Konu Başlığı: Peygamberimizin Kisra'ya Yazdığı Mektub Ve Bu Sırada Görülen Bazı Haller Gönderen: Sümeyye üzerinde 27 Aralık 2009, 23:53:27 Peygamberimizin Kisra'ya Yazdığı Mektub Ve Bu Sırada Görülen Bazı Haller Buharî îbn-i Abhâs´tan rivayet eder: îbn-i Abbâs bize şu bilgiyi ve rir: "Resûlüllah (s.a.v.), Kisrâ´ya (Iran Kralı´na) mektub yazı gönderdi. Kisrâ bu mektubu alıp okuduğu zaman, yırtıp parçaladı... Peygamber Efendimiz de onlara beddua edip: "Kendileri de parça parça olsunlar!" buyurdu..." [8] Beyhakî îbn-i Şihab tarikiyle şu haberi nakleder: Resûlüllah (s.a.v.), Kisrha´ya mektub gönderdi. Kisra ise mektubu parçalayıp attı. Bunun üzerine Hz. Peygamber "Kisrâ, kendi mülkünü parçaladı!" bu yurdu. Yine Beyhakî, Bezzâr ve Ebû Nuaym, Dıhye´nin şöyle dediğini naklederler: Peygamber (s.a.v.), Kisrâ´ya mektub gönderdiği zaman müthiş kızan Kisrâ, San´âdaki valisine şöyle yazmıştır: "Senin ülkende bir adam çıkıp Peygamberlik iddiasında bulunuyor, sonra kalkıp bana mektub yazmak cür´etini gösteriyor ve beni kendi dînine davet ediyor! Derhal´bu adamın hakkından gelmezsen, ben senin hakkından gelmeyi bilirim!" Bunun üzerine San´â Emîri derhal bir mektub yazarak Hz. Peygamber´e gönderdi. Peygamberimiz onun mektubunu getiren adam larını beş gün beklettikten sonra, onlara hitaben dedi ki: "Şimdi sizler Emîrinize gidiniz ve. deyiniz ki, Muhammed´i hak Peygamber olarak gönderen Allah, senin hükümdarın Kisrâyı katletmiştir!". Adamlar hızla yola çıktılar, San´â Emîri´ne gittikleri zaman, Hz. Peygamber´in söylediklerini aynen haber verdiler... Az sonra da, Kisrâ´nm Öldürüldüğü haberi geldi..." îbn-i Cerîr, îbn-i Humayd tarikiyle Yezîd bin Ebû Habîb´in şöyle dediğini rivayet eder: Resûlüllah, Abdullah bin Huzâfe´yi, Kisrâ´ya gön derdi. Abdullah yanında Resûlüllah´m mektubunu götürüyordu. Mektub şöyle idi: "Rahman ve Rahim ölen Allah´ın adıyla. Allah´ın Elçisi Mu-hammed´ten Fâris´in Ulu Hükümdarı´na. Allah´ın selamı, hidâyete tabi olan Allah´a ve Resûlü´ne inanan; Allah´tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed´in Allah´ın kulu ve elçisi olduğuna şehâdet eden kimselerin üzerine olsun! Ben seni, Allanın dînine çağırıyorum! Çünkü ben, Allah´ın dînini bütün insanlara teblîg etmek için gönderdiği Elçisiyim! Eğer İslâm´ı kabul edersen, ebedî saadete erersin, islâm´dan yüz çevirecek o-lursan, bütün mecûsîlerin günahı senin boynunadır..." îşte, Kisrâ´ya yazılan mektubun şekli böyleydi... Kisrâ, bu mektu bu alıp okuduğu zaman, "Benim bir kölem, nasıl olur da bana böyle bir mektub yazabilir? " diyerek mektubu parçalayıp atmıştır... Peygamber Efendimiz de bunun üzerine "Kisrâ, kendi mülkünü parçaladı..." bu yurmuştur.