Konu Başlığı: Peygamberimizin, Cemel, Sıffîn Ve Nehrevân Vak´alarını Haber vermesi Gönderen: Sümeyye üzerinde 01 Ocak 2010, 23:06:58 Peygamberimizin, Cemel, Sıffîn Ve Nehrevân Vak´alarını, Âişe Ve Zübeyr´in Ali İle Çarpışacaklarını Ve İki Hakem Gönderme Olayını Haber Vermesi Beyhakî ve sahihtir kaydiyle Hâkim Ümmü Belemeden şu haberi nakletmiştir: Peygamber bir gün, hanımlarından birinin hurucunu ha ber vermişti. Âişe ise bu duruma gülmüştü. Peygamberimiz bunun üze rine: "Ey Aişe, dikkat et, bu huruç edecek olan sen olmayasm!" buyurdu. Sonra Ali´ye dönerek şöyle dedi: "Ey AH, günün birinde sen, Âişe´ye karşı âmir ve hâkim durumda olursan, onun hakkında yumuşak davranmalı sın!" Ahmed, Ebu Yâtâ, Bezzâr, Hâkim, Beyhakl veEbu Nuaym, Kays´ın şöyle dediğini naklederler: "Aişe, Ali´ye karşı çıkıp giderken Âmir Oğul ları diyarına vardığında, bazı köpeklerin havladığını işitti. Yanındaki lere hitaben: "Bu suyun adı nedir?[´ diye sordu. Onlar da: "Hav´eb suyu" cevabını verdiler. Bunun üzerine Aişe: "Ben mutlaka geri dönmeliyim!" dedi. Zübeyr, bunu doğru bulmadı ve: "Yola çıkıp ileri atıldıktan sonra geri dönmek doğru olmaz" dedi. Aişe ise: "Hayır, ben mutlaka geri dön meliyim! Zira ben, günün birinde Peygamber´in (s.a.v.): "Ey hanımlar, içinizden biri, halîfeye karşı hurûc edip Hav´eb Suyu´na vardığı ve oranın köpekleri de kendisine karşı havladığı zaman, acaba onun hâli nice olur?" dediğini işitmiştim karşılığını vermişti." (Bezzâr ile Ebu Nuaym´in İbn-i Abbas´tan rivayeti de şöyledir: Peygamberimiz zevcelerine hitaben: "Sizin içinizden kıllı kırmızı deveye binerek halîfeye karşı hurûc edecek olanınız, acaba hanginizdir? Çıkıp Hav´eb Suyu´na vardığı zaman, oranın köpekleri kendisine havlayacak-tır. Etrafında birçok insanlar Öldürülecektir. Neredeyse kendisi de öl dürülecek duruma gelmişken, sonunda kurtulacaktır" buyurdu. [147] Ahmed, Bezzâr ve Taberânı Ebu Râfi´den şu haberi nakletmiştir: Peygamber (s.a.v.) Ali´ye hitaben buyurdu ki: "Ey Ali, seninle Âişe ara sında bir şey olacak. O zaman kendisine iyi muamele edip emniyet içinde kendisini yerine göndermelisin!" [148] Beyhakî ve sahihtir kaydiyle Hâkim Ebu´l-Esved´den şöyle nakle derler; Zübeyr Ali´ye karşı mücâdele etmek maksadıyla çıkacağı zaman Ali kendisine dedi ki: "Ey Zübeyr, Peygamber´in (s.a.v.) sana hitaben: "Günün birinde Ali ile mücâdele edersin, fakat sen haksız bulunursun!" dediğini hatırlamıyor musun?" Zübeyr de Ali´ye verdiği cevabta: "Ben bunu hatırlamıyorum" demişti. Zübeyr, Ali ile bu şekilde konuştuktan sonra çıkıp gitmiş ve sonunda da geri dönmüştü." Yine Beyhakî ile Hakîm´in ve Ebu Yâlâ ile Ebu Nuaym´in Ebu Cerve el-Mâzinl´den şöyle bir haberleri var: Ben, Ali´nin Zübeyr´e şöyle dediğini işittim: "Allah aşkına söyle, Peygamber´in (s.a.v.), senin be nimle haksız yere mücâdele edeceğini söylediğini sen duymadın mı?" Zübeyr ise Ali´ye şu karşılığı verdi: "Evet duymuştum yâ Ali, fakat ben bunu emin olunuz, unutmuştum." Hâkinı´in tek başına Kays´tan olan rivayeti ise şöyledir: Ali, Zü beyr´e hitaben dedi: "Hatırlar mısın birgün ikimiz bir arada idik. Pey gamberimiz de sana hitaben: "Ali´yi sever misin?" diye sormuştu. Sen de Hz, Peygamber´e: "Ali´yi sevmemem için bir sebeb mi var?" karşılığını vermiştin. îşte bunun üzerine sana: "Fakat sen