๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mucize Ve Büyük Özellikleri => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 28 Aralık 2009, 23:14:02



Konu Başlığı: Hâkim Bin Fâtek´in Gelişi Sırasında Vukua Gelenler
Gönderen: Sümeyye üzerinde 28 Aralık 2009, 23:14:02
Hâkim Bin Fâtek´in Gelişi Sırasında Vukua Gelenler


El-Taberâni, Ebû Nuaym ve îbn-i Asâkîr, Ebû Hüreyre´den şu ha beri rivayet ederler. Ebû Hüreyre demiştir ki: "Bir ün Harîm bin Fâtek, Hz. Ömer´in yanında bulunuyordu. Söz sırasında: "Ben size, İslâm´ı kabul edişimin başlangıcını anlatayım mi?" dedi. Ömer kendisine: "Peki anlat" dedi. O da şöyle anlattı: Ben, kaybolan hayvanlarımı aramaya çıkmıştım... Akşama kadar aradım, gecenin karanlığı çökünce olduğum yerde gecelemek zorunda kaldım. Uykuya´ varmazdan önce, o zamanki câhiliye âdetimiz veçhile ve sesimin çıktığı kadar şöyle bağırdım:

Ben, şu vâdînin azizine (sahibine), onun kavminin kötülerinin şerrinden sığınırım!"

Ey delikanlı, Allah´a sığın Allah´a! O, celâl ve azamet sahibidir, nîmet ve lutufiar sahibidir! Sen, sana sâdece Allah´a sığınmayı emreden el-Arâf Sûresinin âyetlerini oku [43] Allah´ı tevhîd et, gerisine hiç al dırma!"

Ben bu sesi duyunca, gerçekten yadırgadım ve bu nedir, diyerek endîşe ettim... Hattâ şaşakaldım... Kendimi topladıktan sonra, o sese hitaben dedim ki: "Ey bana seslenen! Sen ne diyorsun? Beni irşad ederek doğru yolumu gösteriyorsun, yoksa beni şaşırtmak mı istiyorsun? Bana iyice açıkla! Yol nedir bana söyleyip göster! Ben de senin iyiliğine dua edip sana hayırlar dilerim!"

Hatiften (gaipten) gelen ses dedi ki:

"işte, iyilikler sahibi Resûlüllah; Medine´de, herkesi necâte davet edip durmakta! Yâsîn´li, Hâmîm´li sûreler okumakta... Başka sûreler de okumaktadır. Bu sûrelerin âyetlerinde, helâl olanları da, haram olanları da bildirmekte, biz müslümanlara Namaz ve Oruçla emretmektedir... Bütün kötülük ve çirkinliklerden ise insanları korumaktadır... O, mün-ker olanı yasaklıyor, yoksa güzellikleri ve tâatları değil... Sen niçin o´nun dâvetine yabancı kalasın?"

Ben, derhal deveme binerek Medine´nin yolunu tutum. Vardığımda Hz. Peygamber Mescid´inde imiş. Ebû Bekir beni karşıladı ve bana: "Derhal Mescid´e gir, Allah sana iyilikler versin! Senin Müslümanlığı kabul edeceğin haberi, sen buraya gelmezden önce bize ulaştı" dedi... Ben de hemen Mescid´e girdim. Baktım Peygamber (s.a.v.), minbere çıkmış hutbesini okumaktadır... Benim içeri girip oturduğum sırada ise, hutbesinde şöyle diyordu:

Her kim, güzelce abdest alır sonra kalkar namaz kılarsa, aynı za manda bu namazını hakkiyle akleder ve de hıfzederse; muhakkak o kimse cennete girer!"

[Ebû Hüreyre der ki: Harım bin Fâtek, Hz. Ömer´in huzurunda bunu bu şekilde anlattığı zaman, Ömer kendisine dedi ki: "Ey Harım, bunu böyle söylersin amma, bunun isbâtmı da yapman gerekir! îsbâtı yapılmayan bir şeyin, bizim yanımızda bir kıymeti olmaz!.,." Harım de bunu isbât edebilmek için, o sırada Hz. Peygamber´in hutbesini dinleyip de aynı sözü duymuş olanlardan birinin şahitliğine ihtiyaç duydu... Osman da buna tanıklık edince, mesele tamamlanmış oldu..." [44]

îbn-i Asâkîr´in diğer bir tarikten olan rivayetinde şu farklılık var dır: "Harım, olayı bu şekilde anlattıktan sonra, şiir kısmına geldiğinde, bu şiirleri okuyup söyledi, sonra dedi ki: "Gaipten gelen sese karşı ben: Allah sana rahmetler etsin, sen kimsin? dedim. O sesin sahibi de bana: "Ben, Esâl oğlu Amr´im, Esâl´ın Necid´deki müslüman cinler üzerine âmili bulunmaktayım. Eğer sen, müslüman olmak üzere Peygamberce gitmeyi düşünüyorsan, hiç endişe etme, ben senin develerini alıp evine teslîm ederim!" dedi. Ben de bunun üzerine yola koyulup Medine´ye vardım... Peygamberin adamlarından biri beni karşıladı ve bana dedi ki: "Peygamberimiz sana selâm söylemekte ve senin müslüman olmak istediğinin kendisine bildirildiğim haber vermektedir." Ben kendisine, kim olduğunu sordum. O da: "Ebû Zerr" olduğunu söyledi. Mescid´e girdiğimde Hz. Peygamber mimberde hutbesini okumakta idi. Ben der hal hak şehâdetle Şehâdet ederek müslüman oldum. Ve dedim ki: "Ey Allah´ın Resulü, Allah, benim o arkadaşıma mükâfatlar versin, gerçek ten ben kendisine itimâd ederek buraya geldim, develerimi de ona emânet ettim." Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: "Haberin olsun, senin o arkadaşın; hem seni irşâd etti, hem de develerini şu anda senin evine teslîm etmiş bulunuyor!" (tbn-i Asâkîr gibi, Taberânfnin bir diğer vecihten olan rivayeti dahî, bu merkezdedir...)[45]



[43] O sesin Harîm´e hatırlatmak istediği el-Arâf Sûresinin ilgili âyeti şu mealdedir O sesin Harîm´e hatırlatmak istediği el-Arâf Sûresinin ilgili âyeti şu mealdedir "Her ne zaman şeytandan bir kötü düşünce seni dürtüklerse, derhal sen Allah´a sığın! Çünkü Allah, işitendir, bilendir." (Ayet 200)

[44] Ömer (r.a.), Ebû Bekir gibi, hadîslerin rivayeti hususunda çok titiz (mütesebbit) davranıyor; bir hadîs rivayet eden, buna dâir bir şâhıd bulamazsa, onu kabû! etmiyordu... isterse o kişi, ashabın büyüklerinden birioisun... Nitekim Ebû Mûsâel-Eşarİ´yeveÜbeyy bin Ka´b´a da bu şekilde davranmıştır... Şüphesiz onun bu hususta bu kadar titiz davranmasının sebebi, Resûlullah´a karşı yalandan bir şeyin isnâd edilmesinden çok korkması İdi.

[45] Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 2/66-68.