süt Emme Çağında Görülen Mucizeler Ve Ayetler
« Posted on: 23 Nisan 2024, 11:10:00 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Peygamberimizin Süt Emme Çağında Görülen Mucizeler Ve Ayetler rüya tabiri,Peygamberimizin Süt Emme Çağında Görülen Mucizeler Ve Ayetler mekke canlı, Peygamberimizin Süt Emme Çağında Görülen Mucizeler Ve Ayetler kabe canlı yayın, Peygamberimizin Süt Emme Çağında Görülen Mucizeler Ve Ayetler Üç boyutlu kuran oku Peygamberimizin Süt Emme Çağında Görülen Mucizeler Ve Ayetler kuran ı kerim, Peygamberimizin Süt Emme Çağında Görülen Mucizeler Ve Ayetler peygamber kıssaları,Peygamberimizin Süt Emme Çağında Görülen Mucizeler Ve Ayetler ilitam ders soruları, Peygamberimizin Süt Emme Çağında Görülen Mucizeler Ve Ayetlerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes