๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mucemüs Sağir => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 10 Ocak 2011, 14:39:38



Konu Başlığı: Mekke ve Medine nin fazileti
Gönderen: Sümeyye üzerinde 10 Ocak 2011, 14:39:38
Mekke Ve Medine'nin Fazileti


569. Câbir (r.a.) rivayet ediyor:

"Kim iki haremden birinde vefat ederse, kıyamet gününde korkudan emin olarak diriltilir."[530]

 

İzah

 

Hadisde geçen iki harem, Mekke ve Medine'dir. Bu hadis, Peygamberimizin doğduğu, Kabe'nin bulunduğu, bir çok pey­gambere beşiklik yapmış bir yer olan Mekke ile; Resûlullahın (s.a.v.) hicret yurdu ve kabrinin bulunduğu yer olan Medine'nin faziletini ifâde etmektedir. Ehl-i iman olmak şartıyla bâzı günlerde ve bâzı mübarek mekanlarda ölmek, kişiye uhrevî hayatında bâzı faydalar kazandırır. Hadis, Mekke ve Medine'de vefat etmenin kişiyi kıyamet gününün dehşetli korkusundan emin kılacağını bil­dirmektedir.[531]

 

Taharette Su Kullanmak

 

570. Uveym bin Saadeti'l-Ensârî (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullah (s.a.v.) Küba halkına giderek,

"Temizliğiniz­den dolayı Allah'ın sizi övdüğünü işittim. Övülmenize se­bep olan bu temizlik nedir?" buyurdu.

Onlar şöyle dediler: "Vallahi ey Allah'ın Resulü! Kom­şumuz Yahudilerin büyük abdestten sonra su ile taharetlen­diklerini gördük. Onların yaptığı gibi bizler de taharetleni­yoruz. Bunun dışında birşey bilmiyoruz."[532]

 

İzah

 

"Orada maddî ve manevî pisliklerden iyice temizlenmeyi seven kimseler vardır. Allah da çok temizlenenleri sever" mealindeki âyet-i kerime[533] nazil olmuştu. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) Medine'ye yakın bir yerleşim merkezi olan Küba'ya gittr. Çünkü âyet-i kerimede geçen "orada" ifadesiyle "Küba" kastediliyordu. Peygamberimizle Kübalı Sahabîler arasında yukarıdaki konuşma geçtikten sonra Resûlullah (s.a.v.),

"İşte gerçek temizlik budur, o halde bu temizliğe sim sıkı sanlınız" buyurdu.

Su ile taharetlen­me ile ilgili olarak daha pekçok hadis vardır. Konu hakkında taf­silatlı bilgi için Temizlik GusülAbdesî isimli eserimize bakılabilir.[534]

 

Namazı Vaktinde Kılmanın Fazileti

 

571. Câbir bin Abdullah (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullah (s.a.v.) akşam namazını ne bir yemek, ne de başka bir şey için geciktirmemiştir.[535]

 

İzah

 

Her namazın kendine mahsus vakti vardır. Bu sebeple her na­mazı kendine âit olan vakitte kılmak gerekir.

Peygamberimiz birçok hadislerinde bizleri namazı vaktinde kılmaya teşvik etmektedir. Meselâ bir defasında en hayırlı ve fazîletli amelin hangisi olduğunu soran Sahabîlere, "Vaktinde kılı­nan namazdır" cevabını vermiştir.[536]

İbâdetin gayesi Allah'ın rızasını kazanmakta. Bunun yolu ise her ibâdeti vaktinde yapmaktır. Peygamberimiz (a.s.m.) bu husu­su da bir hadislerinde şöyle ifâde ederler:

"Allah beş vakit namazı farz kıldı. Her kim, bu namazların abdestini tam olarak alır, onları vaktinde kılar, rükû ve huşûunu ek­siksiz olarak yerine getirirse, onu bağışlayacağına dâir Allah'ın va'di vardır. Her kim de bunu yapmazsa, Allah'ın ona bir va'di yoktur. Dilerse bağışlar, dilerse azap eder."[537]

Her hususta olduğu gibi Peygamberimiz namazı vaktinde kıl­ma hususunda da örnek olmuş, gerek izahını yaptığımız hadiste, gerekse Hz. Âişe Validemizin bildirdiğine göre hayatının sonuna kadar hiçbir namazı vaktin sonuna bırakmamıştır.[538]

Bu hadiste de onun akşam namazını hiçbir şekilde geciktirme­diği bildirilmektedir.

Namazı ilk vaktinde kılmanın birçok hikmetleri vardır. Bediüzzaman bunun mühim bir hikmetini özetle şöyle ifâde eder:

Vaktin evvelinde Kabe'yi hayâlen nazara almakla namaz kıl­mak menduptur. Birbirine giren dâireler gibi, Kabe'nin etrafında teşekkül eden safları görmekle, yakın saflar Kabe'yi kuşattıkları gibi, en uzak saflar da İslâm âlemini ihata etmiş olduğunu hayal ile görsün. O saflara girmekle o büyük cemaate dahil olsun ki, o cemaatin icma ve tevatürü, onun namazda söylediği her dâvaya ve her sözüne bir hüccet, bir delil olsun. Meselâ namaz kılan kimse "Elhamdülillah" dediği zaman, sanki o büyük cemaati teş­kil eden bütün mü'minler, "Evet doğru söyledin" diye onun o sö­zünü tasdik ediyorlar. Bu tasdikler ise hücum eden evham ve vesveseye karşı bir kalkan vazifesi görür. Aynı zamanda bütün hasseleri, latifeleri, duyguları o namazda zevk ve hissesini alır.[539]

Bediüzzaman'm namazı vaktin evvelinde kılmakla ilgili bir di­ğer ifâdesi de şöyledir:

"Namazı vaktinde kılmanın ne derece tükenmez uhrevî bir ser­maye olduğu bununla anlaşılıyor ki, her namaz vaktinde âlem-i îslâm denilen muazzam camide, yüz milyondan fazla cemaat-ı kübrâ namaz kılıyor. O cemaatta her bir adam umum cemaata duâ ediyor.

'"İhdina's-sırata'l-mustakîm=Bizi doğru yola ilet' diyor. Her bir umum cemaate hem şefaatçi, hem duacı olur. O vakit namaza iştirak etmeyen hissesini alamaz. Kaynayan mirî ve askerî kazanı­na karavanasını götürmeyen tayinâtını almadığı gibi, cemaat-ı kübrânın manevî matbahında [kazanında] kaynayan manevî er­zakını alamaz. Belki namaza iştirakla o cemaatin ordusuna iştirak etmiş olmakla bu dualarına âmin demek olan namazı vaktinde kılmakla olabilir."[540]

Öyle ise, "Nasıl olsa daha vakit var. Elimdeki şu işi bitireyim, kılarım" gibi bahanelerle namazı vaktin sonuna bırakmayalım. Vaktin evvelinde kılarak vaktinde kılınan namazın sevabına, mü­kâfatına nail olalım.

36 numaralı hadise ve izahına da bakınız.[541]

 

Peygamberimiz Hz. Câbir'e Niçin Duâ Etti?
 

572- Câbir (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullah (s.a.v.) benim için yirmi beş defa bağışlanma diledi. Her seferinde elimi tutuyor ve "Babanın borcunu ödedin mi?" diyordu.

Ben de "Evet" diyordum.

"Allah seni bağışlasın" buyurdu.[542]

 

İzah

 

Câbir bin Abdullah, Abdullah bin Amr'in (r.a.) oğlu idi. Ba­bası Uhud Savaşında şehid düşmüştü. Oğlu Câbir'e bir hayli miktarda borç bırakmıştı. Câbir (r.a.) Peygamberimizin de duası bereketiyle babasının yüklü miktardaki borçlarını ödedi. Hadis, babasının borcunu ödemesi sebebiyle Peygamberimizin çok memnun kaldığını ve ona duasını ifâde ediyor.[543]

 

Cemaatla Namaz Kılınanın Fazileti
 

573. İbni Ömer (r.a.) rivayet ediyor:

"Cemaatla kılınan namazın sevabı, tek başına kılınan na­mazdan yirmi yedi derece daha fazladır."

240 numaralı hadisin izahına bakınız.[544]

 

Hayır Yolunda Yardımcı  Olmak

 

574. Zeyd bin Halid el-Cühenî (r.a.) rivayet ediyor:

"Kim bir gaziyi silah ve yiyecekle donatırsa, bir oruçluya iftar ettirirse veya hacca giden birini donatırsa onun için de onların kazandığı kadar sevap vardır. Onun sevap kazanma­sı diğerlerinin sevabından birşey eksiltmez."

Müslim'de hadis baş tarafıyla ilgili şöyle bir rivayet vardır:

"Her kim Allah yolunda bir gazîyi donatırsa, o da gaza etmiş gibi sevap kazanır. Her kim gazinin ailesine yardımcı olursa, o da gaza etmiş gibi sevap kazanır."[545]

 

Devlet Malına İhanetin Cezası
 


575. Ebû Hümeyd es-Saidî (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullah (s.a.v.) Ensardan İbni'l-Lütbiye denilen biri­sini zekât memuru olarak tayin etti. Bu zât vazifesini ta­mamlayıp Medine'ye döndüğünde Resûlullah (s.a.v.) topla­dıklarını alması için birini gönderdi. İbni'l-Lütbiye ona, "Bu size verildi, bu da benim, bana hediye edildi" dedi. Bu durum kendisine bildirildiğinde Resûlullah (s.a.v.) şöyle bir konuşma yaptı:

"İçinizden birilerini zekât toplaması için gönderiyoruz, döndüğünde size şöyle diyor: 'Bu size verildi, şu da bana hediye edildi.' Bu adam babasının ve annesinin evinde otur­sa idi kendisine hediye verilip verilmediğini görürdü. Kimi biz zekât memuru olarak görevlendirirsek, topladığı şeyin azını da, çoğunu da bize getirsin. Sizden biri kıyamet gü­nünde hıyanet ettiği şey deve ise boynunda inleye inleye, sığır ise avaz avaz bağırarak, koyun ise şiddetle meleyerek gelmekten sakınsın."[546]

 

Bağışlanmaya Sebep Olacak Sözler
 

576. Berâ bin Âzib (r.a.) rivayet ediyor:

"Kim her namazın sonunda "Estağfirullahe ellezi lâilâhe illa hüve'l-hayyü'l-kayyum ve etûbü ileyh=Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan, ezelî ve ebedî hayat sahibi, varlı­ğı için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah'tan bağışlanma diliyorum ve ona tevbe ediyorum" derse, savaştan kaçmış olsa bile bağışlanır." [547]

 

İzah

 

Savaştan kaçmak büyük günahlardandır. Buna rağmen bir kimse yukarıdaki sözleri söylerse, bu büyük günahı işlemiş olsa dahi bağışlanır. Bunu söylemek sadece savaştan kaçanlar için de­ğil, diğer günahları işleyenler için de bağışlanma sebebidir. An­cak kul şayet bir günah işledi ise bu cümleleri söyledikten sonra "Nasılsa bağışlandım" diyerek Allah'ın gazabından emin olma­malı, sürekli Onun dergahına iltica etmelidir.[548]

 

Nafile Oruç Ve Namazın Fazileti
 

577. Âişe Validemiz (r.a.) Resûlullahın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

"Kim oruçlu olarak sabahlarsa, ona gök kapıları açılır. Azaları kendisi için tesbih eder. Ve dünya semâsı ehli onun için gün bitimine kadar bağışlanma diler."

Bir veya iki rekat da nafile olarak namaz kılarsa, gökler onun için nurlandırılır. Cennet ehlinden eşleri kendisi için, "Allah'ım, onu görmeye arzumuz arttı. Onu bize çabuk ulaştır" diye duâ ederler.

Eğer, "Elhamdülillah, sübhanallah veya Allahu ekber" derse, melekler o sözlerinin sevabını gün bitimine kadar ya­zarlar."[549]

 

Buluntu Mal Ne Yapılır?
 

578. El-Cârud Ebu'l-Münzir rivayet ediyor:

Resûlullah (s.a.v.),

"Müslümanın yitiğini sahiplenmek Cehennemde yanmaktır" buyurdu.[550]

 

579. El-Cârud Ebu'l-Münzir'in rivayet ettiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Bir şey bulduğunda onu kaybetme ve gizleme. Sahibini biliyorsan onu ona ver. Bilmiyorsan o Allah'ın malıdır. Onu dilediğine verir."

Buluntu malın ne yapılacağı hususunda 48 numaralı hadis ve izahına bakınız.[551]

 

Gecede İsteğe Cevap Verilecek Vakit
 

580. Câbir bin Abdullah (r.a.) Resûlullahın (s.a.v.) şöy­le buyurduğunu rivayet ediyor:

"Geceleyin bir vakit vardır ki, o vakitte Müslüman bir kul ne isterse Allah onu kendisine verir. Bu her gece böyledir."[552]

 

Kötülüğe Engel Olmamak Neye Benzer?
 

581. Nu'man bin Beşir (r.a.) Resulullahtan (s.a.v.) şöy­le buyurduğunu işittiğini bildiriyor:

"Allah'ın emirlerini dinlemeyenlerle, onun emir ve yasak­larına uyan kimselerin hali şu misâlde olan topluluğun duru­muna benzer: Onlar bir gemiye bindiler. Bir kısmı geminin alt tarafına, bir kısmı da üst tarafına yerleşti. Onlardan biri şöyle dedi: "Ey topluluk ben şurada bir delik açacağım. Or­adan abdest alırım, içerim, ihtiyaçlarımı karşılarım."

Şimdi eğer onlar ona mâni olmasalar hem o helak olur, hem de kendilerini helak eder. Eğer ona mâni olsalar, o da kendileri de kurtulurlar."

Bu hadis Buhârî ve Tirmizî de geçen şekliyle şöyledir:

"Allah'ın emir ve yasaklarına uyan kimseler, bir gemide kur'a çekerek yerleşen şu topluluğa benzer. Çekilen kur'a sonucunda onlardan bâzıları geminin üst, bâzıları ise alt katına yerleşti. Alt katta olanlar su ihtiyaçlarını gidermek için üst katta bulunanların yanından geçiyorlardı. Sonra aralarında şöyle konuştular:

"Biz bulunduğumuz yerde bir delik açsak da yukarıdakileri ra­hatsız etmesek."

Eğer üst kattakiler bunları delik açmakta serbest bırakırlarsa, hepsi de helak olurlar, eğer engel olurlarsa, hem kendileri, hem de onlar kurtulurlar.

Hadisin başka bir rivayetinde ise son kısım şöyledir:

"Onlardan bir adam bir balta alıp, kendi yerini delmeye başla­dı: 'Ne yapıyorsun?' dediler. O, 'Kendi yerimde istediğimi yaparım' cevabını verdi. Şimdi eğer ona mâni olurlarsa, hem kendi­leri, hem de o kurtulur. Eğer onu kendi haline bırakırlarsa, hem o boğulur, hem de kendileri.

"Helak olmazdan evvel ahmaklarınıza mâni olunuz."[553]

 

Peygamberimizin Annelere Duası
 

582. Hasan bin Ali (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullahın yanına beraberinde iki çocuğu olan bir ka­dın geldi ve ondan yemek için bir şey istedi. Resûlullah on­lardan her biri için birer meyve olmak üzere üç meyve ver­di. Kadın çocuklarına birer meyve verdi. Onlar meyveleri yediğinde onlara bir baktı ve sonra kendisi için verilen mey­veyi da ikiye bölerek çocuklarına paylaştırdı. Resûlullar (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Çocuklarına olan merhameti sebebiyle Allah ona rahmet etsin."[554]

 

Allah Yanında Aklın Kıymeti
 

583. Abdullah bin Abbas (r.a.) rivayet ediyor:

"Ben Allah adına şahitlik ederim ki, akıllı kimsenin ayağı sürçtüğünde Allah onu mutlak kaldırır. Sonra bir daha sürçtüğünde yine kaldırır. Sonra yine kaldırır. Sonunda onu Cennete koyuncaya kadar bu böyle devam eder."[555]

 

İzah


 

Akıl, Allah'ın yaratıklar içerisinde sadece insana lütfettiği bü­yük bir nimettir. Dinimiz akla çok büyük değer verir. Kur'ân'ın bir çok âyetinin "Akletmez misiniz?" şeklinde biter. Yine Kur'ân'da,

"Bunda akıl sahipleri için ibretler vardır" buyurularak ak­lın önemine dikkat çekilir.[556]

Zaten dinimize göre sorumluluk akılla başlar, insan onun sa­yesinde imtihana tabi tutulur. Akıl olmazsa sorumluluk da olmaz. Bunun içindir ki, bir hadiste,

"Kişiyi ayakta tutan aklıdır. Aklı ol­mayanın dini de yoktur" buyurulmuştur.

İnsanın hidâyete erebilmesi için akıl son derece önemlidir. İnsan akılla önüne açılan hayır ve şerden birini tercih eder. Ya ka­zanır, ya kaybeder. Aklını gerektiği gibi kullanır hayra yönelirse, melekleri dahi geçebilecek ölçüde yükselir. Aklını şerre kullanıp tahribe yönelirse, aşağıların aşağısına düşer. Aklı din için önemi bir hadiste şöyle açıklanmıştır:

"Kişi için akıl gibi hazine yoktur. Akıl, sahibini hidâyete yö­neltir."[557]

Bununla ilgili bir başka hadis şu mealdedir:

"Kişinin aklı istikamet üzere olmadıkça, dini de istikamet üze­re olmaz."[558]

Burada da görüldüğü gibi, dinimiz akla kişiyi hidâyete yönet­tiği için değer verir. Zaten İslâmiyete göre akıllı insan, hidâyeti bulan kimsedir. Bir insan hidâyeti bulamamışsa, insanlar naza­rında ne kadar akıllı olarak bilinirse bilinsin, İslâmiyet nazarında o kimse akıllı değildir. Bu gerçek de bir hadiste şöyle açıklanır:

"Akıllı, nefsine boyun eğdiren ve ölümden sonrası için çalı­şandır."[559]

Şu hadis de dinimizin akla önem vermesinin âhireti kazanma hususunda olduğunu gösterir:

"Dünyanın gayr-i meşru işlerinde akıl zarar kaynağı, din işlerinde ise akıl sevinç kaynağıdır."[560]

Peygamberimiz yukarıdaki hadislerinde de kişi için aklın öne­mine dikkat çeker. Bir insan gerçekten akıllı ise, yani nefsine bo­yun eğdirebilmiş, ölümden sonrası için çalışabiliyorsa, bu kimse­nin ayağı kaydığında, Yüce Allah onu tekrar tekrar ayağa kaldırır. Bu durum onu Cennete koyuncaya kadar devam eder.[561]

 

[530] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/261.

[531] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/261.

[532] İbni Mâce, Tahare: 28; Ebû Dâvud, Tahare: 23. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/261-262.

[533] Tevbe: 9/108.

[534] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/262.

[535] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/262.

[536] Timizî, Taharet: 127; Ebû Dâvud, Salat: 9.

[537] Ebû Dâvud, Salat: 9; İbni Mâce, İkame: 194.

[538] Tirmizî, Taharet; 127.

[539] Mesnevî-i Nuriye, s. 66.

[540] Necmeddin Şahiner, Son Şahitler, 1:417:418

[541] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/263-264.

[542] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/265.

[543] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/265.

[544] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/265.

[545] Müslim, İmâre: 135. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/266.

[546] Müslim, İmâre: 26; Buhari, Zekât: 3. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/266-267.

[547] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/267-268.

[548] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/268.

[549] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/268-269.

[550] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/269.

[551] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/269-270.

[552] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/270.

[553] Abdullah İbnü'l-Mübârek, Kitabü'z-Zühd ve Rekaik, Hadis No: 1349. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/270-271.

[554] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/272.

[555] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/272-273.

[556] Suyutî, Câmiü's-Sagîr, 4:528.

[557] Suyutî, Câmiü'l-Kebîr, Hadis no: 18455.

[558] Taberânî, Mu'cemü's-Sagîr, 1:241.

[559] Tirmizî, Kıyâme: 25; İbni Mâce, Zühd: 31.

[560] Suyutî, Câmiü's-Sagîr, 4:526.

[561] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/273-274.




Konu Başlığı: Ynt: Mekke ve Medine nin fazileti
Gönderen: Ceren üzerinde 06 Haziran 2018, 04:21:40
Esselamu aleykum. Rabbim bizleri mekke ve medineyi ziyarette eden orada ibadet edip bu kutsal toprakların feyzine rahmetine erişen kullardan eylesin inşallah. Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ..


Konu Başlığı: Ynt: Mekke ve Medine nin fazileti
Gönderen: Mehmed. üzerinde 06 Haziran 2018, 16:58:32
Ve aleykümüsselam Rabbim bizlere o mübarek yerlere gidebilmeyi nasip eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Mekke ve Medine nin fazileti
Gönderen: Sevgi. üzerinde 07 Haziran 2018, 01:36:13
Aleykümüsselam Mekke ve Medine nin fazileti çok fazladır çünkü Efendimiz buralarda yaşamıştır


Konu Başlığı: Ynt: Mekke ve Medine nin fazileti
Gönderen: Ceren üzerinde 27 Temmuz 2019, 20:56:37
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ...


Konu Başlığı: Ynt: Mekke ve Medine nin fazileti
Gönderen: Melek Nur Çelik koü üzerinde 28 Temmuz 2019, 18:31:45
Paylaşım için Allah razı olsun..