๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mucize Ve Büyük Özellikleri => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 29 Aralık 2009, 22:49:02



Konu Başlığı: Cemel Ve Naka (Erkek Ve Dişi Deve) İle İlgili Mucizeler
Gönderen: Sümeyye üzerinde 29 Aralık 2009, 22:49:02
PEYGAMBERİMİZİN ÇEŞİTLİ HAYVANLARLA İLGİLİ MUCİZELERİ

Cemel Ve Naka (Erkek Ve Dişi Deve) İle İlgili Mucizeler


Beyhâkî Cabır bin Abdullah´tan şöyle rivayet eder: Seleme Oğulla rından birine âit bir erkek deve, heyecanlanıp köpünneğe başladı ve sa hiplerine saldırdı. Deveyi tutup yakalayamıyorlardı. Hurma bahçeleri de susuzluktan kurumaya yüz tuttu. Halbuki bahçeyi bu deve ile sulu-yorlardı. Resûlüllah´a gelip durumu arz ettiler. Resûlüllah (s.a.v.) de derhal kalkıp onların bahçesine gitti ve kapıya yaklaştığı zaman, bahçe sahipleri: "Yâ Resûlallah, onun sana bir şey yapmasından korkarız!" dediler. Peygamberimiz de yanındakilere: "Hiç korkmayınız, onun size bir zararı dokunmaz, haydi benimle beraber sizde giriniz!" diyerek bah çeye girdi. Deve Peygamberimiz´i görünce başını yere eğerek yürüyüp gelmeye başladı ve O´nun önüne kadar gelip başını yere koyarak secde etti. Peygamber Efendimiz de devenin sahiplerine: "Haydi devenizi alı nız ve yularını takınız!" buyurarak onlara teslim eyledi. [1]

Beyhakl ve Ebu Nuaym, Abdullah bin Ebû Evfâ´dan naklederler: Bir gün bizler, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz´in yanında oturuyorduk. Birisi gelip: "Ey Allah´ın Resulü, filanların devesi kaçtı, onu bir türlü yakalayamıyorlar!" dedi. Peygamberimiz de derhal yerinden kalktı. O´nunla birlikte biz de kalktık... Kendisine dedik ki: "Yâ Resûlallah, ona yaklaşmanız, size zarar verebilir." Peygamberimiz ise doğruca devenin yanına gitti ve ona yaklaştı. Deve O´nu görünce boynunu eğip secde etti. Peygamberimiz de elini onun başına koydu ve sahiplerine hitaben: "Haydi başlığını getiriniz" diye emretti. Başlığını getirdiklerinde, yine kendi eliyle onun başına geçirdi ve devenin sahibine hitaben: "Bunu gü zel yemle, gücünden fazla da çalıştırma!" diye emretti.

Beyhakl, Taberânî ve Ebû Nuaym, îbn-i Abbas´tan şöyle rivayet e-derler: Bir topluluk Peygamber´e (s.a.v.) gelip: "Ey Allah´ın elçisi, bah çemizdeki deve hırçmlaşıp ele geçmez oldu!" dediler. Peygamberimiz de derhal onların bahçesine gidip deveye yaklaştı ve: "Haydi gel!" diye emretti. Deve de başını eğerek geldi. Peygamberimiz devenin yularını geçirip sahibine teslim etti. Bu sırada Ebû Bekir: "Ey Allah´ın elçisi, sanki o sizin bir peygamber olduğunuzu biliyor" dedi. Peygamberimiz de buyurdular ki: "Cinlerin ve insanların kâfir olanları müstesna, benim bir peygamber olduğumu bilmeyen bir kimse yoktur!" Beyhakî, Hammâd bin Seleme´den de şöyle bir haber nakleder: O demiştir ki: "Kays kabilesinden bir yaşlı zat bana, babasından naklen şöyle demişti: Peygamber (s.a.v.), bize geldiği zaman bizim develerden biri köpürüp ele-avuca sığmıyordu. Peygamberimiz ise, o deveye yaklaştı ve onu tutup okşadı. Sonra memesini mesnetti ve bir miktar ondan süt sağıp içti. Deve de kendisine son derece uysal ve itaatli davrandı."

îbn-i Ebû Şeybe, Beyhakî ve Ebû Nuaym Abdullah bin Cafer´den şöyle rivayet ederler: Bir gün Peygamber (s.a.v.), Ansârdan birinin bah çesine girmişti. Orada bir deve ile karşılaştı. Deve Peygamberimiz´i gö rünce O´na sokuldu ve gözlerinden yaşlar dökerek ağlamaya başladı. Peygamberimiz: "Bu devenin sahibi kimdir?" diye sordu. Ansârdan bir delikanlı yaklaşarak: "Benim, ey Allah´ın Resulü" dedi. Peygamber E-fendimiz de buyurdu ki: "Allah´ın sana bir mülk olarak verdiği bu dili söylemez hayvana, haksızlık etmekten hiç korkmaz mısın? Ona çok iyi bak! Onun canını acıtıyor ve çok çalıştırıyörmüşsün! Onun senden bu hususta bana şikâyeti var!"