[9] Beyhakî îbn-i Avn tarikiyle Umeyr bin îshâk ´tan rivayet eder: Pey gamber (s.a.v.), Kisrâ´ya ve Kayser´e mektub gönderdiğinde, Kayser o-kuyup yerine koydu...Kisrâ ise tamâmını okumaksızm yırtıp attı... Peygamberimiz de bunun üzerine: "Mektubumu yırtanların mülkü par ça parça olacaktır! Okuyup güzelce yerine koyanlar ise, bir müddet daha hükümrân olacaklardır..." buyurdu. Ebû Nuaym, Muhammed bin Ka´b el-Kurazî´in şöyle anlatığını kaydeder: "Iran Kral´ı (Kisrâ), bir gün uyurken bir rüya görür: Yeryü züne bir merdiven kurulur ve merdivenin bir ucu tâ semâya dayanır... Bu merdivenin etrafına çok sayıda insanlar toplanır. Bu sırada Arapla rın giyiminde ve başı sarıklı bir adam gelir, merdivenden semâya doğru tırmanmaya başlar. Belli bir yere gelince durur ve oradaki insanlara şöyle nida eder: "Hani Fârisli adamlar, kadınlar, askerler ve hazîneler nerede? Derhal onları buraya getiriniz!". Ve arkasından Fârisliler geti rilir, çuvallara konularak merdivenin yüksek bir yerinde beklemekte olan o adama gönderilirler... Hazîneleri de..." Geceleyin böyle bir rüya gören Kisrâ, sabahleyin çok üzgündür... Ve bu rüyasını yakınlarına anlatır. Onlar da böyle bir rüyadan korkuya kapılıp Kralın da korkmasına sebeb olurlar... Kral henüz bu korku ve üzüntüsünü atmadan, kendisine Peygamber Efendimizin mektubu ula şır..." "Mektub kendisine verildiği zaman Kisrâ, derhal Yemen´deki valisi Bâzân´a bir mektup yazar.... Ve bu´mektubunda ona: "Adamlarından kuvvetli ikTkişiyi Hicaz´da peygamberliğini ilân eden şu adama gönder, derhal onu yakalayıp bana getirsinler!" diye emreder... Yeman valisi Bâzân´da derhal bir nâme yazarak iki kuvvetli adamıyla Peygamberi-miz´e gönderir. Bu iki kişi getirdikleri mektubu Peygamberimiz´e ver dikleri zaman, Peygamber Efendimiz manâlı bir şekilde gülümsemiş ve bunların her ikisini de İslâm´a davet etmiştir... Adamlar da korkuların dan titremeye başlamışlar. Peygamberimiz kendilerine: "Haydi bugün gidiniz, yarın yanıma geliniz!" buyurmuştur... Ertesi günü bu iki adam Hz. Peygamber´in huzuruna geldiklerinde, onlara şöyle buyurmuştur: "Gidip valinize haber veriniz ki, Benim Ezelî ve Ebedî olan Rab´bim, onların sahte tanrısını öldürmüştür! Kisrâ bu gece helak olmuştur. Al lah, onun oğlu Şiraveyh´i kendisine musallat kılmıştır. Hemen gidip bunu vali Bâzân´a haber veriniz!". Bâzân ´in adamları derhal yola çıkıp bu haberi götürmüşler. Bunun üzerine Bâzân ve onun yanındaki Fârisliler, derhal müslüman oldu lar..." Ebû Nuaym´in Şerafü´l-Mustafâ adlı kitabında îbn-i Sa´d´in Zührl´den naklettikleri rivayet ise, biraz daha farklılık arzeder. Zührı´nin rivayetine göre, Seleme bin Abdurrahmân bu haberi şu şekilde vermektedir: "Peygamber (s.a.v.)´in mektubu Kisrâ´ya ulaştığı zaman, Kisrâ derhal Bâzân´a bir mektub yazıp gönderdi. O bu mektubunda şöyle emrediyordu: "Derhal şu Hicaz´da peygamberliğini ilân etmiş bulunan adama iki yiğit gönder, onu yakalayıp bana getirsinler!". Bâzân da bu nun üzerine ellerine bir name verdiği iki yiğidini Peygamberimiz´e gön derdi... Bu yazıda Bâzân, Peygamber´e bu iki adamla birlikte Kisrâ´ya teslim edilmek üzere yola çıkmasını emrediyordu... Bu