> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hazreti Muhammed a.s.v > Mucize Ve Büyük Özellikleri >  Mekke´nin Fethinde Görülen Özellik Ve Mucizeler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mekke´nin Fethinde Görülen Özellik Ve Mucizeler  (Okunma Sayısı 3476 defa)
27 Aralık 2009, 16:53:42
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 27 Aralık 2009, 16:53:42 »




Mekke´nin Fethinde Görülen Özellik Ve Mucizeler


Mekke´nin fethi Gavzesi, Hicretin sekizinci yılında ve Ramazan Ayı´nın ilk on günü geçtikten sonra idi. Peygamberimiz bu sefere çıkarken Medine´ye vali olarak da Gülsüm bin Husaym el-Gıfari´yi tayin etmişti.. Bir rivayete göre de, Abdullah bin Ümmü Mektûm´u bırakmıştı..

Beyhaki bununla ilgili olarak İbn-i îskak´tan rivayet eder. O şöyle der: Bana Urve bin Zübeyr´in Mervân bin Hakem´den ve Misver bin Mahreme´den naklettiğine göre, bu ikisi şöyle demişlerdir: Hudeybiye´de varılan andlaşmaya göre, etraftaki kabilelerden dileyen Peygamber Muhammed aleyhisselam ile andlaşabilecek, dileyen de Kureyş tarafi ile andlaşma yapabilecekdi. Bu maddeye uyarak Hudâa kabilesi derhal: "Biz Muhammedle andlaşma yaparak O´nun tarafına geçeriz" dediler ve öyle yaptılar. Bekir oğulları da "Biz Kureyş tarafı ile andlaşma yapar onların himayesine gireriz" dediler ve öyle yaptılar.. Bir seneden fazla yâni onyedi veya on sekiz ay kadar, bu andlaşmayı ihlal eden olmadı. Derken kureyş tarafı ile an^laşmış bulunan Bekir oğulları, Hudâalılara geceleyin baskın düzenlediler. Kureyş de kendilerine silâh ve eşya yardımında bulundu. "Gece karanlığında yapıp bitireceğimiz bir baskını, Muhammed nereden bilecek?" diye düşündüler.. Ve geceleyin gidip Hudâahları, suları başında vurdular.. Onlara olan düşmanlıkları ise, onların Peygamber tarafına geçmiş olmalarına kızmaları idi.. Hudâa´dan Amr bin Salim ise,atma binerek hızla yola çıktı ve durumu haber vermek üzere Peygamberimiz´e geldi. Ve olup bitenleri anlattı.. Peygamberimiz de kendisine: "Zafere ereceksin yâ Amr!" buyurdu..

Aradan zaman geçmeden semâda bir bulut belirip geçti. Peygamberimiz de: Bu bulut, Ka´b Oğullarının zaferini kolaylaştıracak tır!" buyurdu.. Ve derhal hazırlanılınasmı emretti ve fakat nereye çıkılacağım hiç söylemedi. Ayrıca Kureyş´in durumdan haberdar olmaması için Cenab-ı Hakk´a dua ve niyaz eyledi: "Allah´ım, biz kureyş´i kendi yurdunda ele geçirinceye kadar, onlara bir körlük ver! Bu seferimizden hiç haberleri olmasın!" dedi.. [130]îbn-i îshâk ve Beyhakl´nin Urve´den olan bir rivayeti de şöyledir: Peygamber salallahü aleyhi vesellem, Mekke´nin fethine karar verip müslümanları topladığı zaman, Hâtıb İbn-i Ebû Beltea Kureyş´e bir mektup yazarak, Peygamber´in bu hazırlık ve seferinden haber verdi.. Bu mektubu Müzeyne´li bir kadına vererek ve bu hizmetine karşılık bir mükâfat va´dederek gönderdi.. Bu kadın da mektubu başına koyup örgülerinin altına sakladı ve bu şekilde yola çıktı. Fakat Peygamber Efendimiz durumdan haberdar edildi.. Ali bin Ebû Tâlib ile Zübeyr bin el-Avvâm´ı çağırarak vazifelendirdi ve bu kadının peşinden yola çıkardı.. Kadını yakalayarak mektubu geri getirmelerini emretti..".

Bu haberi tamamlayan Bûhâri ve Müslim´in Ali´den rivayeti ise şöyledir. Ali demiştir ki: "Peygamber (s.a.v.) beni, Zübeyr´i ve Mikdâd´ı gönderdi ve buyurdu ki: "Derhal gidiniz ve Ravda-i Hâv´a varınız! Orada devesiyle gitmekte olan bir kadın göreceksiniz, onun götürmekte olduğu mektubu ondan alarak getiriniz!".

Biz, derhal atlarımıza binerek hızla ilerledik. Sanki at yarışına çıkmış gibiydik.. Hâh Râvdası´na vardığımız zaman, hakikaten devesi üstünde yolculuk etmekte olan bir kadın gördük. Ona dedik ki: "Kureyş´e götürmekte olduğun mektubu çıkar ve derhal bize teslim et!". Kadın,kendisinde mektup olmadğığını söyledi. Biz kendisine, "Sen kendin vermezsen, biz mecburen üzerini arar mektubu alırız!" dedik. Durumun ciddiyetini anlayınca, mektubu saclarının arasından çıkardı sve bize teslim etti.. Biz de derhal getirip Peygamberimiz´e teslim ettik. Peygamberimiz çıkarıp okudu, Mektubda şöyle yazıyordu:"

Hâtıb bin Ebû Beltea´dan Mekke´deki müşriklerden bâzılarına.." Ve bu mektubda, Hz. Peygamber´in Kureyş üzerine yürüdüğü, müşriklere haber veriliyordu. Durumu ortaya çıkaran Hz. Peygamber, Hâtıb´a hitaben: "Ey Hâtıb bu nedir?" buyurdu. Hâtıb da şu karşılığı verdi: "Ey Allah´ın Resulü, hükmünü acele verme! Ben, Kureyş´le çok yakın ilişkisi olan biri idim. Ben Kureyş´li değil, Kureyş´in bir dostu idim.. Bunun için Kureyş içinde benim bir yakınım bulunmamaktadır. Halbuki Kureyş´li olup da müslüman olmaları sebebiyle Medine´ye hicret etmiş bulunanların Mekkede bâzı yakınları bulunmaktadır ve onlar bu yakınları vasıtası ile oradaki aile fertlerini ve mallarımı korumaktadırlar.. Benîm ise, böyle bir imkanım bulunmamaktadır, işte bu sebebten, Kureyş´ten bâzı dostlar sebebiyle oradaki yakınlarımı ve mallarını korumak istedim! Yoksa (hâşâ), kesinlikle islâm´dan irtidâd etmeyi (dönmeyi) düşünmüş değilim! islâm´a olan inancım ve bağlılığım tamdır ve devam etmektedir. Ben, Müslüman olduktan sonra, asla küfre rızâ göstermiş değilim!" ,

Kendini bu şekilde savunan Hâtıb´a karşı Hz. Peygamberin sözü: "Evet, seni bu söylediklerinde tasdik ediyoruz!" oldu.. Ömer´in bu sırada: "Ey Allah´ın Resulü, izin veriniz de bu münafığın başını vurayım!" diye bağırdığı duyuldu. Resûlüllah Efendimiz de buyurdular ki: "Ey Ömer, bu adam Bedirde bulunmuştur! Ne biliyorsun, belki Yüce Allah Bedir Gâzîlerine özel olarak lütfedip: "Ey Bedir Gazileri, istediğinizi yapınız, ben sizleri gerçekten mağfiret ettim buyurmuştur.." işte bunun üzerine Allah, şu âyet-i celîlesini inzal buyurdu:

"Ey îmân edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyiniz! Onlar, size gelen gerçeği inkar ettikleri, Rab´biniz Allah´a inandığınızdan dolayı Allah´ın elçisini ve sizi yurdunuzdan sürüp çıkardıkları halde, siz onlara meveddet (sevgi) ulaştırıyorsunuz (mektup yazıp gönderiyorsunuz). Eğer benim yolumda savaşmak ve benim rizâmı kazanmak için çıktınız ise, içinizde onlara sevgi mi gizliyorsunuz? Oysa ben sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz her şeyi bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, doğru yoldan sapmış olur[131]

Beyhaki îbn-i Şihâb´tan şöyle nakleder: Bize söylenildiğine göre, Ebû Bekir Mekke´nin fethi sırasında Hazret´i Peygamber´e hitaben: "Ey Allah´ın Resulü, ben bir rüya gördüm: ikimiz birlikte Mekke´ye yaklaşmışız. Bu sırada bir dişi köpek çıkıp bize hırlamağa başladı,. Biz, biraz daha yaklaşınca bu dişi köpek sırtüstü yatıp süt akıtmaya başladı.. "Ebû Bekir´in bu rüyasını dinleyen Hazret´i Peygamber buyurmuş ki: "Müsterih ol, Kureyş´in köpeği gitti, sâf sütü akmaya başladı.. "Şimdi onlar, aramızdaki akrabalık hürmetine sığınıp bizden af dileyeceklerdir. İçlerinden bazıları da karşı koymaya kalkışabilir. Fakat Ebû Süfyan ile karşılaştığınızda onu Öldürmeyiniz!". Müslümanlar da Merru´z-Zahrân´da Ebû Süfyan ile Hakîm´e rastladılar..".

Müslim, Tayâlesi ve Beyhaki Ebü Hüreyre´den şu haberi nakleder: Mekke´nin fethi gününde ensâr dediler ki: "Adam, kendi memleketine ve akrabasına kavuşunca, buraya ve bunlara olan rağbeti iyice arttı. Burada kalabilir. "Tabii Ensar, böyle derken Hz. Peygamber´i kastediyor ve O´nun, Fetih´ten sonra Mekke´de kalmasından endişe ediyordu.. Bu sırada Peygamber Efendimiz´e vahiy hâli geldi. Kendisine vahiy hâli geldiği zaman, kolayca belli olurdu. Ve hiç kimse başını kaldırıp da Hz. Peygamber´e bakamazdı.. vahiy hâli geçince Hz. Peygamber, ensara hitâb ederek: "Benim hakkımda söylediğiniz bana malum olmuştur! Fakat asla sizin söylediğiniz gibi değil! Faraza sizin söylediğiniz gibi olsa, o Taktirde,benim adım ne olacak? Size tekrar: "Asla, sizin söylediğiniz gibi değil!" diyorum. Ben, Allah´ın kuluve Elçisi´yim! Sizinle beraber yaşayıp beraber öleceğim! Asla burada kalmak, sizlerden ayrılmak diye bîr şey yoktur!" Peygamber1 imiz in bu açıklaması üzerine, ensâr ağlamaya başladılar.. Ve dediler ki: "Vallahi bizler, Allah ve onun elçisi hakkında kötü zanda bulunuyoruz". Peygamberimiz de buna karşılık: "Allah ve Resulü, sizleri tasdik ediyor ve sizin bu husustaki özrünüzü kabul ediyor!" buyurarak onları teselli ettiler.."[132]

îbn-i Sa´d Ebû îshâk el-Sebei´den şu haberi nakletmiştir: Kilâb kabilesine mensûb olan Zü´1-Cevşen Peygamber (s.a.v.)´e geldiği vakit, Peygamberimiz ona dedi ki: "Senin müslümanhğı kabul etmene manî nedir?" Zü´l-Cevşen şu karşılığıverdi: "Kavmin seni yalanladı, seni Mekke´den çıkardı, sana karşı savaş açtı... Ben bu durumda beklemeyi tercih ediyorum. Eğer sen kavmine galip gelirsen, ben sana îmân eder ve tabî olurum. Yok kavmin sana galip gelirse, bu taktirde ben de sana tabî olmam." Onun bu cevabı üzerine Resûlüllah da şöyle buyurdu: "Ey Zü´l-Cevşen, biraz yaşıyacak olursan, Benim kavmim üzerine galebemi gözlerinle görmüş olursun!"

"Bir ara biz, Dureyye´de idik... Mekke tarafından bir binitli geldi. Biz kendisine Mekke´de ne haber var? diye sorduk. O da, "Muhammed Mekke halkına galip geldi. Bu haberin üzerine yanımızdaki Zü´l-Cev-şen, vaktiyle Müslüman olmadığından dolayı çok üzüldü. "Keşke Resûlüllah´ın beni davet ettiği zaman, İslâm´ı kabul etseymişim!" diyerek üzüntüsünü belirtti..."

"Sahihtir" kaydiyle Hâkim´in ve Beyhakı´nin Kays bin Ebû Hâzım´dan naklettiklerine göre, Ebû Mes´ûd şöyle demiştir: "Mekke´nin fethedildiği gün idi. Adamın biri Peygamber (s.a.v.) ile konuşuyordu. Adamcağız, Peygamberimiz´in heybetinden titremeye başlamıştı. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz kendisine hitaben şöyle buyurdu:

"Hiç sıkılma, rahat ol ve rahat konuş! Zira ben (hükümdar değilim), ancak Kureyş´ten bir kadının oğluyum, Anacığım da, güneşte kuruttuğum et parçasıyla geçinen bir kadındı"

Beyhakî ve Ebû Nuaym´in Abdullah bin Dînâr tarikiyle naklettiklerine göre, îbn-i Ömer şöyle demiştir: "Peygamber (s.a.v.) Mekke´ye girdiği zaman, orada üçyüz altmış put bulunduğunu gördü... Elindeki asası ile her bir puta işaret ettiğinde o put yüzüstü yere düşüyor, Peygamber Efendimiz de şu âyet-i celîleyi okuyordu

"De ki: Hak geldi, bâtıl gitti, zâten bâtıl yok olmağa mahkûmdur!" [Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mekke´nin Fethinde Görülen Özellik Ve Mucizeler
« Posted on: 18 Nisan 2024, 22:28:09 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mekke´nin Fethinde Görülen Özellik Ve Mucizeler rüya tabiri, Mekke´nin Fethinde Görülen Özellik Ve Mucizeler mekke canlı, Mekke´nin Fethinde Görülen Özellik Ve Mucizeler kabe canlı yayın, Mekke´nin Fethinde Görülen Özellik Ve Mucizeler Üç boyutlu kuran oku Mekke´nin Fethinde Görülen Özellik Ve Mucizeler kuran ı kerim, Mekke´nin Fethinde Görülen Özellik Ve Mucizeler peygamber kıssaları, Mekke´nin Fethinde Görülen Özellik Ve Mucizeler ilitam ders soruları, Mekke´nin Fethinde Görülen Özellik Ve Mucizelerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes