Konu Başlığı: Ressamlık Gönderen: Sümeyye üzerinde 09 Ocak 2011, 18:44:34 Ressamlık 713. İbni Ömer (r.a.) rivayet ediyor: "Ressamlar kıyamet gününde diriltilir ve onlara "Haydi yarattığınız [yaptığınız] şeylere can verin" denilir."[858] İzah Dinimizin, bir Allah'a inanmayı ve yalnız Ona ibâdeti emreder. Allah'a ortak koşmaya işaret eden ve buna sebep olan şeyleri ise şiddetle yasaklar. Bunun içindir ki, Peygamberimiz (a.s.m.) tevhid inancına zarar verir düşüncesiyle kendi kabrine bile ibâdet eder derecede hürmet edilmesini istememiştir. İşte Resûlullahın aynı sebeple yasakladığı şeylerden biri de resim yapmaktır. Çünkü Mekke'nin fethinden önce Kabe'nin içinde ve etrafında 360 adet put vardt. Müşrikler, taştan, tahtadan, demirden, tunçtan hattâ helva gibi yiyeceklerden yaptıkları putlara tazim ve hürmet gösterirlerdi. Onları bir ilah olarak görür ve taparlardı. Birşeyin yapılmasını onlardan ister, korktukları birşeyin şerrinden onlara sığınırlardı. İşte bu şartlarda Peygamber Efendimiz, tevhid inancının yerleşmesi için, ister hakaret, isterse ibâdet için yapılsın bütün resim, heykel ve tasvire karşı şiddetli tehditlerle yasaklama getirdi. İzahını yaptığımız hadis bu tehditlerden birisidir. Konu ile ilgili bir başka rivayet şöyledir: "Kıyamet gününde insanların ençok azap görecek olanı, Allah'ın yarattıklarını taklid edenlerdir."[859] Buhârî, izahını yaptığımız hadisi "Tevhid" kitabında da zikretmiştir. Bu da gösteriyor ki, resmin haram kılınmasının sebebi şirk tehlikesidir, Allah'ın birliği inancına zarar verme endişesidir. Nitekim resmin haram olduğunu söyleyenler buna sebep olarak Allah'ın yaratmasına benzetmeyi veya resme tapınmayı gösterirler. Meselâ İbni Âbidîn bu hususta şöyle der: "Resim yapmak haramdır. Çünkü bunda Allah'ın yaratmasına benzetmek vardır."[860] "Cansız eşya resimleri mekruh değildir. Çünkü buna tapılmaz."[861] Tecrid Tercümesi'nde resmin yasaklanmasının tek sebebinin bu olduğuna dikkat çekilir ve şöyle denilir: "Tersim ve tasvir bahsinde yegâne sebeb-i nehiy [tek yasak sebebi], resimlere, suretlere taabbüd [kulluk] endişesidir. İslâm dini tevhid dini ve zâtında, sıfatında bir Allah'a ibâdet, arz-ı ubudiyet dini olduğundan ve bir kelime ile tevhid, İslâmî umdelerin ve İslâm nur ve ziyasının nokta-i mihrakı bulunduğundan her ne suretle olursa az, çok şirk ile şâibedâr olmaması Resûl-i Ekremin büyük bir kıskançlıkla ihtimam buyurduğu bir mesele idi. Tevhidin muhafazası nâmına kendi kabrine bile ibâdet edercesine İzhar-ı hürmet edilmesini istemiyordu." "Bu sebeple, İslâmiyetin ilk günlerinde Resul-i Ekrem ister ta'zim, ister tahkir ifâde eder surette kullanılsın, ister ibâdet, ister ihanet mânâsı arzetsin. resimli eşya isti'malini [kullanılmasını] mutlak surette nehyetmişti. Çünkü Resûl-i Ekrem İslâmın ilk günlerinde şirkle mücâdele halinde idi. Beşeriyeti asnama [putlara], temâsile, tesâvire [resimlere] ibadetten mene çalışıyordu."[862] Fakat, İslâm şirke galip geldikten, Mekke fethedilerek Kabe'nin içindeki putlar birer birer manasızlık karanlığına gömüldükten, Kabe'de tevhid sadası gürledikten sonra, artık resim hakkındaki şiddet kalktı, resimli şeylerin ta'zim ve hürmet ifâde etmeyecek tarzda kullanılmasına müsaade edildi. Resim hakkındaki hadisleri değerlendiren âlimler, resim yapmanın hükmü hakkında tamamen ittifak edebilmiş değillerdir. İki noktada ittifak etmelerine rağmen, bir konuda farklı görüşler vardır. Bunlardan ittifak ettikleri iki konu şunlardır: 1. Ağaç, dağ, taş gibi eşya ve manzara resimleri çizmek kesin olarak helâldir. 2. Yarım olan insan ve canlı resimlerinin yapılması ve kullanılması caizdir. Resmin üzerinde fikir birliği olmayan şekli ise tam olan canlılara âit resimlerdir. Bâzı âlimler böyle resimleri haram, bâzıları ise mekruh olarak görmektedirler. Canlı da olsa resim yapmanın haram olmayacağını söyleyen âlimlerin başında Buhârî'yi ilk şerhedenlerden Hattâbî Ebû Süleyman gelir. Bu zât canlı resim yapmayı mekruh olarak görür. Buna sebep olarak da kalbin boş şeylerle meşgul olmasını göstermiştir. Şafiî mezhebinden İzzüddîn bin Abdüsselâm, Hanbelî mezhebinden İbnü'I-Kayyim el-Cevzî, Mâlikî mezhebinden Ebû İshak eş-Şâtibî gibi İslâm hukukunda usûl âlimleri şu kâide üzerinde ittifak etmişlerdir: "Dinî hükümlerin emrediliş ve yasaklanışı sebep ve maksatlara dayanır. Bunların hepsi de dünyalarında ve âhiretlerinde kulların maddî, manevî menfaatlerine râcidir." Bundan çıkan netice şudur: "Bir sebebe [illete]bağlı bulunan şer'i hüküm varlık ve yokluğunda bu illete tâbidir" şeklinde ifâde edilen kaide gereğince şer'i nassa istinad edenler de dahil olmak üzere bütün hükümler, temeli ve tatbikinin şartı olan sebep, yani illet ortadan kalkınca, tatbik edilmezler. Âlimler, "Zamanlar, mekânlar ve durumların değişmesi sebebiyle hükümlerin de değişebileceği inkar edilemez" umumî kaidesini buna bina etmişlerdir.[863] Nitekim Peygamberimizin tatbikatında bunu görüyoruz. Meselâ Peygamberimiz başlangıçta kabir ziyaretini yasaklamış, belirli bir zaman geçtikten sonra buna izin vermişti.[864] Yine başlangıçta fakirlerin et yeme ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak kurban etlerinin üç günden fazla saklanmasını yasaklamıştı, fakat zaman geçti, çoğunluğun maddî durumu düzeldi, mahzur ortadan kalkınca kurban etinin bir bölümünü saklamaya izin vermişti.[865] Peygamberimizin vefatından sonra da buna benzer tatbikatların yapıldığını görüyoruz. Bunlardan birisi, Hz. Ömer'in müellefe-i kulübün zekâttan hisse almasına son vermesidir. Oysa Peygamberimiz, "Zekât ancak fakirlere, yoksullara, zekât toplayan memurlar, kalbleri İslama ısındırılacak kimselere [müellefe-i kulûba]...."[866] âyetine uyarak imanı zayıf olan bâzı kimseleri İslama ısındırmak, kötülüklerini önlemek veya kabileleri içinde üstün yerleri olduğu için zekâttan hisse vermişti. Hz. Ömer, müellefe-i kulûba zekâttan hisse vermeyi kesti. Çünkü artık İslâmın imânı zayıf olanların yardımına ihtiyacı yoktu, ayrıca onlar zarar verebilecek durumda da değillerdi. Yani hükmün sebebi ortadan kalkmıştı. Bunun başka misâlleri de vardır. Bir de sonraki devirlerden bir misâl verelim. İmâm-ı Âzam'ın talebesi ve Bağdat Başkadısı İmam Ebû Yusuf, kendi zamanındaki âdete bakarak arpa ile buğdayı satış ve muamelesi tartı ile olan eşyadan kabul etmiştir. Bu durum Peygamberimizin örf ve âdete göre arpa ve buğdayı satışı ölçü ile yapılan eşyadan kabul ettiği hadise aykırıdır. Bu ve benzeri örneklerde, şer'i bir hükmün üzerine kurulduğu sebep veya âdetin değişmesine tâbi olarak değiştiği görülmektedir. Zaten donmayı ve atâleti kabul etmeyen, her devirde kendi ölçüleri içerisinde değişmeye kaabiliyetli olan İslâm Hukukunun da ruhu budur. Fakat zamanla bu ruh unutulmuş, Müslümanlar hükümleri sabit ve donmuş olarak ele almışlardır. Âdetler, ihtiyaçlar, zamanlar, durumlar değişmiş, milletler, ilimler, sanatlar ve hayat gelişip ilerlemiş fakat bâzı konularda maalesef geçmişe takılıp kalınmıştır. İşte bu konulardan birisi de resim yapmaktır. Bu konuda devamlı Peygamberimizin Mekke Devrindeki hadisleri esas alınmış, zamanın değiştiği nazara alınmamıştır. Çizilen bütün canlı resimler haram katagorisine dâhil edilmiştir. Oysa günümüzde buna yeni bir hüküm getirmek zarurîdir. Çünkü günümüzde resim meselesi bir hayli şekil değiştirmiştir. Küfrün âdeta silahı durumuna gelmiştir. Buna karşı resim ve çizgi âdeta bir silah, bir bomba hüviyetindedir. Düşmanın silahı ile silahlanmak gerektiğine göre biz Müslümanların gerek gazetemizde, gerekse dergilerimizde ve kitaplarımızda resmi bir cihad vasıtası olarak kullanmamızda bir mahzur bulunmamaktadır. Fakat bu "Her resim caizdir" demek değildir. Resimleri yapılması caiz olan ve olmayanlar diye tasnif etmek gerekmektedir. Buna göre, bir ressamın Allah'ın yarattığına benzetmek niyeti taşımayan, zulüm ifâde etmeyen, müstehcen olmayan ve gösterişe sebep olmayan, kahramanlık duygularını harekete geçiren resimleri caiz; Allah'ın yarattığına benzetmek niyeti taşıyan, zulüm ifâde eden, nefse hitap eden ve gösterişe sebep olan resimleri ise haramdır. Bediüzzaman'ın meâlen alacağımız şu ifâdesi ile meselemizi bitirelim: Puta tapmayı Kur'ân men ettiği gibi, sanemperestliğin bir nevi taklidi olan suretperestliği de men eder. Medeniyet ise, suretleri kendi güzelliklerinden sayıp Kur'ân'a karşı gelmek istemiş. Halbuki, gölgeli, gölgesiz suretler, ya taşlaşmış bir zulüm maddeleşmiş, ceset giymiş bir gösteriş, riya veya cisim haline gelmiş bir şehvet unsurudur ki, insanlığı zulme ve riyaya ve nevaya, hevesi kamçılayıp teşvik eder.[867] Burada yukarıda üzerinde durduğumuz Hattabî'nin resmi haram görmeyip, lüzumsuz meşgale olduğu için mekruh saydığını, günümüzde ise sınırlarını çizdiğimiz resimleri yapmanın lüzumsuz bir meşgale olmadığını da ifâde edelim. İslâm da Helaller Haramlar isimli eserimize de bakınız.[868] Duâ Bir İbâdettir 714. Nu'man bin Beşîr (r.a.) rivayet ediyor: Resûlullah (s.a.v.), "Duâ ibâdettir" buyurdu. Sonra, "Rabbiniz buyurdu ki: Bana duâ edin, size cevap vereyim. Bana ibâdet etmeyi kibirlerine yediremeyenler, hor ve hakîr olarak Cehenneme girecekler"[869] âyetini okudu ve, "Yani duâ etmeyi kibirlerine yediremeyenler" buyurdu.[870] İzah Hadiste de ifâde edildiği gibi, dua bir ibâdettir. Hattâ ibâdetin ruhu ve özüdür. Namaz kılarak, oruç tutarak Yüce Rabbimize ibâdet ettiğimiz gibi, duâ ile de Ona kulluk ederiz. Duâ bir ibâdet olduğu içindir ki, karşılığında hiçbir menfaat beklemeyiz. Çünkü diğer ibâdetlerde olduğu gibi, duanın da neticesi, meyvesi uhrevîdir, âhirette verilir. Allah'a ibâdeti, yani Ona boyun eğip al açmayı, Ondan istekte bulunmayı gururlarına yediremeyenler Cehenneme gireceklerdir.[871] Misvak Kullanmak 715. Huzeyfe bin Yeman (r.a.) rivayet ediyor: Resûlullah gece kalktığında dişlerini misvakla ovardı.[872] Kur'ân'a Sımsıkı Sarılmak 716. Cübeyr bin Mut'im, babası Mut'im'den (r.a.) rivayet ediyor: Resûlullah (s.a.v.) ile beraberdik. Cuhfe'de Resûlullah (s.a.v.) yanımıza çıktı ve şöyle buyurdu: "Siz Allah'tan başka ilah olmadığına, Onun tek olduğuna ve ortağı bulunmadığına, benim Allah'ın Resulü olduğuma, Kur'ân'ın Allah tarafından geldiğine şahitlik etmiyor musunuz?" Biz, "Evet, ediyoruz" dedik. Sonra şöyle buyurdu: "Muhakkak bu Kur'ân'ın bir tarafı Allah'ın kudret elinde, diğer tarafı da sizin elinizdedir. Ona sımsıkı sarılın. Böyle yaparsanız ondan sonra hiçbir zaman helak olmaz ve dalâlete düşmezsiniz."[873] Hayırlı Kul, Borcunu Güzel Şekilde Ödeyendir 717. Ebû Hümeyd es-Sadî (r.a.) rivayet ediyor: Resûlullah selem yoluyla bir çeşit hurma çeşidi aldı. Ödenme vakti geldiğinde adam borcunu istemişti. Resûlullah ona, "Bu gün ödeme imkanımız yoktur. Dilersen bize biraz zaman tanı. Bir şey geldiğinde onu sana ödeyelim" buyurdu. Adam "Vay! Sözde durmayışa bakın!" dedi. Bunun üzerine Ömer öfkelendi. Resûlullah ona, "Bırak bizi ey Ömer! Şüphesiz hak sahibinin konuşmaya hakkı vardır" buyurdu. Sonra Havle binti Hakîm'e, "Yanında hurma varsa bize borç olarak ver" diye haber gönderdi. Havle, gelenlere, "Allah'a yemin ederim ki yanımda ihtiyaç için sakladığımdan başka yoktur" dedi. Bunu Resûlullaha haber verdiler. Resûlullah alacaklısına, "Hakkını tam aldın mı?" diye sordu. O kimse, "Evet, tam verdin ve gönlümü de aldın" cevabını verdi. Sonra Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Allah'ın kullarından Allah'ın yanında en hayırlısı, borcunu güzel bir şekilde ödeyen ve alacaklının gönlünü alandır."[874] İzah Hadisin başka bir rivayetinde şu ilâveler vardır: Bir bedevi Resûlullahtan alacağını talep etmek üzere geldi ve ona karşı sert davrandı. "Alacağımı vermezsen seni sıkıştırırım" dedi. Resûlullahın yanındakiler, "Yazıklar olsun sana! Kiminle konuştuğunu biliyor musun?" dediler. Adam, "Ben hakkımı istiyorum" cevabını verdi. Resûlullah yanındakilere, "Ben sizin hak sahibi ile beraber olmanızı isterim" buyurdu. Borcunu ödedikten sonra da şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki, içinde alacaklısını rahatsız etmeksizin zayıfın hakkını alamayan bir topluluğu Allah yüceltmez."[875] [858] Buhari, Tevhid:56, Libas:89, Müslim, Libas: 103; Nesâî, Zînet: 114. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/413-414. [859] Buhari, Libas: 91, 95, Müslim, Libas: 87; Nesâî, Zînet: 112, 11; Muvaüa, îsti'zan: 8; İbni Mâce, Libas: 45. [860] İbni Âbidîn Tercümesi, 2: 586. [861] A.g.e., 2:588. [862] Tecrid-i Sarih Tercümesi, 6:418. [863] İslâm Üzerinde Düşünceler, s. 155, 156. [864] Müslim, Cenâiz: 106; Ebû Dâvud, Cenâiz: 77; Tirmizi, Cenâiz: 60. [865] Tirmizî, Edâhî; 14. [866] Tevbe: 9/60. [867] Sözler, s. 381. [868] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/414-419. [869] Mü'min: 40/60. [870] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/419. [871] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/419. [872] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/420. [873] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/420-421. [874] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/421-422. [875] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/422. Konu Başlığı: Ynt: Ressamlık Gönderen: Ramazan. üzerinde 20 Mart 2016, 23:19:49 Es Selamün Aleyküm . Ressamlık konusu benim aklıma takılıştı araştırdım ve insan portlelerini çizmek günah diye buldum . Rabb'im hakikat üzere olmayı nasip etsin .
Konu Başlığı: Ynt: Ressamlık Gönderen: Ruhane üzerinde 21 Mart 2016, 01:57:41 Portre cizimlerinin yapılması günah.. Fakat doğa resimleri vs çizmenin günahı yoktur.. Allah razi olsun
Konu Başlığı: Ynt: Ressamlık Gönderen: Sevgi. üzerinde 21 Mart 2016, 09:30:07 Aleyna Ve Aleykümüsselăm. Ressamlık konusunda sadece insan yüzü çizmenin günah olduğunu fakat ağaç, dağ , taş gibi manzara resimlerin çizilmesinde ise bir mahsur olmadığını vesileniz öğrenmiş olduk. Bilgiler için Allah Razı olsun.
Konu Başlığı: Ynt: Ressamlık Gönderen: Damla üzerinde 21 Mart 2016, 16:53:13 #Esselamu aleykum..Rabbim yetenek vermiş ressamlara..Ve bunu kullanmalarına izin vermiş..Ancak yüz çizilmemeli..Çünkü(haşa) Allah a.c. nin yarattığından sanki bir tane daha yaratmış gibi oluyor..Bu nedenle insanlar yüz çizmemeli..Rabbim razı olsun..#
Konu Başlığı: Ynt: Ressamlık Gönderen: Pelinay üzerinde 21 Mart 2016, 18:24:14 Kıyamet gününde insanların ençok azap görecek olanı, Allah'ın yarattıklarını taklid edenlerdir."[859]
Ve aleykumusselam ve rahmetullah.boydan canli resmi yapmak keisn olarak yasaklanmis .anlamiyorum dinen bu kadar kotu sayilirken neden toplumda cok yaygin ve inaanlar bi sey olmaz deyip gecistiriyor? Ne yazikki artik Nefsimizin arzulari kullugumuzun onune gecer oldu:'( Allah razi olsun paylasik icin Konu Başlığı: Ynt: Ressamlık Gönderen: Ceren üzerinde 21 Mart 2016, 19:15:36 Aleykumselam.Kiyamet gununde ressamlar heykel tras yapanlari allah cizdikleri bir can vermeye çalıştıkları sey için cehennem ile cezalandirackatir.Yaratmak yalnızca allaha mahsustur.Fikkat edelim insallah...
Konu Başlığı: Ynt: Ressamlık Gönderen: Mehmed. üzerinde 18 Haziran 2019, 23:28:42 Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun
|