Konu Başlığı: Zina cezası ve hikmetleri Gönderen: Sümeyye üzerinde 11 Ocak 2011, 19:15:14 Zina Cezası Ve Hikmetleri 374. Enes bin Mâlik (r.a.) rivayet ediyor: Bir kadın Resûlullaha (s.a.v.) geldi ve zina ettiğini itiraf etti. Kadın hâmile idi. Resûlullah ona ceza uygulamayı doğum yapıncaya kadar erteledi. Kadın doğum yaptıktan sonra vücudunun açılmaması için elbisesinin bağlanmasını ve sonra taşlanarak öldürülmesini (recm edilmesini) emretti. Sonra da o kadının cenaze namazını kıldı. Oradakilerden birisi, "Kadın zina etti, sen de onu recmettin. Sonra da ona namaz mı kılıyorsun?" dedi. Resûlullah şöyle buyurdu: "O kadın öyle bir tevbe etti ki, onun tevbesi Medine halkından yetmiş kişiye paylaştırılsaydı, hepsine yeterdi. Sen o kadının canını seve seve vermesinden daha üstün bir davranış görüyor musun?"[16] İzah Tirmizi'de Resulullahın kadının velîsine, "Ona iyi muamele et. Doğum yaptığında da bana bildir" ilâvesi vardır. Yine "Kadın zina etti, sen de onu recmettin. Sonra da ona namaz mı kılıyorsun?" diyen kimsenin Hz. Ömer olduğu kayıtlıdır. Hadisin Müslim'de geçen bir rivayetinde de kadının doğumdan sonra birşeyler yiyebilecek yaşa gelinceye kadar çocuğunu emzirdiği, sonra çocuğunun elinde bir ekmek parçası olduğu halde Resûlullaha gelip "İşte ey Allah'ın Resulü, onu sütten kestim. Ekmek yemeye de başladı" dediği ve recmedildiği yer alır.[17] Kadından önce, onunla zina eden Mâiz bin Mâlik isimli Sahabî gelmiş, suçunu itiraf ederek recmedilmesini istemiş. Resûlullah da gerekli tahkikatı yaptıktan sonra onu recmetmiştir.[18] Peygamberimiz (s.a.v.), "Sen o kadının canını seve seve vermesinden daha üstün bir davranış görüyor musun?" sözüyle, kadının Allah'tan başka kimsenin görmediği bir yerde günah işlediği halde, ölümü göze alarak suçunu itiraf etmesini nazara vermiştir. Dinimiz, canı, malı, nesli korumayı emreder. Bu sebeple zinayı şiddetle haram kılmıştır. Bununla da kalınmamış, zina eden erkek ve kadına bizzat Allah tarafından bir ceza da takdir edilmiştir. Buna göre zina edenler bekârsalar yüz sopa vurulur. Evli iseler, taşlanarak öldürülürler. Zina edenlerin taşlanarak öldürülmesine recm denilir. Zina edenlerden biri evli, diğeri bekârsa, evli olan recmedilir, bekâra ise yüz sopa vurulur. Dinimizde mühim hikmetlere binâen emredilen recm, bâzılarının zannettikleri gibi hemen tatbik edilecek bir ceza değildir. Çünkü bir insanın hayatı söz konusudur. İnsan hayatının korunmasına son derece hassasiyet gösteren yüce dînimiz, bu konuda da hassastır. Zinanın sübutu ve recm cezasının tatbik edilmesi için gerekli olan şartları şöylece sıralayabiliriz: 1. Dört âdil şahit: Şahitlerin dördünün de bir arada bulunması şartı aranır. Bu dört şâhid dördü de kadınla erkeğin cinsî münâsebette bulunduklarını açıkça görmüş olmalıdır. Şahitlerden üçü, "Bu ikisini zina ederken gördük" deseler, dördüncü şahıs da "Ben bu ikisini yorgan altında gördüm" dese, Hanefi mezhebine göre ilk üç kişiye seksener deynek kazf, yani namuslu birine iftira atma cezası verilir. Görüldüğü gibi, zina suçunun şahitlerle ispat edilmesi son derece zordur. 2. Suçu işleyenlerin itirafı. 3. Bekâr bir kızın veya dul bir kadının hâmile kalması. İslâmiyette temel felsefe, insanları cezalandırmak değil, çeşitli suçların önünü almak, suç işlenmeden önce önüne geçmektir. Bunun içindir ki, Peygamberimiz mahkeme esnasında şüpheli durumlarda zina ithamına mâruz kalan kişi lehine hüküm verilmesini tavsiye etmiştir.[19] Sonsuz rahmet sahibi olan Yüce Allah'ın zina edenlere uygulanmasını emrettiği cezada hem toplum için, hem de şahıs için faydalar, hikmetler vardır. Herşeyden önce, suçluyu affetmek, merhametin yersiz kullanılmasıdır. Hukuku çiğnenen, namusu pâyimal olan kimselere karşı bir haksızlıktır. Unutmamak gerekir ki, kötülere iyilik, iyilere kötülük ve zulüm yapmak demektir. Bunun gibi, başka suçların da işlenmesine bir primdir. Başkasının namusunda gözü olanların ve bunu fiile çıkaranların toplumda serbestçe gezmeleri, namuslu toplum fertlerinin endişe etmesine sebep olur. Diğer taraftan, namusu pâyimal olan genç kızların, kadınların ve ailelerin duruşma esnasında kendilerine hâkim olamayarak "Asın bu zâlimleri" diye bağırmaları da, recm cezasının fıtrata uygun olduğunu gösterir. Recm cezasının tatbik edilmesinin topluma olan bir diğer faydası da İlâhî rahmetin celbine sebep olmasıdır. Peygamberimiz bir hadislerinde bu gerçeğe şöyle dikkat çeker: "Allah'ın koyduğu had cezalarından birisini dosdoğru tatbik etmek Allah'ın beldelerinde kırk gün yağmur vermesinden daha hayırlıdır."[20] Recm cezasının tatbik edilmesi suçlu için de rahmettir. Çünkü bu ceza karşılığında günahları affedilmektedir. Nitekim Peygamberimiz, zina eden ve suçunu itiraf ettiği için recmedilen Mâiz hakkında, "O öyle bir tevbe etti ki, bir millete paylaştırılsaydı, hepsine kâfi gelirdi" buyurmuştu. Bununla ilgili bir başka nadide şu mealdedir: "Allah'a ortak koşmayacağınıza, zina yapmayacağınıza, hırsızlık etmeyeceğinize Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı hiçbir cana kıymayacağınıza dair bana söz verin. "Kim bu günahlardan birini işler de cezasını dünyada görürse, bu ceza onun günahına keffâret olur. Bu suçlardan birisini işler de Allah bunu örterse, hesabı Allah'a kalmıştır. Dilerse affeder, dilerse cezalandırır."[21] Tirmizi'de de aynı hadis bu suçları işleyip de cezasını dünyada iken çeken kimsenin âhirette ikinci bir cezaya çarptırılmayacağı şeklindedir.[22] Rıdvan Biatı 375. Ata bin Ebi Rabah rivayet ediyor: Abdullah bin Ömer'e, "Resûlullah (s.a.v.) ile beraber Rıdvan bîatında sen de bulundun mu?" diye sordum. "Evet" dedi. "Üzerinde ne vardı?" dedim. Şu cevabı verdi: "Üzerinde pamuklu bir gömlek, içi astadı bir cübbe, bir de aba vardı. Kılıcını da kuşanmıştı. Nu'man bin Mukarrin'i de Resûlullaha bîat yapılırken başına değmesin diye ağacın dallarını yukarıda tutarken gördüm."[23] İzah Peygamberimiz (s.a.v.) gördüğü bir rüya üzerine Hicretin 6. yılında Kabe'yi tavaf etmek için 1400 kişilik bir kafileyle Mekke'ye hareket etti. Müşrikler bunu haber alınca hem onların hareketlerini kontrol etmek, hem de Mekke'ye koymamaya kararlı olduklarını göstermek üzere 200 kişilik bir süvari birliği hazırladılar. Sonra da Resûlullaha elçi gönderdiler. Ardından Peygamberimiz de damadı Osman bin Affan'ı (r.a.) Mekke'ye elçi olarak gönderdi. Bir müddet sonra onun şehid edildiği haberini aldı. Bunun üzerine gelen vahye uyarak Peygamberimiz (s.a.v.) ölmek, fakat geri dönmemek üzere müşriklerle çarpışmak için bütün Ashabından bîat istedi. Rıdvan Bîatı olarak tarihe geçen bu bîatta bulunanlar, Cenâb-ı Hakkın övgüsüne ve rızasına mazhar oldu. Yüce Allah bu Sahabîleri şöyle övdü: "Ölünceye kadar sana bağlı kalacaklarına söz vererek sana bîat edenler Allah'a bîat etmişlerdir. Allah'ın kudret ve yardımı onların üzerindedir. Ahdini bozan kendi aleyhine bozmuş olur. Allah'a verdiği sözü yerine getirenlere ise Allah pek büyük bir mükâfat verecektir. Şüphesiz Allah o ağacın altında sana bîat eden mü'minlerden razı oldu. Kalplerinde olanı bildi ve onlara huzur ve sükûnet ihsan etti. Onları yakın bir fetih ve elde edecekleri büyük bir ganimetle mükâfatlandırdı. Allah'ın kudreti herşeye galiptir ve Onun her işi hikmet iledir."[24] İşte yukarıdaki hadiste bu bîat kastedilmektedir. Hadiste bîat devam ederken Nu'man bin Mukarrin'in de (r.a.) Resûlullaha değmemesi için ağaç dalını yukarı kaldırdığı bildiriliyor. Rıdvan Bîatı müşriklerin kalbine korku salmıştı. Alıkoydukları Hz. Osman'ı serbest bıraktılar. Sonra da Peygamberimizle Hudeybiye Sulhunu imzaladılar. Tafsilat için Dört Hatife Ahlâk ve Fazileti isimli eserimizin 76-79, 347-351. sayfalarına bakınız.[25] Mâune Kuyusu Olayı 376. Enes bin Mâlik (r.a.) rivayet ediyor: Ensardan yetmiş kişi, geceleyin Medine'de kendilerine âit bir medresede toplanıp Kur'ân-ı Kerim öğrenmeye çalışırlardı. Sabah olduğunda kendisinde güç bulanlar, odun toplamak ve su çekmek gibi işlerle uğraşırlardı. Mâlî durumu yerinde olanlar da bir koyun keserek gövdesini olduğu gibi getirir Resûlullahın evinin dış duvarına asarlardı. Hübeyb (r.a.) şehid düştükten sonra Resûlullah bu yetmiş kişiyi bir vazifeye gönderdi. Dayım Haram bin Milhan da bu yetmiş kişinin içinde idi. Bunlar yolculuk esnasında Süleym oğulları kabilesinin bir oymağının yanından geçerlerken, oymak halkı onlara sataşmak istediler. Dayım birlik komutanına: "Gidip onlara 'Biz sizin için gelmedik [Sizinle bir alıp veremediğimiz yok]1 dememe müsaade eder misin?" dedi. Onlar "Konuşabilirsin" deyince de onların yanına gitti. Yanlarına vardığında içlerinden biri dayıma konuşma imkanı vermeden ona mızrak sapladı. Dayım karnında mızrağın soğukluğunu hissedince: "Allahu ekber! Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki ben Cenneti kazandım" dedi ve şehid oldu. Oymak halkı dayımdan sonra bu yetmiş kişinin hepsini kılıçtan geçirerek Resûlullaha durumu haber verecek tek bir kişiyi dahi sağ bırakmadılar. Resûlullah bu durumu haber alınca çok üzüldü. Onun hiç bir seriyye için bu derece üzüldüğünü görmedim. "Resûlullah her sabah namazını kıldıktan sonra elini kaldırır, bu katliamı yapanlara beddua ederdi."[26] İzah Uhud Savaşından dört ay sonraydı. Necid bölgesinde oturan Âmiroğulları kabilesinin reisi Ebû Berâ, Peygamberimize gelerek kavmine İslâmiyeti anlatmaları için birkaç Sahabî görevlendirmesini istedi. Resûlullah (s.a.v.), "Necid ahâlisinin göndereceğim kimselerin başına bir felâket getirmelerinden korkarım" buyurdu. Ebû Berâ, "Ben sana teminat veriyorum. Onları koruyacağım" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.), Münzir bin Arar (r.a.) başkanlığında Haris bin Samme, Haram bin Milhan, Urve bin Esma, Nâfi bin Büdeyl, Âmir bin Füheyre'nin de (r.anhüm) içinde bulunduğu yetmiş kişilik (başka bir rivayete göre kırk) kişilik bir heyet gönderdi. Bu heyet pusuya düşürülürek katledildi. İşte izahını yaptığımız hadis bunu haber vermektedir. Haram bin Milhan (r.a,) karnında mızrağın soğukluğunu hissedince, söylediği "Allahu ekber! Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki ben Cenneti kazandım" sözü, katili Cebbar bin Selmâ'nm İslâmla şereflenmesine sebep oldu.[27] Hadisin râvisi, müşriklerin yetmiş kişiden hiç kimseyi sağ bırakmadıklarını bildiriyor. Hadisin başka rivayetlerinde onların Amr bin Ümeyye'yi (r.a.) serbest bıraktıkları bildirilir.[28] Sahabîler şehid edilmeden önce Allah'a şöyle niyaz ettiler: "İlâhî, burada Resulüne durumumuzu haber verecek Senden başkası yoktur. Selâmımızı ona Sen ulaştır. İlâhî, Resulün vasıtasıyla kavmimize haber ver ki, biz Rabbimize kavuştuk. Biz Rabbimizden hoşnud olduk, Rabbimiz de bizden hoşnud oldu." Peygamberimiz (s.a.v.) o sırada Medine'de bulunuyordu. Cebrail (a.s.) geldi, onların selâmını ulaştırdı. Resûlullah onların durumunu Ashabına şöyle haber verdi: "Kardeşleriniz müşriklerle karşılaştılar. Müşrikler onları kesip biçtiler, mızrakladılar. Onlar şehid olurken 'Ey Rabbimiz, Rabbimizden hoşnud olduğumuzu, Rabbimizin de bizden hoşnud olduğunu kavmimize Sen tebliğ et' dediklerini ben size haber veriyorum. Onlar için Allah'tan bağışlanma dileyin. Onlar bana selâm gönderdiler." Hadisin râvisi, Enes'in de (r.a.) haber verdiğine göre Resûlullah her sabah namazını kıldıktan sonra bu katliamı yapanlara bir ay boyunca beddua etti. Bu beddua sebebiyle müşriklerin kuraklık ve kıtlığa maruz kaldıkları ve perişan oldukları bildirilir.[29] [16] Tirmizî, Hudûd: 9; Müslim, Hudûd: 24. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/25-26. [17] Müslim, Hudûd: 23. [18] Müslim, Hudûd: 16-17, 22. [19] İbni Mâce, Hudud: 5; Ebû Dâvud, Salat: 114. [20] İbni Mâce, Hudud: 3. [21] Müslim, Hudud: 41. [22] Tirmizî, Hudud: 12. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/26-29. [23] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/29-30. [24] Fetih: 48/10. [25] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/30-31. [26] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/31-33. [27] El-Bidâye, 4:71. [28] El-Bidâye, 4:73. [29] Tabakât, 3:514; Müstedrek, 2:121 (2525); Üsdü'l-Gâbe, 1:395. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/33-34. Konu Başlığı: Ynt: Zina cezası ve hikmetleri Gönderen: Ceren üzerinde 09 Haziran 2017, 16:50:50 Esselamu aleyküm.Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim....
Konu Başlığı: Ynt: Zina cezası ve hikmetleri Gönderen: Sevgi. üzerinde 09 Haziran 2017, 19:52:41 Ve aleykümselam zina yapmanın cezası taşlanarak öldürülmekmiş Efendimiz zamanında bu büyük günahtır uzak duralım inşaAllah
Konu Başlığı: Ynt: Zina cezası ve hikmetleri Gönderen: Mehmed. üzerinde 17 Haziran 2019, 14:05:30 Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri doğru işlerden ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Zina cezası ve hikmetleri Gönderen: Melek Nur Çelik koü üzerinde 17 Haziran 2019, 16:36:42 Paylaşım için Allah razı olsun..
Konu Başlığı: Ynt: Zina cezası ve hikmetleri Gönderen: Ceren üzerinde 17 Haziran 2019, 18:40:52 Esselamu aleykum. Rabbim bizleri zina gibi haram ve büyük gunahlardan korusun inşallah. ..
|