๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mucemüs Sağir => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 10 Ocak 2011, 13:56:47



Konu Başlığı: Yasaklanıp sonra serbest bırakılan üç şey
Gönderen: Sümeyye üzerinde 10 Ocak 2011, 13:56:47
Yasaklanıp, Sonra Serbest Bırakılan Üç Şey


603. Amr bin Şuayb babası Amr'dan, o da dedesinden rivayet ediyor:

Resûlullah (s.a.v.) kesilen kurban etlerini üç günden faz­la yemeyi, küpteki nebizi içmeyi ve kabir ziyaretini yasak­ladı. Bir müddet sonra da şöyle buyurdu:

"Ben kurban etlerini üç günden fazla yemenizi yasak­lamıştım, dilediğiniz zamana kadar yiyebilirsiniz. Küpteki nebizi içmenizi yasaklamıştım. Artık içebilirsiniz. Sarhoş edici herşey haramdır. Kabirleri ziyaret etmenizi yasakla­mıştım. Kabirleri ziyaret edebilirsiniz. Ancak orada Allah'ın rızasına uygun düşmeyecek şeyleri söylemeyiniz."[599]

 

İzah

 

Hadis, başlangıçta yasaklanan, sonra serbest bırakılan üç hu­susu nazara vermektedir. Bunlardan birisi kurban etlerinin üç günden fazla saklanmasının yasaklanmasıdır. Bunun hikmeti de kurban kesemeyenlerin de et yemelerini temindir. Nitekim şu ha­dis bu gerçeği ifâde eder:

"Ben kurban etini bekletmeyi ancak zayıf bedevilerden dolayı yasak ettim. Artık yiyin, biriktirin ve tasadduk edin."[600]

Başka bir hadislerinde de Peygamberimiz kurban etini yasak­ladığı sene için,

"O öyle bir sene idi ki, insanlar o yıl sıkıntı için­deydi. Ben de onların arasında dağıtılmasını istemiştim"[601] buyur­muştur.

Hz. Aişe de Peygamberimizin kurban etinin üç günden fazla yenilemeyeceğini açıkladığı zaman, kurban kesenlerin sayısının az olduğunu, eti saklamak yerine dağıtılması için böyle buyur­duğunu bildirdi. Bu emirle kurban kesmeyenlerin de et yemeleri­ni temin etmeyi düşündüğünü söyledi. Zamanla kurban kesenler çoğaldığında, bu yasağı kaldırdığını ifâde etti. Kurban kesen kimsenin arzu ederse etin üçte birini saklayabileceğini söyledi.[602]

Hadiste önce yasaklanıp sonra serbest bırakıldığına dikkat çe­kilen ikinci şey küpten nebiz içmektir. Nebiz, hurma veya üzümü ıslatmak suretiyle elde edilen şıranın, şerbetin adıdır. Küpteki nebizin yasaklanmasının sebebi, beklediği için sarhoşluk verici bir hal alabilmesi, yani alkol olabilmesi sebebiyledir. Nebiz, kabarıp sarhoşluk verecek bir hal almadıkça, içilebilir. Sarhoşluk verici hal aldığında ise haramdır. İzahını yaptığımız hadiste,

"Sarhoş edici herşey haramdır" buyurularak bu husus nazara verilmiştir.

Hadiste yasaklanıp sonra serbest bırakıldığı ifâde edilen üçün­cü husus kabir ziyaretidir. Kabir ziyaretinin önceleri yasaklan­masının sebebi, Cahiliyye Devrinde kabir ziyaret edenlerin oralar­dan medet beklemesi, isyan edici bir tarzda konuşmaları, kabirde yatan kimseyi aşın derecede övmeleri idi.

Sonraları tevhid dini Müslümanların kalbine iyice yerleşti Müslümanlar Allah'tan başkasından gerçek mânâda medet um­mayacak bir şuura erişti. Bundan sonradır ki, Sevgili Peygambe­rimiz kabir ziyareti yasağını kaldırdı, ziyaret için izin verdi. Konu ile ilgili ziyarete izin verilmesinin sebebinin de açıklandığı bir ha­dis şu mealdedir:

"Ben sizlere kabirleri ziyaret etmeyi yasaklamıştım. Bundan sonra kabirleri ziyaret edebilirsiniz. Çünkü, kabir ziyareti dünya­yı küçümsetir, âhireti hatırlatır."[603]

Hadislerde geçen serbest bırakma ifâdesi umumîdir. Dolayı­sıyla kadınların da İslâmî ciddiyete uygun olarak kabir ziyaret et­melerinde bir mahzur bulunmamaktadır.

İzahını yaptığımız hadiste kabir ziyaretine izin verilirken bir şart konduğunu görüyoruz. O da,

"Ancak orada Allah'ın rızasına uygun düşmeyecek şeyleri söylemeyiniz" emridir.

Bir sonraki hadis de yine bu konuyla ilgilidir.

Kabir ve türbe ziyareti için Ölüm Cenaze Kabir isimli eserimi­zin 265-273. sayfalarına bakılabilir.[604]

 

Kabir Ziyaretinde İslâm'a Uymayan Söz Söylememek
 

604. Zeyd bin Sabit (r.a.) rivayet ediyor:

"Kabirleri ziyaret edin. Fakat orada İslama uymayan söz­ler söylemeyin."[605]

 

Mürüvvet Sahiplerini Affetmek
 

605. Zeyd bin Sabit (r.a.) rivayet ediyor:

"Allah'ın tayin ettiği cezaların dışında onur sahiplerini cezalandırmaktan uzak durun."[606]

 

İzah

 

Mürüvvet, kişinin şahsiyetini düşürücü davranışlardan sakın­ması ve izzetini korumasıdır. Diğer bir ifâde ile ahlâk ve örf ku­rallarına uymasıdır.

Peygamberimiz, yukarıdaki hadislerinde bir an için nefislerine uyarak işledikleri suçlar sebebiyle böylelerini affetmeyi, onları cezalandırmamayı tavsiye etmektedir. Ancak kısas, el kesme, evli oldukları halde zina etmeleri durumunda taşlanarak öldürme gibi, Allah'ın tayin ettiği cezalan bunun dışında tutmuştur. Çünkü Al­lah'ın tayin ettiği bir cezayı hak edene bu cezayı vermek bir ha­diste bildirildiğine göre, bir beldeye kırk gün yağmur yağmasın­dan daha hayırlıdır.[607]

Allah'ın tayin ettiği cezayı tatbik etmeyi emreden bir hadis de şu maeâldedir:

"Yakınınız olsun, olmasın Allah'ın takdir ettiği cezalan yerine getiriniz. Bunu yaparken kınayanların kınaması sizi etkileme­sin."[608]

 

Lüzumsuz Şeyleri Terk Etmek
 

606. Zeyd bin Sabit (r.a.) rivayet ediyor:

"Kişinin lüzumsuz şeyleri terk etmesi, Müslümanlığının güzelliğindendir."[609]

 

İzah

 

Hadiste "lüzumsuz şeyleri" diye tercüme ettiğimiz kelime, me­tinde "mâlâyanî" diye geçer. Mâlâyanî, dünya ve âhiret hayatı için zarurî olmayan şey demektir. Bu, hem fiil, hem söz olabilir. Hat­ta bakışta, düşünülen ve hayal edilen şeylerde dahi mâlâyaniden söz edilebilir. Dolayısıyla kişi, dünyası ve âhireti için faydası ol­mayan bir şeyi söylüyorsa, yapıyorsa, düşünüyorsa, böyle bir şeye bakıyorsa mâlâyanî ile meşgul oluyor demektir.

Hadiste, kişinin mâlâyaniyi terk etmesinin Müslümanlığının güzelliğinden olduğuna dikkat çekilmektedir. Kişinin dünya ve âhireti için lüzumsuz olan şeyleri bırakmasının kendisini yüksek makamlara çıkaracağı kesindir. Nitekim, Lokman'a (a.s.) "Gör­düğümüz bu fazilete seni ulaştıran nedir?" diye sorulduğunda o şu cevabı vermiştir:           

"Doğru konuşmak, emâneti yerine getirmek, mâlâyaniyi terk etmek."[610]

Kişinin mâlâyaniyi bırakması Müslümanlığının güzelliği iken, onu yüksek faziletlere ulaştırırken, tersi de kendisini büyük ni­metlerden, hattâ Cennetten dahi uzaklaştırabilir. Nitekim bir Sahabînin bir ölü hakkında "Şöyle şöyle idi. Cennet mübarek ol­sun" demesi üzerine onu şöyle ikaz etmiştir:

"Nereden biliyorsun. Belki de mâlâyani konuşmuştur."[611]

Evet, dil, kulak, göz, el, ayak hepsi mahşer gününde hesaba çekileceğine göre, bir Müslümanın bu azalarını mâlâyani ile meş­gul etmemesi gerekir. İnsanlık icabı mâlâyani ile meşgul olan bir toplulukta oturduğunda ise Peygamberimizin (s.a.v.) böyleleri için tavsiye ettiği ve okuduğunda oradan kazandığı günahtan te­mizleneceğini bildirdiği şu duayı sık sık yapmalıdır:

"Allah'ım, Seni hamdinle tesbih ederim. Senden başka ilah ol­madığına şehadet ederim. Senden bağışlanma diliyorum. Sana tevbe ediyorum."[612]

 

Resûlullahın Hasım Olacağı Kimseler
 


607. Ebû Hüreyre (r.a.) Resûlullahın (s.a.v.) şöyle bu­yurduğunu rivayet ediyor:

"Üç grup insan vardır ki, kıyamet günü ben onların has­mıyım. Ben kimin hasmı olursam onunla dâvâlaşırım. Bun­lar: (1) Bana Allah adına söz verip de sözünden dönen, (2) hür bir kişiyi satarak parasını yiyen, (3) bir işçi tutup hak­kıyla çalıştırdığı halele ücretini tam vermeyen.[613]

 

Tuvalete Girerken Yapılacak Dua
 

608. Enes bin Mâlik (r.a.), tuvalete girdiğinde Resûlullahın (s.a.v.) şöyle dediğini rivayet ediyor:

"Allah'ım, cinlerden ve kötü şeylerden Sana sığınırım." [614]

 

İzah


 

Zikrettiğimiz kaynaklarda yer alan hadis şöyledir:

"Tuvaletler cin ve şeytanların bulunacağı yerlerdir. Bunun için biriniz tuvalete gireceği zaman, 'Cinlerden ve kötü şeylerden Allah'a sığınırım' şeklinde duâ etsin."

Evet, duâ, mü'minin hayatının hemen bütün safhalarında yer alan mühim bir ibâdettir. Bu cümleden olarak tuvalete girmeden önce duâ etmek de sünnettir.

Tuvalete girerken duâ etmek gibi, çıkarken "Benden sıkıntıyı gideren ve bana afiyet veren Allah'a hamd olsun" demek de yine sünnettir.[615]

 

Kişi İçin En Faydalı Olan Üç Şey

 

609. Sevban (r.a.) rivayet ediyor:

"Altın ve gümüşü biriktirip de onu Allah yolunda harcamayanları, acı bir azapla müjdele"[616]

âyeti nazil olduğunda Resûlullah (s.a.v.),

"Kahrolsun altın ve gümüş" buyurdu.

Dinleyenler, "Ya Resûlullah hangi malı biriktirelim?" diye sordular. Şöyle buyurdu:

"Zikreden bir dil, şükreden bir kalb ve dindar ve ahlâklı bir hanım."[617]

 

İzah

 

Pekçok âyet-i kerimede ve hadis-i şerifde, mü'minler Allah yolunda mallarını harcamaya teşvik edilirler. Allah yolunda har­camanın asgarî haddi ve temel unsuru ise, zekâttır. Zekât, dinin temel esâsıdır. Bu sebeple, yerine getirilip getirilmemesi, kişi de imanın kuvvetliliğiyle doğrudan alâkalı bir esas olarak görülmüş­tür.

Zekât sadece biz Müslümanlara değil, önceki ümmetlere de farz kılınmış bir ibâdetti.[618]

Ancak, Yahudi ve Hıristiyanlar emrolundukları zekâtı terkettiler, altın ve gümüşü toplamaya başladılar. Bunların bâzıları birik­tirdikleri altınları sandıklarda, hazinelerde saklarken bazıları da gömerlerdi. Altın ve gümüşü piyasaya sürerek insanlığın istifade­sine sunmaları, onlardan bir kısmını fakir fukaraya tasadduk etmeleri gerekirken bunu yapmadılar. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak mallarını Allah yolunda harcamaktan kaçınan bu gibi kimseleri şiddetle tehdit ederek, hadisin başında yer alan âyet-i kerimeyi indirdi. Bu âyetin tamamı şu mealdedir:

"Altın ve gümüşü yığıp biriktiren ve onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu? İşte onlara pek acıklı bir azabı müjdele. O gün bunlar, üzerlerindeki yakılacak olan Cehennem ateşinin için­de kızdırılacak da o kimselerin alınları, böğürleri ve sırtları bun­larla dağlanacak ve onlara şöyle denilecek: 'İşte, bu, nefisleriniz için toplayıp sakladıklarınız! Artık saklayıp istif ettiğiniz bu nes­nelerin acısını haydi tadın."[619]

Ayet-i kerimenin hükmü, sadece Yahudi ve Hıristiyanlara mahsus değildir. Müslümanlar da bu hükmün şümulüne girer.

Bu âyeti tefsir eden müfessirler, altın ve gümüş biriktirmeleri sebebiyle azapla tehdit edilen kimselerin, zekâtlarını vermeyen kimseler olduğunu ifâde ederler. Zekâtını vermek şartıyla altın veya para biriktirmenin caiz olduğunu söylerler. Hz. Ömer (r.a.), Abdullah bin Ömer (r.a.) ve Abdullah bin Abbas (r.a.) gibi âlim Sahabîler de bu kanaattadır. Abdullah bin Ömer (r.a.) bu mesele ile ilgili olarak şöyle der:

"Zekâtı ödenen şey yedi kat yerin altında da olsa yığıp birik­tirme sayılmaz. Zekâtı ödenmeyen şey de yerin üzerinde de olsa yığma ve biriktirmedir."[620]

Abdullah bin Abbas da (r.a.), âyette geçen "Allah yolunda infak etmezler" cümlesini, "Mallarının zekâtlarını vermek istemez­ler" şeklinde tefsir etmiştir. Nitekim Peygamberimiz de (a.s.m.) bununla ilgili olarak şöyle buyurur:

"Birşey zekâtı verilecek miktara ulaşır da zekâtı verilirse kenz sayılmaz."[621]

Hadiste yer alan âyetle altın ve gümüş biriktirenler şiddetle tehdit edilince Sahabîler ne edinmeleri gerektiğini sormuşlar, peygamberimiz de,

"Zikreden bir dil, şükreden bir kaib ve mü'mine bir hanım" buyurarak onları âhiret için yatırım yapmaya teş­vik etmiştir.

İbni Mace'de yer alan rivayette hadisin son kısmı "âhiretle il­gili hususlarda size yardımcı olacak mü'mine bir kadın" şeklinde gelmiştir.[622]

 

Sünnet Yaşı
 

610. Câbir (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullah (s.a.v.) Hasan ve Hüseyin yedi günlükken akika kurbanlarını kesti ve sünnet ettirdi.[623]

 

İzah

 

Akika kurbanı ile ilgili olarak 157 numaralı hadiste açıklama yapmıştık. Burada sünnet ve sünnet olma yaşı üzerinde duraca­ğız.

İlk sünnet olan Hz. İbrahim'dir (a.s.). Bizim dinimizde de "sünnet olmak" sünnettir. Çocuğun sünnet olma yaşı ile ilgili ola­rak kesin bir emir bulunmamaktadır. Yukarıdaki hadis farziyet ifâde etmez. Bu hususta değişik görüşler vardır. Çocuğun yedi günlükken veya bir iki yaşlarında sünnet ettirilmesi, heyecan ve acıyı fazla hissetmeyeceği için güzel görülmüştür.[624]



[599] Müslim, Edâhi: 37; Müsned, 3:80 (11593.) İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/298.

[600] Müslim, Edâhî: 28.

[601] Müslim, Edâhî: 34.

[602] Tirmizi, Edâhî: 14.

[603] İbni Mâce, Cenâiz: 47; Müslim, Cenâiz: 105; Ebû Dâvud, Cenaiz:75; Tirmizî, Cenâiz: 60.

[604] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/298-300.

[605] Nesaî, Cenâiz: 100. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/300.

[606] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/301.

[607] İbni Mâce, Hudud:

[608] Buhâri, Ahkâm: 43; Müslim, İmâre: 41; Nesâî, Büyü: 44; İbni Mâce, Cihad: 41. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/301.

[609] Tirmizî, Zühd: 11; İbni Mâce, Fiten:12; Muvatta; Hüsn-ü Hulk: 3. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/302.

[610] Muvatta, Kelâm: 17.

[611] Tirmizî, Zühd: 11.

[612] Tirmizî, Daavât: 39. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/302-303.

[613] Buhari, Büyü: 6, İcâre: 10; İbni Mâce, Rühûn: 4. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/303-304.

[614] Ebû Dâvud, Tahâre: 3; İbni Mâce, Tahâre: 9. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/304.

[615] İbni Mâce, Tahâre: 10. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/304.

[616] Tevbe: 9/34.

[617] İbni Mâce, Nikâh: 5. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/304-305.

[618] Bakara: 2/83; Enbiya: 21/73; Meryem: 19/13, 55.

[619] Tevbe: 9/34-35.

[620] Tefsîr-i Kebir, 16:44.

[621] Ebû Dâvud, Zekât: 4.

[622] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/305-307.

[623] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/307.

[624] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/307.




Konu Başlığı: Ynt: Yasaklanıp sonra serbest bırakılan üç şey
Gönderen: Ramazan. üzerinde 23 Mart 2016, 00:01:58
Es Selamün Aleyküm . Her bir başlığın altında çok güzel şeyler var . İnşALLAH hakkıyla okuyup uygulayalım .
Okumayanlara yazık ki böyle güzel şeyleri kaçırıyorlar .

ALLAH cc razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Yasaklanıp sonra serbest bırakılan üç şey
Gönderen: Sevgi. üzerinde 23 Mart 2016, 01:56:15
  Aleyna Ve Aleykümüsselăm. Gerçekten bilinmesi gereken önemli konulara değinilmiş. Mevlam ilmimizi artırsın ve hakkıyla öğrenip uygulayanlardan eylesin bizleri inşaAllah. Amin
 Paylaşım için Rabbim Razı olsun kardeşim..


Konu Başlığı: Ynt: Yasaklanıp sonra serbest bırakılan üç şey
Gönderen: Pelinay üzerinde 23 Mart 2016, 06:35:58
Ve aleykumusselam ve rahmetullah.kabir ziyaretinin yasaklanip sonra serbest birakildigini biliyordum fakat digerlerini yeni ogrendimAllah razi olsun paylasimini icin.


Konu Başlığı: Ynt: Yasaklanıp sonra serbest bırakılan üç şey
Gönderen: Mehmed. üzerinde 13 Haziran 2019, 13:04:11
Ve Aleykümüsselam Rabbim bizleri doğru işlerden ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Yasaklanıp sonra serbest bırakılan üç şey
Gönderen: Züleyha üzerinde 13 Haziran 2019, 17:36:39
Allah razı olsun inşAllah selam ve dua ile...