๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mucemüs Sağir => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 14 Ocak 2011, 16:49:20



Konu Başlığı: İdarecilerin iki çeşit yardımcıları vardır
Gönderen: Sümeyye üzerinde 14 Ocak 2011, 16:49:20
İdarecilerin İki Çeşit Yardımcıları Vardır


126. Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:

"Her peygamberin ve her idarecinin iki çeşit yardımcıları, yakınları olur. Bunlardan bir kısmı onlara doğru ve hayırlı yolu gösterir ve ona teşvik eder. Diğer kısmı da onlara yanlış yolu gösterir ve ona teşvik ederler. Her kim şerri, yanlışı gösteren yardımcılardan korunursa kurtulur."[473]

 

Yalan Söylemenin Caiz Olduğu Yerler
 

127. Ümmü Külsüm bint-i Ukbe (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullahın üç şey dışında hiçbir şeyin yalana ruhsat vermeyeceğini söylediğini duydum. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyururdu:

"Onları yalan saymam. Bu hususlar şunlardır:

1. İki kişinin arasını düzeltmek için söylenilen gerçek dışı söz,

2. Savaşta düşmanı yanıltmak için söylenen gerçek dışı söz,

3. Kadının kocasının gönlünü, erkeğin hanımının gönlü­nü yapmak için söylediği gerçek dışı söz.[474]

 

İzah


 

Esma bint-i Yezid'den (r.a.) rivayet edilen Tirmizi'deki hadi­sin baş tarafı şöyledir:

"Ey insanlar! Pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevkeden şey nedir? Oysa üç yer hâriç yalanın her çeşidi Ademoğluna haramdır. Bunlar:..."

Diğer kaynaklarda ise Ümmü Külsüm bint-i Ukbe'den (r.a.) hadisin sadece bir kısmı rivayet edilir. O da şudur:

"İki kişinin arasını düzelten, hayır söyleyip hayır tebliğ eden kimse yalancı değildir."

Bu hadisleri, bu durumlarda doğru olmayan şeyleri söyleme­nin yalan olmadığı mânâsında anlamak yanlış olur. Ne maksatla söylenirse söylensin, yalan yalandır. Fakat sayılan durumlarda söylenilen yalandan dolayı bir mes'uliyet yoktur.

Diğer bir husus, bu hadisleri izah eden âlimler, burada yalana ancak "tevriye" ve "îham" yoluyla söylenmesi durumunda ruhsat verildiğini ifâde ederler. Çünkü tevriye ve îham yoluyla söyleni­len söz yalan sayılmaz. Nitekim Peygamberimiz bir hadislerinde,

"Tevriyeli ve kinâî ifadelerle yalandan kurtulup rahatlanılabilir"[475] buyurmuşlardır.

Tevriye, bîr kaç mânâsı olan bir kelimeyi kullanan kimsenin en uzak mânâyı kastederek söylemesidir. İhâm ise, iki mânâsı olan bir kelimenin en uzak kullanılan mânâsını kastederek söyle­mektir. Meselâ savaş esnasında düşman askerlerine "Kumanda­nınız öldü" denilirken, bununla düşmanın daha önceki kuman­danlarından birisinin kastedilmesi gibi. Veya birbirine dargın olan iki kişinin arasını bulmak için birisine gidip, "O senin için her za­man duâ ediyor" demek ve bununla onun "Allah'ım, bütün Müslümanları affet" şeklindeki duasını kastetmek gibi. Erkeğin hu­zursuzluk çıkmasından korktuğu bir şey hakkında hanımına bir vaadde bulunması, fakat bu sözü verirken, "Allah izin verirse" diye bir kayda niyet etmesi de böyledir. Bu durumlarda kişi yalan söylememiş olur. Şu hadis bunu ifâde eder:

Bir adam Resûlullaha "Ey Allah'ın Resulü, ben hanımıma ya­lan söyleyeyim mi?" diye sordu.

Resûlullah,

"Yalanda hayır yoktur" buyurdu.

Adam, "Vaadde bulunmama, lehinde söz söylememe ne dersi­niz?" diye tekrar sordu.

Resûlullah,

"Bunda sana bir günah yok" buyurdu.[476]

Burada yalan değil, vaad söz konusudur. Bir kimse hanımına yerine getirmemeyi düşündüğü bir şeyi vaad edebilir. Bu vaadin yerine getirilme imkanı da olduğu için bu tamamen yalan söyle­me demek olmaz.

"Savaş hileden ibarettir"[477]

hadisi de savaşta düşmanın moralini bozmak, kalplerine korku salmak için silah ve sayı bakımından olduğundan fazla bir rakam söylemenin kişiyi mes'ul etmeyece­ğini ifâde eder. Peygamberimizin şu tatbikatı da bunu gösterir:

Peygamberimiz Hendek Savaşında Nuaym bin Mes'ud'u (r.a.) müşriklerle Yahudileri birbirlerine düşürmek için görev­lendirmişti. Nuaym, "Yâ Resûlallah, gerektiğinde doğru olma­yan şeyler söyleyebilir miyim?" diye sordu. Peygamberimiz,

"İs­tediğini söyleyebilirsin" buyurdu.

Bu ruhsatı alan Nuaym doğru olmayan şeyler söyleyerek Müslümanlara karşı ittifak etmiş olan müşriklerle Yahudilerin arasını açtı, onları birbirine düşürdü. Ku­şatmanın kalkmasına vesile oldu.

Buna göre İslâmın ve Müslümanların zarara düşebilecekleri durumlarda konuşmak gerektiğinde kinâî ifâdeler kullanılabilir. Doğru söyleyeceğim diye İslama ve Müslümanlara zarar vermek doğru olmaz.

Bâzı âlimler, Peygamberimizin hadislerini sayılan üç yerde an­cak kinayeli ifâdelerle yalan söylenebileceği şeklinde izah eder­lerken, bâzı âlimler de bu hadislere kıyas ederek, gerektiğinde maslahata binaen yalan söylemenin caiz olduğuna fetva ver­mişlerdi. Öyle ki zaman içerisinde yalan söylemenin caiz olduğu yer sayısı kırka, elliye kadar çıkmıştır.

Maslahata binâen fetva vermeyi bir prensip olarak kabul eden Bediüzzaman, maslahata göre fetva vermenin su-i istimale müsait olduğuna dikkat çeker.[478] Bununla ilgili olarak 35 yaşında Şam âlimlerinin ısrarı üzerine Emevî Câmii'nde büyük bir kalabalığa karşı yaptığı konuşmanın bir yerinde şöyle demiştir:

"Ey bu câmi-i Emevideki kardeşlerim! Ve kırk elli sene sonra âlem-i İslâm mescid-i kebirindeki dörtyüz milyon ehl-i iman olan ihvanımız! Necat [kurtuluş] yalnız sıdkla, doğrulukla olur. 'Urvetü'l-vüskâ' sıdktır. Yani, en muhkem [sağlam] ve onunla bağ­lanacak zincir doğruluktur.

"Amma maslahat için kizb [yalan söylemek] ise, zaman onu neshetmiş. Maslahat ve zaruret için bâzı âlim 'muvakkat' fetvâsı vermişler. Bu zamanda o fetva verilmez. Çünki, o kadar su-i is­timal edilmiş ki [kötüye kullanılmış] yüz zararı içinde bir menfaati olabilir. Onun için hüküm maslahata bina edilmez.

"Meselâ, seferde namazı kasretmenin [yolculukta dört rekâtlı farz namazı iki rekât olarak kılmanın] sebebi meşakkattir. Fakat illet olamaz. Çünki muayyen [belirli] bir haddi yok. Su-i istimale düşebilir. Belki illet yalnız sefer olabilir.

"Aynen öyle de, maslahat dahi yalan söylemeye illet olamaz. Çünki muayyen bir haddi yok, su-i istimale müsait bir bataklıktır. Hükm-ü fetva ona bina edilmez. Öyle ise 'imme's-sıdk ve imme's-sükût [ya doğru söylemeli, yahut susmalı]. Yani yol iki­dir, üç değildir. Ya doğru, ya yalan, ya sükût değildir."[479]

Burada "zamanın neshettiği" yani hükmünü ortadan kaldırdı­ğı ifâde edilen şey, hadiste ifâde edilen yalan söylemenin kişiyi mes'ul etmeyeceği üç yer değil, hadise kıyas edilerek ve geçici olarak verilen "maslahata binâen bâzı durumlarda da yalan söy­lenebilir" fetvasıdır. Bunun sebebi de maslahatın bir sınır altına alınamaması ve istismar edilmesidir. Günümüzde hadisten hare­ketle "Maslahata binaen yalan söylenebilir" şeklindeki bir fetva­nın bir faydası olacaksa, doksan dokuz zararı olur. Dolayısıyla, günümüzde "maslahat," eskiden verilen o fetvayı terketmektedir. Bir Müslüman günümüzde ya doğru söyleyecektir veya "doğru söylemenin doğru olmadığı" yerlerde de susacaktır. Çünkü insan yalan söylemeye bir alışırsa daha önünü alamaz.[480]

 

Resûlullahın İbâdet Hayatı
 

128. Âişe (r.a.) rivayet ediyor:

Resûlullah (s.a.v.) geceleyin ayakları yarılmaya kadar kıyamda dururdu.

Hz. Aişe, "Allah geçmiş ve gelecek günahlarınızı bağış­ladığı halde niçin böyle yapıyorsunuz?" diye sordu.

Resûlullah (s.a.v.),

"Allah'a şükreden bir kul olmaya­yım mı?" buyurdu.[481]

 

İzah

 

Peygamberimiz her hususta ümmetine güzel bir örnek olmuş­tur. Yüce Allah bu gerçeği bir âyette şöyle bildirir:

"Allah'ın Resulünde sizin için güzel bir örnek vardır."[482]

İşte onun ümmetine örnek olduğu hususlardan birisi de ibâ­det hayatıydı. Hadiste de ifâde edildiği gibi, Allah onun gelmiş ve gelecek bütün kusurlarını bağışladığı halde, o sırf Yaratıcısına şükretmiş bir kul ve ümmetine rehber olabilmek için ibâdet hayatında da herkesi geride bırakmıştır. Farz ve vaciplerden başka ge­cenin çoğu kısmını namaz kılarak geçirmiş, bu namazlarında da ayakları şişinceye kadar kıyamda durmuş, görenlerin "Acaba ruhunumu teslim etti?" diyebileceği kadar uzun müddet secdede durmuştur.

O, sadece namazda değil, oruçta da erişilmez bir makama yer­leşmiştir. Her ayın üç gününde, Pazartesi ve Perşembe günlerin­de, Aşure gününde oruç tuttuğu gibi, Receb, Şaban ve Şevval aylarının birçok günlerini de oruçlu geçirmiştir.

Allah'ın Resulü, zikir ve duada da yüce bir makama sahipti. Burada konunun tafsilatına girmeyeceğiz.

Biraz da hadisde geçen "günah" tabiri üzerinde duralım. Bilin­diği gibi Peygamberler günah işlemezler. Onlar için "zelle" söz konusudur. Daha iyi olanı terk etmek aslında günah olmamakla beraber, peygamberler için günah sayılmıştır. Meselâ Hz. Âdem­'in yasak ağacın meyvesinden yemesi, Hz. Yunus'un Allah'ın emrini beklemeden kavmini terk etmesi, Peygamberimizin müş­rikleri imana davet ederken yanına gelen âmâdan yüz çevirmesi birer "zelle"dir. Bunları bildiğimiz mânâda günah olarak düşün­memek gerekir.

Hadiste dikkat çekilmesi gereken bir husus da Hz. Âişe'nin suâline Peygamberimizin verdiği cevaptır. Hz. Âişe, çok ibâde­tin bağışlanmak için olduğunu zannederek suâl sormuş, Peygam­berimiz ise çok ibâdetin verilen nimetlerin şükrünü edâ etmek için olduğunu nazara vermiştir. İnsan bir ömür boyu ibâdet etse, yine de kendisine verilen nimetlerin şükrünü edâ etmiş olmaz. Bu seb­eple kişi yaptığı ibâdetleri çok görmemelidir.

796 numaralı hadise de bakınız.[483]



Dünyada Ayıbı Örtülenin Âhirette De Örtülür

 

129. Ebû Musa (r.a.) rivayet ediyor:

"Allah dünyada bir kulun ayıplarını örterse, kıyamet gü­nünde onu o sebeple ayıplamaz."[484]

31 numaralı hadise ve izahına bakınız. [485] 

 

Köleye İftiranın Cezası
 

130. Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:

"Kim kölesine zina iftirasında bulunursa, kıyamet gü­nünde ona had (ceza) uygulanır."[486]

 

İzah


 

Verdiğimiz kaynaklarda, "Allah o kimseye iftira cezası uygular" şeklindedir.

Bu hadis dinimizin insana verdiği değeri ortaya koyar. Şere­fine dil uzatılan köle de olsa, bir insandır. Başkasının şerefine dil uzatanın cezalandırılması ise kanun koyucunun hassasiyetle üze­rinde durması gereken bir husustur.

Zina iftirasında bulunmanın cezası, seksen deynek vurmaktır. Böyle biri âhirette bir daha aynı suçla cezalandırılmaz. Âlimlerin çoğunluğuna göre ise köleye yapılan iftira için dünyada had, ya­ni şer'î ceza uygulanmaz. Ama Peygamberimiz böylelerinin ce­zasını âhirette verileceğini bildirmiştir. Âhirette verilen ceza ise dünyada verilenden çok şiddetlidir.[487]



[473] Buhari, Ahkam: 42; Nesâî, Beyat: 32; Câmiül'l-Evsat, 3:463. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/200-201.

[474] Tirmizi, Birr: 26; Buhari, Sulh: 2; Müslim, Birr: 101; Ebû Dâvud, Edeb: 58. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/200-201.

[475] Buhâri, Edeb: 116.

[476] Muvatta, Kelâm: 18.

[477] Buhâri, Cihad: 103; Ebu Dâvud, Cihad: 92.

[478] İsârâti’l-İ'caz, s. 91.

[479] Hutbe-i Şâmiye, s. 43-44.

[480] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/201-204.

[481] İbni Mâce, İkâmetü's-Salat: 200; Buhari, Küsuf: 56. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/204-205.

[482] Ahzab: 33/4.

[483] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/205-206.

[484] Mecmâü'l-Evsat, 7:163, (6299.) İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/206.

[485] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/206.

[486] Buhari, Hudûd, 45; Müslim, Eyman: 37; Tirmizî, Birr: 30; Ebû Dâvud, Edeb: 133. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/207.

[487] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/207.




Konu Başlığı: Ynt: İdarecilerin iki çeşit yardımcıları vardır
Gönderen: Ceren üzerinde 13 Temmuz 2018, 17:09:55
Esselamu aleyküm.Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim.Bizleri de peygamber efendimizin sünnetine ve öğütlerine tabi  hak yolda yaşayıp idarecilere de hak yolu gösteren kullardan olalım inşallah....


Konu Başlığı: Ynt: İdarecilerin iki çeşit yardımcıları vardır
Gönderen: Mehmed. üzerinde 14 Temmuz 2018, 13:49:42
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri doğru yoldan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: İdarecilerin iki çeşit yardımcıları vardır
Gönderen: Sevgi. üzerinde 14 Haziran 2019, 05:42:10
Rabbim bizlere herdaim rızasını kazanmak için gayret eden hayırlı kullarından eylesin inşaAllah


Konu Başlığı: Ynt: İdarecilerin iki çeşit yardımcıları vardır
Gönderen: Züleyha üzerinde 14 Haziran 2019, 11:29:51
Allah razı olsun hocam insallah selam ve dua ile


Konu Başlığı: Ynt: İdarecilerin iki çeşit yardımcıları vardır
Gönderen: Melek Nur Çelik koü üzerinde 14 Haziran 2019, 19:44:50
Paylaşım için Allah razı olsun..