๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mucemüs Sağir => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 11 Ocak 2011, 18:51:42



Konu Başlığı: Müminin vasfı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 11 Ocak 2011, 18:51:42
Mü'minin Vasfı


406. Abdullah bin Ömer (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullah (s.a.v.),

"Ben mü'mine benzeyen ağacı çok iyi biliyorum" buyurdu.

Ben oradakilerin en küçükleri ol­duğum halde, (içimden) "O ağaç hurmadır" dedim. Sonra Resûlullah (s.a.v.),

"O hurmadır" buyurdu.[113]

 

İzah

 

Zikrettiğimiz kaynaklarda hadis şöyledir: Resûlullah,

"Mü'min yaprağını hiç dökmeyen yeşil bir ağaca benzer" buyurdu.

dinleyenler, "Filan ağaç, falan ağaç" diye tahminde bulundular. (Fakat hangi ağaç olduğunu bilemediler.) Ben, "Hurma ağa­cıdır" demek istedim. Sonra Resûlullah (s.a.v.), "O hurma ağacı­dır" diyerek kendisi açıkladı.

Hadisin başka bir rivayeti ise şöyledir:

"Bana öyle bir ağaçtan haber verin ki, Müslümana benzesin. Yaprakları hiç dökülmesin ve her an meyve verip dursun. İşte o, hurma ağacıdır."

Peygamberimizin mühim hususiyetlerinden birisi de Sahabîlerine bir şeyler öğretirken, soru sorarak onların dikkatlerini topla­ması, onların anlayışlarını denemesi, onları düşünmeye teşvik et­mesidir, işte bu hadiste de aynı metodu kullanmıştır. Onlardan is­tediği cevabı alamayınca da cevabı kendisi vermiştir.

Hadiste üzerinde durulması gereken önemli bir husus da Resûlallahın (s.a.v.) öğretmek istenen şeyi misâlle öğretmesidir. Çünkü bu, öğretmede kalıcılığı sağlar.

Peygamberimizin (s.a.v.) bu hadislerinde mü'mini hurma ağacına benzetmesi de yerindedir. Bu benzetme, hurma ağacının faydasının çokluğu, meyvesinin güzelliği ve dayanıklılığı açısın­dandır. Evet, hurma ağacının gölgesinden, yapraklarından, dal­larından, kökünden, odunundan, kabuklarından dahi istifade edi­lir. Hattâ çekirdeği bile hayvanlara yem olarak verilir. Meyvesin­den de kısa bir zaman için değil, uzun bir zaman istifade edilir.

İşte mü'min de imanı, ibâdeti, güzel ahlâkı, zikri, sadakası ile böylesine faydalıdır.

Hadis, bir yönüyle öğretmenin metodunu gösterirken, bir baş­ka yönüyle de öğrencinin adabını ders vermektedir. Abdullah bin Ömer (r.a.) Resûlullahın suâlinin cevabını bildiği halde utandı­ğından suâlin cevabını vermemiştir.

Hadis bize, bazan yaşça küçük olan birisinin kendisinden da­ha büyük kimselerin bilmediği bir hususu bilebileceğini, dolayısıyla onlara değer vermek gerektiğini, şayet cevap verirlerse cesaretlerini kırıcı sözler söylememek icab ettiğini de ders verir.[114]

 

Resûlullahın Ashabını İdare Etmesi

 

407. Abdullah bin Ebî Evfâ (r.a.) rivayet ediyor:

Abdurrahman bin Avf, Resûlullaha (s.a.v.) Hâlid bin Velid'den şikâyetçi olduğunu bildirdi. Resûlullah (s.a.v.),

"Ey Hâlid, Bedir Savaşına katılanlardan birine ezâ verme. Eğer sen Uhud dağı kadar altını sadaka olarak dağıtsan, onun ameline yetişemezsin."

Bunun üzerine Hâlid bin Velid, "Onlar bana dil uzatıyor, ben de karşılık veriyorum" dedi.

Resûlullah (s.a.v.) Abdurrahman bin Avf a da şu ikazı yaptı:

"Hâlid'e eziyet etmeyin. Çünkü o Allah'ın kâfirler üzeri­ne çektiği bir kılıçtır."[115]

 

İzah

 

Hadisten Resûlullahın farklı fıtratta olan Ashabını nasıl idare ettiğini görüyoruz. Abdurrahman bin Avf in (r.a.) fazîletine dik­kat çekerek Hz. Hâlid'den ona dokunmamasını istemiştir. Sonra

da Hz. Hâlid'in faziletine dikkat çekerek Hz. Abdurrahman'dan da ona dokunmamasını istemiştir.

Hadiste ismi geçen Abdurrahman bin Avf (r.a.), toplu olarak Cennetle müjdelenen on Sahabîden birisidir. İlk Müslümanlardandır. Hem Habeşistan'a, hem de Medine'ye hicret etmekle iki hicret sevabı birden kazanmıştır.

Hadiste de ifâde edildiği gibi, Bedir Savaşına katılma fazîletine de sahiptir. Peygamberimiz kendisini çeşitli vazifelere gönder­miştir. Meselâ bir defasında onu Dumetü'l-Cendel'de bulunan Kelb kabilesini İslama davet için görevlendirmiş, kendi elleriyle sarığını sarıp sancağı teslim etmişti.

Hz. Abdurrahman, servetini Allah yolunda harcayan zengin Sahabîlerdendi. Hicretin 21. senesinde, 72 yaşında iken vefat et­ti. Onun hayatı hakkında tafsilat için Sahabîler Ansiklopedisi isimli eserimize bakılabilir.

Biraz da Hz. Hâlid'in hayatı üzerinde duralım:

Hâlid, müşriklerin Müslümanlara karşı yaptıkları bütün savaş­larda ön safta katıldı. Hatta Allah'ın takdiri ile Uhud Savaşında Müslümanların mağlup olmasında onun tesiri fazladır.

Hâlid, Hudeybiye sulhünden sonra Müslüman oldu. Sonra da kahramanlıkları ve hizmetleriyle "Allah'ın kılına" unvanını aldı. Nitekim izahını yaptığımız hadiste Peygamberimiz onun bu ünvânına dikkat çekmiştir.

Hz. Hâlid, Müte Savaşında Resûlullahın tayin ettiği Zeyd bin Hârise'nin (r.a.), Cafer bin Ebî Tâlib'in (r.a.) ve Abdullah bin Revaha'nın (r.a) peş peşe şehid düşmesi üzerine kumandayı ele alarak askerî dehasıyla üç bin kişilik İslâm ordusunu yüz (başka bir rivayete göre iki yüz) bin kişilik Bizans ordusu karşısında bozgundan kurtarmış, hattâ Bizans ordusunu bozguna uğratmış­tır. 15 numaralı hadisin izahına da bakınız.

Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Hâlid'i çok mühim vazifeler için görevlendirdi. Mesela Mekke'nin fethinden sonra onu Uzza putu­nu yıkmak üzere vazifelendirmişti.

Bütün ömrünü at sırtında ve cihat meydanlarında geçiren Hz. Hâlid, Hicretin 21. yılında vefat etti. Hz. Hâlid'in hayatı hakkın­da tafsilat için Sahabîler Ansiklopedisi isimli eserimize bakıla­bilir.[116]

 

Zengin Kadının Hacca Gitmesi

 

408. Abdullah bin Ömer (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullah (s.a.v.), evli ve zengin, fakat kocasının hacca gitmesine izin vermediği bir kadın hakkında şöyle buyurdu:

"Ancak kocasının izni ile gidebilir." [117]

 

Münafığın Misali
 


409. Abdullah bin Ömer (r.a.) rivayet ediyor:

"Münafığın misâli, iki sürü arasında şaşkın şaşkın gidip gelen koyun gibidir. Bu sürüye geldiğinde onu boynuzlayıp dışlar, diğerine gittiğinde onu boynuzlayıp dışlar."[118]

 

İzah

 

Münafık, dışa karşı inanmış görünüp, kalben inanmayan, in­kar eden kimselere denir.Yüce Allah, münafıklarla ilgili olarak şöyle buyurur:

"İnsanlardan bir kısmı da, mü'min olmadıkları halde, 'Allah'a ve âhiret gününe inandık' derler.

"Allah'ı ve mü'minleri güya aldatmaktadırlar. Halbuki onlar yalnız kendilerini aldatırlar da farkında bile olmazlar."

"İman edenlere rastladıklarında 'İnandık' derler. Şeytanlaşmış reisleri ve arkadaşlarıyla başbaşa kalınca da 'Aslında biz sizinle beraberiz. Onlarla sadece alay ediyoruz' derler."[119]

İzahını yaptığımız hadiste de Peygamberimiz (s.a.v.) münafı­ğın dünyadaki durumunu nazara vermekte, mü'minlerin de, kâ­firlerin de böylelerini dışladığını nazara vermektedir. Münafıkla­rın âhiretteki yerini de şu âyetten öğreniyoruz:

"Şüphesiz münafıklar Cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Sen onlar için hiçbir yardımcı da bulamazsın."[120]

 
Gurur Sebebiyle Elbiseyi Sürümek
 

410. Abdullah bin Ömer (r.a.) rivayet ediyor:

"Kim gurur sebebiyle elbisesini sürürse, Allah ona kıya­met gününde rahmet nazarıyla bakmaz."[121]

 

İzah

 

Dinimizin haram kıldığı çirkin huylardan birisi de gururdur. Kur'ân'da yer verildiğine göre Lokman (a.s.) oğluna şu tavsiye­de bulunmuştur:

"Gururlanıp insanlardan yüzünü çevirme; yeryüzünde kasıla­rak yürüme. Çünkü Allah büyüklük taslayan ve övünenleri sev­mez."[122]

Hadislerde de gurur şiddetle reddedilmiş, bir hadiste kibirlenenlerin âhiretteki durumu şöyle bildirilmiştir:

Resûlullah,

"Kıyamet günü Allah Teâlâ bir kısım insanlan karınca suretinde diriltir de, diğer insanlar onlan ayakları ile çiğner­ler" buyurdu.

"Bu karınca suretinde olanlar kimlerdir?" diye soruldu.

Peygamberimiz (s.a.v.),

"Dünyada iken büyüklenenler" ceva­bını verdi.[123]

Peygamberimiz bu hadislerinde de, elbiseyi gurur için yerde sürüklemenin haram olduğunu bildirmekte ve böylelerine Al­lah'ın kıyamet gününde rahmet nazarıyla bakmayacağını ifâde etmektedir. Elbisenin gurur dışında yerde sürünmesi ise, bu tehdite dahil değildir. Bunu da şu hadisten öğreniyoruz.

Resûlullah (s.a.v.),

"Allah elbisesini gururla sürüyene bak­maz" buyurdu.

Hz. Ebû Bekir, "Ey Allah'ın Resulü! Elbisem serbest durum­da iken dikkat etmezsem sürünüyor" diye endişesini bildirdi.

Resûlullah,

"Sen bunu kibir için yapmıyorsun" cevabını ver­di.[124]

Ancak âlimler, kibirlenmek için olmasa da elbisenin yerde sürünmesini mekruh saymışlardır.[125]

 

Güzel Şeylere Bakarken "Maşaallah" Demek
 

411. Enes bin Mâlik (r.a.) rivayet ediyor:

"Allah bir kula aile, mal ve çocuk gibi bir nimet verir, o da "Maşâallah, lâ kuvvete illâ billah Allah dilediğini yapar. Kuvvet ancak Allah'ın yardımıyladır" derse, o nimet hak­kında ölüm dışında hiçbir afat görmez."

Resûlullah daha sonra,

"Ne olurdu, bahçene girdiğinde, 'Mâşaallah, Allah dilemiş de yaratmış! Kuvvet ve kudret Ancak Allah'ındır' deseydin!" âyetini okudu.[126]

 

İzah

 

Peygamberimiz pek çok hadislerinde nazara, yani göz değmesine karşı ümmetini ikaz etmiştir. Meselâ bir hadislerinde şöyle buyurur:

"Nazardan Allah'a sığınınız. Çünkü nazar haktır."[127]

Peygamberimiz bir hadislerinde de şöyle buyurur:

"Biriniz kendi şahsında, malında veya Müslüman kardeşinde çok hoşuna giden bir şey gördüğünde, bereketi için dua etsin. Çünkü göz değmesi haktır."

Hadisin sonunda geçen "Ne olurdu, bahçene girdiğinde Maaşallah, Allah dilemiş de yaratmış! Kuvvet ve kudret ancak Allah'ındır' deseydin!" ayetinde kastedilen husus şudur:

İki kardeş vardı. Bunlardan biri mü’min diğeri ise inkarcı idi. Babalarından bu iki kardeşe miras kaldı. Mü’min olan kardeşi eline geçen mirası sadaka olarak dağıttı, kafir olan kardeş ise bağ bahçe satın aldı. Bir zaman sonra mü’min olan kardeş fakir düştü. Zengin olan kardeşinden yardım istediysede o buna yanaşmadı. Hatta parasını sadaka olarak dağıttığı için onu azarladı. Mü’min kardeş, "Ben fakirliğin ve zenginliğin Allah’tan olduğunu görüyorum. Allah bana mal verirse ona hamd eder, imtihan ettiğinde de sabrederim." dedi. Kardeşine nasihatlarda bulundu. Onun gafletten uyanmasına çalıştı. İşte bu nasihatlardan biriside bahçesinin güzelliği gözlerini kamaştıran kardeşine "Ne olurdu bahçene girdiğinde, 'Maaşallah, allah dilemişte yaratmış! Kuvvet ve kudret ancak Allah’ındır’ deseydin!" tavsiyesidir. Nihatyet çok geçmeden kafir kardeşin gururlandığı bahçe yerin dibine geçti. Sonraki ayetlerde haber verildiğine göre "çardakları yere çöktü" Bahçe sahibi de "avuçlarını ovuştura laldı."[128]     

 

Para Peşin Mal Veresiye Satış Yapmak

 

412. İbni Abbas (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullah (s.a.v.) Medine'ye hicret ettiğinde onlar yiye­cekte ve hurmada selef yapıyorlardı. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Kim bir malı önceden satarsa ölçü ve tartısını belirterek ve teslim vaktini tayin ederek satsın."[129]

 

İzah

 

Hadiste geçen "selef," "selem" de denilen bir alış veriş şekli­dir. Buna göre bir kimse malı sonra teslim etmek şartıyla ücretini birkaç ay önceden peşin olarak alır. Böyle bir satış, hadisten de anlaşılacağı üzere, şartlarına uyulduğu takdirde caizdir. Bunun şartı da, malın cinsi, miktarı ve vasıflarının tespit edilmesi, ne za­man ve nerede teslim edileceğinin açıklanması; buna karşılık alı­cının da oradan ayrılmadan ücretini peşin olarak ödemesidir.

Meselâ çiftçinin miktar belirtmeden tarladaki mahsulü, ağaçta­ki meyveyi satması, tarlanın veya ağacın peşin satılan mahsulü verip vermeyeceği belli olmadığından caiz değildir. Peygamberi­miz böyle bir satışı yasaklamıştır.[130]

Fakat çiftçi, "Sana filan tarihte teslim etmek üzere iki ton iyi buğday satıyorum" dese, tüccar da bunu kabul etse ve bedelini peşin olarak verse, bu satış hadiste de ifâde edildiği gibi caizdir.[131]

 

Ölülere Sövmemek
 

413. Sahr (r.a.) rivayet ediyor:

"Ölülere sövmeyin. Çünkü bununla dirilere eziyet etmiş olursunuz."[132]

 

İzah

 

Konu ile ilgili bir başka hadis şöyledir:

"Ölülere sövmeyin, çünkü onlar sağ iken hayırdan ve serden gönderdiklerine kavuştular."[133]

Peygamberimiz iki hadislerinde de ölülere sövmemek gerek­tiğini bildirmiş ve bunun sebebini açıklamıştır. Bunlardan birinci­si ölünün akrabalarına eziyet olmasıdır. Ölüye sövmekle hiçbir şey elde edilmemek bir yana, onun akrabaları bundan üzüleceğin­den, ölenlere sövmemek gerekir.

Ölülere sövmemek gerektiğinin ikinci sebebi, şayet kötü birisi ise artık onun cezasını çekeceği yere gitmiş olmasıdır.[134]

 

Allah'ın Âlimlere Bir Lütfü
 

414. Ebû Mûsâ el-Eş'arî (r.a.) rivayet ediyor:

"Allah kıyamet gününde âlimleri diriltir. Sonra onlara şöyle der:

"Ey âlimler topluluğu! Ben ilmimi size azap etmek için vermedim. Gidiniz, sizi bağışladım."[135]

 

İzah


 

Mahşer gününde Allah'ın diledikleri kimseler dışında herkes dehşet içerisinde olacaktır. O gün böyle bir hitaba muhatab olmak gerçekten çok büyük bir sevinç kaynağı, çok büyük bir müjdedir. Bununla ilgili bir başka müjde de şudur:

"Ümmetimin en hayırlıları âlimlerdir. Âlimlerin de en hayırlı­ları merhametli olanlardır. Dikkat edin! Allah, câhilin bir tek gü­nahını affetmeden önce, âlimin kırk günahını affeder. İyi dinle­yin! Merhametli âlim, kıyamet günü, nuru etrafı aydınlatacak şe­kilde gelir. Öyle kî, doğu ile batı arasındaki yaratıklar, onun par­lak bir yıldız gibi aydınlatan ışığında yürür."[136]

Bir başka hadis ise şu mealdedir:

"Kıyamet gününde Allah Teâlâ kullarını ayırmak için hükmet­meye başladığı zaman âlimlere hitaben şöyle buyurur:

"Ben size ilmimi ve hilmimi sadece sizi bağışlamayı istediğim için verdim. Hatânız ne olursa olsun bence önemsizdir."[137]

Ancak hadiste ifâde edilen nimete mazhar olacak âlimler, bil­dikleri ile amel eden, ilimleri ile başkalarına faydalı olan ihlaslı âlimlerdir. Yoksa bildiklerini yaşamayan, ilmi gizleyen, ilim ile dünyalık peşinde koşan âlimler, mahşer yerinde büyük sıkıntılara maruz kalacaklardır. Bu konuda pekçok hadis rivayet edilmiştir. Meselâ böyle âlimlerin ağzından irin akacağı, dillerini sakız gibi çiğneyecekleri, ateşten bir gem vurulacağı bildirilmiştir. Yine ha­dislerde Allah'ın fazla malın hesabını soracağı gibi, fazla ilmin de hesabını soracağı ikazı yapılmıştır. Tafsilat için Ölümden Sonra Diriliş isimli eserimizin 147, 148, 242, 243. sayfalarına bakılabi­lir.[138]

 

Mü'mini Öldürmenin Mes'uliyeti

 

415. Abdullah bin Amr (r.a.) rivayet ediyor:

"Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, bir mü'minin öldürülmesi, kıyamet gününde Allah indinde dünyanın yok olmasından daha büyüktür."

26 ve 371 numaralı hadislere bakınız.[139]

 

Namaz Ve Abdestin Fazileti
 

416. Câbir bin Abdullah (r.a.) rivayet ediyor:

"Cennetin anahtarı namaz, namazın anahtarı ise abdesttir."[140]

 

Allah'ın En Çok Kızdığı İsim
 

417. Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullah (s.a.v.) bir adamın diğerine "Ey şahların şa­hı" diye seslendiğini işitti. "Meliklerin meliki mi?" diye bu ifâdeden duyduğu rahatsızlığı zikretti.[141]

 

İzah

 

Hadisin son kısmı Mu'cemü'l-Evsat'ta, "Meliklerin meliki Al­lah'tır" şeklindedir. Hadisin Buhârî ve Müslim'deki rivayeti ise şöyledir:

"Allah katında en kötü isim, Melikü'l-Emlâk'tır."

Müslim'de rivayet edilen bir başka hadis de Peygamberimiz kıyamet gününde Allah'ın en fazla bu ismi alanlara gazap edece­ğini bildirmiş ve,

"Allah'tan başka Melik yoktur" buyurmuştur.[142]

Kula yakışan Abdullah, Abdurrahman gibi tevazu ve kulluk bildiren isimlerdir. "Memleketlerin, kıtaların sahibi ve hükümrâ­nı" mânâsına gelen "Melikü'l-Emlâk" ise Allah'a mahsus bir sı­fattır. Kendi sıfatını alanlara elbette Allah gazap eder.[143]

 

Açıktan Günah İşleyenleri Açıklamak Gıybet Değildir

 

418. Behz bin Hakim babasından, Resûlullahın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

"Açıktan günah işleyenleri ne zaman açıklayacaksınız? Onların vasıflarını anlatın ki insanlar onlardan sakınsınlar.”[144]

 

İzah

 

Başka bir hadis şu mealdedir:

"Açıktan günah işleyenleri anlatmaktan niçin çekmiyorsunuz? İnsanlar onları ne zaman tanıyacak? Onun vasıflarını anlatın ki, insanlar onlardan sakınsınlar."[145]

Fenalıktan, açıktan günah işlemekten, yaptıkları günahları bal­landıra ballandıra anlatmaktan sakınmayan insanlar bulaşıcı has­talık mikrobu taşıyan kimseler gibidirler. Eğer bunlara karşı ted­bir alınmazsa, bu hastalığın topluma bulaşması kaçınılmaz olur. İşte hadiste bunlara karşı alınacak tedbirlerden birisi açıklanmak­tadır. O da böylelerini insanlara tanıtmaktır.

Gıybeti son derece çirkin bulan ve yasaklayan dinimizde, "fâsık-ı mütecâhir" denilen böyle kimseler hakkında konuşmanın gıybet olmayacağı bildirilmiştir.[146]




[113] Buharı, İlim: 4, Edeb: 79; Müslim, Sıfatü'I-Münâfıkın: 64. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/69.

[114] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/69-71.

[115] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/71.

[116] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/71-73.

[117] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/73.

[118] Müslim, Münâfikîn: 16; Nesaî, İman: 31; Müsned, 2:44 (4873.) İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/73.

[119] Bakara: 2/8-9-14.

[120] Nisa: 4/145. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/74.

[121] İbni Mâce, Libas: 6; Tirmizî, Libas: 9; Nesâî, Zînet: 106; Ebû Dâvud, Libas: 40. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/74.

[122] Lokman: 31/18.

[123] Heysemî, Mecmaü'z-Zevâid: 10;334.

[124] Buhari, Libas: 5, Fezâilü Ashab: 5, Edeb: 55; Müslim, Libas: 45; Ebû Dâvud, Libas: 28; Nesâî, Zînet: 102, 105.

[125] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/75-76.

[126] Kehf: 18/39. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/76.

[127] İbni Mâce, Tıb: 32.

[128] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/76-77.

[129] Buhari, Selem: 1, 2, 7; İbni Mâce, Ticâret: 59; Ebû Dâvud, Büyü: .57; Tirmizî, Büyü; 68; Müslim, Musakât: 127, 128; Nesâî, Büyü: 6. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/77-78.

[130] Buhârî, Selem: 1; İbni Mâce, Ticâret: 61.

[131] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/78.

[132] Tirmizî, Birri: 51. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/78-79.

[133] Buhârî, Cenâiz: 97; Ebû Dâvud, Edeb: 50 Nesâî, Cenâiz: 51

[134] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/79.

[135] Mu'cemü'l-Evsat, 5:145(4276.) İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/79.

[136] Câmiü's-Sagir,  13:462.

[137] Mecmaü'z-Zevaid, 1:126.

[138] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/80.

[139] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/81.

[140] el-Mu'cemü'l-Evsat, 5:186 (4361.) İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/81.

[141] Buhâri, Edeb: 114; Müslim, Adâb: 20; el-Mu'cemü'l-evsat, 5:186. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/81.

[142] Müslim, Adâb: 21.

[143] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/82.

[144] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/82.

[145] Camius-Sagir, 1:115.

[146] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/82-83


Konu Başlığı: Ynt: Müminin vasfı
Gönderen: Ramazan. üzerinde 26 Mart 2016, 23:14:34
Es Selamün Aleyküm . Efendimiz (s.a.v) hurma ağacını insana benzetmiştir . Hurma ağacı başı kesildiği zaman ağaç kurur , bir darbe aldığı zamanda kurur  ve bunun gibi pek çok özelliği insana benzer ...

ALLAH cc razı olsun paylaşımdan .


Konu Başlığı: Ynt: Müminin vasfı
Gönderen: Hatice 08 üzerinde 26 Mart 2016, 23:30:20
Bismillah
Efendimiz insanları hurma ağacına benzetmiştir. Hiçbir zaman saramayan ve her an meyve veren bir hurma ağacına ...

Allah c.c. razı olsun inşallah


Konu Başlığı: Ynt: Müminin vasfı
Gönderen: Melike 8 üzerinde 26 Mart 2016, 23:31:50
Allah razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Müminin vasfı
Gönderen: Sevgi. üzerinde 27 Mart 2016, 03:29:42
  Aleyna Ve Aleykümüsselăm. Peygamberimiz ( S.A.V ) insanları bir hurma ağacına benzetmiş. Çünki hurma ağacının faydalı olması meyvesinin güzel ve dayanıklı olmasıdır.  Oyüzden mü'min de imanı, ibâdeti, güzel ahlâkı, zikri, sadakası ile böylesine faydalıdır.
 


Konu Başlığı: Ynt: Müminin vasfı
Gönderen: Mehmed. üzerinde 15 Haziran 2016, 22:33:07
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah. Rabbim bizleri mümin kullarından eylesin. Rabbim paylaşım için razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Müminin vasfı
Gönderen: Damla üzerinde 16 Haziran 2016, 10:52:53
#Esselamu aleykum..Mümin bir kimseye benzeyen ağaç hurmadır..Yaprakları hiç dökülmeyen..Rabbim bizi itaatli kimselerden eylessin ve dinimizde sabit kılsın inşAllah..Rabbim razı olsun..#


Konu Başlığı: Ynt: Müminin vasfı
Gönderen: ❣ Muhammed ❣ üzerinde 16 Haziran 2016, 15:00:44
Ve Alleykümselam Ve Rahmmetullah Ve Berekatuh.Rabbim c.c efendimizin tarif ettiği gibi bir mumin olamayı nasip eylesin İnşaAllah.Rabbim ibadetlerimizi hakkıyla yapıp bol bol meyve vermeyi nasip eylesin İnşaAllah...


Konu Başlığı: Ynt: Müminin vasfı
Gönderen: Ceren üzerinde 16 Haziran 2016, 17:36:51
Aleykumselam.Allahin emir ve yasaklarina uyan ve mumin vasfi ile allhin yolunda gidip onun rahmetine kavusan kullardan olalim inşallah.Rabbim razi olsun paylasimdan sumeyye abla...


Konu Başlığı: Ynt: Müminin vasfı
Gönderen: Pelinay üzerinde 16 Haziran 2016, 17:39:11
Ve aleykumusselam ve rahmetullah.
Bana öyle bir ağaçtan haber verin ki, Müslümana benzesin. Yaprakları hiç dökülmesin ve her an meyve verip dursun. İşte o, hurma ağacıdır."

Acaba bu vasfin icini ne kadar doldurabiliyoruz:(.bir dusunmek muhasebe etmek gerek