๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mucemüs Sağir => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 16 Ocak 2011, 18:39:47



Konu Başlığı: Hiç hadis uydurulmadı mı?
Gönderen: Sümeyye üzerinde 16 Ocak 2011, 18:39:47
Hiç Hadis Uydurulmadı Mı?

 

Alimlerin hadisler hususunda gösterdikleri bunca titizli­ğe rağmen elbette bâzı kimseler hadis uydurmuşlar ve bun­ları nakletmişlerdir. Fakat bunları Peygamberimizin sözle­rinden ayırt etmek hiç de zor olmamıştır. Bu nevi uydurma sözler gerek âyet ve hadislere ters düştüğü, gerekse Peygamberimizin mübarek sözlerine benzemediği için kolayca hadislerden ayırt edilebilmiştir. Zaten Peygamber Efendi­miz birçok hadislerinde ümmetinin eline hadislerini hadis olmayan sözlerden ayırt edecek mihenk vermiştir. Bir ha­dislerinde bununla ilgili olarak şöyle buyurur:

"Benim sözlerimi Allah'ın kitabının ölçülerine vurunuz. Şayet uygun düşerse o bendendir ve ben onu söylemişim­dir."[92]

Konu ile ilgili bir başka hadis de şu mealdedir:

"Benden rivayet edilen bir söz işittiğinizde, kalpleriniz onu güzel görür, bedeniniz ona itaate meyleder, onu İslâmın ruhuna uygun bulursanız o bana aittir. Şayet o sözü kalpleri­niz çirkin görür, bedeniniz ona itaatten kaçınır ve onu İs­lâmın ruhuna uygun bulmazsanız, ben o sözden uzağım."[93]

İşte hadis âlimleri her sözü mihenge vurmuşlar, kuyum­cunun altını demirden kolayca ayırt edebilmesi gibi, onlar da uydurma sözleri hadislerden aynı kolaylıkta ayırt etmiş­lerdir. Hadis olarak uydurulan sözleri toplayarak kitap ha­linde neşretmişler, Müslümanları bu uydurma sözlerden ko­rumuşlardır. Mânâ âleminde Resûlullah (s.a.v.) ile görüşen ve ondan hadis öğrenen Suyutînin el-Le'ali'l-Masnuafi'l-Ehâdisi'l-Mevzua isimli eseri, İbni Kayyım el-Cevzî'nin Türkçeye de tercü­me edilen, el-Menârü'l-Münifi bu eserlerden bir kaçıdır.[94]

 

Hadislerin Başlangıçta Yazılmamış Olması Meselesi
 

Hadislere şüphe iras etmek isteyenlerin üzerinde durdukları bir husus da Peygamberimiz zamanında hadislerin yazılmamış olması, hadislerin yazıya dökülmesinin çok geç tarihlerde ger­çekleşmesidir.

Öncelikle şunu ifâde edelim ki, hadislerin yazımının tama­men yasaklandığı doğru değildir. Peygamberimizin yazdırdığı sulh antlaşmaları, ittifak antlaşmaları, eman belgeleri, devlet baş­kanlarına yazdığı mektuplar, vasiyetname, alım satım vesikası, nüfus sayımı, imtiyaz beratı, vali ve komutanlarla yapılan yazışmalar, zekatla ilgili açıklamalar, istek üzere verilen vesikalar, ta­ziye mektubu gibi 300 bulan pekçok yazılı vesika da birer hadis olduğuna göre, hadislerin bütün bütün yazılmadığı hususu doğru değildir. Bu yazılı vesikalardan çoğunun orjinallari günümüze kadar gelmiş, kitaplara girmiştir. Mesela Muhammed Hamidullah, Peygamberimize ve Dört Halifeye ait olan belgeleri 600 say­falık bir kitapta toplamıştır. Konu ile ilgili daha başka kitaplar da vardır. Bunlardan birisi de Dr. Abidin Sönmez tarafından hazır­lanan Resûlullahın İslâm'a Davet Mektupları isimli kitabıdır.

Bunu böylece tespit ettikten sonra Peygamberimizin hadisleri yazmayı yasaklayıp yasaklamadığı hususuna bakalım:

Hemen söyleyelim ki, Resûlullahın hadis yazmayı yasakladı­ğını ifâde eden rivayetler olduğu gibi, hadis yazmaya teşvik eden rivayetler de vardır. Bunun içindir ki, konu gerek Sahabîler ara­sında, gerekse Tabiîn arasında tartışmalara sebep olmuştur.

Önce hadis yazmayı yasaklayan rivayetler üzerinde duralım. Ebû Said el-Hudrî (r.a.) şöyle bir hadis rivayet eder:

"Benden Kur'ân dışında birşey yazmayın. Kim benden Kur'ân'dan başka bir şey yazdı ise onu imha etsin."[95]

Zeyd bin Sabit de "Resûllahtan Kur'ân'dan ve teşehhütten (Tahiyyat'tan) başka birşey yazmadık" demiştir.

Ebu'd-Derdâ'dan da (r.a.), Resûlullahın hadis yazmaya izin vermediği şeklinde bir hadis rivayet edilir.[96]

Konu ile ilgili olarak Hz. Muâz'dan, Hz. Abdullah bin Abbas'tan, Hz. Abdullah bin Ömer'den, Hz. Ebû Musa'dan ve Hz. Ebû Hüreyre'den de rivayetler gelmiştir.

Hadislerin yazıldığıyla ilgili de çeşitli rivayetler vardır. Bun­lardan birisi Abdullah bin Amr'ın (r.a.) rivayet ettiği şu hadistir:

"Ben Resûlullahtan (s.a.v.) işittiğim herşeyi ezberlemek, ko­rumak maksadıyla yazıyordum. Kureyşliler beni bundan menettiler ve şöyle dediler: 'Sen Resulullahtan işittiğin herşeyi yazı­yorsun. Oysa Resûlullah bir beşerdir, kızgınlık halinde de, hoş­nutluk halinde de konuşur.'

Ben de yazmayı bıraktım ve bunu Resûlullaha (s.a.v.) anlat­tım. Bunun üzerine o parmağıyla ağzına işaret ederek şöyle bu­yurdu :

"Yaz, çünkü hayatım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, bu­radan haktan başka birşey çıkmaz."[97]

Ebû Hüreyre de (r.a.) hadislerin yazılması ile ilgili olarak şöy­le bir hadis rivayet eder:

"Resûlullahın (s.a.v.) Ashabı içinde Abdullah bin Amr'dan başka benden daha çok hadis rivayet eden yoktur. Çünkü o yazı­yordu, ben yazmıyordum."[98]

Abdullah bin Amr'dan konu ile ilgili daha başka hadisler de rivayet edilmiştir.[99]

Ayrıca Abdullah bin Amr (r.a.) Peygamberimizden (s.a.v.) sonra da diğer Sahabîlerden işittiği hadisleri hemen yazdığını bil­dirmiştir.[100]

Said bin Cübeyr de Abdullah bin Abbas'dan duyduğu hadisle­ri derhal yazdığını bildirmiştir.[101]

Yine konu ile ilgili olarak Hz. Ömer'in (r.a.) ve Enes bin Mâlik'in (r.a.), "Oğullarım, bu ilmi yazı ile kaydedin" dediği,[102] pekçok hadis rivayet eden Nâfi'nin de rivayet ettiği hadisleri yaz­dırdığı bildirilir.

Hadislerin yazılabileceği ile ilgili olarak bizi yazma yasağı­nın ilk zamanlara âit olup, sonradan bu yasağın kaldırıldığı sonu­cuna götürebilecek kadar çok rivayet vardır. Nitekim bizi bu ne­ticeye götüren daha başka sebepler de vardır. Bunlardan birisi Hicretin 8. yılına, yani Resûlullahın ömrünün sonuna doğru ger­çekleşen şu hadisedir:

Mekke'nin fethinden sonra Resûlullahın yaptığı bir konuşma Ebû Şah'ın (r.a.) hoşuna gitmiş, konuşmanın kendisi için yazıl­masını istemişti. Resûlullah da (s.a.v.) "Ebû Şah için hutbemi ya­zın" diye emretmişti.[103]

Peygamberimizin (s.a.v.) hadisleri yazma yasağını sonradan kaldırdığı ile ilgili tezimizi kuvvetlendiren bir diğer gelişme de Hz. Ebû Bekir'in 500 hadisi yazdığı, ancak aynen nakledememe endişesinden bunu yaktığı haberidir.[104]

Hz. Ömer ise Kur'ân'ın ihmal edilebileceği endişesiyle hadis­leri yazmaktan vaz geçmişti. [105]Yine Hz. Ali'de diyet, esirleri ser­best bırakma gibi konuların yazılı olduğu bir hadis sayfası vardı. Târik bin Şihab rivayetinde bu sayfanın "Hz. Peygamberden (s.a.v.) geçtiği kayıtlıdır. Bu kayıt "Resûlullah zamanında Kur'ân'dan başka bir şey yazılmamıştır" diyenlere bir cevap olması bakımından son derece önemlidir

Hadisleri yazan daha pekçok sahabînin olması da hadisleri yazma yasağının sonraları kaldırıldığını gösteren başka deliller­dir. Meselâ yanlarında yazılı hadisler bulunan Sahabîlerden bâzı­ları şunlardı: Abdullah bin Amr bin As (r.a.), Semure bin Cündeb (r.a.), Sa'd bin Ubâde (r.a.), Ebû Hüreyre (r.a.), Hz. Ali (r.a.), Ab­dullah bin Ömer (r.a.). Bu sahifeler hakkında hadis tarihi kitapla­rında genişçe bilgiler mevcuttur.

Sahabîlerin "Hadisleri yazmak yasaktır" şeklinde bir görüş birliği içerisinde olmamaları da, yasağın devam etmediğini gösteren bir başka delildir. Tereddütlü olanların tereddütünün Pey­gamberimizin yasaklamasından kaynaklanacağı da kesin değil­dir. Çünkü hadis yazmayan veya buna karşı çıkan Sahabîlerin tu­tumları "Kur'ân'a ilginin azalması," "Resûlullaha nisbet edilen bir yalanın ebedîleşmesi" gibi şahsî mülahazaladan kaynaklan­mış olabilir. Meselâ Hz. Ömer'in Sahabîlerle istişare ettiği halde hadislerin yazılmasına karşı çıktığı, gerekçesinin de her hangi bir yasaklamadan kaynaklanmadığı, bu kanaatinin şahsi olduğu onun şu sözlerinden açıkça anlaşılmaktadır:

"Sizden önce yaşayan bir topluluğu hatırladım. Onlar bir ta­kım kitaplar yazarak himmet ve alakalarını bunlara hasr etmiş, Allah'ın kitabını terk ve ihmal etmişlerdi. Ben Allah'a yemin ede­rim ki, Allahın kitabına hiçbir libas giydirmeyeceğim."[106]

Hz. Ömer sadece hadislerin yazılmasına değil, yine halkı Kur'ân'dan uzaklaştırabileceği düşüncesiyle çok hadis rivayet edilmesine dahi zaman zaman karşı çıkmıştır.

Şu rivayetten anlaşılacağı gibi İbni Mes'ud da buna benzer bir gerekçe ile hadislerin yazılmasına şahsî olarak karşı çıkmıştır:

İbni Mes'ud'a (r.a.) bâzı insanların yanında beğenilerek oku­nan kitapların olduğu haber verildi. Bunun üzerine o ısrarla bah­sedilen kitapların getirilmesini söyledi. Nihayet onu getirdiler, o da imha etti. Sonra şöyle dedi:

"Sizden önceki ehl-i kitap, Rablerinin kitaplarını terk ederek âlimlerinin kitaplarına yöneldiler. Bunun için de helak oldu­lar."[107]

Ebu Hüreyre'nin (r.a.) hadis sahifesi, Muhammed Hamidullah hoca tarafından bulunmuş ve neşredilmiştir. Eser, Muhtasar Hadis tarihi ve Sahife-i Hemmam ibni Münebbih ismi ile Türkçeye de çevrilmiştir. Hamidullah hoca bununla "Hadisler Resûlullahtan (s.a.v.) iki veya üç yüz sene sonra yazılmıştır" diyerek ha dis kitaplarını nazardan düşrmeye çalışanlara güzel bir cevap vermiş olmaktadır. Kendisi de bununla ilgili olarak şöyle bir yo­rum yapmıştır:

"Hicretin takriben 1. asrı ortasına âit olan bu mecmua, tarihi ehemmiyeti bakımından çok kıymetli bir vesikadır. Resûl-i Ekremin (a.s.m.) 'Hadislerin yazılması, Peygamberden (a.s.m.) iki veya üç yüz sene sonra başlamıştır' iddiasında bulunanlar olmuş ve bu faraziyeye dayanarak Ahmed bin Hanbel, Buhârî, Müslim, Tirmizî gibi şahsiyetlere hâşâ hilekarlık isnad edilmiştir. Delille­rini, Hz. Peygamber (a.s.m.) ve Ashabı (r.anhüm) zamanında ha­dislerin yazılmadığı iddiası üzerine dayamışlardır. Halbuki şim­di, Resûl-i Ekremin (a.s.m.) en yakın Ashabından birinin telifi elimizde bulunuyor. Dikkatle mukayese edildiği ve karşılaştırıl­dığı zaman Ahmed bin Hanbel, Buhârî, Tirmizî gibi sonradan ge­len müelliflerin, hadislerin umumî mânâsı şöyle dursun, onların bir harfini, bir noktasını dahi değiştirmemiş olduklarını görüyo­ruz. Sahife-i Hemmam'ın Ebû Hüreyre'ye (r.a.) atfen rivayet edil­miş her hadisi yalnız Sıhah-ı Sitte denilen mutebar hadis kitapla­rında bulunmuyor, belki orada bulunan her hadisin mânâsı Hz. Peygamberin (a.s.m.) diğer Ashabı tarafından da rivayet edilmiş bulunuyor. Böylece Hz. Peygambere (a.s.m.) atfedilen hadislerin hayalî ve mesnedsiz olmadığının delillerini ortaya koymuş olu­yor. Meselâ elimizde bulunan bu mecmuada 56 numaralı hadi­sin, Buhâri'de Enes (r.a.) tarafından rivayet edilmiş olduğunu gö­rüyoruz. 124 numarada gösterilen hadisi, Buhârî'de Abdullah bin Ömer (r.a.) tarafından rivayet edilmiş buluyoruz. Bu 54 numaralı hadis Buhârî'de hem Enes (r.a.), hem de Sehl bin Sa'd (r.a.) tara­fından rivayet edilmiş buluyoruz. Bu mutabakatlar böylece de­vam edip gidiyor."[108]

Hadislerin iddia edildiği gibi öyle hicretin 200. 300. yılların­da değil, ifâde ettiğimiz gibi çok önceleri yazıyla tespit edildiği­nin bir başka ispatı, Hicretin 65-85. yıllarında Mısır valisi olan Ömer bin Abdülaziz'in babası Abdülaziz bin Mervan'ın hadisleri toplama faaliyetine giriştiği ile ilgili haberdir. Abdülaziz, Kesir bin Mürre'ye bir mektup yazarak Sahabîlerden duyduğu hadisleri yazıp kendisine göndermesini istemişti.[109]

Ebû Hüreyre'nin (r.a.) hadis mecmuası yanında mevcut oldu­ğu için onu istememişti.[110]

Hicretin 99-l0l tarihleri arasında hilafet vazifesini üstlenen Emevî halifelerinden oğlu Ömer bin Abdülaziz de şehirlere mek­tuplar yazarak hadislerin yazı ile tespit edilip kendisine gönderil­mesini istemişti. Meselâ Medinelere şöyle bir mektup yazmıştı:

"Resûlullahın hadislerini araştırıp yazınız. Çünkü ben ilmin yok olmasından ve ehlinin ölüp gitmesinden korkuyorum" emri­ni vermiştir.[111]

Bütün bu izahlardan sonra netice olarak şunu söyleyebiliriz:

Peygamberimiz ilk yıllarda hadislerin yazılmasını yasakla­mıştı, bunun da çeşitli sebepleri vardı. Bunlar:

İlk yıllarda insanlarda henüz Kur'an ile hadisi birbirinden ayırt edebilecek dinî kültür seviyesi gelişmemişti.

İlk yıllarda okuma yazma bilenlerin sayısı azdı. Bunların Kur'ân ile beraber hadis de yazmaları Kur'ân'a gösterilmesi gere­ken alâkayı azaltabilirdi, ayrıca bir takım karışıklıklara da yol açabilirdi.

Sonra bu mahzurlar izâle oldukça hadis yazma yasağı da kal­dırılmıştır. Fiîli durum da açıkça bunu göstermektedir.

Diğer taraftan yasağın hafızası kuvvetli olanlara mahsus bu­lunduğu da düşünülebilir.

Yine yasağın Kur'ân'ın yazıldığı sayfalara ait olduğu da nazar­dan uzak tutulacak bir şey değildir.

Demek oluyor ki, hadislerin 2. ve 3. asırda yazıldığı iddiası doğru değildir. Maksatlıdır. Hadisler Peygamberimizin (s.a.v.) zamanından beri bâzı Sahabîler tarafından yazılmıştır. Peygam­berimizden hemen sonra da pekçok Sahabî hadisleri toplamış ve yazmışlardır. Meşhur hadis kitaplarında yer alan rivayetler Pey­gamberimizin mübarek ağzından çıkmıştır.

Gerek farklı farklı Sahabîlerin aynı hakikatleri rivayet etme­leri, rivayet edilen sözlerin kıymet bakımından ancak bir pey­gamber sözü olabileceği, Allah'ın bildirmesiyle pekçok gaybî şeylerin asırlar öncesinden haber verilmesi ve bunların zamanı geldikçe aynen gerçekleşmesi, bu gerçeğin en açık delillerindendir. Dolayısıyla bu noktada birkaç "kendini bilmezin" sözlerinin hiçbir kıymeti yoktur.[112]

 

Bediüzzaman'dan Hadis Âlimlerine Methiye
 

Konuyu Bediüzzaman'ın hadis âlimlerine olan methiyelerin­den bâzıları ile tamamlamak istiyoruz. Bediüzzaman, Mektûbat isimli eserinin çeşitli yerlerinde hadis âlimleri hakkında meâlen şu övgülerde bulunur:

Hadis âlimlerinin muhakkiklerinden "el-hâfız" diye şöhret bulan zâtlar, en az yüz bin hadisi ezberlemiş binler tahkik ehli hadis âlimleri, hem elli sene sabah namazını yatsı abdesti ile kı­lan takva sahibi hadisciler başta Buhâri ve Müslim olarak Kütüb-i Sitte sahipleri olan hadis ilmi dahîleri...

Evet, hadis ilminin muhakkikleri, uydurma hadisleri sahihin­den ayıran hadis otoriteleri, o derece hadis ile ünsiyet peydah et­mişler, Resûlullahın (a.s.m.) ifâde tarzına, yüce üslûbuna ve ifâ­de şekline ünsiyet kazanıp meleke kesb etmişler ki, yüz hadis içinde bir uydurma hadis görse, "Mevzudur" der. "Bu, hadis ol­maz ve Peygamber sözü değildir" der, reddeder. Sarraf gibi, ha­disin cevherini tanır, başka sözleri ona karıştırmaz. Yalnız İbni Kayyım el-Cevzi gibi bâzı müdakkikler, tenkitte aşırı gidip, bâzı sahih hadislere de "uydurma" demişler. Fakat, "Her mevzu şeyin mânâsı yanlıştır," demek değildir; bel ki, "Bu söz, hadis değildir" demektir.[113]

Gerçekten de İbni Kayyım el-Cevzî, el-Menârü'l-Münif isim­li eserinde pekçok hadisi "mevzu-uydurma" diye nitelemiştir.

Bediüzzaman başta İmam Buhârî olmak üzere hadis âlimleri­ni meâlen şöyle över:

Beş yüz bin hadisi ezberleyen Hz. Buhârî başta olmak üzere Kütüb-i Sitte-i sahîha ile nakilleri gözle görmek kadar kesindir.[114]

Bir kişinin rivayet ettiği hadisler Sahabîden sonra Tabiînin eline geçtiği vakit kuvvetli rivayet şeklini alır. Bilhassa Buhârî, Müslim, İbni Hibban, Tirmizî gibi sahih hadis kitapları; tâ Sahabîlerin zamanına kadar, o yolu o kadar sağlam yapmışlar ve tut­muşlar ki; meselâ, bir hadisi Buhâri'de görmek, tıpkı Sahabîden işitmek gibidir.[115]

Binler Tabiîn muhakkikleri el atıp hadisleri çok Sahabîlerin ellerinden almışlar, sağlam olarak ikinci asır müçtehidlerinin el­lerine vermişler. Onlar da, tam bir ciddiyetle ve hürmetle el atıp, kabul edip, arkalarındaki asrın muhakkiklerinin ellerine vermiş­ler. Her tabakadan binler kuvvetli ellerden geçip, tâ asrımıza ka­dar gelmiş, Hem Asr-ı Saadette yazılan hadis kitapları sağlam olarak devredilip, tâ Buhârî ve Müslim gibi hadis ilminin dâhi imamlarının ellerine geçmiş. Onlar da tam bir tahkik ile hadisleri kuvvetlisini zayıfından ve uydurma olanlarından ayırarak, sıhha­tinde şüphe olmayanları bir araya toplayarak bize ders vermişler, takdim etmişler.

Öyle ise sahih hadis kitaplarında okunulan bir hadisi hemen reddetmemeli, "Ya bir tefsiri, ya bir te'vili, ya da bir tâbiri vardır" diyerek ona ilişmemelidir.[116]




[92] Câmiü's-Sagîr, 1:558.

[93] Câmiü's-Sagîr., 1:382

[94] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/43-44.

[95] Müslim, Zühd: 72; Müsned, 3:16(11071.); Dârimî, İlim: 42 (456.)

[96] Tirmizî, İlim: 11.

[97] Ebû Dâvud, İlim: 3; Dârimî, İlim: 43 (490.); Müstedrek, 1:186-187 (357-359.)

[98] Buhârî, İlim: 39; Tirmizî, İlim: 12, Menâkıb: 47; Dârimî, İlim: 43 (489)

[99] Dârimî, İlim: 43 (491,492.); Müstedrek, 1:188 (362.)

[100] Dârimî, İlim: 43 (505.)

[101] Dârimî, İlim: 43 (506. 507.)

[102] Dârimî, İlim: 43 (497,503); Müstedrek. 1:188 (360.)

[103] Buhârî, İlim: 39.

[104] Zehebî, Tezkiretü'l-Huffâz, 1:5.

[105] Hatib el-Bağdadî, Takyîdü'l-İlim, s. 86.

[106] Halib el-Bağdadî, Takyîdü'l-İlim. s. 49.

[107] Dârimi, İlim: 43 (475.)

[108] Muhammed Hamidullah, Muhtasar Hadis Tarihi, s. 53,54.

[109] es-Sünne Kable't-Tedvin, s. 373.

[110] İbni Sa'd, Tabakât. 7:448.

[111] Buhârî, İlim: 34; Dârimî, İlim: 43 (494.)41. Mektubat, s. 95.

[112] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/44-51.

[113] Mektûbat, s. 119.

[114] A.g.e.,s. 129.

[115] A.g.e.,s. 120.

[116] Bediüzzaman,Sözler, s. 315. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/51-52.



Konu Başlığı: Ynt: Hiç hadis uydurulmadı mı?
Gönderen: Bahrişan 8 üzerinde 20 Ocak 2015, 16:20:56
HZ BUHARI 500 BIN AYET EZBERLEMISTIR
ALLAH RAZI LSUN PAYLASIMDAN


Konu Başlığı: Ynt: Hiç hadis uydurulmadı mı?
Gönderen: Mehmed. üzerinde 20 Haziran 2019, 05:02:29
Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Hiç hadis uydurulmadı mı?
Gönderen: Züleyha üzerinde 20 Haziran 2019, 10:45:38
Allah razı olsun hocam selam ve dua ile...


Konu Başlığı: Ynt: Hiç hadis uydurulmadı mı?
Gönderen: Ceren üzerinde 20 Haziran 2019, 19:56:03
Esselamu aleykum. Rabbim bizleri hadisler ışığında hakkiyla yaşayan kullardan eylesin inşallah. ..


Konu Başlığı: Ynt: Hiç hadis uydurulmadı mı?
Gönderen: Sevgi. üzerinde 09 Temmuz 2019, 01:28:13
Aleyküm selâm. Rabbim ilmimizi artırsın inşaAllah
Bilgiler için Allah razı olsun kardeşim