> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hazreti Muhammed a.s.v > Mucize Ve Büyük Özellikleri > Onun Peygamber Olarak Gönderilmesi Sırasında Görülen Bazı Özellik Ve Mucizeler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Onun Peygamber Olarak Gönderilmesi Sırasında Görülen Bazı Özellik Ve Mucizeler  (Okunma Sayısı 1156 defa)
23 Aralık 2009, 23:34:46
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 23 Aralık 2009, 23:34:46 »



Onun Peygamber Olarak Gönderilmesi Sırasında Görülen Bazı Özellik Ve Mucizeler


Buharı ve Müslim Aişe´den rivayet ederler. O demiştir ki: "Peygamber Efendimiz´e ilk gelen vahiy, rüya şeklinde olmuştur. Şüphesiz bunlar, sâlih rüyalar idi. Her biri, sabah aydınlığı gibi hak olarak tecellî ediyordu. Sonra O´na, yalnızlık sevgisi verildi. Hirâ Dağı´na gider, orada ibâdete dalardı. Bunlar, ibâdetle geçirilen sayılı gecelerdi. Azığı tükenince döner gelir, Hatice de kendisine azık hazırlar, tekrar Hira´ya giderdi. Derken ansızın melek kendisine gelip hitap etti:

- "Oku yâ Muhammed!" Allah´ın Resulü ise buna:

- "Ben okumak bilmem!" diye karşılık vermiştir... Olayı bizzat kendisi anlatan Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Melek beni kucaklayıp iyice sıktı, o derece ki ben, canım çıkacak sandım. Sonra beni bıraktı ve:

- "Oku yâ Muhammed!" diye haykırdı. Ben de:

- "Ben okuma bilmem!" diyerek cevap verdim... Tekrar üçüncü defa olarak beni kucakladı ve iyice sıktıktan sonra bıraktı ve kuvvetli ve şiddetli bir sesle:

- "Oku yâ Muhammed!" diye haykırdı ve ilâve etti: "...Yaratan Rabbinin adı ile oku!..."

Melek, böylece bu beş âyeti baştan sonuna kadar okudu." ´

İşte, olayı bu şekilde ve kendilerine ait ifâdelerle anlatan sevgili Peygamberimiz, vahiy meleğinin ayrılmasından sonra hemen koşarak ve mübarek kalbi çarparak evine döner. Hatice´ye hitaben:

- "Beni örtünüz, beni örtünüz!" der. Onu örterler. Bir müddet sonra korkusu ve ürpertisi gider. Kalkar ve yine Hatice´ye hitapla: "Gerçekten bana bir şey olacak diye korktum..." der ve olanları anlatır. Kendisini dikkatle dinleyen Hatice, şu karşılığı verir: "Ben Allah´a yemin ederim ki Allah seni utandırmayacaktır!... Çünkü sen akrabaya iyilik eder, doğruyu söyler, âciz ve zayıflara yardımcı olur, fakiri korur ve destekler, eşe-dosta ziyafetler verir, bir musibete uğrayanın imdadına koşarsın."

Hatice, bunları söyledikten sonra O´nu alarak Varaka bin Nevfel´e götürdü. Varaka, cahıliye zamanında hristiyanlığa geçmiş, kitabı Arapça yazan, İncil´i İbrânîce okuyan bilgili bir kimse idi. Hatice kendisine dedi ki:

- "Ey Amca oğlu, kardeşinin oğlu neler diyor, bir dinle." Varaka Peygamberimiz´e, "neler gördüğünü" sordu. Peygamberimiz de gördüklerini anlattı. Varaka:

- "Bu senin gördüğün, En-Nâmûs´tur, yâni Cebrail ve onun vâzıtasiyle gelen şerîattir ki, Musa´ya da aynen gelmişti" dedi ve ilâve etti: "Ah keşke benim bu hususta gücüm kuvvetim olsa! Keşke, onlar seni Mekke´den çıkaracakları zaman ben de hayatta olsam! Sana yardımcı bulunsam!"

Peygamberimiz:

- "Demek onlar beni Mekke´den çıkaracaklar mı?" dedi. Varaka:

- "Evet, hiçbir peygamber gelmemiştir ki kavmi ona mutlaka düşman kesilmesin... Eğer ben o güne yetişecek olursam yâ Muhammed, hiç şüphen olmasın, sana yardımcı olurum! Hem öyle bir yardım ederim ki, düşmanlar da buna şaşar!"

Bu olaydan az bir zaman geçmişti ki, Varaka vefat etti ve sözünü ettiği günleri görmek ona nasib olmadı."