iki adam da derhal yola çıkıp Peygamberimiz´e geldiler ve durumu haber verdiler. Peygamberimiz de kendilerine, o gün istirahat etmelerini ve ertesi günü yanma gelmelerini emretti... Ertesi sabah Bâzân´m adamları geldikle rinde Peygamber Efendimiz kendilerine dedi ki: "Allah, Kisrâ´mn oğlu Şiraveyh´i kendisine musallat kılarak Kisrâ´yı öldürmüştür!" Elçiler Peygamberimiz´e: "Sen, ne dediğini biliyor musun?" dediler... Peygam ber Efendimiz de: "Evet, gidip Bâzân´a bunu haber veriniz! Ve şunu da biliniz ki, Benim dînim ve hükmüm, Kisrâ´nm hükümdar olduğu yerlere yerleşecektir! Hem kendisine deyiniz ki, eğer Müslümanlığı kabul eder se, şimdi emri altında bulunan yerlerin hâkimiyeti kendisine verilecek- tir". Elçiler, bu haber ve emirlerle Bâzân´a döndüler... Durumu olduğu gibi kendisine tebliğ ettiler. Bâzân durumu iyice öğrendikten sonra: "Bu sözler, hiç de bir hükümdar sözüne benzemiyor! Bunun üzerinde ciddi yetle düşünelim!" dedi. Derken bir müddet sonra, babasını öldürerek yerine geçmiş bulunan Şirâveyh´in elçileri ve mâmesi geldi. Şiraveyh; babasını, halka çok zulüm ettiği ve eşraftan nice kıymetli adamları öl dürttüğü için öldürdüğünü bildiriyor, daha önce babasına itaat ettiği gibi kendisine dahî ayni itaati göstermesini istiyordu... Ayrıca Bâzân´a, "Hicaz´da peygamberliğini ilân eden zâtın, hoş tutulup tanrîk edilme mesini" de emrediyordu... Bâzân, yeni Kisrâ´nm mektubunu okudu ve: "Hiç şüphem kalmadı ki, bu zât hak Peygamber´dir!" dedi. Ve derhal İslâmiyet´i kabul ederek müslüman oldu... Onun yanında bulunan diğer iranlılar da müslüman oldular... Bâzân, bu sırada elcilerine, Hz. Pey-gamber´i nasıl bir kişi olarak gördüklerini sordu. Elçisi cevaben dedi ki: "Vallahi ben O´nu, şimdiye kadar görüp görüştüğüm1 kimselerin en va karlı ve heybetlisi olarak gördüm!". Bâzân tekrar sordu ve "Yanında bekçi ve koruyucuları var mıydı?" dedi. Elçisi de, "Hayır, yanında hiç muhafız bulundurmuyor" karşılığım verdi..." Ahmed, Bezzâr Taberanî ve Ebâ Nuaym ise, Ebû Bekre´nin şu ha berini rivayet ederler: "Peygamber (s.a.v.) Kisrâ´ya mektub gönderdiği zaman Kisrâ, derhal Yemendeki valisi Bâzân´a bir nâme yazıp gönderdi ve bu nâmede şöyle emrediyordu: "Bana ulaşan habere göre, sizin ta raflarda bir adam, peygamberliğini ilân etmiş. Ona emret, terhal bu iddiasını bıraksın! Yoksa askerlerini sevkederek kendisini ve kavmini kılıçtan geçirtirim!11. Bâzân da Kral´ından aldığı emir gereğince Pey-gamberimiz´e elçiler gönderip durumu haber verdi. Peygamberimiz de dedi ki: "Eğer bu peygamberlik davasını ben kendiliğimden yapmış ol saydım, Onun emrine uyarak bırakırdım. Fakat bu bana Allah´ın kesin emridir ve Ben, Allah´ın Elçisiyim!" Bâzân´ın elçisi bir müddet Peygam-berimiz´in yanında kaldıktan sonra Peygamberimiz ona dedi ki: "Bak, Ben sana Allah´ın tecellîsini haber vereyim! Benim hak ilâhım olan Al lah, sizin sahte tanrınız olan Kisrâ´yı helak etmiştir. Artık