๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mucemüs Sağir => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 13 Ocak 2011, 17:21:37



Konu Başlığı: Sıcakta namazı tehir etmek
Gönderen: Sümeyye üzerinde 13 Ocak 2011, 17:21:37


Sıcakta Namazı Tehir Etmek   
                 
 

265. Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:

"Sıcaklık şiddetlendiğinde namazı hava biraz serinleyince kılın. Çünkü şiddetli sıcaklık Cehennemin kızışmasındandır."[866]

 

İzah

 

Hadiste geçen "serinleyince kılın" ifâdesi vücub ifâde eden emir değildir. "Beklense daha iyidir" mânâsındadır.

Peygamberimizin bu tavsiyesi, Arabistan sıcaklığı içindir. Sahabîler, bu emri verdiği zaman Resûlullahın alın ve avuçlarının yerin sıcaklığından yandığını bildirmişlerdir. Günümüzde sıcak sebebiyle öğle namazını tehir etmeyi gerektirecek bir durum yok­tur. Zaten camiler ve camilerin sergisi, sıcağa karşı koruyucudur.[867]

 

Peygamberimizin Yağmur Duası
 

266. Ebû Lübâbe bin Abdülmünzir (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullah,

"Allah'ım, yağmur ver" diye duâ ederek yağmur istedi.

Ebû Lübâbe, "Yâ Resûlallah, ambarda hurma var" dedi.

Resûlullah (s.a.v.),

"Yâ Rabbi, Ebû Lübâbe elbisesiz olarak kalkıp ambarın deliklerini elbisesiyle tıkamaya mecbur kalıncaya kadar yağmur ver" buyurdu.

Havada hiç bulut görülmüyordu. Hemen yağmur yağdı.

Sahabîler etrafına toplanarak Ebû Lübâbe'ye şöyle dedi­ler:

"Ey Ebû Lübâbe, sen Resûlullahın söylediği gibi, elbise­siz olarak kalkıp ambarının deliklerini elbiselerinle tıkayıncaya kadar bu yağmur kesilmez."

Bunun üzerine Ebû Lübâbe öyle yaptı da, bundan sonra yağmur kesildi, semânın yüzü açıldı.[868]

 

İzah

 

Peygamberimizin hususiyetlerinden birisi de duasının Allah katında kabul edilmesiydi. Onun duasının kabul edilmesiyle ilgili pekçok misâl vardır. Bu hadis de Resûlullahın yaptığı yağmur duasının nasıl hemen kabul edildiğini göstermektedir.

Hadiste bahsi geçen Ebû Lübâbe (r.a.), Ensardandır. Hicret­ten önce Müslüman olmuştu. İkinci Akabe Bîatına katılan 75 Sahabîden birisidir. Peygamberimizin emri üzerine Medine'de kal­dığından Bedir Savaşına katılamadı. Fakat Uhud ve Hendek sa­vaşlarında büyük kahramanlıklar gösterdi. Ebû Lübâbe (r.a.) Hz. Ali'nin halifeliği döneminde vefat etti. Onun hayatı hakkında taf­silatlı bilgi için Sahabîler Ansiklopedisi isimli eserimize bakabilir­siniz.[869]

 

Resûlullahın Hz. Safiyye İle Evliliği
 

267. Enes (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullah Safiyye'yi hürriyetine kavuşturdu ve bunu onun için mehir saydı.[870]

 

İzah


 

134 numaralı hadisin izahında Peygamberimizin (s.a.v.) Hayberli Yahudilerle savaştığını, onları yendiğini ifâde etmiştik.

Bu savaşda birçok esir alınmıştı. Bu esirlerden birisi de asıl ismi Zeyneb olan Hz. Safiyye idi. Hz. Safiyye, Yahudi kabilele­rinden olan Benî Nadir'in reisi Huyey bin Ahtab'ın kızıydı. Hz. Harun'un neslindendi. Hayber Yahudilerinin reislerinden Rebî bin Hukayk'ın oğlu Kinâne ile evliydi. Kocası Hayber Savaşında öldürülmüştü.

Mücâhitler Medine'ye dönerlerken Peygamberimiz Hz. Bilal'den Safiyye'yi getirmesini istedi. Bilal onu getirdiğinde İslâmiyeti anlattı ve şöyle bir teklifte bulundu:

"Eğer Müslüman olursan seni kendime eş olarak alacağım. Şayet dininde kalmayı tercih edersen seni serbest bırakacağım. Böylece kavminin yanına dönebileceksin."

Safiyye bu teklifi kabul etti ve Peygamberimizle nikahlandı. Resûlullah (s.a.v.) hürriyetine kavuşturmayı ona mehir saydı.[871]

Hz. Safiyye hakkında tafsilat için Hanım Sahabîler isimli ese­rimize bakılabilir.[872]

 

İlk Kaldırılacak Şey
 

268. Ömer bin Hattab (r.a.) rivayet ediyor:

"İnsanlardan ilk kaldırılacak şey emânettir. Sona kalacak olan da namazdır. Nice namaz kılanlar vardır ki, kendile­rinde hayır yoktur."[873]

 

Elbisede Peygamberimizin Tavsiye Ettiği Renk
 

269. İbni Abbas (r.a.) rivayet ediyor:

"Elbiselerinizin en hayırlısı beyaz olanıdır. Dirilerinize onu giydirin, ölülerinizi de onunla kefenleyin."[874]

Hadis, zikrettiğimiz kaynaklarda,

"Size beyaz elbiseyi tavsiye ederim..." "Çünkü beyaz daha temiz, daha hoştur" şeklinde de gelmiştir.[875]

 

İnsandaki Hırs

 

270. Sa'd bin Ebî Vakkas (r.a.) rivayet ediyor:

"Ademoğlunun iki vadi dolusu malı olsa, üçüncüsünü de ister. Ademoğlunun ihtiraslı nefsini ancak toprak doldurur. Şu kadar var ki, tevbe edenin tevbesini Allah kabul eder." [876]     

 

İzah

 

İnsanın yaratılışında mevcut duygulardan biri de mal ve men­faat hırsıdır. Genelde insan zengin olup iyi imkanlar içinde yaşa­mayı ister. Bu, mal sevgisinin en düşük haddidir. Aynı arzunun sönmeyen bir hırs haline gelip insanın içini kavurması da sıklıkla görülen bir hadisedir. İşte Peygamberimiz yukarıdaki hadislerin­de insandaki bu hırsa dikkat çeker. Resûlullah (s.a.v.) başka bir hadislerinde de insanoğlu ihtiyarladıkça hayat hırsıyla birlikte mal hırsının da şiddetlendiğini bildirmiştir.[877]

İnsandaki bu hırs, kendisini her türlü zulüm ve haksızlığa sevk edebilir. Gözünü para hırsı bürümüş insanların yapmayaca­ğı kötülük yoktur. Bunlar hak hukuk dinlemeden başkalarının haklarını zalimane gasbederler. Başkalarının elindekine göz di­kerler. Daha fazla kazanmak için sağa sola saldırırlar. Kazanmak uğruna gençleri uyuşturucunun, kumarın, terörün içine atmaktan çekinmezler. Günümüz dünyasında şahit olduğumuz ürkütücü manzara, insanın çok kazanma hırsından kaynaklanan insafsız mücâdelenin tabiî bir neticesi değil midir?

Her hususta olduğu gibi, hırs rızık kazanma yolunda da ziya­na sebeptir. Çünkü bu dünya hikmet yeridir. Cenâb-ı Hakkın kâi­nata koyduğu kanunlardan biri de varlıkların meydana gelmesin­deki hikmet mertebeleridir. Meselâ bir elmanın meydana gelmesi için fidan dikmek, o fidanı sulamak, bakmak ve ondan sonra fi­danın elma verme zamanını beklemek gerekir.

Bunun gibi, her işin neticesi böyle merhalelerden geçtikten sonra gerçekleşir. Fakat zaman zaman insanlar bu hikmet kanu­nunu unutur. Birkaç basamağı atlayarak en üst basamağa çıkmak ister. Meselâ elinde fazla imkanı olmayan biri, çok zengin olmak ister, hırs sebebiyle hiçbir işte tatmin olmaz, sık sık iş değiştirir, daldan dala atlar. Neticede ise zengin olmadığı gibi elindeki sermayeyi de kaybeder. Halbuki hırs göstermese, kaabiliyetli oldu­ğu bir işte sebat etse, basamakları sabırla teker teker çıksa, zengin olabilir.

Hırsın bu zararı içindir ki, Bediüzzaman, "Mü'minde hırs sebeb-i hasârettir ve sefalettir"[878] der.

"Âdemoğlunun ihtiraslı nefsini ancak toprak doldurur" cümle­si, insanoğlunun ölünceye kadar dünya malı için hırs gösterece­ğini ifâde eder.

Hadiste, insanların çoğunluğunun böyle olduğu nazara verilir. Yoksa aşırı ihtirastan uzak duran, takva sahibi mü'minler de vardır.

Hadisin son kısmı, böyle hırslı kimselere bundan vaz geçerek tevbe etmelerini hatırlatmaktadır. Bu kısım aynı zamanda ne ka­dar zor da olsa, hırslı olmaktan vaz geçilebileceğini de ifâde eder.

Hırsla ve hırsın zıttı olan kanaatla ilgili tafsilatlı bilgi için Faiz Ticâret isimli eserimize bakılabilir.[879]



Ehl-i Beyt Nuh'un  (a.s.) Gemisi Gibidir

 

271. Ebû Zerr (r.a.) rivayet ediyor:

Resülullahın (s.a.v.) şöyle dediğini işittim:

"Ehl-i Beyti­min misâli Nuh kavmi arasında Nuh'un gemisine benzer. O gemiye binen kurtuldu, ona muhalefet eden helak oldu. Ve Ehl-i Beytimin misâli İsrâiloğullarının Hıtta isimli kapısına da benzer."[880]

 

İzah


 

253 numaralı hadisi izah ederken Peygamberimizin Kur'ân ile beraber Ehl-i Beytini bizlere emânet olarak bırakmasının sadece akrabalık bağlarından kaynaklanmadığını, Ehl-i Beytine dikkat çekmesinin çok daha mühim sebepleri olduğunu nazara ver­miştik. Ve bunun en büyük sebeplerinden birisinin Ehl-i Beytin sünnet-i seniyyenin kaynağı, koruyucusu ve her cihetle ona sahip çıkmakla mükellef olduğunu ifâde etmiştik. Gerçekten de Ehl-i Beyt, nurânî bir ağaç hükmüne geçmiş, başta Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin olmak üzere onların çocukları, Zeynelabidîn, Muhammed Bakır, Câfer-i Sâdık, Abdulkadir Geylânî ve asrı­mızda da Bediüzzaman Said Nursî gibi Ehl-i Beyt mensupları İslâmiyeti maddî ve manevî tehlikelere karşı korumuşlardır.

Bu hadis de Ehl-i Beytin doğru İslâmiyeti bilme ve yaşama noktasını nazara vermektedir. Ehl-i Beyt, bu yönüyle Nuh'un (a.s.) gemisine ve İsrâiloğullarının "Hıtta" isimli kapısına benze­tilmektedir.

Bilindiği gibi, Nuh (a.s.), kendisine iman edenleri Allah'ın emri üzerine yaptığı gemisine almış, bu gemi dağlar gibi dalgalar arasında yol alarak içindekileri sâhil-i selâmete çıkarmış, ona binemeyenler ise helak olmuşlardır.

Hadiste Ehl-i Beytin ikinci olarak benzetildiği "Hıtta Kapısı" ise kısaca şudur:

235 numaralı hadisi izah ederken açıkladığımız gibi, Yüce Allah Hz. Mûsâ'yı ve ona iman edenleri Firavun'un zulmünden kurtarmıştı. Kafile uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Eriha şehrine ulaşmıştı. Burada zâlim bir topluluk oturuyordu. İsrâiloğullarının çölden kurtulup buraya yerleşmeleri onlarla savaşmalarına bağlıydı. Eğer bunu yaparlarsa biraz külfet çekseler de ra­hata kavuşacaklardı.

Yüce Allah Musa'ya (a.s.) İsrâiloğulları ile beraber bu şehre girmelerini emretti.

"Şu beldede yerleşin ve dilediğiniz yerden bol bol yiyin. Kapısından da secde ederek girin" buyurmuştu.[881]

İşte bu âyette secde edilerek girilmesi istenilen kapı, İsrâiloğullarını huzur ve selâmete kavuşturacak olan kapı idi. Yani ha­diste Ehl-i Beytin benzetildiği "Hıtta Kapısı" idi. Fakat İsrâiloğulları kendilerine verilen nimetlere nankörlük ettiler. Peygam­berlerine isyan ettiler, Allah'ın bu emrini yerine getirmediler. Allah da onları cezalandırdı. Hadisenin tafsilatı için Tarih Ayna­sında Yahudiler isimli eserimizin 98-102. sayfalarına bakınız.[882]


 

[866] Buhârî, Mevâkît: 9, Bedü'l-Halak: 10; Müslim, Mesâcid: 180; Ebû Dâvud, Salât: 4; Tirmizi Salât. 7; İbni Mâce, Salât: 4; Nesâî, Mevâkît: 5; Muvatta, Vükût: 28; Müsned, 2:351 (7597.) İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/355.

[867] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/356.

[868] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/356-357.

[869] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/357.

[870] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/357.

[871] Tabakât, 8: 120, 123.

[872] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/358.

[873] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/358.

[874] Ebû Dâvud, Tıb: 14, Libas: 13; Tirmizi Cenâiz: 18, Edeb: 46. Nesâî, Cenâiz: 38, Zînet: 97; İbni Mâce, Cenâiz: 12, Libas: 5; Müsned, 1:307(2218.)

[875] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/359.

[876] Müslim, Zekât: 116; İbni Mâce, Zühd: 28. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/359.

[877] Müslim, Zekât: 115.

[878] Bediüzzaman, Lem'alar, s. 126.

[879] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/360-361.

[880] Mu'cemü'l-Evsat 4:284 (3502.) İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/361-362.

[881] Bakara: 2/58.

[882] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/362-363.



Konu Başlığı: Ynt: Sıcakta namazı tehir etmek
Gönderen: Ceren üzerinde 31 Mayıs 2016, 22:47:06
Esselamu aleykum.Sicak fazlalastiginde insanin hem ruhunu hemde bedenini rahatsiz edip bkgar.Bu yuzden sicak hafifleyene kadar namazi birakabiliriz.Rabbim dikkat edenlerden eylesin bizleri inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: Sıcakta namazı tehir etmek
Gönderen: Mehmed. üzerinde 31 Mayıs 2016, 22:56:46
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah. Namazı sıcakta tehir etmek yani geç kılmak efdaldir.  Rabbim paylaşım için razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Sıcakta namazı tehir etmek
Gönderen: Ruhane üzerinde 01 Haziran 2016, 01:40:22
' Aleykum selam...Insanoğlunun gözünü ancak toprak doyurur.. Rabbim bizleri temiz nefisli gözü tom kullarindan eylesin ..Bizleri affeyle Yuce Mevlam ..Amin..


Konu Başlığı: Ynt: Sıcakta namazı tehir etmek
Gönderen: Sevgi. üzerinde 01 Haziran 2016, 05:25:22
  Aleyna Ve Aleykümüsselăm. Mevlam biz kulları için her kolaylığı sunuyor. Bizler de inşaAllah herdaim Allah'ın emir ve yasaklarına uyan kullarından oluruz. Amin


Konu Başlığı: Ynt: Sıcakta namazı tehir etmek
Gönderen: Medine16 üzerinde 01 Haziran 2016, 06:13:24
Sıcaklık şiddetlendiğinde namazı hava biraz serinleyince kılın. Çünkü şiddetli sıcaklık Cehennemin kızışmasındandır.  Yani cehennem dünyada mı ve dünyanın belirli yerlerinde belirli zamanlarda sıcaklık yükseliyor. Sebebi bu mu?


Konu Başlığı: Ynt: Sıcakta namazı tehir etmek
Gönderen: Selma 8 üzerinde 01 Haziran 2016, 11:58:33
Esselamu aleykum.Sicak fazlalastiginde insanin hem ruhunu hemde bedenini rahatsiz edip bkgar.Bu yuzden sicak hafifleyene kadar namazi birakabiliriz.Rabbim dikkat edenlerden eylesin bizleri inşAllah...


Konu Başlığı: Ynt: Sıcakta namazı tehir etmek
Gönderen: Ruhane üzerinde 17 Eylül 2016, 22:26:47
Rabbim verdiğin kolaylıklar için sana şükürler olsun ..