îmam-ı Ahmed ve Beyhakî´nin rivayet ettikleri de bu mealdedir. Ancak onların Zührî tarîkinden sevkettikleri bu rivayette şu farklılık vardır: "...Ve sonra vahyin arkası kesildi. Peygamberimiz bundan çok üzüldüler... Hattâ bize ulaşan haberlere göre, Peygamberimiz kapıldığı dayanılmaz hüzünlerin te´siri altında, dağın zirvesinden kendisini aşağı atmak için kaç defa zirveye kadar çıkmış, tam kendisini atacağı zaman Cebrail kendisine görünüp:

"Ey Muhammed, sen Allah´ın Resulüsün!" diyerek hitap etmiştir. Resûlüllah Efndimiz´in de bununla kalbi sükûne ermiş,´ nefsi karar kılmıştır ve dönüp gelmiş, vahyin gelmesini beklemiştir. Uzun müddet bekledikten sonra vahyin yine gelmediğini görüp dayanılmaz acılara uğramış, kendisini aşağı atmak için tekrar zirveye çıkmış, Cebrail de yine: "Ey Muhammed Sen Allah´ın Resulüsün!" diyerek kendisine seslenip O´nu teskin etmiştir. Bu hâl, vahyin tekrar başlamasına karar müteaddid defalar vukua gelmiştir."

Buhârî üzerine yazdığı şerhde îbn-i Hacer der ki: "Peygamberimi zin böylesine acılar ve baskılar altında kalması, Peygamberler içinde yalnız kendisine hâs olan bir hâldir... Diğer peygamberlerden herhangi birisinin, vahiy başlangıcında başına böyle bir hâl geldiği vâkî değildir. Bunun ilâhî hikmeti ise O´nun iyice vahye hazırlanmasıdır. Büyük bir kuvvet ve ciddiyetle kendisine indirilecek olan şeye bağlanması, diğer şeylerden ilgisinin kesilmesi içindir. Bunda ayrıca, kendisine indirilecek olan şeyin, ne kadar büyük, ağır ve önemli olduğuna da tenbîh vardır. Bunun hikmetini açıklamak üzere şöyle bir tevcih de yapılmıştır: "İnsanın kendisini kaptırabileceği bir takım hayâl ve vesveseler esas itibariyle insanın elinde olan bir şey olmadığından; bu gibi şeylerden iyice kesilmesi ve uzaklaşması için Peygamberimizde o hâl, Cenab-ı Hakk tarafından yaşatılmıştır... Bu hâli yaşadıktan sonra, cismen ve bedenen dahi, son derece ağır ve büyük olan İlâhî Vahye iyice hazır hâle gelmiştir ve artık bilmiştir ki: "Bu Allah´ın bir emridir, O´nun emrindendir."

Yine Buhari ve Müslim Câbir bin Abdullah´tan rivayet ederler. O şöyle demiştir: "Peygamber´in (s.a.v.) ilahî vahyin kesilmesinden bahisle şöyle konuştuğunu işittim: "...Ben, o sırada giderken yukarı taraftan gelen bir ses işittim, başımı kaldırdığım zaman, bana Hırâ´da gelen meleğin olduğunu gördüm... Yerle gök arasında duran bir koltuk üzerine oturmuş (altı yüz kanadını ufka yaymış) bir vaziyette idi. O´nu böylesine görünce koktum ve evime dönerek: "Beni örtünüz, beni örtünüz!" diyerek örtünüp yattım. Bu sırada bana Yüce Allah şu âyetlerini inzal buyurdu:

"Ey elbisesine bürünen, kalk uyar! Rabbini tekbîr et, büyük tanı, elbiseni temiz tut, pislikten (Allah´a eş tutmak, puta tapmak gibi çirkin şeylerden) uzak dur!"

Bu âyetleri (ki Müddessir Suresinin ilk beş âyetleridir) indirdikten sonra, artık vahyin arkası kesilmedi; peşpeşe devam etti." [4]

Beyhakl, îbn-i îshâk´tan rivayet eder. O demiştir ki: "Bana Abdul lah oğlu Abdü´l-Melik bazı ehli ilimden naklen şöyle anlattı: "Yüce Allah Habîbi Muhammed´i keremlendirmek ve peygamberlik ile vazifelendir mek istediği zaman, Peygamberimiz hangi taşa veya ağaca uğrasa, mutlaka onların kendisine selam verdiklerini işitirdi. "Bu ses de nedir?" diye arkasına dönüp baktığında, sağını solunu teftiş ettiğinde, kimseleri göremezdi. Halbuki kendisine: "Ey Allah´ın Resulü Allah´ın selamı senin üzerine olsun!" diye selam verilmekte olduğunu işitirdi. Her sene bir aylığına Hıra Dağı´na gider, orada ibâdete çekilirdi. Nihayet Yüce Allah´ın kendisine nübüvvet vererek keremlendireceği zaman geldiğin de ki bu, bu senenin Ramazan ayında Kadir Gecesi´nde idi, önceki yıllarda olduğu gibi O, yine Hıra´daki mağarasında idi. Orada Allah´ın keremine ve elçiliğine mazhar oldu... Cebrail, Allah´ın emriyle geldi ve uyumakta olan peygambere:

- "Oku!" diye emretti... Peygamberimiz:

- "Ben okumak bilmem" diye cevap verdi. Bizzat kendisi bu noktayı anlatırken: "Bunun üzerine Cebrail beni kucaklayıp iyice sıktı. O kadar sıktı ki ben Öleceğimi zannettim. Sonra beni bırakıp:

- "Oku!" dedi. Ben de kendisine:

- "Ne okuyacağım?" dedim. Yine önceki gibi beni şiddetle sıkıp bıraktı ve:

- "Oku!" diye seslendi. Ben:

- Ne okuyacağım?" dedim. Cebrail:

- "Yaratan Rabbinin adı ile oku!..." dedi ve beş âyeti sonuna kadar kendisi okudu... Sonra dönüp gitti... Ben de uykumdan uyandım... Sanki kalbime bir kitabın sureti işlenmişti. ´Yoksa şâir mi oluyorum" diye endişeye kapıldım. Çünkü ben, şairlikten de, mecnunluktan da çok nefret etmekte idim... Her nerede bir şâir veya mecnun görsem, asla ona bakmaya dayanamazdım... Ve: "Şairlik de, mecnunluk da uzak olsun, uzak!" derdim... Sonra endişem iyice artıp, eğer Kureyş benim hakkımda bunları söylemeye başlarsa benim hâlim nice olur? diye korkmaya başladım... Kureyş´i böyle konuşturmaktansa, gidip dağın zirvesinden kendimi aşağıya atayım, dedim. Sırf bu düşünce ve maksatla giderken ansızın semâdan" bir ses işittim. Bu Cebrail idi. Diyordu ki:

- "Ey Muhammed, sen Allah´ın Resulüsün, ben de Cebrail´im!" Başımı kaldırıp yukarı baktım ve bütün heybetiyle ve gerçek melek şekliyle onu gördüm... Semânın ufkunu kaplamış idi. Onun bu nidası, beni bundan caydırmıştı. Fakat ne bir adım geri, ne de bir adım ileri atmaksızm orada durakladım... Gözümü de asla semadaki diktiğim noktadan ayıramıyordum. Cebrail´i devamlı görüyordum. Nihayet vakit ilerlemişti. O benden, ben de ondan ayrıldım. Evime geldiğimde Hatîce bana:

- "Neredeydiniz?" diye sordu. Ben de kendisine:

- "Şairlik ve mecnunluk benden uzak olsun!" diye karşılık verdim... Hatîce:

- "Allah´ın seni bunlardan korumasını dilerim! Sana böyle bir şey olmasına Allah asla izin vermiyecektir! Çünkü ben senin hep doğru sözlü olduğunu, emânete hakkiyle riâyet ettiğini, huyunun çok iyi ve güzel olduğunu, akrabana ve fakirlere iyilikte bulunduğunu çok iyi bilmekteyim. Böyle bir kulunu Allah, nasıl olur da bu hallere düşürür? Bu asla olmaz!" diye konuştu. Ben kendisine olup-bitenleri anlattım. Beni dikkatle dinledikten sonra:

- "Müjde ey amcamın oğlu, müjde! Bunda sabır ve sebat et! Ben ümîd ediyorum ki sen, bu ümmetin peygamberi olacaksın..."

Hatice bunları söyledikten sonra kalkıp Varaka´nın yanına gitti... Olanları ona anlatmış... O da kendisine demiş ki: "Eğer bu söylediklerin doğru ise, muhakkak o, şu ümmetin peygamberi olacaktır... Muhakkak ona, Musa´ya gelen Namûs-ı Ekber gelecektir."

Beyhakî´nin naklettiği bir habere göre, İbn-i îshak demiştir ki: Bana İsmail, Hakîm Hatice´den naklen söyledi. O demiş ki: "Ben Resûlüllah Efendimiz´e sabır ve sebat telkin eden sözlerim sırasında dedim ki:

- "Ey ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Onun Peygamber Olarak Gönderilmesi Sırasında Görülen Bazı Özellik Ve Mucizeler
« Posted on: 26 Nisan 2024, 07:47:52 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Onun Peygamber Olarak Gönderilmesi Sırasında Görülen Bazı Özellik Ve Mucizeler rüya tabiri,Onun Peygamber Olarak Gönderilmesi Sırasında Görülen Bazı Özellik Ve Mucizeler mekke canlı, Onun Peygamber Olarak Gönderilmesi Sırasında Görülen Bazı Özellik Ve Mucizeler kabe canlı yayın, Onun Peygamber Olarak Gönderilmesi Sırasında Görülen Bazı Özellik Ve Mucizeler Üç boyutlu kuran oku Onun Peygamber Olarak Gönderilmesi Sırasında Görülen Bazı Özellik Ve Mucizeler kuran ı kerim, Onun Peygamber Olarak Gönderilmesi Sırasında Görülen Bazı Özellik Ve Mucizeler peygamber kıssaları,Onun Peygamber Olarak Gönderilmesi Sırasında Görülen Bazı Özellik Ve Mucizeler ilitam ders soruları, Onun Peygamber Olarak Gönderilmesi Sırasında Görülen Bazı Özellik Ve Mucizelerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes