Konu Başlığı: Mübarek Elini Koymasıyla Kartal Resminin Kaybolması Mucizesi Gönderen: Sümeyye üzerinde 30 Aralık 2009, 16:35:36 Mübarek Elini Koymasıyla Kartal Resminin Kaybolması Mucizesi Beyhaki Aişe´den şu haberi nakletmiştir: Bir gün ben, kırmızı renkli bir pike ile örtünmüş yatıyordum. Az sonra Rasulüllah (s.a.v.) yanıma geldi. Örtündüğüm pikede bir resim vardı. Peygamberimiz onu görünce şiddetle alıp attı ve: "Kıyamet günü insanların en çok azab gö recek olanları, Allah´ın yaratmasına benzeterek canlı resmi yapanlardır" buyurdu. Yine Aişe dedi ki: "Bir gün Hz. Peygamber (s.a.v.), elinde kartal resimli bir kalkan İle yanıma geldi. Sonra elini kartal resminin üzerinde gezdiriverdi. Yüce Allah, kalkan üzerindeki o kartal resmini derhal gi dermişti [26] îbn Sa´d, îbn Ebî Şeybe ve îbn Asakir, Mekhûl´dan naklen şu ha beri vermiştir: Peygamberin (s.a.v.) bir kalkanında bir koç başı resmi vardı. Bu resmin bulunmasından Hz. Peygamber rahatsız olmuştu. Aynı günün sabahında baktık, kalkan üzerindeki bu resimden hiç bir eser kalmamıştı. îbn-i Mende, Beyhaki, îbn-i Seken, îbn-i Sa´d, îbn-i Asâkir ve Târîk´inde Buharî: Ebu´ş-Şa´sâ´nın kızı Âmine ile Kutbe bin el-Alâ´dan şu haberi nakletmişlerdir: "Bir gün ben, Peygamber´in (s.av.) yanına gitmiştim ve müslüman olmaya da kararlı idim. Yanında bazı köleler de vardı. Ben hiç tereddüd ve tevakkuf etmeksizin İslâm´ı kabul ettim. Buna oldukça sevinen Hz. Peygamber {s.a.v.), mübarek elini başımın ü-zerinde gezdirerek bana iltifatta bulundu." Yukarıda adı geçen râvîlerin her ikisi de, Ebu Süfyân´ın bir kölesi hakkındaki bu olayla ilgili olarak demişlerdir ki: "Onun yaşı hayli iler lediği zaman, başına kır düşmüştü. Fakat Hz. Peygamber´in mübarek elini gezdirdiği yer, aynen o zamanki gibi simsiyah idi." [27] îbn-i Sa´d, îbn-i Mende, Beğavî ve îbn-i Asâkîr, Sâib bin Yezîd´in azatlısı At&´dan şu haberi nakletmişterdir: "Efendim Sâib´in başındaki saçı, tepesinden alnına doğru siyah diğer kısımları ise beyaz idi. Ben e-fendim Sâib´e dedim ki: "Efendim, sizin saçınızın bu durumu nedir? Ben bunda, başkalarında görmediğim şaşılacak bir durum görüyorum!" O da bana cevabında dedi ki: "Evladım, ben sana merak ettiğin durumu haber vereyim, şöyle ki: Bir gün Peygamber (s.a.v.) bana uğramıştı. O sırada benim yanımda küçük çocuklar da bulunuyordu. Hz. Peygamber bana: "Senin adın nedir?" diye sordu. Ben de cevabımda: "Sâib" dedim ve Yezîd´in oğlu olduğumu söyledim. Bunun üzerine Hz. Peygamber mü barek eliyle başımı mesh etti ve: "Allah seni mübarek eylesin! Başını mesh ettiğim yer de ebediyen ağarmasın!" buyurdu, işte bu sebebten başımın bu kısmı, hiç siyahlığını kaybetmemektedir." Buharî Târih´inde ve Beyhakî Mukammed bin Enes´in oğlu Yu-nus´tan, o da babası Muhammed´den şu haberi vermektedir: "Ben henüz iki haftalıkken Peygamber (s.a.v.) Medine´ye teşrîf etmişler. Beni gör düğünde de başımı mübarek eliyle okşayıp: "Allah seni mübarek kılsın" diye dua buyurmuşlar. Sonra da: "Ona benim adımı veriniz, fakat kün yemi vermeyiniz!" buyurmak suretiyle de, adimin Muhammed olmasını emretmişlerdir. Sevgili Peygamberimizi Veda Haccını edâ buyurdukları sırada ise benim yaşım, on idi." Yunus bin Muhammed der ki: "Sabam, yaşı hayli ilerlediği zaman bütün saçı ağarmıştı. Fakat Peygamberimiz´in mübarek eliyle mesh et tiği kısım, simsiyah duruyordu." (Taberânî´nin Muhammed Fedale´den sevkettîği rivayet de bu mealdedir.) Beyhakî ve Mûcem´inde Beğavî Ebu´l-Vaddâh bin JSeleme el-Cühenl´den, o da babasından, o dahî Amr bin Teğleb el-Cüheni´den şöyle rivayet eder: "Ben, Peygamber (s.a.v.) ile karşılaştığım zaman, hiç te-reddüd vfe tevakkuf etmeksizin hemen müslüman oldum. Peygamberi miz de iltifat buyurup mübarek eliyle yüzümü okşadılar." işte Bu Amr bin Teğleb el-Cühenî, tam yüz sene yaşadığı halde, Peygamberimiz kendisini sevip okşadığı zaman, O´nun mübarek elinin dokunduğu yerlerin saçı hiç kırarmamıştır. Gerek sakalı, gerek başı, bu durumda idi." Taberânî ve îbn-i Seken, Mâlik bin Umeyr (ömercik) ten şu haberi verirler: "Peygamber (s.a.v.) yüzümü eliyle mesh etti. işte yaşım bu ka dar ilerlemesine rağmen, O´nun mübarek elinin değdiği kısımlar, hiç kırarmamaktadır." Zübeyr bin Bekkâr da Ahbârü ´l-Medine adlı eserinde Abdurrahman bin Sa´d´ın oğlu Muhammed´den şöyle rivayet eder: "Peygamber (s.a.v.) Ubâde bin Sa´d´ın başını okşamıştı ve ona hayır duada bulunmuştu. O, tam seksen yaşındayken vefat ettiği halde, saçı hiç kırarmamıştı." îbn-i Asâkîr ve îshak el-Remll Beşîr bin Akrabe el-Cühenî´den şu haberi naklet mistir: "Babam, Uhud Savaşı sırasında şehid olduğu za man ben ağlayarak Peygambere (s.a.v.) geldim. Benim ağlamakta ol duğumu gören Hz. Peygamber: "Evlâdım ağlama, bak ben senin baban olayım, Âişe de anan olsun! Sen buna razı olmaz mısın?" Peygamberimiz böyle buyurdu mübarek e-liyle de başımı okşadı. İşte sizlerin de gördüğünüz gibi, başımın her ta ran kırlaştı, fakat Peygamberimiz´in mübarek elinin dokunduğu yer hiç kırlaşmadı, simsiyah duruyor." Yukarıda geçen bu rivayette, onun şöyle dediği de kayıtlıdır: "Ve benim dilimde kekemelik vardı. Sevgili Peygamberimiz, mübarek tük-rüğünden sürerek dilimdeki kekemeliği de tedavi etti. Ayrıca bana: "Senin adın nedir?" diye sormuştu. Ben de adımın "Becîr" olduğunu söylemiştim. Bunun üzerine Peygamberimiz: "Senin adın, bundan böyle Beşîr´dir" buyurdu ve adımı bu şekilde değiştirdi." Tirmizi hasendir kaydiyle, Beyhakî sahihtir diyerek Albâ bin Ah-mer´den o da Ebu Zeyd el-Ansârî´den şu haberi naklederler: "Peygamber (s.a.v.), mübarek eliyle başımı ve sakalımı mesh etti, sonra: "Allah´ım, bu kuluna güzellikler ver!" diyerek dua ve niyazda bulundu." Haberin râvîsi der ki: "O, yüz küsur yaşına girdiği halde, sakalında hiç beyazlaşma olmadı. Yüzünde de herhangi bir kırışma ve pürüz meydana gelmedi. Yüz küsur yaşında vefat ettiği zaman da hep böyley di." İbnü Ebî Şeybe, Ebu Nuaym ve sahihtir kaydiyle Hâkim, Ebu Nü-heyk el-Ezdî´den, o Ebu Zeyd el-Ensârî´den, o daAmr binAhtab´tan şöyle rivayet ederler; "Bir gün Peygamberimiz (s.a.v.) su içmek istediler. Ben koşarak kendisine su getirdim. Fakat su kabının içinde bir kıl vardı. Bu kılı usulca aldım ve sonra suyu Peygamberimizde verdim. Peygamberi miz de benim kendisi için olan ihtimamıma memnun olarak: "Allah´ım, bu kuluna güzellikler ver!" diye dua buyurdular. Haberin râvîsi der ki: "Ben kendisiyle karşılaştığım zaman onun yaşı, tam doksan üç idi. Başında veya sakalında, bir tek beyaz saç yoktu." [28] Beyhaki Aişe´den şu haberi nakletmiştir: Bir gün ben, kırmızı renkli bir pike ile örtünmüş yatıyordum. Az sonra Rasulüllah (s.a.v.) yanıma geldi. Örtündüğüm pikede bir resim vardı. Peygamberimiz onu görünce şiddetle alıp attı ve: "Kıyamet günü insanların en çok azab gö recek olanları, Allah´ın yaratmasına benzeterek canlı resmi yapanlardır" buyurdu. Yine Aişe dedi ki: "Bir gün Hz. Peygamber (s.a.v.), elinde kartal resimli bir kalkan İle yanıma geldi. Sonra elini kartal resminin üzerinde gezdiriverdi. Yüce Allah, kalkan üzerindeki o kartal resmini derhal gi dermişti [26] îbn Sa´d, îbn Ebî Şeybe ve îbn Asakir, Mekhûl´dan naklen şu ha beri vermiştir: Peygamberin (s.a.v.) bir kalkanında bir koç başı resmi vardı. Bu resmin bulunmasından Hz. Peygamber rahatsız olmuştu. Aynı günün sabahında baktık, kalkan üzerindeki bu resimden hiç bir eser kalmamıştı. îbn-i Mende, Beyhaki, îbn-i Seken, îbn-i Sa´d, îbn-i Asâkir ve Târîk´inde Buharî: Ebu´ş-Şa´sâ´nın kızı Âmine ile Kutbe bin el-Alâ´dan şu haberi nakletmişlerdir: "Bir gün ben, Peygamber´in (s.av.) yanına gitmiştim ve müslüman olmaya da kararlı idim. Yanında bazı köleler de vardı. Ben hiç tereddüd ve tevakkuf etmeksizin İslâm´ı kabul ettim. Buna oldukça sevinen Hz. Peygamber {s.a.v.), mübarek elini başımın ü-zerinde gezdirerek bana iltifatta bulundu." Yukarıda adı geçen râvîlerin her ikisi de, Ebu Süfyân´ın bir kölesi hakkındaki bu olayla ilgili olarak demişlerdir ki: "Onun yaşı hayli iler lediği zaman, başına kır düşmüştü. Fakat Hz. Peygamber´in mübarek elini gezdirdiği yer, aynen o zamanki gibi simsiyah idi." [27] îbn-i Sa´d, îbn-i Mende, Beğavî ve îbn-i Asâkîr, Sâib bin Yezîd´in azatlısı At&´dan şu haberi nakletmişterdir: "Efendim Sâib´in başındaki saçı, tepesinden alnına doğru siyah diğer kısımları ise beyaz idi. Ben e-fendim Sâib´e dedim ki: "Efendim, sizin saçınızın bu durumu nedir? Ben bunda, başkalarında görmediğim şaşılacak bir durum görüyorum!" O da bana cevabında dedi ki: "Evladım, ben sana merak ettiğin durumu haber vereyim, şöyle ki: Bir gün Peygamber (s.a.v.) bana uğramıştı. O sırada benim yanımda küçük çocuklar da bulunuyordu. Hz. Peygamber bana: "Senin adın nedir?" diye sordu. Ben de cevabımda: "Sâib" dedim ve Yezîd´in oğlu olduğumu söyledim. Bunun üzerine Hz. Peygamber mü barek eliyle başımı mesh etti ve: "Allah seni mübarek eylesin! Başını mesh ettiğim yer de ebediyen ağarmasın!" buyurdu, işte bu sebebten başımın bu kısmı, hiç siyahlığını kaybetmemektedir." Buharî Târih´inde ve Beyhakî Mukammed bin Enes´in oğlu Yu-nus´tan, o da babası Muhammed´den şu haberi vermektedir: "Ben henüz iki haftalıkken Peygamber (s.a.v.) Medine´ye teşrîf etmişler. Beni gör düğünde de başımı mübarek eliyle okşayıp: "Allah seni mübarek kılsın" diye dua buyurmuşlar. Sonra da: "Ona benim adımı veriniz, fakat kün yemi vermeyiniz!" buyurmak suretiyle de, adimin Muhammed olmasını emretmişlerdir. Sevgili Peygamberimizi Veda Haccını edâ buyurdukları sırada ise benim yaşım, on idi." Yunus bin Muhammed der ki: "Sabam, yaşı hayli ilerlediği zaman bütün saçı ağarmıştı. Fakat Peygamberimiz´in mübarek eliyle mesh et tiği kısım, simsiyah duruyordu." (Taberânî´nin Muhammed Fedale´den sevkettîği rivayet de bu mealdedir.) Beyhakî ve Mûcem´inde Beğavî Ebu´l-Vaddâh bin JSeleme el-Cühenl´den, o da babasından, o dahî Amr bin Teğleb el-Cüheni´den şöyle rivayet eder: "Ben, Peygamber (s.a.v.) ile karşılaştığım zaman, hiç te-reddüd vfe tevakkuf etmeksizin hemen müslüman oldum. Peygamberi miz de iltifat buyurup mübarek eliyle yüzümü okşadılar." işte Bu Amr bin Teğleb el-Cühenî, tam yüz sene yaşadığı halde, Peygamberimiz kendisini sevip okşadığı zaman, O´nun mübarek elinin dokunduğu yerlerin saçı hiç kırarmamıştır. Gerek sakalı, gerek başı, bu durumda idi." Taberânî ve îbn-i Seken, Mâlik bin Umeyr (ömercik) ten şu haberi verirler: "Peygamber (s.a.v.) yüzümü eliyle mesh etti. işte yaşım bu ka dar ilerlemesine rağmen, O´nun mübarek elinin değdiği kısımlar, hiç kırarmamaktadır." Zübeyr bin Bekkâr da Ahbârü ´l-Medine adlı eserinde Abdurrahman bin Sa´d´ın oğlu Muhammed´den şöyle rivayet eder: "Peygamber (s.a.v.) Ubâde bin Sa´d´ın başını okşamıştı ve ona hayır duada bulunmuştu. O, tam seksen yaşındayken vefat ettiği halde, saçı hiç kırarmamıştı." îbn-i Asâkîr ve îshak el-Remll Beşîr bin Akrabe el-Cühenî´den şu haberi naklet mistir: "Babam, Uhud Savaşı sırasında şehid olduğu za man ben ağlayarak Peygambere (s.a.v.) geldim. Benim ağlamakta ol duğumu gören Hz. Peygamber: "Evlâdım ağlama, bak ben senin baban olayım, Âişe de anan olsun! Sen buna razı olmaz mısın?" Peygamberimiz böyle buyurdu mübarek e-liyle de başımı okşadı. İşte sizlerin de gördüğünüz gibi, başımın her ta ran kırlaştı, fakat Peygamberimiz´in mübarek elinin dokunduğu yer hiç kırlaşmadı, simsiyah duruyor." Yukarıda geçen bu rivayette, onun şöyle dediği de kayıtlıdır: "Ve benim dilimde kekemelik vardı. Sevgili Peygamberimiz, mübarek tük-rüğünden sürerek dilimdeki kekemeliği de tedavi etti. Ayrıca bana: "Senin adın nedir?" diye sormuştu. Ben de adımın "Becîr" olduğunu söylemiştim. Bunun üzerine Peygamberimiz: "Senin adın, bundan böyle Beşîr´dir" buyurdu ve adımı bu şekilde değiştirdi." Tirmizi hasendir kaydiyle, Beyhakî sahihtir diyerek Albâ bin Ah-mer´den o da Ebu Zeyd el-Ansârî´den şu haberi naklederler: "Peygamber (s.a.v.), mübarek eliyle başımı ve sakalımı mesh etti, sonra: "Allah´ım, bu kuluna güzellikler ver!" diyerek dua ve niyazda bulundu." Haberin râvîsi der ki: "O, yüz küsur yaşına girdiği halde, sakalında hiç beyazlaşma olmadı. Yüzünde de herhangi bir kırışma ve pürüz meydana gelmedi. Yüz küsur yaşında vefat ettiği zaman da hep böyley di." İbnü Ebî Şeybe, Ebu Nuaym ve sahihtir kaydiyle Hâkim, Ebu Nü-heyk el-Ezdî´den, o Ebu Zeyd el-Ensârî´den, o daAmr binAhtab´tan şöyle rivayet ederler; "Bir gün Peygamberimiz (s.a.v.) su içmek istediler. Ben koşarak kendisine su getirdim. Fakat su kabının içinde bir kıl vardı. Bu kılı usulca aldım ve sonra suyu Peygamberimizde verdim. Peygamberi miz de benim kendisi için olan ihtimamıma memnun olarak: "Allah´ım, bu kuluna güzellikler ver!" diye dua buyurdular. Haberin râvîsi der ki: "Ben kendisiyle karşılaştığım zaman onun yaşı, tam doksan üç idi. Başında veya sakalında, bir tek beyaz saç yoktu." [28] [26] Bu rivayetin baş tarafı, sahîh hadislerde aynen vârid olmuştur. Fakat son tarafı (yâni Aişe dedi ki lafzından sonra) ise vârid olmamıştır. [27] Kutbe bin el-Alâ; Buhârîye göre "kavi değildir", Ibn-İ Hıbbân´a göre: "Çok hatâ ettiği için delil ve hüccet olma vasfını kaybetmiştir, Hafız Zehebfye göre ise "tamamen itibar dışıdır." [28] Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 2/157-159. |