> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hazreti Muhammed a.s.v > Mucize Ve Büyük Özellikleri > Peygamberimizin Kaysere (Bizans Kralına) Gönderdiği Mektub
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Peygamberimizin Kaysere (Bizans Kralına) Gönderdiği Mektub  (Okunma Sayısı 3211 defa)
27 Aralık 2009, 17:10:05
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 27 Aralık 2009, 17:10:05 »



Peygamberimizin Kaysere (Bizans Kralına) Gönderdiği Mektub Ve Bu Sırada Meydana Gelen Bazı Fevkaladelikler


Buhâri ve Müslim îbn-i Abbas´tan şöyle rivayet ederler: Ebû Süfyân bana, kendisinin içinde bulunduğu o haberi, şu şekilde anlattı: Biz, Peygamber (s.a.v.)´ın Kureyş ile akdettiği Hudeybiye andlaşması gereği on senelik sulh zamanında, Şam´a Kureyş tüccarları olarak gitmiştik. Bu sırada Hz. Peygamber, Bizans Krah´na bir mektub gönderip kendi sini İslâm´a davette bulunmuş... Kral bu sırada Kudüs´de bulunuyor­muş... Bizim de o yakınlarda olduğumuzu haber almış bulunan Kral kendi adamlarını topladıktan sonra, bizlerin de huzuruna celbini em retmiş. Biz de gittik. Bütün Rum büyükleri, Kral´ın huzurunda idi. Kral, tercümanına emrederek onun vasıtasıyla bize birtakım önemli sorular yöneltti... Kral´ın tercümanı vasıtasıyla bize sorduğu ilk soru şu idi:

- Peygamber olduğunu söyleyen ve bizleri Allah´ın dinine davette bulunan, bu maksatla elçisi vasıtasıyla bize bir mektub gönderen şu adam (yâni Muhammed); içinizden hangisinin daha yakını oluyor?"

Ben, kendisine şu cevabı verdim:

- Buradaki arkadaşlar içinde Muhammed´e neseb bakımından en yakın olan benim.

Bunun üzerine Kral, benim kendisine daha yakın oturmamı, diğer arkadaşlarımın da arkamda oturmalarını emretti... Biz de öyle yaptık. Sonra Kral, tercümanına emrederek, bize şöyle söylemesini istedi:

- Bu adamlara söyle, ben, Muhammed hakkında şu en önde oturan adama sorular soracağım, eğer yalan söyliyecek olursa, arkasında otu ranlar onun yalan söylediğini muhakkak bana bildirsinler!".

Kral´ın böyle söylemesine rağmen, vallahi ben, arkamdaki arka daşların hep benim yalan söylediğimi tekrarlayıp adımı yalancıya çıka racaklarından korkmasa idim, yalan söylemeyi göze almış idim... Fakat bu korku ve utanma duygusu ile Kral´m sorularına karşı yalan cevablar vermeye cesaret edemedim... Kral´m bana yönelttiği ilk soru da şöyle olmuştur:

-Muhammed´in sizin içinizdeki soy-sop bakımından durumu nasıl dır?

Ben kendisine şu karşılığı verdim:

- O´nun aramızdaki soy-sop şerefi ve asaleti, gerçekten çok yük sektir!

Kral sormaya devam ederek:

- Daha önceleri, içinizden böyle peygamberlik dâvasına kalkışan olmuş mudur?

- Hayır, olmamıştır, dedim. Kral:

- "O´nun atalarından hükümdar var mıdır?" diye sordu, ben de

- "Hayır" dedim. Sorularına devam eden Kral:

- insanların Önde gelenleri mi, yoksa zayıf olan kısımları mı ken disine tabî oluyorlar? Ben:

- O´na, insanların zayıfları tabî oluyor... Kral:

- Zaman ilerledikçe müslüman olanların sayısı artıyor mu, yoksa eksiliyor mu? Btr*

- Bil´akis fazlalaşıyorlar... Kral:

- Müslüman olduktan sonra, islâm´dan nefret ederek dinîni terke-den oluyor mu? Ben:

- Hayır! Kral:

- Peki O, böyle peygamberlik dâvasını ortaya atmazdan önce, sizin kendisini yalancılıkla itham etmeniz olmuş mudur? Ben:

- Kesinlikle böyle bir şey olmamıştır! Kral:

- Hiç, O´nun haksızlık ettiği olmuş mudur? Ben:

- Hayır! Kendisini bildik bileli böyle bir şey hiç olmamıştır... Kral:

- Hiç O´nunla savaşmanız olmuş mudur? Ben:

- Evet, savaştık... Kral:

- Peki, savaşın neticesi nasıl olmuştur?

- Bazan O bizi yenmiştir, bazen da biz O´nu yenmişizdir. Kral:

- Peki, O´nun size esas itibariyle neyi emrettiğini söyler misin? Ben:

- O´nun bize emrettikleri şunlardır: "Yalnız Allah´a ibâdet ediniz! Hiç bir şeyi Allah´a eş koşmayınız! Atalarımızın dediklerini, putperestlik izlerini kesinlikle bırakınız!..." İşte O´nun bize başlıca emri budur... Fa kat ayrıca O bize: "Namaz kılmayı, zekat vermeyi, dâima doğru sözlü olmayı, iffet ve namuslarımızı titizlikle korumayı ve özellikle de yakın larımızı görüp gözetmeyi" de emretmektedir..."

Kral, bu sırada soruları bitmiş gibi bir tavırla tercümanına iltifat edip onun vasıtasıyla bizlere şunları söyleyip tekrarladı:

- Ben sana, O´nun nesebinin nasıl olduğunu sordum, sen de cevâbında bana: "O´nun soy-sop bakımından içimizdeki durumu, çok yüksektir" dedin. Zaten bütün peygamberler, bu şekilde kavminin en şerefli ve soylu aileleri içinden seçilerek gönderilir... Ben sana, "Kav minizde daha Önce, böyle bir iddiada bulunan olmuş mudur?" diye sor dum, sen de bana "Hayır, olmamıştır" dedin... Ben sana: "O´nun atalarından hükümdar olan var mıdır?" diye sordum^ sen de bana "Ha yır" cevabını verdin... Eğer "Evet" deseydin, ben de bu hususta, "Demek ki bu da, atalarından hükümdar olan gibi, hükümdarlık davasına kal-kışmışdır" diye düşünecektim... Ben sana, "Bundan önce, hiç kendisinin yalan söylediği olmuş mudur?" diye sordum, sen de bana "Olmamıştır" diye cevap verdin... Ben de biliyorum ki, insanlara karşı herhangi bir hususta asla yalan söylememiş bir kimse, Allah´a karşı yalan söyle­mekten de son derece uzaktır... Ben sana, O´na uyanların, insanların önde gelenleri mi, yoksa zayıf olanları mı olduğunu sorduğumda, sen de bana "zayıf olanları" diye cevap vermiştin... Ben de biliyorum ki, zâten bidayette peygamberlere hep insanların zayıf olanları tâbi olmuşlar dır...

Bu arada ben sana, "dîninden dönenler oluyor mu?" diye sormuş tum. Sen de bana, "Hayır, hiç dîninden dönen olmuyor" diye cevap ver-" mistin. Ben de zâten biliyordum ki, sıhhatli ve esaslı bir inanç bir defa kalbe yerleşti de kalb onun tadını ve güzelliğini duydu mu, bir daha bu kalbler, böyle bir îmandan dönmezler! Yine ben sana, "O´nun herhangi bir kimseye haksızlık yapması olmuş mudur?" diye sorduğumda, sen bana "hayır, asla böyle bir hâli hiç görülmemiştir" diye cevab vermiş tin... Ben de bu sırada, hiç bir peygamber´in hiç bir kimseye haksızlık yapmıyacağını hatırlamıştım..."

Ey Ebû Süfyân, ben sana: "O, başlıca size neyi emrediyor?" diye sordum. Sen de bana verdiğin cevabında: "O bize, yalnız Allah´a ibâdet etmemizi ve ibâdetimizde hiç bir şeyi Allah´a ortak koşmamamızı emre diyor!" demiştin... Ayrıca O´nun sizlere, "namaz kılmakla, zekat ver mekle, dâima doğru söylemekle, iffet ve namusun titizlikle korunması ile özellikle akrabayı görüp gözetmekle" emrettiğini söylemiştin... Ey Ebû Süfyân, senin şu dediklerin eğer doğru ise, hiç şüphe etmem, Mu-hammed´in dîni ve mülkü buralara kadar uzanacak, şu bastığım yerler de O´nun olacaktır!... Ben O´nun çıkacağını biliyordum, fakat sizin içi nizden çıkacağına dair bir bilgim yoktu... Ve aslında böyle olacağını da sanmıyordum... Eğer şimdi kendisine ulaşabileceğimi bilsem, hiç dur mam giderim, O´na ulaşmak için bütün zorlukları canıma minnet bili­rim!... O´na ulaştığım takdirde, O´nun ayaklarına su dökmeyi kendim için bir şeref sayardım..." , -

Kral, bunları söyledikten sonra, Resûlüllah´m kendisine gönderdi ği mektubu istedi. Getirip verdiler... O da okumaya başladı. Mektûb şöyle idi:

"Rahman ve rahîm olan Allah´ın adıyla. Allah´ın kulu ve Resulü Muhammed´ten Rûm diyarı´nın ulu hükümdarı Herakliyus´a!"

"Allah´ın selâmı, Allah´ın hidâyetine tâbi olanlara olsun! Bundan sonra derim ki, ey hükümdar, ben seni Allah´ın dîni islam´a davet edi yorum! Müslüman ol da selâmete er! Bu takdirde Allah senin mükâfatını da iki kat verecektir. Eğer İslâm´a yüz çevirip onu kabul etmezsen, bü tün emrindeki insanların vebali de senin omuzlarmdadır..."

"Ey kitâb ehli olanlar! Geliniz, sizinle bizim aramızda müsâvî olan bir kelime üzerinde (tevhîd kelimesi) üzerinde birleşip kardeş olalım! Şöyle ki: Allah´tan başkasına ibâdet etmeyelim ve hiçbir şeyi Allah´a or tak koşmayalım! Bâzımız bazısını tanrı edinmesin! İçimizden hiç biri, Allah´tan başka hiçbir varlığı tanrı edinmesin!".

"Eğer onlar, yüz çevirip islâm´ı kabul etmiyecek olurlarsa; siz de yiniz ki: Hepiniz şahit olunuz, bizler müslümanlarız!".

(işte Resûlüllah´m Kayser´e yazdığı mektûb, Al-i Imran Sûresinin bu mealdeki ayetiyle sona eriyordu... Ve olayın kalan kısmını anlatmak üzere Ebû Süfyân diyor ki:)

Kral, sözlerini bitirip mektubu da okuttuktan sonra, etrafındakiler müthiş bir gürültü kopardılar... Seslerini iyice yükselttiler, çağırıp ba ğırdılar... Ve bizi dışarı çıkardılar... Dışarı çıkarıldığımız zaman ben yanımdaki arkadaşlarıma dedim ki: "Arkadaşlar, sizde gördünüz ki, îbni Ebû Kebşe´nuı (yâni Muhammed´in) şanı; koskoca Bizans Kralını kor kutacak bir hâle gelmiştir!" Ve ben, o günden itibaren O´nun davasında mutlaka muvaffak olacağında zerre kadar şüphe etmedim. Bu durum bende, tâ islâm´ı kabul ettiğim güne kadar hiç zâiî olmamıştır..."

îbn-i Nâtûr, Kudüs ve Şam´ın metropoliti idi. Herakliyus´unda çok samimi arkadaşı idi... Onun anlattığına göre, Herakliyus Kudüs´e gel diği zaman, sabahleyin neşesiz olarak kalkmış. Durumu farkeden pat riklerden bâzısı, niçin neşesiz olduğunu sormuş. Herakliyus; aslında falcılık ve kehanette bulunan birisiymiş. Onarın bu- sorusuna karşılık olarak demiştir ki:

"Bu gece ben, yıldızlara bakmıştım. Gördüğüm şey, benim neşemi kaçırdı... Zira sünnet olan bîr kavmin, şu millete hâkim olduğunu gör düm." Etrafındakiler de: "Hükümdarımız, siz hiç üzülmeyiniz, zira şu bir avuç yahûdîlerden başka sünnet olan bir kavim bulunmamaktadır. Bunların ise, korkulacak bir tarafı bulunmadığı sizce de malûmdur..." diyerek Kral´ı teselliye çalışmışlar... Ayrıca Kral´a, bütün valilerine nâmeler göndererek, vilâyetlerdeki bir avuç yahûdînin öldürülmesini de tavsiye etmişlerdir; Derken, Kral Herakliyus´un huzuruna bir adam ge tirilmiş. Bu adam, Gassân Emîri´nin bir elçisi olarak gelmiş ve kendisine peygamber (s.a.v.)´ın zuhurundan ve davasının ilerlemekte olduğundan haber getirmiştir... Herakliyus, bu haberi alır almaz adamlar gönderip bu peygamberin ve kavminin sünnet olup olmadıklarını araştırmalarını emretmiştir....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Peygamberimizin Kaysere (Bizans Kralına) Gönderdiği Mektub
« Posted on: 05 Mayıs 2024, 03:18:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Peygamberimizin Kaysere (Bizans Kralına) Gönderdiği Mektub rüya tabiri,Peygamberimizin Kaysere (Bizans Kralına) Gönderdiği Mektub mekke canlı, Peygamberimizin Kaysere (Bizans Kralına) Gönderdiği Mektub kabe canlı yayın, Peygamberimizin Kaysere (Bizans Kralına) Gönderdiği Mektub Üç boyutlu kuran oku Peygamberimizin Kaysere (Bizans Kralına) Gönderdiği Mektub kuran ı kerim, Peygamberimizin Kaysere (Bizans Kralına) Gönderdiği Mektub peygamber kıssaları,Peygamberimizin Kaysere (Bizans Kralına) Gönderdiği Mektub ilitam ders soruları, Peygamberimizin Kaysere (Bizans Kralına) Gönderdiği Mektub önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes