๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mucize Ve Büyük Özellikleri => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 25 Aralık 2009, 22:51:22



Konu Başlığı: El-Sahife Hakkında Vukua Gelen Fevkaladelik
Gönderen: Sümeyye üzerinde 25 Aralık 2009, 22:51:22
El-Sahife Hakkında Vukua Gelen Fevkaladelik


Beyhakî ve Ebû Nuaym Mûsâ bin Ukbe tarikiyle El-Zührî´den rivayet eder. O demiştir ki: Müşrikler müslümanlara karşı olan eza ve işkencelerini iyice şiddetlendirdiler, müslümanlar da çok zor durumda kaldılar... Bazıları Habeşistan´a hicret edince, belâ bütün ağırlığı ile üzerlerine çullandı. Zira Kureyş, oraya göçen müslümanlara izzet ve ikram edilmesini bir türlü hazmedemiyordu... Ve kesinkes Resûlüllah´ı öldürmeye karar verdiler. Ebû Tâlib bu durumu öğrenince Abdü´l-Muttalib oğullarım topladı ve onlara, Resûlüllah´ı kendi mahallelerine alıp iyi korumalarını, ne pahasına mal olursa olsun, Resûlüllah´ı müdâfa etmelerini sıkıca tenbih etti. Abdü´l-Muttalib Oğulları da bunun üzerinde ittifak edip, müslümanı ve kâfiri tam bir birlik oldular. Kureyş bu ittifak ve birliği öğrenince kendi aralarında toplanıp yeni bir karar aldılar. Bu karara göre Abdü´l-Muttalib Oğullarına boykot ilân edilecek, alım satım da dahil, onlarla her nevi ilgi kesilecek, onlardan hiç biri kendi mahallelerine sokulmayacaktı. Ve bu durum, Resûlüllah alenen öldürülmek üzere kendilerine teslim edilinceye kadar devam edecekti.

Kureyş aldığı bu kararı bir sahîfe üzerine yazarak, yeminler ve ahidler ile de te´yid ederek, Kabe´nin içine astı. Ve bu sahifede, ebediyen onlarla sulha yanaşmıyacakları kaydını da koydu... Bu andan itibaren de boykot başlamış oldu. Hâşim oğulları üç sene muhasarada kaldı, çok şiddetli sıkıntı ve açlık çektiler. Basit bir ihtiyaçlarını te´min için sokağa bile çıkamadılar...

Kureyş dışarıdan gelen malları bile tekeline almıştı. Dışarıdan gelen mallara derhal el koyuyor, her hangi bir şeyin Abdü´l-Muttalib Oğullarına intikal etmesine imkan bırakmıyordu... Boykot, şiddetinde hiç bir şey kaybetmeden üçüncü senesine girdi. Bu sırada Abdü Menâf Oğulları ile Kusay Oğullarından bâzı kimseler ve Kureyş´ten bâzı şahsiyetler; vicdanları sızlıyarak bu derece şiddetli bir boykotun tatbikinden memnun olmadıklarını, bunun hakkaniyet ve akrabalık duygularıyle bağdaşmadığım müzâkere edip kaldırılmasına çalışmak üzere karara vardılar... Bunlar, anneleri tarafından da Hâşim Oğulları ile yakınlığı bulunan kimselerdi. Bu sırada Yüce Allah; onların sahîfesine güveyi musallat kılmıştır. Sahîfe içindeki iyi ve güzel olan bütün kelimeleri, güve yemiştir. Kureyş´in, sözünü te´yid maksadiyle kullandığı yemin ve ahid kısmında geçen Allah´a âit isimlerden de bir eser kalmamıştır. Sahîfe üzerinde sâdece Kureyş´in zulüm ve gadrini ifâde eden kötü kelimeler kalmıştı. Yüce Allah; ayrıca Resûlü´nü de durumdan haberdar etmişti. Resulüllah´da bunu amcası Ebû Tâlib´e anlattı. Ebû Tâlib heyecanını tutamadı ve: "Parlayan yıldızlara yemin olsun ki, O bana hiç yalan söylememiştir!" demekten kendini alamadı. Ve yanına Abdü´l-Muttalib Oğullarından bâzılarını alarak Mescid-i Harâm´a gitti. Orası Kureyş´le dolu idi. Kureyş Ebû Tâlib´in bâzı adamlarla birlikte gelmekte olduğunu görünce yadırgadı ve onların gelişini, çektikleri belanın şiddetiyle pesettikleri şeklinde yorumlayıp, Resulüllah´ı alenen öldürülmek üzere teslim edecekleri zannına kapıldı. Ebu Tâlib ise gelir gelmez söze başlayıp: "Ey Kureyş, aranızda hiç beklemediğiniz bâzı şeyler olmuş! Üzerine yemin ve ahidlerde bulunduğunuz o sahîfeyi getiriniz, umuyorum ki aramızda bir anlaşma olacaktır. (Ebû Tâlib´in böyle söylemesi, sahifeye Önce Kureyş´in bakmaması maksadını güdüyordu.) Kureyş önce hayret içinde kaldı ve sahîfeyi gidip Kabe´nin içinden getirdiler. Kureyş, artık Resûlüllah´m kendilerine teslim edileceğine kesin güzeyle bakıyordu. Sahîfeyi önlerine koydular.

