Konu Başlığı: Hiç hadis uydurulmadı mı? Gönderen: Sümeyye üzerinde 16 Ocak 2011, 18:39:47 Hiç Hadis Uydurulmadı Mı? Alimlerin hadisler hususunda gösterdikleri bunca titizliğe rağmen elbette bâzı kimseler hadis uydurmuşlar ve bunları nakletmişlerdir. Fakat bunları Peygamberimizin sözlerinden ayırt etmek hiç de zor olmamıştır. Bu nevi uydurma sözler gerek âyet ve hadislere ters düştüğü, gerekse Peygamberimizin mübarek sözlerine benzemediği için kolayca hadislerden ayırt edilebilmiştir. Zaten Peygamber Efendimiz birçok hadislerinde ümmetinin eline hadislerini hadis olmayan sözlerden ayırt edecek mihenk vermiştir. Bir hadislerinde bununla ilgili olarak şöyle buyurur: "Benim sözlerimi Allah'ın kitabının ölçülerine vurunuz. Şayet uygun düşerse o bendendir ve ben onu söylemişimdir."[92] Konu ile ilgili bir başka hadis de şu mealdedir: "Benden rivayet edilen bir söz işittiğinizde, kalpleriniz onu güzel görür, bedeniniz ona itaate meyleder, onu İslâmın ruhuna uygun bulursanız o bana aittir. Şayet o sözü kalpleriniz çirkin görür, bedeniniz ona itaatten kaçınır ve onu İslâmın ruhuna uygun bulmazsanız, ben o sözden uzağım."[93] İşte hadis âlimleri her sözü mihenge vurmuşlar, kuyumcunun altını demirden kolayca ayırt edebilmesi gibi, onlar da uydurma sözleri hadislerden aynı kolaylıkta ayırt etmişlerdir. Hadis olarak uydurulan sözleri toplayarak kitap halinde neşretmişler, Müslümanları bu uydurma sözlerden korumuşlardır. Mânâ âleminde Resûlullah (s.a.v.) ile görüşen ve ondan hadis öğrenen Suyutînin el-Le'ali'l-Masnuafi'l-Ehâdisi'l-Mevzua isimli eseri, İbni Kayyım el-Cevzî'nin Türkçeye de tercüme edilen, el-Menârü'l-Münifi bu eserlerden bir kaçıdır.[94] Hadislerin Başlangıçta Yazılmamış Olması Meselesi Hadislere şüphe iras etmek isteyenlerin üzerinde durdukları bir husus da Peygamberimiz zamanında hadislerin yazılmamış olması, hadislerin yazıya dökülmesinin çok geç tarihlerde gerçekleşmesidir. Öncelikle şunu ifâde edelim ki, hadislerin yazımının tamamen yasaklandığı doğru değildir. Peygamberimizin yazdırdığı sulh antlaşmaları, ittifak antlaşmaları, eman belgeleri, devlet başkanlarına yazdığı mektuplar, vasiyetname, alım satım vesikası, nüfus sayımı, imtiyaz beratı, vali ve komutanlarla yapılan yazışmalar, zekatla ilgili açıklamalar, istek üzere verilen vesikalar, taziye mektubu gibi 300 bulan pekçok yazılı vesika da birer hadis olduğuna göre, hadislerin bütün bütün yazılmadığı hususu doğru değildir. Bu yazılı vesikalardan çoğunun orjinallari günümüze kadar gelmiş, kitaplara girmiştir. Mesela Muhammed Hamidullah, Peygamberimize ve Dört Halifeye ait olan belgeleri 600 sayfalık bir kitapta toplamıştır. Konu ile ilgili daha başka kitaplar da vardır. Bunlardan birisi de Dr. Abidin Sönmez tarafından hazırlanan Resûlullahın İslâm'a Davet Mektupları isimli kitabıdır. Bunu böylece tespit ettikten sonra Peygamberimizin hadisleri yazmayı yasaklayıp yasaklamadığı hususuna bakalım: Hemen söyleyelim ki, Resûlullahın hadis yazmayı yasakladığını ifâde eden rivayetler olduğu gibi, hadis yazmaya teşvik eden rivayetler de vardır. Bunun içindir ki, konu gerek Sahabîler arasında, gerekse Tabiîn arasında tartışmalara sebep olmuştur. Önce hadis yazmayı yasaklayan rivayetler üzerinde duralım. Ebû Said el-Hudrî (r.a.) şöyle bir hadis rivayet eder: "Benden Kur'ân dışında birşey yazmayın. Kim benden Kur'ân'dan başka bir şey yazdı ise onu imha etsin."[95] Zeyd bin Sabit de "Resûllahtan Kur'ân'dan ve teşehhütten (Tahiyyat'tan) başka birşey yazmadık" demiştir. Ebu'd-Derdâ'dan da (r.a.), Resûlullahın hadis yazmaya izin vermediği şeklinde bir hadis rivayet edilir.[96] Konu ile ilgili olarak Hz. Muâz'dan, Hz. Abdullah bin Abbas'tan, Hz. Abdullah bin Ömer'den, Hz. Ebû Musa'dan ve Hz. Ebû Hüreyre'den de rivayetler gelmiştir. Hadislerin yazıldığıyla ilgili de çeşitli rivayetler vardır. Bunlardan birisi Abdullah bin Amr'ın (r.a.) rivayet ettiği şu hadistir: "Ben Resûlullahtan (s.a.v.) işittiğim herşeyi ezberlemek, korumak maksadıyla yazıyordum. Kureyşliler beni bundan menettiler ve şöyle dediler: 'Sen Resulullahtan işittiğin herşeyi yazıyorsun. Oysa Resûlullah bir beşerdir, kızgınlık halinde de, hoşnutluk halinde de konuşur.' Ben de yazmayı bıraktım ve bunu Resûlullaha (s.a.v.) anlattım. Bunun üzerine o parmağıyla ağzına işaret ederek şöyle buyurdu : "Yaz, çünkü hayatım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, buradan haktan başka birşey çıkmaz."[97] Ebû Hüreyre de (r.a.) hadislerin yazılması ile ilgili olarak şöyle bir hadis rivayet eder: "Resûlullahın (s.a.v.) Ashabı içinde Abdullah bin Amr'dan başka benden daha çok hadis rivayet eden yoktur. Çünkü o yazıyordu, ben yazmıyordum."[98] Abdullah bin Amr'dan konu ile ilgili daha başka hadisler de rivayet edilmiştir.[99] Ayrıca Abdullah bin Amr (r.a.) Peygamberimizden (s.a.v.) sonra da diğer Sahabîlerden işittiği hadisleri hemen yazdığını bildirmiştir.[100] Said bin Cübeyr de Abdullah bin Abbas'dan duyduğu hadisleri derhal yazdığını bildirmiştir.[101] Yine konu ile ilgili olarak Hz. Ömer'in (r.a.) ve Enes bin Mâlik'in (r.a.), "Oğullarım, bu ilmi yazı ile kaydedin" dediği,[102] pekçok hadis rivayet eden Nâfi'nin de rivayet ettiği hadisleri yazdırdığı bildirilir. Hadislerin yazılabileceği ile ilgili olarak bizi yazma yasağının ilk zamanlara âit olup, sonradan bu yasağın kaldırıldığı sonucuna götürebilecek kadar çok rivayet vardır. Nitekim bizi bu neticeye götüren daha başka sebepler de vardır. Bunlardan birisi Hicretin 8. yılına, yani Resûlullahın ömrünün sonuna doğru gerçekleşen şu hadisedir: Mekke'nin fethinden sonra Resûlullahın yaptığı bir konuşma Ebû Şah'ın (r.a.) hoşuna gitmiş, konuşmanın kendisi için yazılmasını istemişti. Resûlullah da (s.a.v.) "Ebû Şah için hutbemi yazın" diye emretmişti.[103] Peygamberimizin (s.a.v.) hadisleri yazma yasağını sonradan kaldırdığı ile ilgili tezimizi kuvvetlendiren bir diğer gelişme de Hz. Ebû Bekir'in 500 hadisi yazdığı, ancak aynen nakledememe endişesinden bunu yaktığı haberidir.[104] Hz. Ömer ise Kur'ân'ın ihmal edilebileceği endişesiyle hadisleri yazmaktan vaz geçmişti. [105]Yine Hz. Ali'de diyet, esirleri serbest bırakma gibi konuların yazılı olduğu bir hadis sayfası vardı. Târik bin Şihab rivayetinde bu sayfanın "Hz. Peygamberden (s.a.v.) geçtiği kayıtlıdır. Bu kayıt "Resûlullah zamanında Kur'ân'dan başka bir şey yazılmamıştır" diyenlere bir cevap olması bakımından son derece önemlidir Hadisleri yazan daha pekçok sahabînin olması da hadisleri yazma yasağının sonraları kaldırıldığını gösteren başka delillerdir. Meselâ yanlarında yazılı hadisler bulunan Sahabîlerden bâzıları şunlardı: Abdullah bin Amr bin As (r.a.), Semure bin Cündeb (r.a.), Sa'd bin Ubâde (r.a.), Ebû Hüreyre (r.a.), Hz. Ali (r.a.), Abdullah bin Ömer (r.a.). Bu sahifeler hakkında hadis tarihi kitaplarında genişçe bilgiler mevcuttur. Sahabîlerin "Hadisleri yazmak yasaktır" şeklinde bir görüş birliği içerisinde olmamaları da, yasağın devam etmediğini gösteren bir başka delildir. Tereddütlü olanların tereddütünün Peygamberimizin yasaklamasından kaynaklanacağı da kesin değildir. Çünkü hadis yazmayan veya buna karşı çıkan Sahabîlerin tutumları "Kur'ân'a ilginin azalması," "Resûlullaha nisbet edilen bir yalanın ebedîleşmesi" gibi şahsî mülahazaladan kaynaklanmış olabilir. Meselâ Hz. Ömer'in Sahabîlerle istişare ettiği halde hadislerin yazılmasına karşı çıktığı, gerekçesinin de her hangi bir yasaklamadan kaynaklanmadığı, bu kanaatinin şahsi olduğu onun şu sözlerinden açıkça anlaşılmaktadır: "Sizden önce yaşayan bir topluluğu hatırladım. Onlar bir takım kitaplar yazarak himmet ve alakalarını bunlara hasr etmiş, Allah'ın kitabını terk ve ihmal etmişlerdi. Ben Allah'a yemin ederim ki, Allahın kitabına hiçbir libas giydirmeyeceğim."[106] Hz. Ömer sadece hadislerin yazılmasına değil, yine halkı Kur'ân'dan uzaklaştırabileceği düşüncesiyle çok hadis rivayet edilmesine dahi zaman zaman karşı çıkmıştır. Şu rivayetten anlaşılacağı gibi İbni Mes'ud da buna benzer bir gerekçe ile hadislerin yazılmasına şahsî olarak karşı çıkmıştır: İbni Mes'ud'a (r.a.) bâzı insanların yanında beğenilerek okunan kitapların olduğu haber verildi. Bunun üzerine o ısrarla bahsedilen kitapların getirilmesini söyledi. Nihayet onu getirdiler, o da imha etti. Sonra şöyle dedi: "Sizden önceki ehl-i kitap, Rablerinin kitaplarını terk ederek âlimlerinin kitaplarına yöneldiler. Bunun için de helak oldular."[107] Ebu Hüreyre'nin (r.a.) hadis sahifesi, Muhammed Hamidullah hoca tarafından bulunmuş ve neşredilmiştir. Eser, Muhtasar Hadis tarihi ve Sahife-i Hemmam ibni Münebbih ismi ile Türkçeye de çevrilmiştir. Hamidullah hoca bununla "Hadisler Resûlullahtan (s.a.v.) iki veya üç yüz sene sonra yazılmıştır" diyerek ha dis kitaplarını nazardan düşrmeye çalışanlara güzel bir cevap vermiş olmaktadır. Kendisi de bununla ilgili olarak şöyle bir yorum yapmıştır: "Hicretin takriben 1. asrı ortasına âit olan bu mecmua, tarihi ehemmiyeti bakımından çok kıymetli bir vesikadır. Resûl-i Ekremin (a.s.m.) 'Hadislerin yazılması, Peygamberden (a.s.m.) iki veya üç yüz sene sonra başlamıştır' iddiasında bulunanlar olmuş ve bu faraziyeye dayanarak Ahmed bin Hanbel, Buhârî, Müslim, Tirmizî gibi şahsiyetlere hâşâ hilekarlık isnad edilmiştir. Delillerini, Hz. Peygamber (a.s.m.) ve Ashabı (r.anhüm) zamanında hadislerin yazılmadığı iddiası üzerine dayamışlardır. Halbuki şimdi, Resûl-i Ekremin (a.s.m.) en yakın Ashabından birinin telifi elimizde bulunuyor. Dikkatle mukayese edildiği ve karşılaştırıldığı zaman Ahmed bin Hanbel, Buhârî, Tirmizî gibi sonradan gelen müelliflerin, hadislerin umumî mânâsı şöyle dursun, onların bir harfini, bir noktasını dahi değiştirmemiş olduklarını görüyoruz. Sahife-i Hemmam'ın Ebû Hüreyre'ye (r.a.) atfen rivayet edilmiş her hadisi yalnız Sıhah-ı Sitte denilen mutebar hadis kitaplarında bulunmuyor, belki orada bulunan her hadisin mânâsı Hz. Peygamberin (a.s.m.) diğer Ashabı tarafından da rivayet edilmiş bulunuyor. Böylece Hz. Peygambere (a.s.m.) atfedilen hadislerin hayalî ve mesnedsiz olmadığının delillerini ortaya koymuş oluyor. Meselâ elimizde bulunan bu mecmuada 56 numaralı hadisin, Buhâri'de Enes (r.a.) tarafından rivayet edilmiş olduğunu görüyoruz. 124 numarada gösterilen hadisi, Buhârî'de Abdullah bin Ömer (r.a.) tarafından rivayet edilmiş buluyoruz. Bu 54 numaralı hadis Buhârî'de hem Enes (r.a.), hem de Sehl bin Sa'd (r.a.) tarafından rivayet edilmiş buluyoruz. Bu mutabakatlar böylece devam edip gidiyor."[108] Hadislerin iddia edildiği gibi öyle hicretin 200. 300. yıllarında değil, ifâde ettiğimiz gibi çok önceleri yazıyla tespit edildiğinin bir başka ispatı, Hicretin 65-85. yıllarında Mısır valisi olan Ömer bin Abdülaziz'in babası Abdülaziz bin Mervan'ın hadisleri toplama faaliyetine giriştiği ile ilgili haberdir. Abdülaziz, Kesir bin Mürre'ye bir mektup yazarak Sahabîlerden duyduğu hadisleri yazıp kendisine göndermesini istemişti.[109] Ebû Hüreyre'nin (r.a.) hadis mecmuası yanında mevcut olduğu için onu istememişti.[110] Hicretin 99-l0l tarihleri arasında hilafet vazifesini üstlenen Emevî halifelerinden oğlu Ömer bin Abdülaziz de şehirlere mektuplar yazarak hadislerin yazı ile tespit edilip kendisine gönderilmesini istemişti. Meselâ Medinelere şöyle bir mektup yazmıştı: "Resûlullahın hadislerini araştırıp yazınız. Çünkü ben ilmin yok olmasından ve ehlinin ölüp gitmesinden korkuyorum" emrini vermiştir.[111] Bütün bu izahlardan sonra netice olarak şunu söyleyebiliriz: Peygamberimiz ilk yıllarda hadislerin yazılmasını yasaklamıştı, bunun da çeşitli sebepleri vardı. Bunlar: İlk yıllarda insanlarda henüz Kur'an ile hadisi birbirinden ayırt edebilecek dinî kültür seviyesi gelişmemişti. İlk yıllarda okuma yazma bilenlerin sayısı azdı. Bunların Kur'ân ile beraber hadis de yazmaları Kur'ân'a gösterilmesi gereken alâkayı azaltabilirdi, ayrıca bir takım karışıklıklara da yol açabilirdi. Sonra bu mahzurlar izâle oldukça hadis yazma yasağı da kaldırılmıştır. Fiîli durum da açıkça bunu göstermektedir. Diğer taraftan yasağın hafızası kuvvetli olanlara mahsus bulunduğu da düşünülebilir. Yine yasağın Kur'ân'ın yazıldığı sayfalara ait olduğu da nazardan uzak tutulacak bir şey değildir. Demek oluyor ki, hadislerin 2. ve 3. asırda yazıldığı iddiası doğru değildir. Maksatlıdır. Hadisler Peygamberimizin (s.a.v.) zamanından beri bâzı Sahabîler tarafından yazılmıştır. Peygamberimizden hemen sonra da pekçok Sahabî hadisleri toplamış ve yazmışlardır. Meşhur hadis kitaplarında yer alan rivayetler Peygamberimizin mübarek ağzından çıkmıştır. Gerek farklı farklı Sahabîlerin aynı hakikatleri rivayet etmeleri, rivayet edilen sözlerin kıymet bakımından ancak bir peygamber sözü olabileceği, Allah'ın bildirmesiyle pekçok gaybî şeylerin asırlar öncesinden haber verilmesi ve bunların zamanı geldikçe aynen gerçekleşmesi, bu gerçeğin en açık delillerindendir. Dolayısıyla bu noktada birkaç "kendini bilmezin" sözlerinin hiçbir kıymeti yoktur.[112] Bediüzzaman'dan Hadis Âlimlerine Methiye Konuyu Bediüzzaman'ın hadis âlimlerine olan methiyelerinden bâzıları ile tamamlamak istiyoruz. Bediüzzaman, Mektûbat isimli eserinin çeşitli yerlerinde hadis âlimleri hakkında meâlen şu övgülerde bulunur: Hadis âlimlerinin muhakkiklerinden "el-hâfız" diye şöhret bulan zâtlar, en az yüz bin hadisi ezberlemiş binler tahkik ehli hadis âlimleri, hem elli sene sabah namazını yatsı abdesti ile kılan takva sahibi hadisciler başta Buhâri ve Müslim olarak Kütüb-i Sitte sahipleri olan hadis ilmi dahîleri... Evet, hadis ilminin muhakkikleri, uydurma hadisleri sahihinden ayıran hadis otoriteleri, o derece hadis ile ünsiyet peydah etmişler, Resûlullahın (a.s.m.) ifâde tarzına, yüce üslûbuna ve ifâde şekline ünsiyet kazanıp meleke kesb etmişler ki, yüz hadis içinde bir uydurma hadis görse, "Mevzudur" der. "Bu, hadis olmaz ve Peygamber sözü değildir" der, reddeder. Sarraf gibi, hadisin cevherini tanır, başka sözleri ona karıştırmaz. Yalnız İbni Kayyım el-Cevzi gibi bâzı müdakkikler, tenkitte aşırı gidip, bâzı sahih hadislere de "uydurma" demişler. Fakat, "Her mevzu şeyin mânâsı yanlıştır," demek değildir; bel ki, "Bu söz, hadis değildir" demektir.[113] Gerçekten de İbni Kayyım el-Cevzî, el-Menârü'l-Münif isimli eserinde pekçok hadisi "mevzu-uydurma" diye nitelemiştir. Bediüzzaman başta İmam Buhârî olmak üzere hadis âlimlerini meâlen şöyle över: Beş yüz bin hadisi ezberleyen Hz. Buhârî başta olmak üzere Kütüb-i Sitte-i sahîha ile nakilleri gözle görmek kadar kesindir.[114] Bir kişinin rivayet ettiği hadisler Sahabîden sonra Tabiînin eline geçtiği vakit kuvvetli rivayet şeklini alır. Bilhassa Buhârî, Müslim, İbni Hibban, Tirmizî gibi sahih hadis kitapları; tâ Sahabîlerin zamanına kadar, o yolu o kadar sağlam yapmışlar ve tutmuşlar ki; meselâ, bir hadisi Buhâri'de görmek, tıpkı Sahabîden işitmek gibidir.[115] Binler Tabiîn muhakkikleri el atıp hadisleri çok Sahabîlerin ellerinden almışlar, sağlam olarak ikinci asır müçtehidlerinin ellerine vermişler. Onlar da, tam bir ciddiyetle ve hürmetle el atıp, kabul edip, arkalarındaki asrın muhakkiklerinin ellerine vermişler. Her tabakadan binler kuvvetli ellerden geçip, tâ asrımıza kadar gelmiş, Hem Asr-ı Saadette yazılan hadis kitapları sağlam olarak devredilip, tâ Buhârî ve Müslim gibi hadis ilminin dâhi imamlarının ellerine geçmiş. Onlar da tam bir tahkik ile hadisleri kuvvetlisini zayıfından ve uydurma olanlarından ayırarak, sıhhatinde şüphe olmayanları bir araya toplayarak bize ders vermişler, takdim etmişler. Öyle ise sahih hadis kitaplarında okunulan bir hadisi hemen reddetmemeli, "Ya bir tefsiri, ya bir te'vili, ya da bir tâbiri vardır" diyerek ona ilişmemelidir.[116] [92] Câmiü's-Sagîr, 1:558. [93] Câmiü's-Sagîr., 1:382 [94] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/43-44. [95] Müslim, Zühd: 72; Müsned, 3:16(11071.); Dârimî, İlim: 42 (456.) [96] Tirmizî, İlim: 11. [97] Ebû Dâvud, İlim: 3; Dârimî, İlim: 43 (490.); Müstedrek, 1:186-187 (357-359.) [98] Buhârî, İlim: 39; Tirmizî, İlim: 12, Menâkıb: 47; Dârimî, İlim: 43 (489) [99] Dârimî, İlim: 43 (491,492.); Müstedrek, 1:188 (362.) [100] Dârimî, İlim: 43 (505.) [101] Dârimî, İlim: 43 (506. 507.) [102] Dârimî, İlim: 43 (497,503); Müstedrek. 1:188 (360.) [103] Buhârî, İlim: 39. [104] Zehebî, Tezkiretü'l-Huffâz, 1:5. [105] Hatib el-Bağdadî, Takyîdü'l-İlim, s. 86. [106] Halib el-Bağdadî, Takyîdü'l-İlim. s. 49. [107] Dârimi, İlim: 43 (475.) [108] Muhammed Hamidullah, Muhtasar Hadis Tarihi, s. 53,54. [109] es-Sünne Kable't-Tedvin, s. 373. [110] İbni Sa'd, Tabakât. 7:448. [111] Buhârî, İlim: 34; Dârimî, İlim: 43 (494.)41. Mektubat, s. 95. [112] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/44-51. [113] Mektûbat, s. 119. [114] A.g.e.,s. 129. [115] A.g.e.,s. 120. [116] Bediüzzaman,Sözler, s. 315. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/51-52. Konu Başlığı: Ynt: Hiç hadis uydurulmadı mı? Gönderen: Bahrişan 8 üzerinde 20 Ocak 2015, 16:20:56 HZ BUHARI 500 BIN AYET EZBERLEMISTIR
ALLAH RAZI LSUN PAYLASIMDAN Konu Başlığı: Ynt: Hiç hadis uydurulmadı mı? Gönderen: Mehmed. üzerinde 20 Haziran 2019, 05:02:29 Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Hiç hadis uydurulmadı mı? Gönderen: Züleyha üzerinde 20 Haziran 2019, 10:45:38 Allah razı olsun hocam selam ve dua ile...
Konu Başlığı: Ynt: Hiç hadis uydurulmadı mı? Gönderen: Ceren üzerinde 20 Haziran 2019, 19:56:03 Esselamu aleykum. Rabbim bizleri hadisler ışığında hakkiyla yaşayan kullardan eylesin inşallah. ..
Konu Başlığı: Ynt: Hiç hadis uydurulmadı mı? Gönderen: Sevgi. üzerinde 09 Temmuz 2019, 01:28:13 Aleyküm selâm. Rabbim ilmimizi artırsın inşaAllah
Bilgiler için Allah razı olsun kardeşim |