bugünden sonra Kisrâ yoktur! Kayser da helak olmuştur ve bugünden sonra Kay ser da yoktur!". Bâzân´ın elçisi geri döndüğü zaman, Peygamber Efen-dimiz´in kendisine haber verdiği gün, Kisrâ´nm ve Kaysei´m ölmüş oldukları haberini alıp, duyduklarının aynen hakikat olduğuna vâkıf olmuştur..." Deylemî´nin de bir haberi var. Buna göre Ömer bin el-Hattâb şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v.), Kisrâ´nm emriyle kendisine Bâzân´ın gön derdiği elçilere hitaben şöyle buyurdular: "Benim Rab´bim, sizin (sahte) rabbinizi geçen gece gerçekten öldürmüştür! Kisrâ´ya, kendi oğlunu musallat kılarak, onu helak etmiştir! Siz dönüşünüzde Bâzân´a ve onun yeni Kralına söyleyiniz, eğer gerçekten müslüman olurlarsa, ülkeleri ve egemenlikleri kendilerine bırakılacaktır. Aski halde, Allah´ın yardımıyla ülkeleri ellerinden alınacak, müslümanlar tarafından fethedilecektir!". Hz. Peygamber´in, Bâzân´ın elçilerine: "Rab´bim, sizin rabbinizi öl dürdü!" buyurması, onların Krallarına Rab ve Tanrı tanımaları itiba riyledir. Çünkü onlar, Krallarının rab olduğuna inanıyorlar, Krallarına "Rab" diyorlardı... "Rab"lan öldüğüne ve öleceği de muhakkak olduğuna göre, "Rab" veya Tanrı olmadığı da meydana çıkmış oluyordu... Zâten islâm ve onun şanlı Peygamberi de bunun iyece anlaşılması için müca dele ediyordu... Nitekim Bâzân´ın elçileri geldiği zaman, durumlarını Hz. Peygamber beğenmemişti. Zira onlar, bıyıklarını iyice uzatmış, sa kallarını ise traş ettirmişlerdi... Bu manzarayı iyi karşılamıyan Pey gamberimiz onlara: "Yazık sizlere, böyle yapmanızı size. kim emretti?" buyurmuştu... Onlar da cevab olarak "Rabbimiz emretti" demişlerdi... ki ertesi günü tekrar Hz. Peygamber´in huzuruna geldiklerinde, gerçek Rab ve Hak Tanrı olan Allah´ın Elçisi´nin dilinden: "Dün gece, sizin rabbiniz öldü!" haberini duymuş olmaları; ne kadar manâlı ve hikmetli idi...[10] (Kisrâ, yâni Hürmüz´ün oğlu Ebruyez, gerçekten halkına çok zulüm etmiş, memleketin ileri gelenlerinin de çoğunu sudan bahanelerle öldürtmüştü... Onu öldürüp yerine geçen Şi-raveyh ise, onun Bizans Kralı´nın kızkardeşınden doğma çocuğu idi... Babasını yakalatıp gözlerini oydurmak suretiyle öldürttü. Kardeşlerinden de on sekizini idam ettirtmişti... Diğer leri ise kaçarak kurtulmuşlardı... İdaresi iyice yerleştikten sonra, halkın yararına olan bazı kararlar alıp vergileri hafifletti... Haraç adı altında toplanan vergilen ise tamamen kaldırdı... Arkasından tâûn hastalığı zuhur edip, pek çok sayıda insan ölüp gitmişti..[11] [8] Buharî´nin tesbitine göre, bu mektuba Abdullah bin Huzâfe, Bahreyn Emîrîne, o da Kisrâ´ya vermiştir.. [9] Keza: El-Sîratü´n - Nebeviyye {İbn-i Kesîr), 3/508 - Beyrut, 1393 [10] El-Sîratü´n-Nebeviyye, 3/509 [11] Bunlar Eserin tenkît ve tahkînini yapan Dr. Muhammed Halîl Herrâs´ın el-Meârif´ten naklen verdiği bâzı bilgilerdir Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 2/18-22. |