Ebû Talib dedi ki: "Ey Kureyş, ben size insaflı ve adaletli bir şeyi kabul ettirmek üzere geldim. Kardeşimin oğlu Muhammed bana haber verdi ki, Allah sizin önünüzde duran şu sahîfenizden beridir! Ve bu sahifede Allah´a âit ne kadar isim ve kelime varsa Yüce Alîah onları görünmez kudretiyle mahvedip gidermiştir; sâdece sizin zalimliğinize delâlet eden kelimeleri bırakmıştır. Şimdi sahifeyi açıp durumu görebilirsiniz. Ki kardeşimin oğlu şimdiye kadar verdiği hiçbir haberde yalancı çıkmamıştır, bunda da çıkmayacaktır. Şayet yalan olduğu görülecek olursa, alenen öldürülmek üzere O´nu size teslim etmeğe hazırız! Eğer doğru söylediği görülecek olursa, içimizden son nefer ölünceye kadar O´nu size teslim etmiyeceğizL."

Kureyş, Ebû Tâlib´e verdiği cevapta: "Evet, buna razı olduk"_dedi ve sahîfeyi açtı. Gerçekten Peygamberin (s.a.v.) sâdık ve masdûk olduğu görüldü. Durum, aynen O´nun haber verdiği gibidir... Zulüm ve haksızlığı ifâde eden kelimelerden başka hiç bir kelime bırakmadan hepsini güve yiyip delik deşik etmiştir. Ahidnâme denilecek bir tek sağlam madde bırakmamıştır.

Durumu kendi gözleriyle gören Kureyş, şaşkına döndü. Büyük bir şaşkınlık içinde dediler ki: "Vallahi bu, sizin arkadaşınızın sihrinden ibarettir!" Abdü´I-Muttalib Oğulları da dediler ki: "Yalan söylemeğe, sihir ve büyü yapmağa yakışan ve yakın olanlar; bizden başkaları olabilir! Eğer sizin işinizde, aldığınız boykot kararında sihirler ve yalanlar olmasaydı; sahîfeniz durduğu yerde bozulup gitmezdi. Belli ki, Yüce Allah sizin sahîfenizde güzel ve iyi olan ne varsa onları giderip, çirkin ve kötü ne varsa onları bırakıp sizin yüzünüze çalmıştır. Durum ortadadır. Hangimizin sihir ve yalana layık olduğunu göstermektedir! Hani, yeminler ve ahidlerle madde madde yazıp1 Kabe´nin içine astığınız sahîfeniz ne oldu?"

îşte bu sırada, vicdanları sızlıyarak boykotun kaldırılması için çalışacaklarına dair sözleşen Abdü Menaf ve Kusayy oğullarına mensup kişiler, söze karışıp: "Bizler şahsen bu sahhifeden el çekiyoruz! Onunla hiçbir ilgimiz yoktur! Şu andan itibaren onun kaldırılmasını istiyoruz!" dediler. Sahîfenin hükümsüz sayılması üzerine de Peygamber (s.a.v.) ve arkadaşları muhasaradan çıkıp Mekke halkı ile haşir neşir oldular."

İbn-i Sa´d der ki: Bana Muhammed bin Ömer´in haber verdiğine göre, Kureyşten yaşlı bir zât´a dayanan bir haberde şöyle denilmiştir: "Kureyş´in yazıp Kabe´nin içine astığı sahifeyi, üçüncü senede güve yedi. Allah durumdan elçisini haberdar etti. Sahifede zulüm ve cevr nâmına yazılmış neler varsa, bütün bunları güve yemiş-, Allah´ın zikri sadedinde neler yazılmış ise bunları yemeyip bırakmış... Kureyş neticeyi görünce yaptığına pişman olup başım eğdi, sahifeyi hükümsüz saydı. Peygamber ve arkadaşları da muhasara ve hapisten kurtuldu..."

Yine îbn-i Sa´d´ın İbn-i Abbas´tan sevkettiği bir rivayette şu farklar bulunmaktadır: Kureyş´in boykot kararını almasının sebebi: Habeşistan´a göçen müslümanlara Necâşi´nin iyi muamele etmesini hazmedememesi idi.

Hâşim oğulları ile her nevi alakanın kesilmesini ihtiva eden sahîfeyi Abder´li İkrime´nin oğlu Mansûr yazmıştı ve yazdıktan sonra da eli çolak olmuştu. Müslümanlar hacc mevsiminin dışındaki muhasa çıkarılıyorlardı. Üç sene sonra sahifedeki zulüm ve çevri ifâde eden kelimeleri güve yemiş, Kureyş de bunun üzerine boykotu kaldırmıştı.)

(Diğer bir rivayette ise: "Kureyş´in besmele yerine okuyup-yazdığı "bismikâllahümme=ancak senin adınla ey Allah´ım" cümlesinden başka, bütün kelimeler güve tarafından yenilmişti" denilmektedir.)[2]


[2] Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 1/267-270.