Konu Başlığı: Cihada hazır olmak Gönderen: Sümeyye üzerinde 11 Ocak 2011, 19:09:26 Cihada Hazır Olmak 382. Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor: "Kim ok atmayı öğrenir de sonra unutursa, bu büyük nimete nankörlük etmiş olur."[42] İzah Müslim'deki rivayet şöyledir: "Kim ok atmasını öğrenip, sonra da onu terk ederse bizden değildir. Yahut isyan etmiştir." Bilindiği gibi, eskiden ok atmak, cihad için son derece önemli idi. Bunun içindir ki Peygamberimiz birçok hadislerinde ümmetini ok atmayı öğrenmeye teşvik etti. Bu cümleden olarak ok atmayı öğrendikten sonra bunu unutmanın büyük bir nimete karşı nankörlük demek olacağını nazara vererek, ümmetini öğrendikleri atıcılığı unutmamaya teşvik etti. "Atmanın" cihadda ne derece önemli olduğu da bir hadiste şöyle bildirilir: "Onlar için gücünüz yettiğince kuvvet hazırlayın. Dikkat! Kuvvet atmaktır, kuvvet atmaktır, kuvvet atmaktır."[43] Nafileleri Evde Kılmak 383. Zeyd bin Sabit (r.a.) rivayet ediyor: "Farz namazlar dışında, kişinin evinde kıldığı namazlar camide kıldığı namazlardan daha faziletlidir."[44] İzah Peygamberimiz bir kaç hadisinde sünnet namazları evde kılmaya teşvik etmiştir. Bir hadislerinde sünnet namazların evde kılınmasını nura benzeten ve sünnet namazları evde kılarak evleri nurlandırmayı tavsiye eden Sevgili Peygamberimiz, başka bir hadislerinde de bütün namazları camide kılarak evleri kabirlere çevirmemeyi, sünnet namazları evde kılmayı tavsiye etmiştir.[45] Abdullah bin Sa'd da (r.a.), Peygamberimize evde namaz kılmanın mı, camide namaz kılmanın mı daha faziletli olduğunu sorduğunu ve şu cevabı aldığını rivayet ediyor: "Evimi görmüyor musun, mescide ne kadar yakın? Şüphesiz farz namazların dışında evimde namaz kılmam, bana mescidde namaz kılmamdan daha sevimlidir."[46] Demek ki, Peygamberimiz bir mü'minin evini kabirlere çevirmemesi ve nurlandırması hikmetine binâen, farz namazları camide kıldıktan sonra, sünnet namazları evde kılmayı tavsiye etmektedir. Peygamberimizin kendisi de, sünnet namazları evinde kılmıştır.[47] Resulullah (s.a.v.) bu hadislerinde de sünnet namazları evde kılmanın daha faziletli olduğuna dikkat çekmektedir. Peygamberimiz zamanında Sahabîlerin pekçoğu bütün namazlarını camide cemaatle kılıyorlardı. Peygamberimiz onlardan sünnet namazlarının bir kısmını evlerinde kılmalarını istedi. Böylece Sahabîler farz namazları camide cemaatle, farz namazlara tâbi sünnet namazları da evlerinde kılmaya başladılar. Ancak günümüzde bunun büyük ölçüde mümkün olmadığı açıktır. Zira kişi evinden çok uzak yerlerde namaz kılmakta, namazdan sonra o namaz vakti içerisinde çoğu zaman evine dönememektedir. Evlerine dönebilenlerin de evlerinde dünyevî meşgalelere dalıp namaz kılmayacakları, unutmayacakları söylenemez. Ayrıca sünnet namazları camide kılmamak, meselenin aslını bilmeyen kimseler tarafından su-i zanna da sebep olacak, kişinin farzı kılıp çıktığını görenler, kişi için "Sünnetleri kılmıyor" kanaatine sahip olacaklardır. Bu sebeple, günümüzde artık sünnetleri de camide kılmak gerekmektedir. Bununla beraber, kişi sünnet namazları camide kılsa bile, evlerini de namazın feyiz ve bereketinden mahrum bırakmamalıdır. Hadisin ifadesiyle "kabirlere" çevirmemelidir. Evlerinde de varsa kaza namazı, yoksa nafile namazlar kılmalıdır.[48] İnsan Dünyada Bir Yolcu Gibidir 384. Müstevrid bin Şeddad (r.a.) ResuIullahı (s.a.v.) şöyle buyururken işittiğini rivayet ediyor: "Vallahi dünya bütünüyle âhirete nisbetle birinizin parmağını denize daldırması gibidir. O parmakları ile ne kadar su alabildiğine baksın."[49] İzah Peygamberimiz bu hadislerinde dünya hayatının âhirete nispetle çok kısa olduğunu nazara vermektedir.[50] Kur'ân'ı Unutmanın Mes'uliyeti 385. Enes bin Mâlik (r.a.) rivayet ediyor: "Ümmetime verilen sevaplar bana arz edildi. Bunlar arasında bir kimsenin temizlik düşüncesiyle camiden alıp attığı bir çöp için verilmiş olanı da vardı. Yine ümmetimin işlediği günahlar da bana arzedildi. Bunlar arasında, bir kimsenin Allah'ın bir lütfü olarak öğrenip de sonradan unuttuğu bir âyet veya sûre sebebiyle kazandığından daha büyüğünü görmedim.”[51] İzah Peygamberimiz bu hadislerinin birinci kısmı ile Allah'ın Müslümanların küçük büyük bütün amellerini değerlendireceğini, hiç birini karşılıksız koymayacağını nazara vermektedir. Nitekim bir âyette bununla ilgili olarak, "Kim zerre kadar bir iyilik yaparsa onun mükâfatını görür" buyurulmuştur.[52] Bunun için bir Müslüman hiçbir iyiliği küçümsememelidir. Bu, iyilik için böyle olduğu gibi, kötülük için de böyledir. Bu gerçek yukarıda zikrettiğimiz âyetin ardından şöyle bildirilir: "Kim zerre kadar bir kötülük yaparsa onun cezasını görür."[53] Resûlullah (s.a.v.) hadisin ikinci kısmında Müslümanların günahlarının da kendisine gösterildiğini, bunların en büyüğünün, öğrenilen sûre veya âyetin unutulması olduğunu bildirmiştir. Çünkü Kur'ân, şeriatın temelidir. Bu sebeple hafife alınıp değer vermeyerek, kasten ve ilgisiz kalınarak unutulması, büyük günahlardandır. Kasdî olmadan unutmak ise küçük günahların önde gelenlerindendir. Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadislerinde de tenbellik ifâdesi olarak "Kur'ân'ı unuttum" demeyi kötü bir şey olarak saymıştır. Bununla ilgili olarak şöyle buyurmuştur: "İçinizden birisinin şu veya bu âyeti unuttum demesi kadar kötü birşey yoktur. Çünkü o unutmamış, unutturulmuştur. Kur'ân'ı Kerimi tekrarlamak suretiyle hafızanızda tutunuz. Çünkü Kur'ân, ezberleyenlerin hafızalarından, develerin bağlarından boşanıp kaçtığından daha hızlı kaçar."[54] Mizanda Ağır Basan Amel 386. Ebu'd-Derdâ (r.a.) rivayet ediyor: "Mizanın sevap kefesine konulan ameller içerisinde güzel ahlaktan daha ağır basan bir şey yoktur."[55] Verdiğimiz kaynaklarda, "Allah çirkin ve düşük söz ve davranış sahiplerine buğzeder" ilâvesi vardır. Tirmizi'nin başka bir rivâyetinde ise, "Güzel ahlâk sahibi, ahlâkı sayesinde, namaz ve oruç ehlinin derecesine ulaşır" ilâvesi yer alır. Dinimizde güzel ahlâka çok büyük önem verilmiştir. Bir hadislerinde, "Şüphesiz ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim" buyuran Sevgili Peygamberimiz, "Ahlâkı en güzel olanı" olgun mü'min olarak vasıflandırmıştır. Peygamberimiz bir çok hadislerinde güzel ahlâkın ehemmiyetine dikkat çekmiştir. Sadece bununla da kalmamış, hangi davranışların güzel ahlâk olduğunu da çeşitli hadislerinde ifâde etmiştir. Ayrıca kendisi de en güzel ahlakı şahsında toplamış, bu yönü ile de bizleri ömek olmuştur. İşte bu hadislerinde de mizanın sevap kefesine konulan ameller içerisinde güzel ahlaktan daha ağır basan bir şey olmadığını bildirmiştir. Hadiste geçen "mîzan," mahşerde insanların yaptıkları işleri ölçüp tartmaya mahsus, kılı kırk yaran bir adalet ölçüsüdür. Böylece insanların iyilik ve kötülüklerinin miktarı anlaşılır. Konunun tafsilatı için Ölümden Sonra Diriliş isimli eserimizin 269-274. bakılabilir.