๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mucemüs Sağir => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 11 Ocak 2011, 18:21:58



Konu Başlığı: Ölünün ardından hayır söylemek
Gönderen: Sümeyye üzerinde 11 Ocak 2011, 18:21:58
 

Ölünün Ardından Hayır Söylemek


445. Ümmü Seleme (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullah (s.a.v.),

"Sizler bir ölünün yanında bulun­duğunuzda onun hakkında hayır söyleyin. Çünkü melekler sizin sözlerinize 'Amin' derler" buyurdu.

Ben, "Yâ Resûlallah! Ne söyleyelim?" diye sordum. Şöyle buyurdu:

"Şöyle deyiniz: 'Allah'ım, bizi ve onu affet. Ona merha­met et. Ondan sonra bana hayırlı bir akıbet ver."

Ümmü Seleme diyor ki: "Allah beni Ebû Seleme'den daha hayırlısına, Muhammed'e (s.a.v.) nasip etti."[216]

 

İzah

 

Ebû Seleme (r.a.) vefat etmişti. Yakınları onun için ağıtlar yakmaya, uygunsuz sözler söylemeye başladılar. Cenaze için oraya gelen Peygamberimiz (s.a.v.) onları uygunsuz sözler söyle­mekten men etti.

"Melekler sizin sözlerinize 'Amin' derler " buyur­du.

Bunun üzerine Ebû Seleme'nin (r.a.) hanımı Ümmü Seleme (r.a.), ne demeleri gerektiğini sordu. Peygamberimiz de,

"Allah'­ım, bizi ve onu affet. Ona merhamet et. Beni ondan daha iyisine kavuştur. Akıbetimi hayırlı kıl" deyin buyurdu.

O günden sonra Ümmü Seleme (r.a.) bir yandan bu duayı tek­rarlıyor, bir yandan da "Ebû Seleme'den daha hayırlı kim olabi­lir?" diye düşünüyordu. Nihayet onun kim olduğunu anladı. O "hayırlı kimse" Peygamber Efendimizdi. Resûlullah (s.a.v.) ço­cukları ile ortada kalan bu bahtiyar hanımı himayesine alarak onu mükâftlandırdı. Ümmü Seleme'nin (r.a.) hayatı hakkında Hanım Sahabiler isimli eserimizin 77-86. sayfalarına bakılabilir.[217]

 

Affedilmeyen Günahkâr
 

446. Ebû Katâde (r.a.) rivayet ediyor:

"Ümmetimin hepsi affedilmiştir. Ancak mucâhirûn bu­nun dışındadır."

"Ey Allah'ın Resulü, mucâhirûn kimdir?" denildi.

Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Geceleyin bir günah işler, Allah onu örttüğü halde gündüzleyin 'Ey filan, akşamleyin ben şöyle şöyle yaptım' der. Allah'ın örttüğünü açığa çıkarır."[218]

 

Yemeğin Tesbih Etmesi
 

447. Abdullah bin Mes'ud (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullah ile beraber yemek yiyorduk. Yemeğin tesbih sesini işitiyorduk.[219]

 

İzah

 

Resûlullahın (s.a.v.) çok çeşitli mucizeleri vardı. Meselâ gaybdan haber vermesi, yemeğin bereketlenmesi, parmaklarından su akması, attığı toprağın müşriklere bir mermi gibi tesir etmesi, hayvanların kendisiyle konuşması, taşın, ağacın emrini dinleme­si, ona selâm vermesi bunlardan bir kaçıdır.

İşte Peygamberimizin pekçok mucize çeşitlerinden birisi de yemeğin tesbih etmesidir. Hadis bize bunu açıklamaktadır.

Evet, Kur'ân'da bildirildiğine göre herşey Allah'ı teşbih eder.[220] "Şey" ifâdesine yemek de dahildir. Fakat biz yemeğin ve diğer şeylerin teşbihlerini anlayamayız. Ancak bâzı Sahabîler Pey­gamberimizin bir mucizesi olarak yemeğin tesbih sesini işitmişlerdir. Abdullah bin Mes'ud (r.a.) bunlardan birisidir.[221]

 

Güzel Yüz Ve Güzel İsim İhsan Edilen Kimse
 

448. Abdullah bin Abbas (r.a.) rivayet ediyor:

"Allah kime güzel bir yüz ve güzel bir isim ihsan eder de, o kimse bunları kıymetten düşürecek bir söz söylemez ve harekette bulunmazsa, Allah'ın yaratıklarının seçilmişlerin­den olur."[222]

 

Cemaata Devama Engel Bir Durum

 

449. Abdullah bin Abbas (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullah (s.a.v.) yağmurlu bir günde dellal çıkararak namazı evlerde kılmayı emretti.[223]

 

İzah

 

Zikrettiğimiz kaynaklarda Abdullah bin Ömer'den (r.a.) riva­yet edilen hadis şöyledir:

"Resûlullah (s.a.v.) yolculuk sırasında, soğuk veya yağmurlu gecelerde müezzinlere ezan okuduktan sonra, 'Dikkat! Namazla­rınızı yerlerinizde kılacaksınız' diye bağırmalarını da emretmişti."

Cemaatla namaz kılmak çok faziletli ve ehemmiyetli olmakla birlikte, bâzı hallerde cemaata gidilmeyebilir. Cemaata gitmemeye mazeret teşkil edecek hususlardan birisi de hava şartlarıdır. Yukarıdaki hadisler bunu ifâde eder. Buna göre yağmur, çamur, şid­detli soğuk, zifiri karanlık, şiddetli sıcaklık gibi haller cemaata gitmeye mânidir.

Ancak bütün bu hava şartları cemaata gitmeye gerçekten mâni derecede olmalıdır. Mâni olmayacak şekilde bir yağmur altında, karanlık ve soğuk bir günde cemaata gitmek çok daha faziletlidir. Nitekim karanlıkta mescide gidenler bir hadiste şöyle müjdelenmiştir:

"Karanlıklarda mescidlere çokça yürüyenleri, kıyamet günün­de tam bir nur ile müjdele."[224]

 

Telbiye Ne Zaman Kesilir?
 

450. Fadl bin Abbas (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullah (s.a.v.) Akabe cemresine taş atıncaya kadar telbiyeyi kesmedi.[225]

 

İzah

 

Telbiye, haccın farzlanndan olan ihramın iki rükününden bi­ridir. Telbiye, "Lebbeyk. Allahümme lebbeyk..." diye başlayan cümleyi söylemektir. Kurban Bayramının 1. gününde Akabe cemresine, "büyük şeytan"ı taşlayıncaya kadar bu cümleyi söylemeye devam edilir. Akabe cemresine taş attıktan sonra ise ha­diste de ifâde edildiği gibi kesilir.[226]

 

Namazda Oturuş Nasıl Olmalı?

 

451. Ebû Said el-Hudrî (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullah (s.a.v.) namazda oturuşta iken sol ayağını yere serer, sağ ayağını ise dikerdi.[227]

 

İzah

 

Farz olsun, vacip veya sünnet olsun dört ve üç rekâtlı namaz­ların ikinci rekatlarından sonra oturmak vacip, son rekâtlarında oturmak ise farzdır, iki rekatlı namazların ikinci rekatında otur­mak yine farzdır.

Farz olan oturmanın müddeti "et-Tahiyyatü"yü okuyacak kad­ardır. Salavatları ve duaları okumak, sünnettir.

Vacip olan oturuş yapılmadığında sehiv secdesiyle bu hatâ telâfi edilir. Farz olan oturuş terk edildiğinde ise, namazın yeni­den kılınması gerekir.

Bu genel izahtan sonra biraz da hadiste dikkat çekilen husus üzerinde duralım:

Hadiste, gerek ikinci, gerekse son rekatlarda yapılacak otu­ruşun şekli üzerinde durulmakta, Peygamberimizin (s.a.v.) sol ayağını yere serip, sağ ayağını ise diktiği bildirilmektedir.

Tahiyatta oturuşla ilgili bir başka hadisi de Abdullah bin Ömer (r.a.) rivayet eder. Bu hadise göre sağ ayak parmakları kıbleyi gösterecek şekilde dik tutulur. Eller serbest olarak uylukların üze­rine konulur.[228]

Oturuş esnasında bel eğilmez, gözler ise kucağa bakar. Kadınların oturuşyu erkeklerden farklıdır. Hanımlar sol kalça­sının üzerine oturur, iki ayaklarını sağ tarafa çıkarırlar.[229]

 

Her Eklem Yeri İçin Bir Sadaka
 

452. İbni Abbas (r.a.) Resûlullahın (s.a.v.) şöyle bu­yurduğunu rivayet eder:

"Âdemoğlunun her eklem yeri için her gün sadaka verme­si gerekir. Onun kıldığı iki rekat kuşluk namazı bütün bun­ları karşılar."

Bu hadis Müslim'de, şöyle geçer:

"Her birinizin her eklem yeri için bir sadakası vardır. Her 'Sübhanallah' bir sadaka yerine geçer. Her 'Elhamdülillah' bir sadakadır. Her 'Lâilâhe illallah' bir sadakadır. Her 'Allâhü ekber' bir sadakadır, iyiliği tavsiye etmek bir sadaka, kötülüğe en­gel olmak bir sadakadır. Onun kıldığı iki rekat kuşluk namazı bütün bunları karşılar."

Kuşluk namazı için 102 numaralı hadise bakınız.[230]

 

Allah'ın Mü'min Kuluna Rahmeti

 

453. İbni Abbas (r.a.) Resûlullahın (s.a.v.) şöyle buyur­duğunu rivayet ediyor:

"Bir adam Cennete girdiğinde anne babasını, hanımını ve çocuklarını sorar. Ona, "Onlar senin derecene ve ameline ulaşamadılar" denir. Bunun üzerine o "Ya Rabbi, ben ken­dim için de, onlar için de amel işledim" der. Onlara kavuş­ması emredilir."

İbni Abbas sonra,

"İman edenleri ve onlara iman ile tâbi olan nesillerini Cennette birbirine kavuşturacağız"[231] âyetini okudu.[232]

 

Cuma Günü Oruç Tutmak

 

454. Câbir bin Abdullah el-Ensârî (r.a.) rivayet ediyor:

Cuma günü Resûlullahın yanına girdik. Yemek yiyordu.

"Yemeğe geliniz" buyurdu.

Biz, "Oruçluyuz yâ Resûlallah" dedik.

"Dün oruç tuttunuz mu?" buyurdu.

"Hayır" dedik.

"Yarın oruç tutacak mısınız?" diye sordu.

"Hayır" cevabını verdik.

"Öyle ise yemeğe geliniz. Sadece Cuma günü oruç tutulmaz" buyurdu.[233]

 

İzah

 

Hadis, sadece Cuma günü oruç tutmanın mekruh olduğuna delâlet eder. Bununla beraber âlimler arasında Cuma günü oruç tutmanın hükmü hakkında değişik görüşler vardır. Meselâ İmam-ı Azam ve İmam Mâlik Cuma günü oruç tutmanın mekruh ol­madığı görüşündedirler. İmam Mâlik bununla ilgili olarak şöyle der:

"Hiçbir âlimin, fakihin ve kendilerine uyulanların Cuma günü oruç tutmayı yasakladığını görmedim. Cuma günü oruç tutmak iyidir. Ben bâzı âlimlerin tuttuğunu gördüm. Öyleki onlar o gün oruç tutmak için âdeta beklerlerdi."[234]

Cuma günü oruç tutmanın mekruh olmadığını savunan âlimler İbni Mes'ud'un (r.a.) rivayet ettiği şu hadis delil getirirler:

"Peygamber (a.s.m.) her ayda üç gün oruç tutardı. Cuma günleri hemen hemen hiç iftar etmezdi."[235]

İmam Şafiî, Hanbelîler, Muhammed bin Sîrin ve bâzı âlimlere göre, sadece Cuma gününde oruç tutmak mekruhtur. Bu âlimler de şu hadisi görüşlerine delil olarak zikrederler:

"Biriniz bir gün önce veya bir gün sonrasını tutmadan, sadece Cuma günü oruç tutmasın."[236]

Sadece Cuma günü oruç tutmayı yasaklayan hadislerden birisi de şudur:

Peygamberimizin hanımlarından Cüveyriye (r.a.) Cuma günü oruç tutmuştu. Peygamberimiz (a.s.m.), "Dün oruç tuttun mu?" buyurdu.

Cüveyriye (r.a.) "Hayır" dedi.

Peygamberimiz (a.s.m.),

"Peki yarın tutacak mısın?" buyur­du.

Cüveyriye (r.a.) "Hayır" dedi.

Resûlullah (a.s.m.),

"O zaman orucunu boz" buyurdu.[237]

Bu görüşte olan âlimler, sadece Cuma günü oruç tutmanın mekruh olduğunu savunan âlimlere, bunu yasaklayan hadislerin muhtemelen ulaşmadığını söylerler. "Ulaşsaydı muhalefet etmez­lerdi" derler. Gerçekten de gerek İmam-ı A'zam, gerekse İmam Mâlik zamanında hadisler henüz bir araya toplanmamıştı. Dola­yısıyla onların bu hadisten habersiz olmaları mümkündür.

el-Aynî, Cuma günü oruç tutmanın mekruh olmadığını savu­nan âlimlerin delil olarak kullandıkları İbni Mes'ud'dan rivayet edilen hadis için de, bu hadisin Peygamberimizin sadece Cuma günleri oruç tuttuğuna delâlet etmediğini, aksine Resûlullahın sa­dece Cuma günü oruç tutmayı yasaklamasının, onun Cuma'dan bir gün evvel veya bir gün sonrasıyla birlikte oruç tutmuş oldu­ğunu gösterdiğini söyler.[238]

Yukarıdaki hadisten hareketle Cuma günü oruç tutmanın mek­ruh olduğunu söyleyenler, bunun hikmeti olarak da bu günün mü'minler için bayram olmasını zikrederler ve bununla ilgili ola­rak Ebû Hüreyre'nin (r.a.) rivayet ettiği şu hadise yer verirler:

"Cuma günü bayram günüdür. Bayram gününüzü oruç günü yapmayınız."[239]



[216] İbni Mâce, Cenâiz: 55; Müslim, Cenâiz: 7. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/121-122.

[217] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/122.

[218] Buhari, Edeb: 60; Müslim, Zühd: 52. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/122-123.

[219] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/123.

[220] İsrâ: 17/44.

[221] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/123-124.

[222] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/124.

[223] Buhari, Ezan: 18; Müslim, Misâfirîn: 22; Ebü Dâvud, Salât: 26. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/124.

[224] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/124-125.

[225] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/125.

[226] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/125-126.

[227] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/126.

[228] Buhari, Ezan: 145; Ebû Dâvud, Salat: 176, 180.

[229] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/126-127.

[230] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/127.

[231] Tûr: 52/21.

[232] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/127-128.

[233] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/128-129.

[234] İmam Mâlik, Muvatta, Oruç: 22.

[235] Tirmizî, Savm: 41; Nesaî, Siyam: 70.

[236] Buhari, Savm: 63; Müslim, Siyam: 147; Ebû Dâvud, Siyam: 51.

[237] Buhâri, Savm: 63; Ebû Dâvud, Siyam; 53.

[238] Sünen-i Ebû Dâvud Terceme ve Şerhi, 9:316.

[239] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/129-130.




Konu Başlığı: Ynt: Ölünün ardından hayır söylemek
Gönderen: Ramazan. üzerinde 26 Mart 2016, 22:14:57
Es Selamün Aleyküm . Çok güzel bir paylaşım . Her Hadisten öğrendiğimiz şeyleri uygularız inşALLAH .
Ölünün arkasından hayırda bulunmak , insan vucudundaki eklem sayısı kadar sadaka vermek gibi şeyleri uygulayalım inşALLAH .

ALLAH cc razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Ölünün ardından hayır söylemek
Gönderen: Mehmed. üzerinde 26 Mart 2016, 22:24:28
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah.  Rabbim bizleri ölülerimizin ardından hayırlı konuşanlardan eylesin. Rabbim paylaşım için razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Ölünün ardından hayır söylemek
Gönderen: Hatice 08 üzerinde 26 Mart 2016, 22:32:09
Bismillah
Bir ölünün arkasından hayir konuşmamız gerekir. Çünkü melekler yaptığımız dualara amin derler.
Allah c.c. razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Ölünün ardından hayır söylemek
Gönderen: Sevgi. üzerinde 26 Haziran 2019, 05:30:26
Şunu anlıyoruz ki ölmüşlerimizin ardından herzaman hayır sözler söylemeliyiz. çünkü oan melekler duâlarımıza amin dermiş. Rabbim bizleri herzaman hayırlı duâlarda bulunmayı nasip etsin inşaAllah
Bilgiler için Allah sizlerden razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Ölünün ardından hayır söylemek
Gönderen: Züleyha üzerinde 26 Haziran 2019, 10:38:04
Mevlam ölülerimizi hayırla yad etmeyi nasip eylesin amin...