Ahmed, îbn-i Ebû Şeybe, Dârimî ve Ebû Nuaym, Câbir bin Abdul lah´tan naklederler, O demiştir ki: "Bir gün biz, Peygamber (s.a.v.) ile birlikte Neccâr Oğullarından birinin bahçesine gitmiştik... Bir de ne görelim, oradaki bir deve şiddetlenip köpürüyor, kimse yanma yaklaşa-mıyordu, derhal bu deveye yaklaştı ve onu "gel" diye çağırdı. O da derhal geldi ve O´nun önünde çöktü. Peygamberimiz: "Başlığım getiriniz!" bu yurdu. Getirildiği zaman başlığını geçirdi ve sahibine teslim etti. Bu vesile ile orada buyurdu ki:

"Cinlerin ve insanların âsîleri müstesna, yerde ve gökte hiçbir varlık yoktur ki, benim Allah´ın Resulü olduğumu bilmemiş olsun!"

îbn-i Sa´d, Hasan´dan şöyle nakleder: "Bir gün biz, Peygamber (s.a.v.) ile birlikte Mescid´de bulunuyorduk. Yerinden ve sahibinden kaçmış bir deve geldi ve Peygamberimiz´in kucağına başını uzatıp dur du. Peyamberimiz de buyurdu ki: "Bu deve, sahibinin kendisini kesece ğini hissedip kaçmış, kestirilmemesi için buraya sığınmış." Az sonra da sahibi geldi, Peygamberimiz durumu sorduğunda, az önce kendilerinin haber verdiği gibi olduğunu söyledi. Peygamberimiz de kendisine, bu deveyi kesmemesi hakkında talepde bulundu. Devenin sahibi, Efendi-miz´in bu talebini kabul etti ve devesini kesmekten vazgeçti."

Ebû Nuaym, Sa´lebe bin Ebû Mâlik´ten şöyle rivayet eder: Seleme oğullarından adamın biri, üzerinde yük taşımak için bir deve satın aldı. Götürüp onu ağıla bıraktı. Sonra yük sarmak için onun yanına gittiğin de, kendisine yaklaşamadı. Bu deve, yanına her yaklaşana saldırıyordu. Adamcağız Hz. Peygamber´e giderek durumu arz etti. Peygamberimiz de derhal oraya giderek: "Ağılın kapısını açınız!" buyurdu. Onlar kendisine: "Ey Allah´ın Resulü, onun sana bir zarar vermesinden korkarız" dediler. Peygamberimiz: "Kapıyı açınız" buyurdu. Onlar da açtılar. Peygamberimiz´in içeri girdiğini gören deve, boynunu eğerek geldi ve O´nun Önünde durup yere kapandı, başını yere koyup secde etti. Oradakiler de bunu hayretle görüp tekbîr getirdiler ve: "Ey Allah´ın Resulü, bizler sana secde etmeğe, şu dili söylemez hayvancıktan daha lâyık değil miyiz?" dediler. Peygamber Efendimiz de onlara cevaben buyurdular ki:

"Eğer herhangi bir kimsenin Allah´tan başka herhangi bir varlığa secde etmesi lâyık olsaydı, kadının kocasına secde etmesi lâyık olurdu! Fakat Allah´tan başkasına secde etmek yoktur!"

Taberânî ve Ebû Nuaym´ın Yala bin Mürre´den sevkettikteri bir rivayette bu merkezdedir, ancak bu rivayetteki hadîs-i şerif şu mealdedir: "Eğer ben, herhangi bir kimseye Allah´tan başkasına secde etmesini emretse idim, kadının kocasına secde etmesini emrederdim!"[2]





[1] Onlar, Seleme Oğullarındandı. Seleme Oğulları ise, Hazrec´in bir kolu İdi. Rivayet edildiğine göre, Seleme Oğulları´nın evleri Mescid´e uzaktı. Yerlerini terkederek mescid ya kınında evler yapmak istedikleri zaman, Sevgili Peygamberimiz kendilerine hitaben: "Ey Se leme Oğulları, Mescid´e geliş ve dönüş sırasında attığınız adımların ne kadar sevaplı oldu ğunu, yoksa unutuyor musunuz?" buyurarak, onların evlerini terketmelerine razı olmadığını beyan ettiler

[2] Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 2/109-111.