[56] Resûlullahın Hz. Hasan Ve Hz. Hüseyin'e Sevgisi 387. Üsâme bin Zeyd (r.a.) rivayet ediyor: Resûlullahı (s.a.v.) Hasan ve Hüseyin'i kucaklamış olarak gördüm. Şöyle diyordu: "Bu ikisi benim ve Fâtıma'nın oğullarıdır. Allah'ım, benim onları sevdiğimi Sen biliyorsun."[57] Kıbleye Dönerek Abdest Bozmak 388. Ebû Eyyub el-Ensârî (r.a.) rivayet ediyor: "Küçük ve büyük abdest bozarken kıbleye dönmeyin."[58] İzah Zikrettiğimiz kaynaklarda, "Doğuya veya batıya yöneliniz" ilâvesi vardır. Tuvalet ihtiyacı giderilirken kıbleye dönülüp dönülmeyeceği ile ilgili olarak âlimler arasında farklı görüşler vardır. Ebû Eyyub el-Ensârî (r.a.) Mücâhid ve İmam'ı A'zam gibi bâzı âlimlere göre büyük ve küçük abdest bozulurken kıbleye dönmek caiz değildir. Bu âlimler gerek izahını yaptığımız hadisi, gerekse daha başka hadisleri görüşlerine delil olarak zikrederler. Abdullah bin Abbas (r.a.), Abdullah bin Ömer (r.a.), İmam Mâlik ve İmam Şafiî gibi âlimlere göre kırda abdest bozarken kıbleye dönmek haramdır. Fakat evlerde bulunan etrafı kapalı tuvaletlerde kıbleye doğru abdest bozmakta bir mahzur yoktur. Bu âlimler de çeşitli hadisleri görüşlerine delil olarak zikrederler. Bu iki görüşten başka üçüncü bir görüşte olan başka âlimler de vardır. Bunlara göre de kırda olsun, evlerde olsun kıbleye karşı abdest bozmakta bir sakınca yoktur. Urve bin Zübeyr ve Rabîa bin Abdurrahman bu görüştedirler. Dördüncü bir görüşe göre de kırda olsun, evde olsun kıbleye karşı abdest bozmak caiz değil, fakat kıbleye sırt çevirmek caizdir. Bu görüşler hakkında tafsilatlı bilgiyi Temizlik Gusül Abdest isimli 77-79. sayfalarına havale ederek burada kendi kanaatimizi ifâde edelim: İster sahrada, isterse evde olsun, kıbleye karşı abdest bozmanın caiz olmadığını söyleyen âlimler de, caiz olduğunu söyleyen âlimler de vardır. Her iki görüşü savunanlar da Peygamberimizin sözünü veya fiilini görüşlerine delil getirmektedirler. Böyle olunca, Kâbeyi öne veya arkaya alarak büyük ve küçük abdest bozmak uygun değildir. Ancak böyle yapıldığında da Kabe'ye hürmetsizlik gibi bir kasıt taşınmadığından, bir mes'uliyet söz konusu olmaz. Bir insanın Kabe'ye hürmeten ona karşı küçük veya büyük abdest bozmamasında elbette sevap vardır. Sahrada olanların Kabe'ye karşı küçük büyük abdest bozmamaları; ev yaptıranların veya ev alanların da tuvaletlerinin yapımına dikkat etmeleri güzeldir. Ancak bir evin tuvaleti kıbleye karşı yapılmışsa, bir mecburiyet söz konusu olduğundan, orada küçük veya büyük abdest bozmada da bir mahzur yoktur. Çünkü yukarıda da yer verdiğimiz gibi, Peygamberimizin böyle tatbikatı olmuştur.[59] Kötü Ahlâk Tevbeye Engeldir 389. Âişe (r.a.) rivayet ediyor: "Kötü ahlâk sahibi dışında her şeyin tevbesi vardır. Çünkü kötü huy sahibi, günahından tevbe etmeden ondan daha kötüsünü işler." Konu ile ilgili bir başka hadis şu mealdedir: "Allah katında kötü huydan daha büyük günah yoktur. Çünkü kötü huy sahibi bir hatadan kurtulmadan, diğerini işler."[60] Ümmetin Helaki 390. Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor: "Ümmetimin helaki, Kureyş'in sefihlerinden Ukaylime eliyle olacaktır."[61] İzah Buhari'de konu ile ilgili yine Ebu Hüreyre'den (r.a.) şöyle bir hadis rivayet edilir: "Kureyş'ten bir kısım insanlar ileride Müslümanları ölüme sürükleyecekler." Hadiste ümmeti helak edeceğine dikkat çekilen "ugaylime"den maksat, Mervanoğulları, Yezid Abdullah bin Ziyad ve Haccac gibi zalimlerdir. Bediüzzaman da izahını yaptığımız hadisi zikrederek, "Peygamber (a.s.m.) bununla Emeviyenin, Yezid ve Velid gibi şerir reislerinin fesadını haber vermiş" der.[62] Muaviye'nin oğlu Yezid, saltanat hırsı ile Hz. Hüseyin (r.a.) gibi bir Peygamber torununu şehit ederek, gerçekten İslam ümmetini büyük bir helakete sürüklemiştir. Kerbela hadisesi ile başlayan olaylar İslam ümmeti arasında çok kanlı savaşlara sebep olmuş, ne acıdır ki, yüzbinlerce Müslüman bu savaşlarda ölmüştür. Bu olayların açtığı yara günümüzde dahi halâ kapanmamıştır.[63] [42] Nesâî, Hayl: 8; Müslim, İmâre: 169. [43] Müslim. İmâre: 167. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/40. [44] Buhari, Salat: 52, Ezan: 81; Müslim, Müşâfirîn: 26; Nesâî, Kıyâmü'l-Leyl; İbni Mâce, İkâme: 150. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/40-41. [45] Ebû Dâvud, Salât: 198; Buhari, Salât: 5; Müslim, Müsâfîrin: 208. [46] Ebu Dâvud, Salât; 199. [47] Müslim, Musâfirîn:105; Tirmizî, Salât: 158; Ebû Dâvud, Tatavvu: 1. [48] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/41-42. [49] İbni Mâce, Zühd: 3; Tirmizi Zühd: 15. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/42. [50] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/43. [51] Ebû Dûvud, Salat: 16; Tirmizi Sevâbü'l-Kur'ân: 19. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/43. [52] Zîlzal: 99/7. [53] Zilzal: 99/8. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/43-44. [54] Buharî, Fezâil-i Kur'ân: 23; Müslim, Müsâfirîn: 228; Nesâî, İftitah: 37. [55] Tirmizi Birr: 62; Ebû Dâvud, Edeb: 8. [56] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/44-45. [57] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/45-46. [58] Buhari, Vudu: 11; Müslim, Tahare: 59; Ebû Dâvud, Tahâre: 4. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/46. [59] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/46-47. [60] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/47-48. [61] Buhari, Fiten: 60; Müsned, 428 (8280.) İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/48. [62] Mektubat, s. 112. [63] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/48-49. Konu Başlığı: Ynt: Cihada hazır olmak Gönderen: Ramazan. üzerinde 26 Mart 2016, 22:32:31 Es Selamün Aleyküm . Cihada her daim hazır olmak gerekir . Çok şükür ülkemizde her erkek müslüman cenk ilminden biraz öğreniyor askerlik vazifesi sayesinde .
ALLAH cca razı olsun . Konu Başlığı: Ynt: Cihada hazır olmak Gönderen: Mehmed. üzerinde 26 Mart 2016, 22:36:03 Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah. Cihad için hazır olmak o denli önemli demekki. Rabbim paylaşım için razı olsun.
Konu Başlığı: Ynt: Cihada hazır olmak Gönderen: Sevgi. üzerinde 21 Haziran 2019, 07:05:22 Hâk yolunda herzaman cihada hazır olmanın önemini daha iyi anlıyoruz. Rabbim bizleri hâk İslâm yolundan hiiç ayırmasın inşaAllah
Bilgiler için Allah razı olsun Konu Başlığı: Ynt: Cihada hazır olmak Gönderen: Ceren üzerinde 21 Haziran 2019, 18:21:50 Esselamu aleyküm. Rabbım razı olsun paylaşım dan kardeşim...
|