ona karşı çıkıp kendi siyle harb edeceksin, fakat bunda haksız olacaksın!" buyurmuştu. Zü beyr, Ali´nin bu hatırlatması üzerine bu husustaki Hz. Peygamber´in: "Fakat sen bunda haksız olacaksın!" sözünü gayet iyi hatırladı ve anladı ve derhal savaş yerini bunun üzerine terk etti." Buharı ve Müslim Ebu Hüreyre´den şu hadîsi ittifakla rivayet ederler: "Ümmetimden iki büyük taife, birbiriyle kıyasıya savaş yapma dıkça kıyamet kopmaz! Her iki taifenin dâvası aynı olduğu halde, ara larındaki bu savaşta, çok büyük sayıda insanlar ölecektir [149] [147] İbn-i Kuteybe el-Meârif´inde olayı ana hatlarıyla şöyle anlatır: Osman öldürüldükten sonra Medine´de herkes Ali bin Ebu Tâlib´e bîat etti. Mescid-i Nebeyî´de vukua gelen bu bîate, Basra´lılar da katıldılar. Medine´de bulunan Talha ve Zübeyr de. Âİşe ise bu sırada hacc için Medine´den çıkmıştı ve onun Medine´den çıktığı sırada Osman muhasara altında idi. Hacc´tan dönerken Ten´îm yakınındaki Serf denilen yere geldiği zaman, durumu öğren miş oldu. Medine´ye gelmekten vazgeçip Mekke´ye döndü. Talha ile Zübeyr de kendisine katıldı. Mervan bin Hakem, Abdullah bin Âmir ve Yemen Âmili Yâlâ bin Müneyye de kendi sine katılanlar arasında idi. Toplanıp ne yapacaklarını görüştüler, önce Şam´a gitmeye karar verdiler. Fakat Abdullah bin Âmir, onları bu kararından döndürüp Basra´ya gitmeye ikna etti. Böylece Basra´ya gittiler. Oradaki Ali´nin âmili (emîri ve valisi) Osman bin Hanîf´i yakalayıp hapsettiler ve beytü´l-mâl üzerinde vazifeli olanlardan elli kişiyi de katlettiler. Daha başka öldürülenler de oldu. Birtakım hoş olmayan olaylar da cereyan etti. Durum Ali´ye malûm o-lunca sür´atle Medine´den Kûfe´ye hareket etti. Oradan da yardım alarak derhal Basra´ya gitti. Yanında tam on dört bin askeri vardı. Şiddetli çarpışmalar oldu. Talha öldürülünce onun et rafındakiler dağıldı, Zübeyr geri döndü. Dönüşü sırasında Vâdis-Sibâ´da Umeyr bin Cürmüz tarafından öldürüldü. Âişe´nin etrafı sarıldı ve kendisine bir zarar vermeden yakalandı. Ali, tam hâkimiyeti elde etmiş olarak Basra´ya girdi ve buranın halkı, istisnasız kendisine bîat etti. Osman bin Hanif de hapisten çıkarıldı. [148] Ali (r.a.) de aynen böyle yaptı. Âişe ele geçirildikten sonra, onun emriyle çok İyi muamele görmüş; izzet ve ikramla Medine´ye sevkedilmiştir. Hattâ bu sırada Hz. Ali, kendi sine bir müddet arkadaşlık etmiş: "Anacığım, hayırlı ve seâdetli yoluculuklar!" diyerek ken disine yolda veda etmiştir. [149] Biraz uzunca olan bu hadîsin Buharîdeki devamı şöyledir: "Nihayet otuz kadar yalancı deccâl çıkar. Her biri, kendisinin peygamber olduğu iddiasında bulunur. İlim kalkar, zelzeleler çoğalır, zaman kısalır, fitneler ve öldürmeler çoğalır. Mal o kadar çoğalacak ki, kişi sadaka vermek isteyecek, sadakasını kabul eden bulamayacak. İnsanlar birbiri ile çok yük sek binalar yapma hususunda yarışacaklar, Fakat ruhen bunalımda kalacaklar. İçlerinden biri, bir kabre uğradığında: "Keşke şu kabirde yatan ben olsaydım!" diyerek Ölümü temennî edecek. Sonunda Güneş batıdan doğup doğuya doğru gelecek, insanlar bunu görünce top tan tevbe edecekler, fakat tevbeleri kendilerine bir fayda te´min etmiyecektir. İşte bütün buniar olmadıkça kıyamet kop m ayacaktır." Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 2/259-261. |