๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mucize Ve Büyük Özellikleri => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 26 Aralık 2009, 22:56:09



Konu Başlığı: Kurayza Savaşında Vukua Gelen Fevkalâdelikler
Gönderen: Sümeyye üzerinde 26 Aralık 2009, 22:56:09
Kurayza Savaşında Vukua Gelen Fevkalâdelikler


Sahihtir kaydiyle Hâkim ve Beyhakî Aişe validemizden rivayet ederler. O şöyle demiştir: "Peygamber Efendimiz benim yanımda idi ve biz evde bulunuyorduk. Bir adam gelip bize selam verdi. Bu selamı işiten Peygamberimiz derhal dışarı çıktı. Ben de onun peşinden çıktım. Dışardaki selam veren Dıhyetü´l Kelbî idi. Peygamberimiz: "Bu Cebrail´dir, bana Kurayza Oğullarıyla savaşa çıkmamı emrediyor" buyurdu. Cebrail şöyle diyordu: "Siz silah yere, etmişsiniz. Halbuki bizler, müşrikleri Hamrâü´l-Esed´e kadar tâkîb ettikten sonra, silahlarımızı bırakmadık!" Bu ise Hendek Savaşından sonra olmuştu. Peygamberimiz de hazırlanıp çıktı. Kurayza Oğuilarına giderken bir topluluk ile karşılaştı ve onlara: "Buradan birisi geçti mi?" diye sordu. Onlar da: "Bir alaca katıra binmiş olan Dıhyetü´l-Kelbî geçti" dediler. Peygamberimiz kendilerine: "O Dıhye değildir! Kendilerini sarsmak ve kalblerine korku salmak için ordusuyla birlikte Kurayza Oğullarına gitmiş bulunan Cebrail´dir" karşılığım vermiştir. [71]

Yine îbn-i Sa´d, Numeyd bin Hilâl´dan nakleder: "Peygamberimiz ile Kurayza Oğulları arasında andlaşma vardı. Hendek Savaşı sırasında Kurayzalılar, Kureyş´e yardım ederek andlaşmayı bozdular ve böylece Allah´ın Resulüne hiyânet etmiş oldular. Fakat Yüce Allah´ın yardımı ile, şiddetli ve kuvvetli bir rüzgar vermesi ile birleşik ordular hezimete uğrayarak kaçtılar. Kurayza Oğulları ise, kâralarında kaldı, işte bu sırada Resûllah da silahlarını bırakmıştı. Cebrail gelip: "Biz, henüz silahlarımızı bırakmadık! Sen derhal hazırlanıp Kurayza´ya gitmelisin!" dedi. Resûlüllah da: "Ashabım yorgundur, ey Cebrail onlara birkaç gün mühlet versen!" buyurdu. Cebrail, mühlet vermenin söz konusu olmadığına işaretle: "Derhal onlara savaşa çıkacaksın, ben dahî onları sarsmak, kalblerine korku salmak üzere derhal oraya gidiyorum!" dedi ve dönerek gitti. Cebrail, beraberindeki meleklerle Ansardan Ganem Oğullarının yurdundan geçerken ortalığı toz-dumana boğmuştur. Hendek Savaşı sırasında kaşından yaralanan Sa´d bin Muaz´ın yarası iyileşmiş, kanaması dinmişti. Sa´d bin Muaz´m bu sırada, Cenâb-ı Hakk´^ şöyle dua ettiği duyuldu: "Allah´ım, Sevgili Peygamberimizi büyie nazik bir zamanda hiyânet eden Kurayza ile savaşmadıkça, benim canımı cima."

"Kurayzahlar ise, Resûlüllah´m kendileriyle savaşmak için geldiğini öğrenince korku ve üzüntüleri çok büyük olmuştur. Nihayet Sa´d bin Muaz´m hakemliğine râzî oldular. Sa´d bin Muaz da, harbe katılanların öldürülmesi ve kalanların esir edilmesi hakkında hükmünü verdi. Bu şekilde, Kurayzahlar cezasını bulmuş oldular." [72]

Beyhakı îbn-i İshâk tarikiyle şöyle nakleder: Bana Amr bin Hizam´m oğlu Muhammed´in torunu Abdullah bin Ebû Bekr anlattı: Kurayza Oğullarının harbe katılmayanları esir edildiği zaman, esirler arasında bulunan Amr kızı Reyhâne´yi Peygamber Efendimiz kendileri için seçmişler. Reyhâne, Müslüman olmayı kabul etmediği için Peygam berimiz tarafından azledilmiş. Bir gün Peygamberimiz, ashabı ile sohbet ederken bir ayak sesi duymuş ve bunun üzerine şöyle buyurmuş: "Duyulan bu ayak sesleri, İbn-i Süayye´ye aittir: O, Reyhâne´nin Müslümanlığı kabul ettiğini müjde etmeye gelmektedir!"

Yine îbn-i îshâk tarikiyle Beyhakı, îbn-i Seken ve Ebû Nuaym rivayet ediyorlar. Asım bin Ömer bin Katâde, Benî Kurayza´lı bir ihtiyardan şöyle nakleder: "Müslümanlık haberinin çıkmasından önceleri idi. Bize Şam´dan bir haham gelmişti. îbn-i Heybân adındaki bu yahûdî, çok bilgili ve iyi bir zât idi.

Biz Kurayzahlar, yağmurların kesildiği zamanlarda kendisine gider: "Dua et de Allah rahmetini ihsan eylesin!" diye ricada bulunur duk. O da derdi ki: "duaya çıkmazdan önce fakirlere iyilik edip onları sevindirmeniz lâzım" Biz de Öyle yapar, sonra yağmur duasına çıkardık. Ve her defasında Allah onun duası bereketiyle bize yağmur ihsan ederdi. Bu çok bilgili ve muhterem zât, hastalandığı zaman şöyle konuştu: "Benim şâm gibi yeşillik ve bolluk bîr yeri bırakarak böyle açlık ve kıtlık yurdu olan bir yere niçin geldiğimi sanıyorsunuz?" Biz kendisine "Bilmiyoruz, bunu sen bileceksin" dedik. O da dedi ki: "Çık ması çok yaklaşmış bulunan bir Peygamber´in çıkışını görmek ümidiyle gelmiştim. O´nun hicret Yurdu ise burası olacaktır, ihtimâl ben kendisine kavuşamıyacağım. Fakat sizlere samimiyetle tavsiye ediyorum, O çıktığı zaman, hiçbir engel tanımadan kendisine inanıp ittibâ ediniz! Hem de herkesten evvel davranınız." işte o, böyle nasihat etmiş ve az sonra da vefat etmişti. Kurayza kal1 asının müşlümanlar tarafından kuşatıldığı gece, Süayye´nin iki oğlu Salebe ile Üseyyid´in müslüman olmaları ve Ubeyd oğlu Esed´in İslâm´ı kabul etmelerinin sebebi de bu olmuştur."

(Bu rivayeti îbn-i Seken; yine Ibn-i Ishâk tarikiyle ve fakat Asım bin Ömer´in Saîy bin Cübeyr´den, onun da Câbir´den sevkettiği bir rivayet olarak kaydetmiştir.)

îbn-i Sa´d, Yezid bin Râmân ve Asım bin Ömer´den rivayetle der ki: "Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Kurayza Oğullarının kal´asmı kuşattığı zaman, Ka´b bin Esed Kurayzalılar´a şöyle demiştir: "Ey yahûdî cemâati! Şu Peygamber´e tabî olunuz! Allah´a yemin ederim ki, bu zât, hak peygamberdir! O´nun gerçekten peygamber olduğunu, sizler dahî yakînen öğrenmiş bulunuyorsunuz. Tevrat´ın haber verdiği, İsa´nın müjde eylediği zâtın, bu zât olduğunda bir şüpheniz kalmamıştır. O halde, O´na tabî olmamanız için bir sebep yoktur.. " Kurayzalılar şu karşılığı verdiler: "Evet, bu zat, O´dur! Buna bir diyeceğimiz yoktur. Fakat bizler Tevrat´ı bırakıp da O´na tabî olmayız!"

Yine îbn-i Sa´d´ın Salebe bin Ebû Mâlik´ten sevkettiği rivayet de şöyledir: "Süayye Oğlu Salebe ile Üseyyid ve Esed bin Ubeyd, Kurayzalılar´a dediler ki: "Ey Benî Kurayza topluluğu, Allah´a yemin ederiz ki, sizler Muhammed´in hak peygamber olduğunu biliyorsunuz! O´nun sıfatı sizce malumdur, bunu bizlere daha evvel âlimlerimiz haber vermiştir. îşte Huyey bin Ahtab, [73]onların ilkidir, nitekim Nadir Oğullarının âlimleri de bunu bize haber vermiş durumdadırlar. İnsanların en gerçek sözlüsü olarak kabul ettiğimiz haham Ibn-i Heymân´m sözleri ve vasiyeti de hepimizce bilinmektedir. Bu durumda, Muhammed´e tabî olmamanız için hiçbir sebeb görünmemektedir." Onlar da dediler ki: "Biz, Tevrat´ı bırakıp da Muhammed´e tabî olmayız!" îşte bunun üzerinedir ki, bu üçü, kal´adan inerek Peygamber´in yanına gittiler ve müslüman oldular.."

Buharı ve Müslim Aişe validemizden rivayet ederler. O şöyle demiştir: Hendek Savaşında Sa´d bin Muaz kaşından yaralanmıştı. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, yakından kendisini ziyaret edebilmek için Mescid´in içine bir çadır kurdurmuş, onu bu çadıra aldırmıştı. Peygamberimiz, Jîendek Savaşından dönüp geldiği zaman, silahını koyup yıkandı. Bıi sırada Cebrail gelip selâm verdi. Peygamberimiz ise başını tarıyordu. Cebraîl: "Yâ Muhammed, sen silah yere etmişsin! Biz ise henüz silahlarımızı koymadık. Hemen hazırlanıp onlara karşı çıkmalısın!" dedi. Peygamberimiz: "Nereye?" diye sordu. Cebraîl, Kurayza Oğullarına işaret etti. Peygamberimiz de ashabını alarak onlara gitti. Onlar da Peygamberimiz´in hükmüne teslim oldular. Peygamberi miz ise, Sa´d bin Muaz´ı hakem tayin etti. Onun bu hakemliğini Kürayzalılar da kabul ettiler. Sa´d bin Muaz ise: "Ey Allah´ın Resulü, onların harbe katılanlarının öldürülmesine, katılmayanların da esîr edilmesine, mallarının da ganimet olarak alınmasına hükmediyorum!" dedi.

Sonra Sa´d bin Muaz şu şekilde dua edip münâcâtta bulundu:

"Allah´ım Sana malumdur ki, Senin Resulünü yalanlıyan şu kavm ile savaşmayı sevdiğim kadar, başka birisini sevmiş değilim! Allah´ım sanıyorum ki şu Kureyş ile olan savaşı sona erdirmiş bulunuyorsun! Eğer onlarla dahaftsavaşılacaksa, bana biraz daha Ömür ver!. Eğer onlarla savaş bitmiş bulunuyorsa, dinmiş gibi görünen yaramın kanının akmasına izin ver de, ölümüm bu .yüzden olsun! Çünkü bu yarayı ben, ancak Senin yolunda almış bulunuyorum!"

Sa´d bin Muaz´m, bu duadan sonra yarasının kanı yine akmaya başladı ve bu yüzden vefat etti.."

Beykakî Câbir´den rivayet eder: "Ahzâb (yâni Hendek) Savaşında Sa´d bin Muaz kaşından yaralanmıştı. Kanı dinmeyince, kaşının kesilmesi ile bir nevî ameliyat yaptılar. Fakat kanını din diremediler. Sa´d bin Muaz, bunun üzerine Yüce Allah´a teveccüh ederek şöyle bir niyazda bulundu:

"Allah´ım, ben, şu Kürayzalılari a karşı da Senin yolunda vezife yapmak isterim! Böyle bir cihâdı yapmadıkça, benim canımı alma!"

O, böyle bir duada bulundu ve duasını bitirince, yarasının akmakta olan kanı durdu. Kurayza Oğulları Savaşında, hakemlik vazifesini de yaptıktan sonra, yarasının kam akmaya başladı ve bu yüzden vefat etti.."

Beyhakî İbn-i Ömer´den şöyle rivayet etmektedird: Peygamber (s.a.v.), Sa´d bin Muaz hakkında buyurdular: "O´ nun vefatı sebebiyle Arş harekete gelip titredi ve onun cenazesinde yetmiş bin Melek bulundu."[74]

Yine Beyhakî Câbir´den nakleder: Cebrail geldi ve Peygamberimi ze hitaben: "Şu vefat eden bahtiyar ve iyi kul, kimdir? Onun için Arş titremiş ve göklerin kapıları açılmıştır!" dedi. Peygamberimiz de bunun üzerine dışarı çıktı, vefat eden zâtın, Sa´d bin Muaz olduğunu gördü."

Beyhakî îbn-i îshâk tarikiyle Muaz bin Rifâa´dan, o da RâfV el-ZürakVden naklediyor."Bana kendi kavminden bâzı adamlar haber verdi" diye söze başlıyor ve şöyle diyor: "Cebrail Peygamber Efendimiz´e gelip sormuş: "Bu gece vefat eden bahtiyar adam kimdir? O´nun için Arş titredi, semâların kapıları açıldı!" Bunun üzerine Peygamberimiz, hızla yerinden kalkıp Sa´d bin Muaz´ın yanma gitti. O´nun vefat etmiş olduğunu gördü."

Yine Beyhakı´nin Hasan-ı Basrî´den nakline göre, o şöyle demiştir: "Sa´d bin Muaz´ın vefat ederek ruhunun Mele-i Alâ´ya yükselmesi üzerine, Arş-ı ilâhî sevincinden hareket edip titremiştir."

Ebû Nuaym, Sa´d bin Ebû Vakkâs´ın torunu Eş´as bin îshâk´tan nakleder. O şöyle demiştir: "Peygamber sallalâhü aleyhi vesellem Efendimiz, Sa´d bin Muaz´ın vefatı üzerine onun yanma gitmişti. Bir ara dizlerini birbirine yapıştırdı. Kendisine niçin bpvle yaptığı sorulduğun da, meleklerin çokluğu ve sıklığı sebebiyle böylle yaptığını söylediler. Sa´d´in cenazesini kaldırdıkları zaman, münafıklardan bâzısı: "Biz, bu kadar hafif bir cenaze görmedik" dedi. Halbuki Sa´d, uzun boylu ve büyük vucudlu idi. Efendimiz de bunun üzerine buyurdular ki: "Sa´d´ın cenazesine, yetmiş bin aded melek katılmıştır kî, bu melekler daha önce hiç yeryüzüne inmemiştir!"

îbn-i Sa´d´ın Hasan-i Basrî´den rivayeti de şöyledir: "Sa´d bin Muaz, gerçekten kuvvetli ve uzun boylu idi vefat ettiği zaman, cenazesinin hafifliği üzerine münafıklar dedi-kodu ettiler."Bu günkü kadar hafif bir cenaze görmedik" dediler ve bunun sebebinin, Kurayzahlar´a karşı yaptığı hakemlik sebebiyle olduğunu ve bunun, onun aleyhine tecellî ettiğini söylediler. Peygamber Sallalâhü aleyhi vesellem buna muttalî olunca: "Varlığım elinde olan Allah´a yemin ederim ki, onun cenazesine şahit olan melekler dahî cenazesini yüklenmiştir." buyurmuştur."

(Bu rivayeti, Hâkim de Katâde tarikiyle Enesten nakletmiştir.) [75]

îbn-i Sa´d ve Ebû Nuaym´in, Muhammed bin el-Münkedir tarikiyle Muhammed bin Şürahbil bin Hasene´den bir rivayeti var. Bu rivayette de şöyle denilmektedir: "Sa´d bin Muaz´ın cenazesi defnedildikten sonra, adamın biri onun kabir toprağından bir miktar eline almış, bunun misk gibi koktuğuna şahit olmuştur. Peygamber Efendimiz de: "Sübhânellah! Sübhânellah!" diyerek hayretini ifâde etmişşlerdir. Sonra büyük bir sürür içinde şöyle buyurmuşlardır: "Allah´a hamdolsun! Eğer herhangi bir kimse, kabir sıkmasından tam manâsı ile kurtulmuş olsaydı, muhakkak Sa´d, o kişi olurdu. Kabir onu, biraz sıkmış, sonra Yüce Allah kendisini bundan halâs eylemiştir."

îbn-i Sa´d´ın biri de Ebû Saîd el-HudrVden bir rivayeti vardır. O da demiştir ki: "Ben, Sa´d bin Muaz´m kabrini kazananlar arasında idim. Kabri kazarken devamlı olarak açılan topraktan misk kokusu geliyordu." [76]



[71] Nitekim Ahzâb Sûresi 26. âyetinde de bu durum anlatılmaktadır...

[72] Sa´d bin Muaz (r.a.), Ansârdan olup Hazrec kabilesinin de reîsi idi... Evs, İslâm´dan önceki câhiliye zamanında Kurayza Oğullarının andlaşmalı dostu idi... Kurayzalılar bu sırada Sa´d´ın hakemliğine râzî olurken, herhalde onun kendileri için iltimas edeceğini zannettiler... Fakat o, onlar hakkında hükmünü verirken, onların yaptığı haksızlık ve hidâyet suçuna uygun olan ne ise, ona göre hüküm verdi... Nitekim Sa´d´ın bu sırada: "Şimdi Allah yolunda öyle hüküm vermeliyim ki, hiçbir kimsenin kınamasına aldırış etmemeliyim!" demiştir... Hattâ onun bu şekilde hakemliği üzerine Peygamber Efendimiz de şöyle buyurmuştur: "Öyle bir hakemlik yaptın ki, Yüceler Yücesi Allah´ın yedi kat göglerin ötesinden verdiği hükme muvafık düşmüştür!" Sa´d öldüğü zaman da, onun için Arş´m titrediğini bildirmiştir... Allah, ondan razı olsun

[73] Huyey bin Ahtab, Safiyye validemizin babasıdır ve aslen Benî Nâdirdendir. Beni Nadir´in Uhud´tan sonra sürülmesi neticesinde Hayber´e gelmişti. Hendek´ten sonra da Kurayza´ya geçmişti. Kurayzalı´ların kal´ası kuşatıldığı sırada, orada maktul düşmüştür.

[74] Arş´ın Sa´d bin Muaz´ın Ölümü sebebiyle titrediği ittifakla sahihtir... Yetmiş bin meleğin onun cenazesine katıldığı gibi diğer hususlar ise Sahîheyn´de yoktur... Az ileride de bu hususta bilgi gelecektir.

[75] Hiç şüphesiz, Sa´d bin Muaz hazretleri, her nevi keramet ve mekrimete lâyıktır! Onun islam uğrundaki büyük yararlık ve kahramanlıklarına tarih şahittir. Cenazesine, meleklerin bile katılmış olmasında da şaşılacak bir şey yoktur... Yeter ki, bu husustaki rivayetler sahih olsun...

[76] Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 1/404-409.